Ayasofya Müzesinin ibadete açılması ve İstanbul Sözleşmesinin hedefe konulmasının ardından şimdi de Vahdettin’in mezarı Türkiye’ye getirilsin açıklaması yapıldı.
Yeniden Refah Partisi kurucular kurulu üyesi ve Genel Başkan Fatih Erbakan'ın Başdanışmanı “Osmanlı torunu” Abdülhamid Kayıhan Osmanoğlu, son Osmanlı Sultanı Vahdeddin’in mezarının Şam’da olduğunu hatırlatarak; “Vahdeddin Han Şam’da yatıyor. Biz onun ülkemize getirilmesini istiyoruz. Çünkü bir padişah başka bir ülkede yatmamalı. Bunun önlemini almalıyız. O yüzden en kısa zamanda Vahdeddin Han’ın mezarının getirilmesi gerekir” dedi.
Son Osmanlı Padişahı Vahdettin en tartışmalı padişahlardan biri. Cumhuriyet’in kurulmasından sonra bir İngiliz gemisiyle Malta adasına kaçtı. Mezarı Türkiye'de olmayan tek Osmanlı padişahı. Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşları hakkında ölüm fermanı imzalamış ve Millî Mücadeleyi engellemek için elinden geleni yapmıştı. Kurtuluş Savaşı zafere yaklaşırken Vahdettin de bir hain olarak görülmeye başlanmıştı.
Kurtuluş Savaşı zafer ile neticelendikten sonra Türkiye Büyük Millet Meclisi hükûmeti 1 Kasım 1922'de hilafet ile saltanatın ayrıldığını ve saltanatın kaldırıldığını iki maddelik bir kanun ile ilan etti. 17 Kasım sabahı Vahdeddin, küçük oğlu Mehmed Ertuğrul ve hareminin mensuplarıyla birlikte Dolmabahçe Sarayı'ndan bir kayığa binerek Boğaziçi'nde demirlemiş olan HMS Malaya adlı İngiliz zırhlısı ile Malta'ya kaçtı. 1926'da San Remo'da öldü. Cenazesi Türkiye hükûmeti tarafından kabul edilmedi ve Şam'a getirilerek Sultan Selim Camii kabristanına gömüldü.
Gönüllü İngiliz ajanı
Vahdettin ve adamları Kurtuluş Savaşı boyunca işgalcilerle iyi ilişkiler kurdu ve Kurtuluş Savaşını engellemek için canla başla çalıştı. Adamlarından Sait Molla, İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kurucusuydu. Molla, bu derneği İngilizlere yaranmak için İngilizlerin de teşvikiyle Yunanistan’ın İzmir’e asker çıkarmaya karar verdiği sırada kurmuştu. Ülke işgal altındaydı ve yaranmaya çalıştığı İngilizler de işgalciydi. İşgale karşı Büyük Sultanahmet Mitinginin yapıldığı gün belediye reislerine telgraf çekip, kurduğu cemiyeti yeni mahalli şubeler açmak suretiyle desteklemelerini istedi. 1921’de Kurtuluş Savaşı yeni bir ülkenin tohumlarını atarken o hala İngiliz Muhipleri Cemiyeti’nin kongrelerini yapmakla meşguldü.
Sait Molla, bütün bunları Padişah Mehmed Vahdettin adına yapıyordu. Yeni İstanbul gazetesini ve İngiliz Muhipleri Cemiyetini Sultanın inayetiyle kurmuştu. Vahdettin’in İngilizleri dostluğuna ikna etmek için kullandığı sıradan bir şarlatandı yani. Said Molla’nın çabalarının bu işe yetmeyeceğini anlayınca yeni bir proje hazırladı. Damat Ferit projeyi Padişah adına 30 Mart 1919 tarihinde İngiliz Yüksek Komiserine sundu. Projeye göre İngiltere lüzum gördüğü yerleri 15 yıl süreyle işgal edebilecekti. Osmanlı Bakanlıklarına ve hatta valiliklere İngiliz müsteşarlar atanacaktı. Seçimler İngiltere’nin denetiminde yapılacak, maliyeyi İngilizler denetleyecekti. Fakat nasıl olacaksa Sultan, imparatorluğun dış politikasını yönetmekte özgür olacaktı.
Köşkünde ölümü beklerken padişah oldu
1918’de, ülke 10 yıllık uzun iç-dış savaştan paramparça çıkarken büyük umutlarla tahta oturtulmuştu. Duyduğunda “Ben bu makam için hazırlanmadım” diye mırıldandı. Kendisine biat edilmek için yola koyulduğunda bastonunu unuttuğunu fark etti, “Bu bir felaket” diye dövünmeye başladı. Bütün saltanatı felaketlerle geçti ama gözleri önünde bir ülkenin yitip gitmesine bastonunu unuttuğu anki kadar tepki vermedi. bastonları ülkesinden daha değerliydi.
Fakat işler umduğu gibi gitmedi. Kemalistler Anadolu içlerinde denetimi sağlamak üzereydi. Üzerine bir de Damat Ferit kabinesinin düşüşü gelince paniğe kapıldı. Son bir hamleyle İngilizlerden güvenliğinin sağlanmasını, tahtından düşürülmesine engel olunmasını “rica” etti. İngiliz belgeleri Yıldız’da titreye titreye oturduğunu not ediyor. Sonrasında malum, bir İngiliz gemisiyle Malta Adası’na doğru yola çıktı. Çabaları ancak bu kadarına yetmişti. Vapur limandan ayrıldığında Vahdettin de tarihten silinmişti.
SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder