'Çeşme Projesi' adıyla başlatılmak istenen talana dikkat çeken TKP İzmir İl Örgütü, 'Proje hayata geçerse sermayenin ele geçirdiği kıyılarda halkın o alanlara giriş hakkı imkansız hale gelecek' dedi.
TKP İzmir İl Örgütü, İzmir'in Çeşme ilçesindeki yağma projesiyle ilgili bir açıklama yaptı. Açıklamada "Çeşme Projesi" denilen talanın aslında Karaburun, Seferihisar, Urla ve Güzelbahçe ilçelerinin de dahil olduğu tüm yarımadayı kapsadığına dikkat çekildi.
Binlerce hektarlık alanın "turizm kalkınma" veya "istihdam projesi" adıyla "turizm patronlarına peşkeş çekileceği" belirtilerek, "TKP, bu yağma ve talana karşı mücadeleyi büyütmeye, halkın örgütlü sesini yükseltmeye devam edecek, İzmir sahipsiz değildir. İzmirlilerin yaşamasına izin vermeyen bu projeler derhal durdurulmalıdır" denildi.
TKP İzmir İl Örgütü imzalı açıklama şöyle:
"Çeşme projesi, İzmir’in büyük talanında gelinen duraklardan sadece bir tanesi. Proje adıyla anıldığı gibi yalnızca Çeşme’yi ilgilendirmiyor. Aslında coğrafi olarak Karaburun, Çeşme, Seferihisar, Urla ve Güzelbahçe ilçelerini içerisine alan tüm yarımadayı yani İzmir’i tehdit eden bir proje. 16 bin 624 hektarlık proje alanı, Çeşme’den Alaçatı ve Ildır, Urla’dan Zeytineli mahallelerini içine alarak çeşme yarımadasının yarısından fazlasını kapsıyor. Yarımada bölgesinde ise sermayenin talanını görmek için kıyısına çöken turizm tesislerine, taş ocaklarına, RES’lere, JES’lere, balık çiftliklerine bakılabilir.
'Alan kamuya ait ama söz patronlarda'
Geçtiğimiz ay Kültür ve Turizm bakanının İzmir’e gelmesiyle ev sahipliğini İzmir Ticaret Odası’nın yaptığı bir toplantı gerçekleştirildi. Bahsedilen proje alanının yüzde 97’si kamuya ait. Kamu malıyla ne yapılacağının kararı ve detayları ise 'İzmirli' patronlarla birlikte kurulan masada 'gizlilik' vurgusu ve kamuoyundaki yanlış anlaşılmaların önüne geçmek için kapalı olarak gerçekleştirildi. Evet, ortada bir yanlış anlaşılma olduğu kesin bu bir turizm kalkınma veya istihdam projesi değil bir talan projesidir.
'İstihdam adı altında kamu malına çökme'
Alanın yüzde 97’si kamu mülkiyetinde olan alan turizm patronlarına peşkeş çekilecek, tahsisten gelen para ise projenin yolu, suyu elektriği altyapısı gibi kalemlere harcanarak patronlara geri dönecek. İzmirlilere vaad edilen ise 100 bin kişilik istihdam. Yani deniyor ki İzmirli Çeşme Projesi'nde ancak gelen zenginlerin hizmetçisi olabilir. Bu peşkeş projesinde İzmirli'ye Çeşme’de yer yok. Peki Çeşme, denildiği gibi 100 bin istihdam ile gelen nüfusu karşılayabilir mi?
Mevcut haliyle 46 binlerde bir nüfusa sahip gibi görünse de aldığı göçlerle ve yazlık nüfusuyla bu sayıyı kat ve kat aşmış durumda. Çeşme’de artan ev kiralarıyla barınma sorunu yaşanırken, içme suyu kullanımı yetersiz kalıyor, alt yapısı yeterli olmadığı için kanalizasyonlar sürekli taşıyor. Eğer Çeşme projesi gerçekleştirilirse bu sorunlar daha da artacak.
'Tarım alanları ve doğal alanlar tehdit altında'
Proje, mutlak ve dikili tarım alanları başta olmak üzere binlerce hektarlık tarım alanını, ulusal veya uluslararası ölçekte tehdit altında olan bitki türlerini, Ege Bölgesinde yalnızca bu alanda görülen bazı hayvan türlerini, kıyısı yaşam alanı olan Akdeniz foklarını, özetle bölgenin ekosistemini görmezden gelmekte ve sonuçları itibariyle hepsini ortadan kaldıracak niteliktedir.
'Sermayenin talanından kurtulmadan doğanın kurtuluşu yok'
Bugün Çeşme’de ama aslında tüm ülkemizde, doğal varlıklarımıza ve kamusal kaynaklarımıza sahip çıkacak bir kamu iradesi hüküm sürmüyor. Yatırım ve istihdam sözcükleri kullanılarak her alanda olduğu gibi sermaye için sömürünün işleyeceği mekanizmaların önünün açılması sağlanıyor. Bu proje hayata geçerse tüm doğal alanlarıyla, endemik ve nadir bitkilerin kaybıyla yarımada tahribata uğrayacak, sermayenin ele geçirdiği kıyılarda, halkın o alanlara giriş hakkı, kıyıları kullanımı ve denize ulaşımı imkansız hale getirecek. Ülkenin tüm zenginliklerinin üstüne konmaya çalışan bir sermaye sınıfı varken el konulacak yerlerin ya da projelerin isimleri değişiyor ama yağma her yerde devam ediyor. TKP, bu yağma ve talana karşı mücadeleyi büyütmeye, halkın örgütlü sesini yükseltmeye devam edecek, İzmir sahipsiz değildir. İzmirlilerin yaşamasına izin vermeyen bu projeler derhal durdurulmalıdır. İzmir’in talanına izin vermeyeceğiz."
İzmir’in Çeşme İlçesi Alaçatı sulak alanında devam eden Alaçatı Port inşaatlarına tepki gösterilmiş, kanuna aykırı olduğu gerekçesi ile durdurulması istenmişti.
Türkiye Komünist Partisi (TKP) Çeşme Örgütü de Alaçatı Port Projesi için suç duyurusunda bulundu. TKP Çeşme İlçe Örgütü tarafından Çeşme Cumhuriyet Başsavcılığı’na UYAP üzerinden yapılan suç duyurusunda, Alaçatı Turizm Yatırım ve İşletme A.Ş. Yönetim Kurulu Üyeleri hakkında hukuki işlem yapılması istendi.
Gündem Çeşme'den Denizhan Güzel'in haberine göre, Çeşme Adliyesi önünde gerçekleştirilen basın açıklamasında TKP Çeşme İlçe Örgütü adına konuşan Serhat Gökdoğan, Çeşme Belediyesi iştiraki olan Alataş Alaçatı İmar İnşaat şirketinin de suça ortak olduğunu dile getirdi.
Çeşme Kadın Dayanışma Derneği’nin de destek verdiği basın açıklamasında konuşan Gökdoğan, "Benim memurum işini bilir. Anayasayı bir kere delmekle bir şey olmaz ile başladı Neoliberal kapitalist saldırı. Devamında bir kereden bir şey olmaz diyerek taciz ve tecavüzler aklandı, rant için kanunlar yetmez ise gecelik, kanun hakkında kararnameler ile rant kapısı ardına kadar açıldı" dedi.
Açıklama şöyle:
"2002 yılından 2012 yılına kadar ülkemize akıtılan yıllık ortalama 30 Milyar dolar ile beton yığınlarının arasında kaldık. Para taşa, betona gömüldü, başta özelleştirmeler ile sanayimiz çökertildi. Rant ve para öncelik oldu. Ve bir kez rant ön koşulu ile başladınız mı dönen çarklar durmaz.
Doğa, çevre, doğal yaşam neymiş ki. Bilmezler, bilseler de umursamazlar. Çünkü para geliyor ya. 'Lüks' yaşam geliyor ya. Geneldeki bu gidişat, aynı gemide olanlar ile yerellerde devam etti, etmekte.
Çeşme, Çeşme’nin kalbine saplanan ticari limanı ile Rüzgar Enerji Santralleri ile otel ruhsatı ile adına residance dedikleri aslında lüks konut olan çok katlı binalar ile merkezi yerlerde yapılan kaçak inşaatlar ile her geçen gün geriye dönüşü mümkün olmayan tahribata uğramaktadır.
Yerel yönetimlerin asli görevlerinden birisi de, sınırları içerisinde doğayı, doğal yaşamı yani yaşam alanlarını korumaktır. Ama gemi aynı, yakıt patronlardan olunca bahaneler de hemen üretiliyor.
RES inşaatlarında yaşamıştık. Dönemin belediye başkanı ruhsatı ben vermedim önceki başkan vermiş.
Şimdi de Alaçatı Port inşaatlarının ruhsatlarını ben vermedim, önceki yönetim (Alaçatı belediyesi) vermiş açıklaması yapmış ŞEHREMİNİMİZ.
Doğrudur; önceki yönetimlerin vermiş oldukları izinler ve o izinler ile devam eden işler, inşaatlar eğer ki sizce yanlış ise derhal durdurma yetkiniz vardır. Durdurmuyorsanız yapılanı onaylıyorsunuz demektir.
Bir de ŞEHREMİNİMİZ demiş ki; keşke meslek odaları açıklama yapmadan önce bana durumu sorsalardı. Önceki dönem başkanı Alaçatı Port projesini dava ettiği için İzmir Mimar Odası ile küstü. Peki ya siz? Seçildikten sonra meslek odalarını davet edip de Çeşme'de yapılacak olanlar için sizin görüşlerinize başvuracağım, size ihtiyacım var dediniz mi? Yoksa her şeyi ben bilirim kimse konuşmasın mı dediniz?
Yapmayın bir kere de sözünüz ve yaptıklarınız bir olsun.
Her şey Çeşme ve ülkemiz için olsun.
Her şey toplum için, emek ve emekçiler için olsun.
Evet; Şehremin olarak siz bu inşaatların durdurulması adımını atmadınız ve dahası bu katliamı yapan şirkete Çeşme belediyesi olarak ortaksınız ,yönetimde bu işe hayır demediniz.
O halde biz de, Türkiye Komünist Partisi olarak her zaman ve her şartta görev kabul ettiğimiz insanca bir yaşam için gerekli koşulların oluşturulması ve var olanı da korumak için gereğini yapmak üzere ilk adımımızı atıyoruz."
SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder