20 Ocak 2022 Perşembe

‘Sol’ ve seçimler sorunu - Ergin Yıldızoğlu / Cumhuriyet


Fransa’da başkanlık seçimlerine üç aydan az bir zaman kaldı. Fransız seçmeni sağa kaymaya devam ederken Fransa solunun seçimlerde hezimete uğramasından, çökmesinden söz ediliyor.

POTANSİYEL VE İRADE

Fransa’da, Sosyalist Parti, Yeşiller, Mélanchon’un “Baş Eğmeyenler”i, Komünist Partisi ve birkaç grupçuktan oluşan çok parçalı bir “sol” var. Önümüzdeki seçimlerde, solun adaylarından birinin, bırakın ikinci tura kalmayı, yüzde 10 sınırını geçecek kadar bile oy alması beklenmiyor. Halbuki, çeşitli kamuoyu yoklamaları, “sol”un toplam oy potansiyelinin yaklaşık yüzde 30 dolayında olduğunu gösteriyor. Sol, Şili deneyiminin Brezilya’da Lula’nın gösterdiği gibi, seçimlere ortak bir aday üzerinde anlaşarak girse bunun yaratacağı sinerji, umut ve dinamik bir kampanya ile yüzde 30’un çok üstüne çıkabilir, hatta ikinci tura kalamasa bile ikinci turda Macron’un kaderini elinde tutarak onu pazarlık yapmaya zorlayabilir.

Şimdilik bu senaryolara bakarken öfkelenmemek elde değil! Çünkü, kamuoyu yoklamaları, solun bütün kesimlerinden seçmenin aynı hassasiyetleri paylaştığını gösteriyor ama solun liderliklerinin bir araya gelmeye hiç niyetleri yok. Kısacası, potansiyel var ama    irade  yok!

ÖNSEÇİM...

Merkez sağ, kendi içinde bir “önseçim” yaparak Macron’un karşısına çıkaracağı adayı saptadı. Faşist hareket seçimlere, Le Pen ve onun da sağında Zemmur gibi bir tiple iki parça olarak giriyor. Faşist adayların, ikinci tura kalma şansları bu kez düşük, ama siyasetin rüzgârı sağdan esmeye devam ediyor. 

“Sol” ortak bir aday çıkarabilse bu rüzgârın, en azından hızı kesilebilir belki de geri çevirmek de söz konusu olabilir. Sosyalist Parti’den Paris Belediye Başkanı Anne Hidalgo da sol için, belli birkaç ilkeyi kabul edenlerin kaydolarak katılacağı bir elektronik “önseçimle” ortak bir aday saptamayı önerdi. Bu öneri üzerine, bu kez sol içinde önemli bir isim olan Christian Taubira“aday adayı” olabileceğini açıkladı. Taubira, François Hollande hükümetinde adalet bakanlığı yapmış, aynı cinsten evlilikleri yasalaştırmak gibi önemli reformlara imza atmıştı. Önseçimlere katılmak için kaydolanların sayısı birkaç gün içinde 100 bini geçti ama Mélanchon da Komünist Partisi adayı Roussel da Yeşiller’in adayı Jadot da bu çözümü kabul etmiyorlar.

Türkiye’deki sol da benzer bir sorunla karşı karşıya. Gelin seçim pratiğine yakından bakalım. Önce şu seçeneği aradan çıkaralım. Seçimleri meşru kabul etmeyerek halkın da bu duyguya yakın olduğunu (burası çok önemli) düşünüyorsanız seçimleri, parlamentoyu, aktif bir biçimde boykot edebilirsiniz. 

Seçimlere katılacağınızı varsayarsak şu soruya geliyoruz: Seçimlere ne amaçla giriyorsunuz? Ya da bu olanağı nasıl kullanmayı düşünüyorsunuz? Burada, sol gelenek içinde iki seçenek söz konusudur. Birincisi, kendi adayınızı çıkarır, oyları bölme riskini (Bkz. EMO Ankara Şube seçimleri) kabullenirsiniz. İkincisi seçimlere katılır, propagandanızı yapar ve son anda bir başka adayı destekleyerek çekilebilirsiniz. 

Bu ikincisi, daha gerçekçi ve parlamenter siyasetin doğasına daha uygun bir seçenek. Çünkü seçim, belli bir sonuç yaratan pratiktir. Sizin de seçim taktiğinizi, arzuladığınız sonuca ya da ona en yakın duruma ulaşmak amacıyla tasarlamanız gerekir.

Örneğin Fransa’da sol, ortak bir aday çıkaramazsa sol seçmen, ikinci turda, bir faşist ya da Gaullist adayın kazanmasını engellemek için zorunlu olarak ve pasif biçimde Macron’a oy verecek. Halbuki, solun, Macron karşısında aday olmak ya da onun kaderini elinde tutmayı denemek gibi seçenekleri de olabilirdi.

Buradan çıkarılacak ikinci ders şudur: Eğer seçimleri faşistlerin kazanmasını istemiyorsanız seçimlerde bunu engellemeye en yakın olasılığı yaratacak seçeneği (bu seçeneğin solcu, ilerici ya da muhafazakâr olması önemli değildir) desteklemeniz gerekecektir. Bu destek hem salt bu seçime aittir hem de eleştirme özgürlüğünüzü elinizden almaz. 

Tabii bir de tarih sahnesine çıkıp “kirlenmeyi” göze almaktansa “güzel ruh” olarak kalmayı tercih etmek de var: “Ben ancak en mükemmel seçeneği kabullenebilirim. Ya ne kadar düşük oy alacak olursa olsun kendi adayıma oy vermek isterim ya da halk tam bir seçim havasına girmişken ben seçimleri boykot ederim.”

Ergin Yıldızoğlu / Cumhuriyet


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder