Tarihimizde ilk defa beş sporcu ile Dünya Kupası’na katılıyoruz diye hava attılar. İkinci turda tüm sporcularımız elendiğinde kabahati her zaman olduğu gibi sporculara attılar, üzerlerine hiç alınmadılar.
-“Maça iyi başlasa da oyun ortasında rakibine doğan ince bir taktik fikri sonucunda günü mağlubiyet ile kapattı”,
-“Beyaz taşların avantajını kullanmak için üç konum tekrarından kaçındı ve sonrasında ise günü puansız bir şekilde kapattı”,
-“Maç içerisinde güzel şanslar yakalasa da rakibinin oyun sonundaki aktif oyunu sonucunda maçı kaybetmekten kurtulamadı.”
İşte TSF’nin ikinci turdan sonra web sayfasında yayımladığı bahaneleri bunlardı. Beş sporcuyla katılırken ‘büyük başarı’ ama ikinci turu geçemeyince ‘şanssızlık işte’ diyorlar.
Oysa gerçek bu değil. Gerçeği Türkiye’nin en güçlü satranç oyuncusundan dinleyelim. “Plansızlık sadece satrançta değil diğer spor dallarında da başa bela”, “Beş defa Türkiye Şampiyonu olsak bir tane Polonya Kadınlar Şampiyonu etmiyor. Nasıl olacak bu işler?” Federasyonun yarattığı korku iklimine rağmen bu cesur çıkışları için Büyük Usta Mustafa Yılmaz’ı kutluyorum. Yazdıklarını buraya taşıdığım için federasyon tarafından kendisine yapılacak olan baskı ve uyarılar için üzgün olduğumu da belirtmek isterim.
Dünya kupasına giden ama spor psikoloğu, kaliteli bir antrenörü olmayan ekipte kaç yönetici yurt dışı harcırahı aldı acaba? Peki, satranç bilmeyen bu yöneticiler ne kadar harcırah alıyor olabilir? Asgari ücretlinin günlük 94 TL kazanabildiği bir ülkede kafile başkanının yurt dışı organizasyonda aldığı günlük ücret 90 avro yani 900 TL. Bu vatandaşlar konaklama ve seyahat ücretlerini federasyona ödettikten sonra 10 günlük bir turnuva için 9 bin TL ile evlerine dönüyorlar. Belki de bu yüzden dünya kupasına beş sporcu ile katılıyoruz diye çok seviniyorlardır. Peki ya yıllarca satranç çalışıp emek vermiş, masa başında saatlerce rakipleriyle mücadele ederek ter döken sporcularımız günlük ne kadar harcırah alıyor? Büyük usta 65, uluslararası usta 35, FIDE ustası 25 avro. Sistem sporcuya değil yöneticiye hizmet ediyor. Çürümüşlük, emek sömürüsü buradan başlıyor.
Dünya Kupası’ndaki başarısızlığını unutturmak isteyen federasyon yöneticileri seçimler yaklaşırken şapkadan yeni bir tavşan daha çıkardı.
“…Ülkemizi dünyada en çok satranç parkı olan ülke yapmak için ilk adımı hep birlikte atıyoruz” diye bir proje uydurdular. İnsan doğal olarak şaşırıyor, 1 milyon satranç oyuncusu olan ülkenin zaten dünyanın en çok satranç parkına sahip ülkesi olması gerekmez mi? Ama haksızlık yapıyorsunuz Evrensel Bey bir tane satranç parkımız var. Adı Nevzat Süer Satranç Parkı. Park şu an ne halde? Kaç kişi parkta satranç oynuyor? Parkın açılışına ilk uluslararası ustamız Nevzat Süer’in ailesi bile davet edilmemişken bu soruların cevabını tahmin etmek hiç zor değil. Satranç kültüründen bihaber olanların satranç kültürü inşa ediyor gibi görünmeleri, gören gözler için gerçekten çok acı.
Bir milyon sporcumuz var demek için mezardakileri lisanslı sporcu statüsüne koyarak kamuya yalan söyleyen bu zihniyetin gitmesi yetmez. Yeni yönetim bunların döneminde yapılan her yanlışın hesabını mutlaka sormalıdır.
Dünya Kupası bizim için geride kalmış olsa da yaşattığı güzellikleri anmadan olmaz. Dünya kupasının bence en güzel oyunu Andersen ile Salinas arasında oynandı.
Evrensel Bilgin / Evrensel
Mads Andersen (2579) - Pablo Herrera Salinas (2514)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder