Barış Terkoğlu'nun asıl temsil ettiği ne? - Osman Çutsay / SOL

12 Eylül sonrasında doğan bazı çocukların, Türkiye ilerici tarihini daha ileriden yeniden sahneye çağırma niyetleri var. Geçmişi değil, geçmişin esansını, devrimci direncini, öfkesini ve fikrini çağırıyorlar; aşmak için çağırıyorlar... Aşıyorlar da...


Sorulsa, kendisini Namık Kemal, Mustafa Kemal, Büyük Nâzım, Dr. Hikmet Kıvılcımlı, Behice Boran, Aziz Nesin, Mahir ve Deniz gibi “71 isyancıları”nın o derin akarsu yatağında gördüğünü hiç saklamayacak bir genç adam, belki de farkında olmadan, elbette yakın dostları ve kavga arkadaşlarıyla birlikte, büyük bir cephe açmış durumda. Bütün sempatimizi yüklenerek...

Ortada bir tesadüf yok. 

Bu, ne mi? 

Bu, içsavaş. Şimdilik solumuza musallat liberal çevreleri de dahil ederek ve bu hatayı geçici olarak kabullenerek söylersek, genelde solumuzun içinde patlayan şimdilik düşük yoğunluklu bir içsavaş. 

İçsavaş, böyle bir şey. Öyle hep göstere göstere değil, derinlerden de işliyor. Elbette çürütüyor. Ama birilerini de güçlendiriyor. 

Kimleri?

Kimleri çürütüyor, kimleri güçlendiriyor? 

Cumhuriyeti kazınmış Türkiye, henüz tam anlamıyla değil, yani tam teşekküllü bir iktidar çatallaşması yaşamadığı için ve o anlamda değil, ama içten içe işleyen ve bir gün, yakınlarda bir gün, tüm toplumsal bünyeyi saracak bir içsavaş sürecinden geçiyor. Başlayalı epey oldu, sonunu göremiyoruz. Aktörleri yavaş yavaş belirginleşiyor.

Sorumuz şu: Bu içsavaş ortamında kahramanlar ve korkaklar, çarpışanlar ve hainler, direnenler ve kaçanlar nasıl ayrılacak? Bunları birbirinden ayırmak zor olacak mı? 

Bilemeyiz. 

Ama şunu biliyoruz, çünkü her şey ortada: Türkiye'de muhalif gazetecilik diye bir şey varsa, bu kanatta artık 1000 derecede kaynayan bir iktidar mücadelesi de var. Bir cephe...

Barış Terkoğlu (ve elbette Barış Pehlivan) bir yanda, diğer yanda Can Dündar, şu sevimsiz medyascope'un her biri diğerinden cahil, ama burnundan da kıl aldırmayan “uzmanları”, sola küfür etmeyi solculuk diye yutturabilen İsmail Saymaz diye bir tuhaf CHP'li cahil şaşkın ile birlikte bunların binlerce hık deyicisi... 

O zaman Barış Terkoğlu'nun karşısına Can Dündar-İsmail Saymaz kavram çiftini koyalım. 

Sahnede böyle bir cepheleşme var. 

Buna ileride döneceğiz Şimdilik beklesin. 

Türkiye ilericiliği esastır, kimlikçi çöplükler değil

Biz, şunu öne çıkaralım: Söylemine dikkat ettiniz mi? Barış Terkoğlu, Türkiye ilericiliğinin, son 30 yıldır solculuk adına küfür üzerine küfür yiyen ve hemen sınıf dışı kategorilere sıkıştırılan büyük değerlerin mirasçısı olduğunu bağırıyor. Barış konuştuğu zaman Türkiye ilerici tarihi konuşuyor. Mesela Namık ve Mustafa Kemal, mesela Nâzım, mesela Dr. Hikmet, mesela Behice Hanım, mesela Uğur Mumcu, mesela Deniz ve Mahir konuşuyor. En önemlisi, Yalçın Küçük konuşuyor. İş buraya geldi, dayandı. 

Perinçek cemaatinden ve kirinden kurtulamamış, kurtulmayı da düşünemeyen Soner Yalçın'ı burada sayamayız. Maalesef artık bizlerin çok uzağında. Neyse... 

Bu toprakların bir bedeli var. Bir fikir olarak Türkiye'nin bedeli var. Bir aydın bedeli var. O bedeli ödemeyip, Batı demokrasisinin -daha doğrusu emperyalizmin- kucağında demokrasi güzellemeleri yapmanın veya “vatan” gerekçesiyle AKP'ye siftinmenin aydın olmayı imkânsız kılacağını öğreniyoruz Barış konuşunca. 

Ya Barışlar kazanacak ve Türkiye belki, küçük de olsa bir feraha çıkma umudu yaşayacak ya da Barış'ın karşıtları, özellikle de AKP'yi iktidar yapan tüm bu liberal sürü (“Belge'li Birikim Gericiliği”nin her yere serpiştirdiği “teknokratsia”) kazanacak ve kazınan cumhuriyetten sonra bu dil de bütün ışığını yitirecek. Bir uşaklar coğrafyasında ömürler/kuşaklar yitip gidecek... 

AKP faşizmini Türkiye'nin başına saran bütün bu muhalif döküntüler, Can Dündarlar, Ahmet Altanlar, İsmail Saymazlar, Enis Berberoğlular, Murat Yetkinler, CHP'nin ve HDP'nin başına çöreklenmiş mafyöz kadroları pışpışlamayı görev sayan gazeteciler, yıkım ertesinde ikbal avcılığı yapmaya şimdiden hazırlar. AKP'nin gideceğini gördüler, bütün bayağılıklarıyla kendilerine koltuk beğeniyorlar... 

12 Eylül'den sonra doğan çocuklar, o kırılan kuşağın tüm acısını çıkarır mı? Sosyalist bir Türkiye tasarımı yeniden gündeme gelir mi? Bilemiyoruz. Ama 12 Eylül sonrasında doğan bazı çocukların, Türkiye ilerici tarihini daha ileriden yeniden sahneye çağırma niyetleri var. Geçmişi değil, geçmişin esansını, devrimci direncini, öfkesini ve fikrini çağırıyorlar; aşmak için çağırıyorlar... Aşıyorlar da...

Karşılarında eli kanlı Türkçü-İslamcı cellatlar yok sadece, bu liberal sürü de var. Moda ya, hepsi AKP ve reisine muhalif şimdilerde. 

Barış Terkoğlu, mütevazı ve terbiyeli yapısı gereği böyle konuşmuyor. Biz hep şunu söylediğini anlıyoruz ağzından çıkanları tercüme edince: “Bu ülkenin ve aydınımızın kaderi sırtımızdadır. Buralar bizden sorulur. Buraların, bu emekçilerin ve Türkçedeki fikrin, tefekkürün acısını çekiyoruz, bedelini ödüyoruz, ama bir mafya döküntüsünden bir başka mafya döküntüsüne, bir sermaye grubundan diğer sermaye grubuna iktidar taşımak için değil, özgürleşmek ve Türkiye halkından eşitlikçi bir toplum çıkarmak için.” 

Bundan böyle Barış Terkoğlu ve onunla şu veya bu ölçekte aynı dalga boyunda fikir üreten, gericiliği tümüyle göğüsleyebilen genç arkadaşlarına sormadan, onların onayını almadan bu topraklarda ilerici fikir üretemezsiniz, aydınlık, gazetecilik vs. taslayamazsınız. Şimdi birkaç “muhalif” kanalda köşe kaptığınıza güvenmeyin, işler hiç de öyle alıştığınız gibi gelişmeyecek.
Çok ciddi bir filtre karşısındayız.

Geçerken iki şeyi hatırlatmış olalım: 

Bir: “Döküntülerimizin” işi giderek zorlaşıyor. Kurtlukta düşeni yemek kanun olduğu için, birbirlerini yemeye başlayacaklar. 

İki: “Bizim çocuklar” yenilgiyi kabul etmiyor. Barış Terkoğlu ve arkadaşlarını doğuran o derin akarsu yatağının da zaten ana özelliği bu. İğne ucu kadar bir delikten uygarlıklar çıkarma yetenekleri var. Çok yenilen, ama bir gün mutlaka yenen çocukların soyundandırlar. 

Böyle. 

Osman Çutsay / SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Öne Çıkan Yayın

BİRGÜN "Gündem" -15 Haziran 2025 -

İran'da üst düzey üç nükleer bilimci daha İsrail saldırısında öldürüldü -Birgün- İran'da devlet medyası, İsrail saldırılarında üç üs...