1 Temmuz 2021 Perşembe

Özgür ve özgün bir ressam: Nejat Devrim 98 yaşında - Necmi Sönmez / CUMHURİYET

 

Çağdaş Türk resminin önemli ismi Nejad Devrim 98 yaşında.


Bugün 98. yaş gününü kutladığımız Nejad Melih Devrim’i, hem etkileyici resimlerinden, hem de bilinmezliklerle yüklü uzun sanat yolculuğundan yola çıkarak sıradışı bir imge yaratıcısı olarak değerlendirmek gerekir. Çağdaş Türk Resmi’nde onun kadar uluslararası işler başarmış, onun kadar yıldızı Paris’te, Avrupa’da parladıktan sonra trajik şekilde unutulup 1980’lerden itibaren İstanbul sanat piyasasının avucuna düşmüş başka bir sanatçı yoktur.

1 Temmuz 1923’te İstanbul’da ressam Fahrelnissa Zeid ile yazar İzzet Melih’in ilk çocuğu olarak dünyaya gelen Devrim’in çocukluğu Berlin, Münih ve İstanbul’da geçti. Galatasaray Lisesi’nden sonra 1941’de İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi’ne girdi. Aynı yıl, Léopold Lévy’nin öğrencisiyken, Türk Sanatı’nda özgün bir duruş sergileyen Yeniler Grubu’nun en genç üyesi olarak ismini duyurdu. 1944’te Taksim Gazinosu’nda ilk kişisel sergisini açtı. İlerleme isteği gençliğinden itibaren resminin damarlarında atıyordu. 1946’da yerleşmek için Paris’e giderken cebinde Ayasoyfa mozaiklerini restore eden Thomas Whittemore tarafından Alice B. Toklas’a yazılmış bir tavsiye mektubu vardı. 1947’de Paris’te kişisel sergi açmayı başaran ilk Türk sanatçısı olarak yıldızı inanılmaz bir hızla parladı. Birbiri ardına katıldığı sergilerde gösterdiği renkli ve etkileyici kompozisyonlarıyla o yıllarda Fransız başkentinde şekillenen Soyut Sanat’ın önde gelen temsilcilerinden biri oldu. 1947’de bir tuvali Paris Modern Sanatlar Müzesi koleksiyonuna girdi. Resimlerini Leo Castelli 1950’de New York’ta, The Art Council 1952’de Edinburg’ta, Folkets Hus 1953’te Kopenhag’ta sergileyerek onu uluslararası düzeye çıkardılar.

RENK - FORM UYUMU...

1952’de Nejad’ı Salon Octobre isimli grup sergisinin başkanı ve yürütücüsü olarak görüyoruz. Fransız sanat ortamının en önemli isimleriyle ortaklaşa projeler gerçekleştiren genç sanatçı arkası arkasına açtığı kişisel sergilerin yanı sıra Tristan Tzara (1955), Paul Eluard (1960) başta olmak üzere bir çok önemli şairin kitaplarını resimleyerek dönemsel etkinliklerinde zirveye çıkmıştı. Onu bu denli önemli kılan, kompozisyonlarındaki renk ve form kurgularında geliştirdiği mükemmel uyumdu. Kaligrafinin ritmini güçlü formlarla birlikte yorumlayan Nejad’ın özgünlüğü o yıllarda uluslararası sanatın merkezi olan Paris’te kendisini ön plana çıkarmıştı.

1950-60 arasında Avrupa’yı Londra’dan Sevilla’ya, Brüksel’den Prag’a kadar gezerek çalışmalar üreten Nejad, seyahat gözlemleriyle resmini zenginleştirerek etkileyici bir “soyut resim dili” geliştirdi. Onun 1962’de çıktığı Çin yolculuğunda Taşkent, Buhara, Semarkand şehirlerinde gerçekleştirdiği resimlerindeki ustalık adeta her fırça darbesinde kendisini gösterir. Böylesine güçlü eserler üretip, çalışmaları dünyanın farklı köşelerinde gösterilen bir sanatçının neden büyük başarılar edindiği Paris sanat ortamında tutunamadığı büyük bir bilmecedir. Çalıştığı galericiler tarafından dolandırıldığını, ünlü ressam arkadaşlarının motiflerini yürüttüğünü, ailesi tarafından dışlandığını düşünen sanatçı kendisine köklü zararlar verecek olan ünlü küfür mektuplarına 1960’larda başlamıştı.

1960’lar önce Varşova’ya sonra da 1995’te vefatına kadar yaşayacağı Polonya taşrasında zorlu bir hayat sürdürdü. Hak ettiği kapsamlı retrospektif sergisi açılmayan, hakkında ciddi bir yayının olmadığı Devrim’in Fikret Mualla’dan sonra en çok sahtesi yapılan ressam olması büyük bir trajedidir. 

Necmi Sönmez / CUMHURİYET  

                                                                        ***

Nejad Melih Devrim (1923 - 1995) Türk ressam.(Vikipedi, özgür ansiklopedi)

Hayatı ve Sanatı

1923 yılında İstanbul'da doğmuştur. ressam Fahrelnisa Zeid ve yazar İzzet Melih Devrim'in çocuğudur. Galatasaray Lisesi'nde ortaöğretimi tamamlamıştır. 1942 yılında Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'ne girmiştir. Akademideki süresinin bir kısmını Léopold Lévy'nin öğrencisi olarak geçirmiştir. Akademi yıllarında Arap harflerine ve soyut İslam sanatına ilgi duymaya başlamıştır. Buna ek olarak Ayasofya'daki çoğunluğu orta dönem olan mozaikleri incelemiş ve üstünde çalışmıştır. Öğrencilik yıllarında Yeniler Grubu'na katılmıştır.

1946'da bursluluk sınavını kazanarak gittiği Paris'e yerleşmiştir. Yerleştiği yıldan 1950'ye kadar Chartres Katedrali'nin vitrayları üzerinde çalışmıştır. Ayrıca Ravenna'da Bizans döneminden kalan kiliselerin mozaiklerini incelemiştir. 1947 yılında ilk sergisini Paris'te açmıştır. 1952'de Paris Okulu sergisine katıldığı eserlerinde 1951'de İspanya'ya yaptığı geziden sonra yöneldiği siyah beyaz yöntem görülmektedir. Aynı yılın sonlarında, Ekim ayında, Ekim Salonu topluluğunu kurmuştur. Bu topluluğu kurmasında geometrik resme duyduğu ilgi rol oynamıştır. Bir süre sonra grubun ilkelerinden saptığını söyleyerek gruptan ayrılmıştır.

1956'da New York'a sergi açmak amacıyla seyahat etmiştir. Amerika'da geçirdiği zamanda çağdaş Amerikan mimarlığının etkileri resimlerinde görülmeye başlamıştır. 1955 yılında Tristan Tzara'nın Le Temps Naissant (Zaman Doğarken)[1], 1960'taysa Paul Éluard'nın Sens de Tous Les Instants (Tüm Anların Anlamı)[2] isimli şiir kitaplarına desenler yapmıştır. 1960'tan sora sanat anlayışı Soyut dışavurumculuka doğru yön almıştır. 65-68 yılları arasında farklı farklı ülkelere yaptığı ziyaretlerde resim anlayışı yumuşamıştır. Yöneldiği soyut dışavurumculukta yer verdiği renkçilik ile kendine has, özgün bir üsluba ulaşmıştır.

Devrim, yaşamının son yıllarını 90'ların başında yerleştiği Polonya'da geçirmiştir. 1995 yılında Polonya'nın Nowy Sacz kentinde hayata gözlerini yummuştur.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder