Yalan yok, acayip canım sıkılıyor. Altı milyon insanın oy verdiği, Meclis’in üçüncü partisi HDP’nin kapatılması için harekete geçildi. Kürt düşmanlığı yeniden hortlatılıyor. Nasıl canım sıkılmasın, biz neden hep geriye gidiyoruz, geleceğe bir türlü adım atamıyoruz?
İçim sıkılırken haydi pazara gideyim diyorum; oradaki çok renklilik sıkıntımı hafifletir, artık ahbap olduğum pazar ahalisiyle bir iki laf ederim. Bir minibüse biniyorum, içeride benim gibi pazara giden kadınlar, işe giden erkekler ve gençler var. Birden gençlerden birinin telefonu çalıyor ve telefonu açan genç Kürtçe konuşmaya başlıyor. Minibüste bir suskunluk, birden içim ürperiyor, “Eyvah, birileri gence saldıracak” diye bekliyorum, düşündüğüm az sonra gerçekleşiyor; bir erkek vatandaş “Burası Türkiye, Türkçe konuş arkadaş!” diyor, bir iki kadın da “Evet, evet” diyerek başlarıyla tasdik ediyor. Genç şaşırıyor, elinde telefon adeta özür diler gibi “Memleketten annem arıyor, Türkçe bilmez” diyor. Suskunluk.
Pazaryerinde iniyorum ama canım hiçbir şey almak istemiyor, hemen oradaki bir kahveye çöküp usuldan ağlıyorum ve içimden sessizce yazımı yazıyorum: Bir ülkede bir küçük oğlan çocuğu yaşarmış, oğlan çocuğunun tek rüyası bir spor ayakkabıymış; çünkü bu spor ayakkabı onu pek bir golcü yapacakmış ama bu ayakkabının fiyatı çok pahalıymış. Mahallede çocuklar, spor ayakkabısı olmadığı için onu oyuna almazlarmış. Küçük oğlan çocuğunun babası işsizmiş, bütün gününü kahvede geçirirmiş, annesi temizliğe gidermiş ve onun kazandığı para, oğlan çocuğuyla birlikte yedi kardeşin anca karnını doyurmaya yetermiş... Bir gün küçük oğlan çocuğunun futbol oynayan arkadaşlarını mahzun mahzun izlerken gören annesi karar vermiş, kefenlik olarak tuttuğu tek altın dişini çektirip oğlan çocuğuna istediği ayakkabıyı almış. Bu oğlan çocuğu Türk müymüş, Kürt müymüş önemli mi?.. O sadece diğer çocuklarla birlikte futbol oynamak istiyor, bir çift iyi ayakkabısı olsun istiyor.
Bu ülkede bir kız çocuğu yaşarmış, annesi doğum üstüne doğum yapınca kız çocuğuna “Artık okul önlüğünü çıkar, çocuklara sen bakacaksın” denmiş. Ardından gelen bütün çocuklara bakmış ve henüz on yaşında yaşlanıvermiş. Kurabildiği tek hayal, iyi bir gençle evlenip kendi çocuklarına bakabilmekmiş. Bu kız çocuğu Türk müymüş, Kürt müymüş önemli mi? Sabah sabah sizlere Kemalettin Tuğcu edebiyatı yapmışım gibi geliyor, haklısınız.. Ancak bu oğlan çocuklarının, bu kız çocuklarının sayısı sanılandan daha fazla ve ne yazık ki hepimizi kuşatan tuhaf ve bence fevkalade tehlikeli gündemin bu çocuklar hiç umurunda değil.
Ve ben müthiş bir hayal kırıklığı içinde, nihayet yüzde 10’luk barajı açan HDP yola düştüğünde neler kurmuştum onları düşünüyorum. Bıraksalardı, kayyımlarla, hapislerle kuşatılmaya çalışılmasalardı yapabilirlerdi, spor ayakkabısı olmadığı için top oynayan arkadaşlarına mahzun mahzun bakan küçük oğlan çocuğu için, henüz on yaşındayken hayallerine kıyılan küçük kız çocuğu için, sosyalist bir söylemi bir zamanlar Türkiye İşçi Partisi’nin yaptığı gibi Meclis’e taşıyabilirlerdi. Bu ülkede yaşayan tüm mazlumların partisi olabilirlerdi. Kadınların partisi olabilirlerdi. İşçilerin partisi olabilirlerdi. Tarımı çökertilmeye çalışılan bu tarım ülkesinde topraksız köylünün partisi olabilirlerdi. Madenleri yabancı şirketlere peşkeş çeken kanunların karşısında durup en kahramanca savaşabilirlerdi. Dipsiz bir kuyuya atılan işsizlerin partisi olabilirlerdi. Binlerce üniversitelinin partisi olabilirlerdi. Benim, sizin, hepimizin partisi olabilirlerdi. Böyle bir partiye hepimizin ekmek ve su kadar ihtiyacı vardı. Bütün bunlar için hem Kürt milliyetçileriyle hem Türk milliyetçileriyle savaşmak gerekirdi. Elbette bu, dağda savaşmaktan daha zor bir şey; yüzlerce yıllık önyargıları kırmak zor iştir ama onlar bu zor işi başarabilirlerdi. Ve hayal bile edilemeyecek bir desteği arkalarına alabilirlerdi. Çabaladılar, binlerce üyeleri içeri alındığında bile kimselerin sesi çıkmadı, onları tek başına bıraktık. Batının, doğunun, kuzeyin, güneyin partisi olabilirlerdi. Ne yazık ki olmadılar, olmalarına izin verilmedi. Bu ülke bir müthiş fırsatı daha kaçırdı. Ama can çıkmayınca umut tükenmez öncelikle bizim Türk, Kürt, Laz, Çerkez hepimizin yıllardır süren ve dönüp kendimizi vuran, şu çok erkekçe söylemi ve davranış biçimlerini değiştirmemiz gerektiği. Evet, analar, bacılar, gelinler... Yola çıkmalısınız; siz küçük kızlarınızın mahzun yüzünü bilirsiniz, ayakkabısız oğlan çocuklarının çektiği utancı da...
Umut sizde!
Işıl Özgentürk / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder