2 Mart 2021 Salı

YAP-İŞLET-DEVRET DOSYASI - SOL



1)Bakanlık yap-işlet-devret projelerinde 'borç garantisi' verecek (SOL)-01/03/2021

AKP'nin yeni torba yasası içinde Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın bazı 'yap-işlet-devret' projelerinde borç garantisi vermesine ilişkin düzenleme bulunuyor.

"Yap işlet devret"le ilgili yasaya geçici maddeye eklenmesi için TBMM’ye sunulan AKP'nin yeni torba yasası, 15 Mart 2020’den sonra ihalesi yapılan ancak henüz uygulama sözleşmesi imzalanmayan, yurtdışından finanse edilmesi planlanan projeler kapsamında bakanlığa bağlı özel bütçeli kamu idarelerinin imzalayacakları borç üstlenim anlaşmalarına bakanlık taraf olabilecek.

Gerekçe olarak koronavirüsü öne sürdüler

AKP Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç'ın imzasını taşıyan 'Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'ndeki maddenin gerekçesinde, "Türkiye’de 11 Mart 2020’de görülmeye başlanan Kovid-19 salgınıyla birlikte sözü edilen durumdaki projelerin finansman sürecinde aksaklıklar yaşandığı, özel sektörün finansman temininde zorlandığı belirtildi. Bu durumda yabancı kreditörlerin özel bütçeli idarelerin harcama ve gelirlerinin birbirini karşılayamayacağı ve idarenin yükümlülüklerini ifa etmekte yetersiz kalabileceği konusunda tereddüt yaşadığı" belirtildi.

Söz konusu kanun teklifiyle Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın, özel bütçeli idarelerce yürütülen yap-işlet-devret altyapı projelerinde yabancı kreditörlerce sağlanan finansman için ilave teminat sağlayabilmek adına borç üstlenim anlaşmalarına taraf olacak.



2)Soygunda sınır yok: İşte 'garanti ödeme' rezaletinin nedeni...-SOL - 13.01.2021

Geçmeyen araçlar için köprüye, otoyola, tünele ödenen milyonlar, kullanılmayan garlar için patronlara aktarılan paralar... Peki, salgında bu ödemeler neden durmuyor?

AKP iktidarının "devletin kasasından bir kuruş çıkmayacak" diye övündüğü yap-işlet-devlet projelerindeki soyguna her gün yeni bir örnek daha ekleniyor.

Bunun son halkası sokağa çıkma yasağının olduğu günlerde Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim Köprüsü ile Avrasya Tüneli'nden geçmesi gereken araçların yasak nedeniyle geçememesi, bu nedenle 40 günlük yasağın faturasının 89 milyon 903 bin dolar, yani yaklaşık 673 milyon TL olması oldu.

Üstelik yasak olmasa da zaten vadedilen şişkin araç geçişleri yapılamıyor, yine milyonlarca liralık garanti ödemesi yapılıyordu.

Ancak ortada bir salgın, bu salgına karşı alınan önlemler varken, "mücbir sebep" denilerek söz konusu ücretlerin ödenmemesine yönelik tek bir adım dahi atılmaması dikkat çekiyor. 

Soygun çığrından çıktı: Sadece kur farkından 143 milyar lira

Osmangazi, Yavuz Sultan Selim köprüleri ve otoyollar için Hazine'nin kasasından 2020 için 7 milyar 876 milyon 980 bin lira çıktı.

Bu soygun 2021'de katlanarak devam edecek. Öngörülen ödeme 14 milyar 49 milyon lirayken, bu miktarın da salgın nedeniyle katlanması mümkün.

CHP'li vekil Deniz Yavuzyılmaz, bu rakamın 2022'de 16 milyar 901 milyon lira ve 2023 için ise 17 milyar 395 milyon lira olacağının öngörüldüğünü söylemişti.

TBMM KİT Komisyonu Üyesi Deniz Yavuzyılmaz, otoyol, köprü ve tüneller için 2014 yılından bu yana Hazine'nin sadece döviz kuru artışı nedeniyle işletmeci firmalara 143 milyar lira ödediği dile getirdi. 

Sadece kur farkı bile "devletin cebinden kuruş çıkmayacak" diyen AKP iktidarının halkın kaynaklarını nasıl kullandığının kısa bir özetini sunuyor.

Akıllardaki sorunun cevabı: Korkuyorlar...

Peki, salgın gibi geçerli bir sebep varken, sözleşmedeki maddelere "mücbir sebep" gerekçesiyle itiraz edilebilecekken bu adım neden atılmıyor?

Sözcü yazarı Nedim Türkmen, köprü ve otoyollar için taahhüt edilen garanti ödemelerinin ertelenememesinin nedeninin, sözleşmede Türkiye hukuku yerine Londra hukukunun kullanılması olduğunu yazmıştı.

Konuya ilişkin soL'a yaptığı değerlendirmede uluslarası hukuk mercilerine neden başvuru yapılmadığını değerlendiren emekli Sayıştay denetçisi ve soL yazarı Kadir Sev, "sözleşmelerde halkın bilmesini istemedikleri düzenlemelerin ortaya çıkmasından korkuyor" demişti.

Sev, "KOİ uyuşmazlıklarında Türk Hukuku uygulanmıyor. Sözleşmelerinde uluslararası tahkim kuruluna başvurularak çözümleneceği yazıyor çünkü. Türk hukuku/yargısı uygulansa 'aşırı uygulama güçlüğü' gerekçe gösterilip sözleşmenin yeni duruma uyarlanması istenebilecekti" derken, şu değerlendirmeyi yapmıştı:

Uluslararası tahkime başvurulmasının önünde bir engel yok.

Taraflardan birinin hata, kusur ya da ihmalinden kaynaklanmayan bir nedenle sözleşme koşullarının yerine getirilebilmesi olanağı kalmamış. Büyük bir olasılıkla bu istek kabul görecektir. Kabul edilmeyeceği düşünülüyorsa bile denemeye değmez mi?

Ama başvurmuyorlar. Bunun tek bir nedeni olabilir: Sözleşmelerde halkın bilmesini istemedikleri düzenlemelerin ortaya çıkmasından korkuyorlardır.

3)Virüse rağmen garanti ödeme-(SOL)-04.05.2020

Koronavirüsüne bağlı mücbir sebep nedeniyle sözleşmelerin feshedilmesi ya da ödemelerin ertelenmesi tartışılıyordu. Ancak, Avrasya Tüneli, Osmangazi ve Yavuz Sultan Selim köprülerinin garanti ödemeleri eksiksiz yapıldı.

Koronavirüsü salgını nedeniyle, ekonominin çarkları durmuş, milyonlarca kişi işsiz kalmış, kısa çalışma ödeneği, esnaf destekleme kredileri dahi henüz tam olarak ödenememişken, garantici müteahhitlerin parası geciktirilmedi.

Sözcü'den Yusuf Demir'in haberine göre, Karayolları Genel Müdürlüğü, “Yap-İşlet-Devret” modeliyle yaptırılan Avrasya Tüneli, İstanbul-İzmir ve Kuzey Marmara otoyolları, Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi köprüleri 2019 yılı garanti tutarlarının kalanını 30 Nisan itibarıyla tamamen ödedi. Şirketlere ne kadar ödeme yapıldığı resmi olarak açıklanmadı.

Garanti ödemeleri, sözleşme gereği ilgili yılın 2 Ocak dolar kuru üzerinden hesaplanıyor ve izleyen yılın nisan ayında yapılıyordu. Geçen yıl yapılan düzenleme ile 2 Ocak ve 1 Temmuz'daki dolar kuru üzerinden yılda iki ödeme yapılmaya başlandı.

Sadece 3. Köprüye 3 milyar 

Geçen yılın ilk yarısında sadece Yavuz Sultan Selim Köprüsü için iş yapan konsorsiyuma Hazine'den 1 milyar 450 milyon lira ödenmişti. Yılın ikinci yarısı için ödenecek tutarın 1 milyar 650 milyon lira olarak hesaplandığı belirtiliyor.

Bu ödemeyle şirkete, vatandaşın cebinden 1 yıl için ödenen para 3 milyar 50 milyon lirayı buldu. Garanti ödemelerinin dolara endeksli hesaplanmasından dolayı, bu köprü ve yolları hiç kullanmayan vatandaşın vergileriyle devlet müteahhitlere 2018 yılı için  2 Ocak 2018'deki dolar kuru (1 Dolar=3.76 TL) üzerinden 3 milyar 650 milyon TL ödeme yapmıştı.

8.3 Milyar TL ayrıldı

Cumhurbaşkanlığı 2020 Yıllık Programı'na göre, Ulaştırma Bakanlığı'nın Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) projelerinde şirketlere verilen garantiler için 8.3 milyar lira ödenek ayrıldı. Bu tutara köprü, tünel ve otoyolların yanında çok sayıda havalimanı ve tren garı ödemeleri de bulunuyor. İstanbul Havalimanı ise bu hesaplamanın dışında tutuluyor.

CHP erteleme istemişti

CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, koronavirüsü salgını sürecinde “mücbir sebep” gerekçesiyle kira, vergi, sigorta primi ve kredi ödemelerinde ertelemelerin yapıldığını vurgulanmıştı.

Özel, “Koronavirüsü salgını nedeniyle halka yardım yapmak için kaynak bulmanın neredeyse olanaksız hale geldiği bu dönemde, devlet salgının ekonomiye ve kamu gelirlerine olan olumsuz etkisini mücbir sebep göstererek şirketlere yaptığı Kamu Özel İşbirliği projeleri kapsamındaki garanti ödemelerini ertelemelidir” önerisinde bulunmuştu.

4) AKP garanti ödemeli sözleşmeleri neden saklıyor? 'Kapitülasyonları anımsatıyor' - SOL - Kadir Sev - 07/05/2020

'Uluslararası tahkime başvurulmasının önünde bir engel yok. Ama başvurmuyorlar. Bunun tek bir nedeni olabilir: sözleşmelerde halkın bilmesini istemedikleri düzenlemelerin ortaya çıkmasından korkuyorlardır.'

Kamu-Özel İşbirliği (KOİ) sözleşmeleri ticari sır gerekçesiyle gizleniyor. Bu yüzden de ne gibi yükümlülükler altına sokulduğumuzu öğrenemiyoruz.

AKP kadrolarının, bütçeden bir kuruş harcamadan hizmet götürüyoruz diye övdükleri yöntem kapitülasyonları anımsatıyor. Yatırım sırasında bütçeden para çıkmıyor ama bittikten sonra soygun başlıyor.

Soygunun boyutlarını hesaplarken Hazine garantisine takılıp kalmayalım. Hesaba, hizmetten yararlananların ödediği ücretleri katmazsak eksik kalır.

'Bu yıl 400 milyon ve bu 25 yıl boyunca sürecek'

Avrasya tünelinden bir örnek verelim. Şirket, yapımına 1 milyar 245 milyon Dolar harcamış. Araç başına tek yönlü 4,5 Dolar +%8 KDV ödeniyor. Eğer Dolar 7 TL’de kalmışsa, Temmuz ayından sonra geçenler yaklaşık 40 lira ödeyecek. Yılda 25 milyon 125 bin araç garantisi verilmiş. Daha az olursa Hazineden ödenecek. Üç yılda Hazineden 470 milyon lira ödenmiş. Seyahat kısıtlaması nedeniyle bu yıl en az 400 milyon lira ödeneceği hesaplanıyor. Ve bu 25 yıl sürecek…

Türk hukuku uygulanamıyor çünkü...

KOİ uyuşmazlıklarında Türk Hukuku uygulanmıyor. Sözleşmelerinde uluslararası tahkim kuruluna başvurularak çözümleneceği yazıyor çünkü. Türk hukuku/yargısı uygulansa “aşırı uygulama güçlüğü” gerekçe gösterilip sözleşmenin yeni duruma uyarlanması istenebilecekti.

Uluslararası tahkime başvurulmasının önünde bir engel yok.

Taraflardan birinin hata, kusur ya da ihmalinden kaynaklanmayan bir nedenle sözleşme koşullarının yerine getirilebilmesi olanağı kalmamış. Büyük bir olasılıkla bu istek kabul görecektir. Kabul edilmeyeceği düşünülüyorsa bile denemeye değmez mi?

Ama başvurmuyorlar. Bunun tek bir nedeni olabilir: sözleşmelerde halkın bilmesini istemedikleri düzenlemelerin ortaya çıkmasından korkuyorlardır.

5)‘Garanti ödemeleri ertelenemiyor, çünkü Türk değil Londra hukuku geçerli’ - SOL - 04/05/2020

Sözcü yazarı Nedim Türkmen, köprü ve otoyollar için taahhüt edilen garanti ödemelerinin ertelenememesinin nedeninin, sözleşmede Türkiye hukuku yerine Londra hukukunun kullanılması olduğunu yazdı.

Sözcü yazarı Nedim Türkmen’in, “Müteahhitlere fahiş geçiş garantileri ödenecek… Araç garantisinin yolu Londra’ya düştü” başlıklı yazısı şöyle:

Koronavirüs salgını ile geçiş garantisi verilen köprüler, otoyollar boş kaldı. Kamu-Özel İşbirliği kapsamında yapılan sözleşmeler uyuşmazlık durumunda Londra Tahkim Mahkemesi'ni adres gösteriyor.

Bilindiği üzere, Yavuz Sultan Selim ve Osmangazi köprüleri ile Avrasya Tüneli Yap-İşlet-Devret modeli ile geçiş garantisi verilerek, müteahhit firmalara yaptırılmıştır. Yap-İşlet-Devret modelli projelerde; müteahhit firmalara günlük ya da yıllık olmak üzere, araç geçiş taahhüdü verilmiştir. Sözleşme bedelleri dolara endekslenmiş olup, 2020 yılına kadar da taahhüt edilen araç geçiş sayısı sağlanamadığından müteahhit firmalara yüksek tutarda garanti ödemesi yapılmıştır. Covid-19 salgını ve alınan tedbirler kapsamında; hayat durma noktasına gelmiş, karayolu trafiği büyük oranda azalmıştır. Bu itibarla; salgın öncesi dönemde dahi taahhüt edilen araç geçiş sayışının karşılanamadığı düşünüldüğünde, bu yıl müteahhit firmalara fahiş tutarda garanti ödemesi yapılacağı açıktır.

Kanun var ama....

Yap-İşlet-Devret uygulama sözleşmeleri ile ilgili Türk hukuku uygulanabilse idi; tam bu durumu düzenleyen Türk Borçlar Kanunu'nun 138. maddesi konuyu çözüme kavuşturacaktı. Yani, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı “aşırı ifa güçlüğü” hali kapsamında uyarlanma talebinde bulunacak ve bütün dünyayı etkisi altında bırakan Covid-19 salgınının taraflarca öngörülmesi beklenemeyecek ve şartları bir taraf aleyhine dürüstlük kuralına aykırı düşecek derecede etkileyen olağanüstü bir hal olduğunu izah etmekte zorluk çekmeyecekti.

Yukarıda bahsettiğimiz araç geçiş garantili Yap-İşlet-Devret uygulama sözleşmelerinin ve Kamu-Özel İşbirliği sözleşmelerinin “ticari sır” kapsamına alınarak, kamuoyundan gizlenmesine rağmen; bu sözleşmelerde uyuşmazlık halinde İngiliz yasaları ve Londra Tahkim Kurulu'nun yetkili kılındığını dolayısıyla Türk kanunlarının uygulanamadığını satır aralarından çıkardığımıza göre, şimdi ne olacak?

Anglo-Saxon hukukunda; meteoroloji, savaş, politika gibi sebepler, hardship (umulmayan hal) teşkil eden hal ve şartlardan sayılır. Buna göre; “Anglo-Saxon'' tipi mücbir sebebin meydana gelmesi nedeniyle, taraflardan biri akdi vecibesini kısmen veya tamamen yerine getiremezse, bu taraf diğer tarafa yazılı olarak makul sürede mücbir sebebi bildirecek ve bu mücbir sebep esnasında o tarafın vecibesi askıya alınacaktır. Mücbir sebep 6 (altı) aydan daha uzun sürerse, yazılı bir bildirimle taraflardan biri sözleşmeyi feshetme hakkına sahiptir. Fesih tarihine kadar yapılan işin bedeli ödenir. Buna alt müteahhitlerin sözleşmelerini feshetmek için, yapılan masraflarla işyerini kapatmak için yapılan masraflar ilave edilir.

Anglo-Saxon hukuk sisteminde (Common Law) “mücbir sebep'' iddialarında atıf yapılan mevhum, Doctrine of Frustration'dır. Burada da Frustration iddiasının ileri sürülebilmesi için aranan şartlar şöyledir:

– Frustration(beklenmeyen hal) iddiasına yol açan olayın tarafların hata, kusur veya ihmalinden kaynaklanmaması gerekir.

– Olayın sözleşmenin yapılmasından sonra ortaya çıkması ve ayrıca sözleşmenin yapıldığı tarihte taraflarca öngörülemiyor olması gerekir.

– Frustration'ın sözleşmedeki şartların yerine getirilmesini imkansız hale getirmesi veya şartları çok ciddi veya vahim şekilde değiştirmesi gerekir.

İngiliz sicimi boynumuzda 

Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı, salgın ile mücadele ettiğimiz ve vatandaşların devlet desteğine her zamankinden daha çok ihtiyaç duyduğu bu günlerde, Hazine'nin gereksiz ve fahiş tutarda müteahhit şirketlere yapacağı ödemeleri ödemeyip, vatandaşa destek amacıyla kullanmasının önü açmak için neden hâlâ Londra Tahkim Kuruluna başvurmamıştır? Her halde, tahkimden lehimize karar çıkmayacağına inanıyorlar. Ben başvuru yapılmamasını, böyle bir tahkime başvuru durumunda; sözleşmelerin bütün şartlarının, sözleşmelerde iktisadi, ticari ve teknik icaplara uymayan hükümlerin ve basiretsiz kamu yöneticiliği örneklerinin ortaya saçılmasından korkulmasına bağlıyorum.

Müteahhitler vazgeçer mi?

Covid-19 pandemisi sebebiyle araç geçiş sayısının yüksek oranda azaldığı şu durumda, sözleşmenin değişen şartlara göre uyarlanması için; Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı'nın harekete geçmeyerek, borçlu olduğu halde “Alacaklı firmalardan talep gelmedi, sadece yüklenici firma mücbir sebep için başvurabilir'' şeklinde açıklama yapmasını, ben boynumuza takılan İngiliz sicimine bağlıyorum. Ödeme yükümlülüğü devlette iken, müteahhitler “tahkim” şartı taşıyan sözleşmeleri varken, neden kazançlarından vazgeçsinler?

Yazımı iki soru ile bitirmek istiyorum:

1) Bu tür sözleşmelerde uyuşmazlıkların çözümünde neden yabancı bir hukuka göre uyuşmazlığın çözülmesine ihtiyaç duyulmuştur?

2) Bu köprü ve tünellerin depreme karşı sigortası var mı, varsa hangi bedel üzerinden sigorta ettirildi?

SOL



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder