Salgın günleri kapitalizmin işçi sınıfına saldırısının hiçbir kesitte dur durak bilmediğini bir kez daha tüm çıplaklığıyla ortaya koydu. 1 Mayıs, işte bu düzene, patronların işçileri ölümüne çalıştırma isteğine karşı ayağa kalkan, gücünü gösteren ve yeni bir dünyayı kurma niyetini açıkça ortaya koyan işçi sınıfının günü olarak ortaya çıktı. Kutlu olsun!
1 Mayıs’ın tarihi, işçi sınıfının en önemli siyasi taleplerinden birine dönüşen sekiz saatlik işgünü mücadelesiyle doğrudan ilişkili.
Fabrika sisteminin ortaya çıkışıyla birlikte insanlık dışı boyutlara ulaşan uzun çalışma saatleri karşısında sekiz saatlik işgünü talebi, ücret artışı ve örgütlenme hakkı gibi taleplerin yanı sıra patronlara karşı yürütülen en önemli mücadele başlıklarından biri haline geldi.
On dokuzuncu yüzyıla girildiğinde Avrupa’daki ve ABD’deki fabrikalarda ortalama işgünü “gün doğumundan, günbatımına” dek sürüyor, bu canice sömürünün boyutları bazı durumlarda günde 18-20 saati buluyordu. Bu dayanılmaz çalışma koşullarına ucuz ve uysal işgücü olarak görülen çocuklar da maruz bırakılıyordu. Önde gelen kapitalist ülkelerde işçi sınıfı, işgününün kısaltılması ve özellikle de çocukların bu barbarca koşullardan kurtarılması için mücadele ediyor, grevlere gidiyordu. Gece yarılarına kadar boğaz tokluğuna çalıştırılan çocukların çalışma sürelerinin günde 12 saatle sınırlanmasına yönelik düzenleme İngiltere’de ancak 1833 yılında yapılabildi. Bu düzenleme bile tüm sektörleri kapsamıyordu. Aynı düzenlemeyle yetişkinleri çalışma süresi ise sabah beş buçuk ile akşam sekiz buçuk arasında olmak üzere günde 15 saatle sınırlandırılmıştı(!).
ABD’de 1820’li yıllardan itibaren yaygınlaşmaya başlayan kısa işgünü mücadelesi, yüzyılın ortasına kadar kısmi kazanımlarla yol aldı ve işçi sınıfı 1850’li yıllardan itibaren sekiz saatlik işgünü talebini yükseltmeye başladı.
On binlerce işçinin katıldığı grevler bazı örneklerde polisin ve hatta ordunun müdahalesiyle kanlı şekilde bastırıldı. Amerikan İşçi Federasyonu, 1885 yılında sekiz saatlik işgünü talebiyle yeni bir grev dalgası başlatarak takip eden yılın 1 Mayıs’ında bu gündemle iş bırakma kararı aldı. “Sekiz saatlik işgünü için 1 Mayıs grevleri” adı verilen bu grevlere beş yüz binden fazla işçi katıldı.
Grevlerin en etkili olduğu yer Chicago kentiydi. O zamana kadarki en kalabalık işçi eylemlerinden biri olan 1886 yılı 1 Mayıs mitinginin ardından polis, grevdeki işçilere ölüm ve yaralanmalarla sonuçlanan vahşi saldırılarda bulunmaya başladı. Böylesi bir saldırıyı protesto etmek için 4 Mayıs’ta toplanan işçilere polis tekrar saldırdı ve bu esnada polislerin bulunduğu yöne kimliği belirlenemeyen biri tarafından el bombası atıldı. Bir polis görevlisinin ölümüne yol açan bombalı saldırının ardından polisin karambolde başlattığı yaylım ateşinde yedi polis görevlisi ve dört işçi daha yaşamını yitirdi.
Yaşanan olay Chicagolu patronların düğmeye basmasıyla hayata geçirilen bir provokasyondan başka bir şey değildi. Olay sonrasında işçi önderlerini hedef alan kapsamlı bir cadı avı başlatıldı ve Parsons, Spies, Fischer ve Engel adındaki dört işçi önderi bombalama olayında suçlu oldukları kanıtlanamamış olmasına rağmen 1887 yılında asılarak katledildi.
Patronlar işçi sınıfına verilen bu gözdağıyla sekiz saatlik işgünü mücadelesinin önüne geçmeyi amaçlıyordu.
Ancak Amerikan İşçi Federasyonu sekiz saatlik işgünü talebiyle mücadele kampanyasını 1888 yılında yeniden başlattı ve kampanyanın 1890 yılı 1 Mayıs tarihinde geniş katılımlı bir genel grevle taçlandırılması kararlaştırıldı. Bu arada, 1889 yılında Paris’te gerçekleştirilen Uluslararası İşçi Kongresi’nde de 1 Mayıs 1890’ın sekiz saatlik işgünü talebiyle uluslararası bir eylem gününe dönüştürülmesi kararı alındı ve bu şekilde kutlandı.
Söz konusu dönemde 1 Mayıs eylemlerinin her yıl tekrarlanmasına yönelik özel bir uluslararası karar alınmamış olsa da dünya işçi sınıfı ilerleyen yıllarda da 1 Mayıs’ı sekiz saatlik işgünü için mücadele günü olarak sahiplendi ve bu hakkın elde edilmesinden sonra bile 1 Mayıs işçilerin emek ve mücadele günü olarak dünyanın tüm ülkelerine yayıldı.
SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder