Yaşıtımmış Deniz Poyraz. Hepimiz büyüsek de o hep aynı yaşta kalacak.
Thomas Mann demiş: “Bir insanın ölümü, kendinden çok, geride kalanların sorunudur.”
O halde bize kalan sorunumuzu çözelim.
Hem saldırıya uğrayan HDP’nin hem de bir gazeteci olarak benim yanıt aradığım sorular vardı. Bunun için cinayete dair bilgi sahibi olan İzmir’deki birkaç devlet görevlisiyle görüştüm.
Terör bürosu yürütüyor soruşturmayı. İddia o ki katil Onur Gencer’in her türlü olası siyasi ve ideolojik ilişkisine bakılıyor. Konuştuğum yetkililer, bu konuda şu ana kadar dikkate değer bir olguya ulaşılmadığını belirtiyor.
Eğer yeni bir delil çıkmazsa, cinayeti “yalnız kurt eylemi” olarak adlandırmanın da doğru olmadığını düşünüyorlar. En çok IŞİD teröristlerine atfedilen bu terim için “örgüt iltisakı lazım” diyorlar.Anladığım o ki şu anki verilerle saldırı iddianamesinin “kasten öldürme suçundan” açılması bekleniyor.
Evet, çok soru vardı. Yetkililerden bazılarına yanıt alabildim. Onları verirken de “şu anki delillere bakarak söylüyoruz” diye ısrarla hatırlatıyorlardı.
Sözü uzatmayayım. Perde arkası ne olursa olsun, saldırının sorumluları arasında bu politik iklimi besleyen iktidar yöneticilerinin de olduğunu vurgulayayım.
İşte İzmir’de görüştüğüm isimlere sorup da yanıt alabildiklerim:
1- Böyle bir saldırı bekleniyor muydu?
Suç örgütü lideri Sedat Peker’in “kaos çıkarmak için saldırı planlanıyor” demesinden sonra böylesi bir cinayetin işlenmesi çok ilginç geliyor. Bu anlamda saldırıya daha bir dikkatle bakılıyor.
2- HDP binasının olduğu yer 24 saat polis tarafından izleniyor. O halde katil nasıl aylarca keşif yapabildi ve ardından saldırı gerçekleştirebildi?
Orası iş hanı ve ticari hayatın olduğu, aşırı yoğun bir bölge. İş hanında bir daire ve 32 tane büro var. Girişi de tek. Bu nedenle kimin hangi büroya gittiğinin tespiti çok zor.
3- Onur Gencer’den başka saldırıya katılan kimse var mıydı?
Saldırıya, fail dışında katılan kimse henüz tespit edilemedi. Ancak her yönden araştırıyoruz. E-postalarına kadar bakılıyor. İlk verilere göre herhangi bir şüpheli isimle görüşmesi çıkmadı. Ama BTK’den resmi HTS raporu bekleniyor.
4- Katil 24 saat bile gözaltında tutulmadı, hemen tutuklandı. Bu acelenin gerekçesi nedir?
Cinayette henüz farklı bir kimse tespit edilemedi ve terör şüphesi şimdilik yok.
Şüpheli 24 saatlik kanuni yasal süre içerisinde adliyeye getirilip cinayet suçundan tutuklandı. Savcılık ve Emniyet’in terör büroları soruşturmayı yürütüyor. Ancak şimdilik terör bağlantısı tespit edilemediği için mevzuat gereği 24 saatlik gözaltı yapıldı.
5- HDP’nin il yöneticilerinden kimsenin ifadesi neden alınmadı?
HDP il örgütünün bu konuda dilekçeleri mevcut. Taziyeye ve cenazeye katıldıkları için ifadeleri şimdiye kadar alınmadı ancak kısa süre sonra ifadelerine başvurulacak.
AA’NIN KABİNE KARARI
Önce özet, sonra haber...
Mafya lideri Sedat Peker’e polis koruması verildiği ortaya çıktı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu korumayla ilgili bazı polis müdürlerini suçladı.
Anadolu Ajansı (AA), Peker’e verilen koruma kararında “FETÖ izi tespit edildiğini” iddia eden bir haber paylaştı.
Haberde AKP milletvekili Selami Altınok, Ankara Valisi Vasip Şahin ile Emniyet Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çalışkan hedefe kondu.
AA, önce ilgili sosyal medya paylaşımlarını sildi, sonra da haberin içeriğinden isimleri çıkardı.
AKP Erzurum Milletvekili Selami Altınok da kendisini FETÖ ile ilişkilendiren AA’ya yaptığı açıklamada haberin “hak ihlali” olduğunu belirtti.
Şimdi...
İşte bu sürece dair üç iddia var:
1- Anadolu Ajansı’nın ilgili haberi yapmasında bizzat İçişleri Bakanlığı’nın baskısı rol oynadı.
2- Selami Altınok AA’ya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın onayıyla tepki verdi.
3- Devletin haber ajansı, dili yandığı için artık daha temkinli davranıyor. Bundan sonra bakanlıklardan gelen haberleri mümkün olduğunca “son dakika” diye paylaşmamayı tercih ediyor. AKP içindeki güç mücadelesinin kurbanı olmamak adına, kabine kaynaklı içerikler daha bir dikkatle okurla buluşturulmaya çalışılıyor.
Bakalım, AA verdiği bu karara ne kadar uyacak...
ÇAY İÇMENİN BEDELİ
Ne kadar da içimize işledi azarlama?
Bir savcının görevi nedir?
Ucuza çay içmeyi arzulamak hapisle sonuçlanır mı?
Ayrı dünyaların soruları gibi duran bu yazdıklarım, İstanbul’da adliyede vücut buldu.
2019 yılıydı. Mübaşir Kabil Kurşun görev yaptığı İstanbul Anadolu Adliyesi’nde çay içmek istedi. Ancak kendisine personel indirimi uygulanmadı. O da bu durumu ve çay ocağındaki hak ihlallerini başsavcılığa şikâyet etti.
İşte bunu yapmasıyla başı belaya girdi. Nasıl mı?
Başsavcı Vekili Uğur Seçgin, mübaşir Kurşun’u odasına çağırdı. Ona “sen ne hakla amirlerini eleştirirsin, sana mı düştü bu işler, hadsizlik yapma” diye bağırdı.Mübaşir ise başsavcı vekiline “Beni azarlamak için mi çağırdınız” diye sorunca, “başka ne için çağıracaktık” yanıtını aldı.
Ve mübaşir “Başka ne işe yarıyorsunuz ki zaten” deyince, kendisini sanık sandalyesinde buldu. Zira o sözüyle hakaret ettiği iddia ediliyordu. İki yıla kadar hapsi isteniyordu. Başka adliyeye sürgün bile edildi.
Sonunda...
İki yıl süren dava geçen günlerde sonuçlandı. Öğrendim ki mübaşir Kabil Kurşun beraat etti.
Barış Pehlivan / CUMHURİYET
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder