AKP, Covid-19 salgınına karşı 'başarı' kriteri olarak ölüm sayılarını gösterirken, tablonun detaylarına bakıldığında gerçeğin oldukça farklı olduğu görülüyor.
İktidar Covid-19 ölümlerinin düşüklüğünü salgına hazırlıklı girmiş olmasıyla, salgın yönetimindeki ve tedavideki başarısıyla, yoğun bakım yataklarının yeterliliğiyle açıklıyor.
Buradan hareketle de, neredeyse, dünyaya örnek oluşturacak bir destan yazdığını ileri sürüyor.
Veriler ise tamamen farklı bir duruma işaret ediyor.
Covid-19’a bağlı ölümlerde yaşlı nüfus oranı (65 yaş ve üzerindeki nüfusun toplam nüfusa oranı) belirleyici derecede önemli bir kriter. O nedenle bütün analizlerimizde bu kriteri dikkate alacağız. Covid-19 vaka ve ölüm sayıları için DSÖ verilerini kullanacağız.
Türkiye’de Covid-19 ölümleri nüfusa göre beklenenin 3,9 katı
Kaba bir bakışla bir ülkenin Covid-19 ölümlerinde dünyadaki payının, nüfusunun payına yakın olması beklenir.
Türkiye nüfusunun toplam dünya nüfusu içindeki payı yüz binde 10. Buna karşılık Türkiye’deki Covid-19 ölümlerinin dünyadaki toplam Covid-19 ölümleri içindeki payı (23 Nisan itibariyle) yüz binde 39.
Türkiye’deki Covid-19 ölümleri nüfusuna göre beklenenin tam 3,9 katı.
Türkiye’nin ölüm hızı benzer demografik yapıdaki Çin’den yüksek
Türkiye ve Çin’in yaşlı nüfus oranları birbirine çok yakın: %9 ve %10.
23 Nisan tarihine kadar Covid-19 nedeniyle Türkiye’de 2.491, Çin’de ise 4.642 ölüm gerçekleşti.
Ancak Çin 17 Nisan’da ölüm sayılarını revize ederek 1.290 ölüm daha bildirdi. Eklenenlerin bir kısmı, salgının ilk haftalarında tomografi görüntüsü Covid-19 düşündürüp, bu tanıyla tedavi almış, ama test sonucu negatif çıktığı için covid-19 olarak kodlanmamış ölümlerdi. Türkiye ise halen test sonucu negatif çıkmış olan ölümleri, tomografisi Covid-19 düşündürmüş ve tedavisi de buna uygun olarak gerçekleştirilmiş olsa bile (DSÖ’nün önerisinin aksine) Covid-19 olarak kodlamıyor ve bu hatayı düzeltmek için hiçbir şey de yapmıyor.(1)
Dolayısıyla karşılaştırma yapabilmek için Çin’in revize ettiği ölümleri toplamdan çıkarmamız gerekir. Böylece Çin’deki toplam ölüm sayısı 3.352 olur. Önümüzdeki günlerde Türkiye’nin Çin’in ölüm sayısını yakalayacağını göreceğiz.
Öte yandan, hız olarak baktığımızda (ölümlerin nüfustaki oranı) Çin’de ölüm hızı milyonda 2,2 iken, Türkiye’de milyonda 30’dur. Çin’in revize ettiği rakamları toplam ölüm sayısına eklediğimizde ortaya çıkan hız bile milyonda 3,3 olur.
Üstelik Çin’de salgın bitmiş durumda, Türkiye’de henüz pik yapıp yapmadığı bile belli değil. Hemen hatırlatalım: Çin’de günlük ölüm sayısı 23 Şubat’tan beri 100’ün, 18 Mart’tan beri 10’un altında ve 15 Nisan’dan beri hiç ölüm yok. Çin’de sağın bitti ve buna rağmen ölüm hızı Türkiye’den düşük.
Türkiye’nin ölüm hızı benzer demografik yapıdaki diğer ülkelerden yüksek
Türkiye’nin ölüm hızının (milyonda 30), benzer demografik yapıdaki Çin’den (milyonda 2,2, en çok milyonda 3,3) yüksek olduğunu saptadık.
Ama bu kadar da değil.
Türkiye’nin ölüm hızı kendisi kadar yaşlı (bunun için yaşlı nüfus oranı %9-12 aralığını alalım) (2) diğer ülkelerin hemen hepsinden yüksek: Bahama, Kosta Rika, İsrail, Moldova, Sri Lanka, Tayland.
Bahama’nın nüfusu 386.000, salgın 15 Mart’ta başladı, toplam ölüm sayısı 15, ölüm hızı milyonda 39,0.(3)
Kosta Rika’nın nüfusu 5 milyon, salgın 6 Mart’ta başladı, toplam ölüm sayısı 6, ölüm hızı milyonda 1,2.(4)
İsrail’in nüfusu 19,2 milyon, salgın 21 Şubat’ta başladı, ölüm sayısı 192, ölüm hızı milyonda 21,3.(5)
Moldova’nın nüfusu 3,5 milyon, salgın 7 Mart’ta başladı, ölüm sayısı 80, ölüm hızı milyonda 22,9.(6)
Sri Lanka’nın nüfusu 22 milyon, salgın 3 Mart’ta başladı, ölüm sayısı 7, ölüm hızı milyonda 0,32.(7)
Tayland nüfusu 69 milyon, salgın 22 Ocak’ta başladı, ölüm sayısı 50, ölüm hızı milyonda 0,72.(8)
Türkiye’nin ölüm hızı Bahama dışındakilerin tamamından daha yüksek. Üstelik salgın Bahama dışındakilerde sona ermek üzere.
Bu ülkelerin verilerine güvenilmeyeceğini, ne kadar test yaptıklarının bile belli olmadığını ileri sürenler için ekleyelim: İsrail 22 Nisan’a kadar 258.652 test yaptı, yani 1.000 kişiye 28,7 test. Türkiye’de bu sayı aynı tarih itibariyle 9,0’du. Türkiye İsrail kadar test yapmış olsaydı çok daha fazla sayıda vaka ve ölümü saptayabilmiş olacaktı.
Türkiye’nin ölüm hızı Yunanistan’dan yüksek
Yunanistan’da 23 Nisan’a kadar gerçekleşen Covid-19 ölüm sayısı 125. Türkiye’de ise 2.491. Türkiye’de ölüm hızı milyonda 30, Yunanistan’da milyonda 11,7.
Üstelik iki ülkenin yaşlı nüfus oranları da tamamen farklı. Yunanistan Avrupalı bir demografik yapıya sahip, yaşlı nüfusunun oranı %22. Türkiye’deki yaşlı nüfus oranının %9 olduğunu yazmıştık. Daha da ötesinde Yunanistan’da salgın sona ermek üzere.
Bütün bu nedenlerle Yunanistan’daki ölüm hızının Türkiye’den çok daha fazla olması beklenirdi.
Türkiye’nin ölüm sayı ve hızının Avrupa kadar yüksek olması zaten beklenmez
İktidar salgın yönetimindeki başarı göstergesi olarak ölüm sayılarını kullanırken, kıyaslamayı da Avrupa ile yapıyor.
Oysa adı üzerinde burası “yaşlı kıta”. Nüfusu en yaşlı ülkeler burada. Yaşlı nüfus oranı İtalya’da ve Almanya’da %23, İspanya ve Fransa’da %22.
Avrupa’da nüfusun yaşlı olmasına, yaşlı nüfusun bakım merkezlerinde kalmasına ek olarak yoğun bakım yataklarının azlığı da ölüm sayılarını dramatik boyutlara ulaştıran bir faktör olarak devreye girdi.
Avrupa’daki salgın bir yaşlı salgını halinde seyretti. Yaşlılar hastalığı ağır geçirdiler ve önemli oranda yoğun bakım hizmetine ihtiyaç duydular. Avrupa yoğun bakım üniteleri bu ihtiyaca yetişemedi.
Hastalığın daha çok yaşlılarda öldürücü olduğu dikkate alındığında Türkiye’deki ölümlerin Avrupa kadar olması kesinlikle beklenmez. Ölüm sayılarını Avrupa ile kıyaslamak ve buradan bir başarı hikayesi yazmak kadar yanlış ve taraflı bir tutum olamaz.
Yaşlı nüfus konusunda başka bir şey daha var: DSÖ Avrupa’daki Covid-19 ölümlerinin yaklaşık yarısının bakımevlerindeki yaşlılar olduğunu belirtti.(9)
Avrupa’da 65-80 yaş arasındakilerin %1,7’si, 80 yaş üzerindekilerin ise %12,6’sı yaşlı bakım evlerinde yaşıyor. Üstelik bu oranlar 2011’e ait ve o zamandan beri çok daha yüksek seviyeye çıkmış olması kuvvetle muhtemel.(10)
Türkiye’de ise durum tamamen farklı. 2017’de toplam 6 milyon yaşlının yalnızca 20.000’i huzurevlerinde kalıyor: %0,33. 2018 için yaşlı bakım evlerinde kalanların sayısı Fransa’da 478.206, Almanya’da 656.400, İspanya’da 135.108 idi.(11)
Normal zamanlarda bir sosyal devlet politikası olarak değerlendirilen kurumsal yaşlı bakım hizmetleri salgın döneminde Avrupa’nın başına tam manasıyla bela açtı ve Türkiye’nin bu alandaki geriliği aynı dönemde avantaj haline dönüştü.
Türkiye’deki resmi ölüm sayıları gerçeği yansıtmıyor
Yansıtmıyor çünkü, yukarıda da aktardığımız gibi Türkiye ölümleri DSÖ’nün önerdiği şekilde kodlamıyor. Covid-19 ölümlerinin bir kısmı bu nedenle viral pnomoni olarak kayıtlara geçiyor.
Covid-19 ölümlerinin gerçek sayısı hakkında fikir sahibi olabilmek için belediyelerin ölüm istatistiklerini kullanmak gerekir. Bu konuda İstanbul örnek alınabilir.
Covid-19 ölüm sayılarının artmaya başladığı Nisan ayı başından beri İstanbul’daki 2020 yılı günlük ölüm sayıları, 2016-2019 yıllarının günlük ölüm sayılarından ortalama %40 kadar daha fazla. Buradan hareketle toplam Covid-19 ölümlerinin de resmi verilerden daha fazla (belki de %40 kadar daha fazla) olduğunu tahmin edebiliriz.(12)
İstanbul’da Nisan ayı boyunca günlük ölüm sayılarının son beş yıl için seyri
Türkiye’deki tedavi protokolü literatüre dayanıyor
Sağlık Bakanlığı Türkiye’deki ölüm sayılarının azlığını bir de uygulanan tedavinin başarısına da bağlıyor ve bu tedavi protokolünün Türkiye’ye özgü olduğu izlenimini özellikle yaratıyor.
Sağlık Bakanlığı tedavi protokollerini 2 Mart, 25 Mart, 2 Nisan ve 14 Nisan bilim kurulu rehberleri ile tanımladı.(13,14,15,16)
2 Mart’taki protokolün zaten Çin deneyimi üzerine temellendirildiği ilgili rehberde açıkça belirtildi.
Sonraki rehberlerde tedavi protokolünde yapılan yeni düzenlemeler de tamamen uluslararası literatürle uyumludur. Örneğin 2 Nisan rehberinde aynen şöyle denilmektedir: “… etkili olabileceği yönünde sınırlı da olsa kanıt bulunan antiviraller tüm dünyada yaygın şekilde kullanılmaktadır. … antiviral tedavinin erken başlanmasının daha yararlı olduğunu düşündürmektedir… Olası Covid-19 tanısı konulan semptomatik hastalardan akciğer grafisi veya toraks BT görüntülemesinde viral pnomoniyle uyumlu tutulum saptananlara ve kesin Covid-19 tanısı konulan en az ateş semptomu olan semptomatik hastalara, ayrıca risk grubunda olup olası/kesin tanı konulmuş kişilere ateş varlığında hidroksiklorakin tedavisine hemen başlanması önerilmektedir.” Bu cümleler hemen hemen aynen 14 Nisan tarihli bilim kurulu rehberinde de yinelenmektedir.
Bütün bunların ortaya çıkardığı şey şudur: Sağlık Bakanlığı’nın tedavi protokolü, protokolde söz edilen ilaçlara başlama zamanlaması uluslararası literatüre dayanmaktadır ve bu konuda Türkiye’de gerçekleştirilmiş herhangi bir keşif söz konusu değildir.
Dolayısıyla Covid-19 ölüm sayısının Avrupa’ya göre düşüklüğünü tedavideki başarıyla açıklamak da olanaklı değildir.
İlker Belek / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder