13 Ağustos 2020 Perşembe

CHP’nin Selin Sayek Böke operasyonu ne anlama geliyor? - ADİLE KAYA / SOL

 Doğrudan Kılıçdaroğlu inisiyatifinin sonucu olan görevlendirilmesinin, öncelikle Babacan ve Davutoğlu’nun partilerini de kapsayan 'geniş ittifaka' yönelik özel bir misyon taşıdığı görülüyor.

Selin Sayek Böke, CHP Kurultayı’nın ardından hem MYK’ya girdi hem de CHP Genel Sekreteri oldu. 25-26 Temmuz’da yapılan CHP Kurultayı’nda Parti Meclisi’ne 794 oyla seçilmesi MYK’da da yer alacağına işaret ediyordu. Kılıçdaroğlu ve ekibi son Kurultay’da hemen tüm muhalifleri Parti Meclisi dışında bırakırken Sayek Böke’nin çok tepeden bir operasyonla Parti Yönetimi’ne girmesi hayli dikkat çekici bir gelişme oldu.

Sayek Böke, 16 Nisan 2017 referandumunun ardından Kemal Kılıçdaroğlu’na ve parti merkezine sert eleştiriler yönelterek CHP Genel Başkan Yardımcılığı ve Parti Sözcülüğü görevlerinden istifa etmişti. 2018 yılında yapılan CHP Kurultayı’nda da muhalif bir çıkışın başını çekenler arasında yer almış, Parti Meclisi’ne Kılıçdaroğlu’nun listesini delerek girmişti. Üç yıllık büyük gerilimin nasıl aşıldığı, Sayek Böke’nin her şeyin çok kontrollü olduğu bir kurultayda, doğrudan genel başkanının kuvvetli referansını gösteren düzeyde bir oy alarak seçilmesinin arka planı bir muamma. Ancak Selin Sayek Böke’nin hem CHP MYK’sına girmesi hem de Genel Sekreter olarak atanması, parti merkezinin Babacan ve Davutoğlu’nu da kapsayan “geniş ittifak” politikasıyla doğrudan bağlantılı bir gelişme olarak yorumlanıyor. 

Babacan’ın geniş ittifakın “ekonomi politikalardan sorumlu” misyonunu dengelemeye, CHP’yi ekonomi politikaları “taşere etmiş” bir görüntüye düşmekten korumaya yönelik bir hamle yapıldığı açık. Sayek Böke’nin yurtdışında ve yurtiçindeki akademik repütasyonu, sermaye çevrelerinde kabul gören bir ekolün parçası olması en önemli unsur olmakla birlikte modern kadın temsiliyle de vitrine yerleştirildiği konuşuluyor. Sadece Sayek Böke’nin aldığı oy değil, Kurultay sonuçları bir bütün olarak delege yapısı başta olmak üzere tüm sürecin milim milim planlandığını, hiçbir sürprize izin verilmediğini gösteriyor. 

Sayek Böke’nin hem akademik kariyeri hem de siyasete girdiğinden bu yana söyledikleri ve yazdıklarıyla açık bir biçimde ortaya koyduğu formasyonuyla CHP’de yerleştiği yeni pozisyon arasında herhangi bir tutarsızlık bulunmuyor. Ancak özellikle son üç yılda yan yana geldiği isimler, kendine alan açılan mecralar düşünüldüğünde formasyonunu misliyle aşan bir şekilde, üstelik çok büyük krediler verilerek “solculuk”la taltif edildiğini söylemek mümkün. Ne akademik geçmişinde ne de siyasete girdikten sonraki değerlendirmelerinde “ana akım iktisat” çizgisinden ayrılmadığını, sınıf, sosyal devlet gibi kavramları kullanıp altı boş bir “halkçı” söylem inşa etmeye çalışsa da sermaye sınıfını hedefe yerleştirmekten büyük bir özenle kaçındığını, sığ bir neoliberalizm eleştirisinin ötesine geçmeme konusunda titizlik gösterdiğini saptamak mümkün. 2008 krizi sonrasında Batı akademisinde “neoliberalizm” ile sınırlı kalmayan, “neoklasik iktisat” ekolüyle belli ölçülerde sert olarak nitelenebilecek bir hesaplaşmaya giren çizginin bile gerisinde kaldığı söylenebilir. 

Nitekim 2020’nin ilk aylarından bu yana kaleme aldığı gazete yazıları incelendiğinde Türkiye kapitalizminin yarattığı bütün sorunları “Saray rejimi”ne, “Saray’ın Parti Devleti”ne yüklediği, karikatür denebilecek bir rant ekonomisi-“üretici güçler” karşıtlığı kurduğu, finans sermayesi ya da büyük sermayeyi eleştirir gibi olduğu her durumun akabinde büyük bir titizlikle dengelediği bir müktesebat söz konusu.(1) Özellikle 2018 krizi sonrasında siyasi iktidar-sermaye sınıfı arasındaki “mecburi” uyumun, borç yeniden yapılandırmaları başta olmak üzere kurulan sermayeyi kurtarmak üzere kurulan mekanizmaların üzerinden atlayan, olan biteni ekonomi yönetiminin beceriksizliği ve Saray’ın keyfiyetine bağlayan düzen içi muhalefetin önemli temsilcilerinden biri olduğu görülüyor.

Sayek Böke, kendi formasyonu açısından tutarlı. Ancak ondan bir solcu çıkarmaya çalışan, bu doğrultuda siyasi ittifak hayalleri kuran, alan açanların düştükleri durum ne yazık ki düşündürücü.

ADİLE KAYA / SOL 

(1) “Borç, borç, daha çok borç…” https://www.birgun.net/haber/borc-borc-daha-cok-borc-303983

______________________________________________________________

Dünya Bankası, IMF tedrisatından “doğrudan yabancı sermayeyi” güzelleyerek kazanılan ödüllere…

Sayek Böke, “neoklasik enstrümanlar”la eleştirel iktisatçılık yapma tuhaflığına imza atan Bilkent “ekolü”nün önde gelen temsilcilerinden biri.


2003 yılından itibaren Bilkent Üniversitesi’nde öğretim üyeliği yapan Sayek Böke, lisans derecesini ODTÜ’den almış, ardından ABD’de Duke Üniversitesi’nde yüksek lisans ve doktora yapmış. Dünya Bankası ve IMF’de çalışmış, ABD’de Bentley Üniversitesi’nde akademisyenlik yapmış.


Dünya Bankası ve IMF deneyimi, çalışma alanlarıyla birlikte bir bütünlük oluşturuyor. Uluslararası iktisat çalışan Sayek Böke’nin, doğrudan yabancı yatırımların ekonomik büyümeye etkilerine yönelik araştırmaları nedeniyle kazandığı ödüller bulunuyor. TÜBİTAK ödülünün dışında, küreselleşme ya da daha doğru bir ifadeyle sermayenin uluslararasılaşmasına yönelik destekleyici, önemli kurumlardan Alman Kiel Enstitüsü’nden “Küresel Ekonomide Mükemmeliyet Ödülü” bulunuyor. 


Bu ödüllere konu çalışmaları özet olarak doğrudan yabancı yatırımların, gelişmiş finansal piyasalara sahip bir ekonomide büyümeye katkı sağladığı tezine dayanıyor. “How does foreign direct investment promote economic growth? Exploring the effects of financial markets on linkages” https://www.nber.org/papers/w12522.pdf Türkiye ekonomisi söz konusu olduğunda bu tezin büyük bir ironi olduğu açık. Doğrudan yabancı yatırımların rekor kırdığı ve finansal piyasaların hızlı bir gelişim sergilediği 2000’ler bugünkü büyük enkazın hiç kuşkusuz en önemli açıklayıcısı. 


Bir söyleşisinde “Bugünkü kapitalist düzen tekil üretim merkezleri ortaya çıkardı. Elimizdeki cep telefonu ve üç boyutlu yazıcıyla her birimiz birer fabrikaya dönüşme imkânına sahibiz. Sermayeyi tabana yaymak için yeni fırsatlar var. Sermaye artık bilgi ve o bilgiyi kullanacak insanın becerilerine indirgenebilecek kadar sosyal demokrat bir doğa kazandı. 


Sosyal demokrat bir siyasete de müthiş bir zemin açılmış durumda”Selin Sayek Böke: Yeni bir hikâye yazmamız lazım https://www.gazeteduvar.com.tr/yazarlar/2017/03/24/selin-sayek-boke-yen…  diyen Sayek Böke, “reforme edilmiş” bir kapitalizmin mümkün olduğunu anlatmaya çalışan bir “yeni hikaye” anlatıcısı. 


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder