5 Ocak 2022 Çarşamba

Yıkıcı bir aşk-Zülal Kalkandelen/Cumhuriyet + Bu ne sevgi ah - Kaan Sezyum / BİRGÜN


 Yıkıcı bir aşk-Zülal Kalkandelen/Cumhuriyet 

“Ekranları başında bizi izleyen milletime özellikle sesleniyorum. Biz size âşığız. ”AKP’li Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu cümleyi söyledikten sonra emekliye resmi enflasyon oranının altında zam açıkladı. İnsan, sevdiğini açlığa mahkûm eder mi? Demek ki emekliler, âşık olduğu gruba dahil değil.

Geçen gün Gaziantep’te konuşurken “Ne diyor birileri ‘iş yok’, nankör bunlar!” dedi. İnsan iş bulamadığı için yakınanları böyle tersler mi? Demek ki işsizler de âşık olduğu gruba dahil değil.

Dönek solcuların laik, Atatürkçü insanları küçümsemek için kullandığı “Beyaz Türk” deyimini gündeme taşıdı. İnsan, hayvanlara yuvasını açıp onlara bakanları küçümser mi? Demek ki hayvanseverler de âşık olduğu gruba dahil değil.

Cengiz Holding’in bünyesindeki Eti Bakır’ın Artvin Cerattepe’de maden arama ve çıkarma çalışmalarına başlamasını protesto edenlere “Yavru Gezici” dedi. Kentine, geleceğine sahip çıkmak isteyen milyonları “kemirgen, terörist, dış mihrapların ajanı, çapulcu” diye aşağılamıştı, Cerattepe’de direnenleri de “Artvinli Geziciler” diyerek küçümsedi. Demek ki doğayı yağmalatmak istemeyen çevreciler de âşık olduğu grupta değil.

2016’da Diyarbakır’da, “Bunlar ateist, bunlar zerdüşt, bunlardan bir şey olmaz. Bunlar bizim değerlerimizle hareket etmiyor” dedi. Bu sözü söylememiş olsaydı da ateistlerden hiç hoşlanmadığını tahmin etmek zor değil.

Belki unutanlar vardır ama bir zamanlar “belden aşağı sanat” diyerek baleye hakaret etmişti. Epey zaman geçti ama balerinler de âşık olduğu gruba dahil değil belli ki. ***

“CHP çöplük demektir. CHP susuzluk demektir. Sen benim vatandaşımı tezekten kurtarıyor musun? CHP tezek demektir” diyerek CeHaPe hakkındaki düşüncelerini de ortaya koymuştu. “Ahlaksızlar, haysiyet cellatları, kan emiciler” diye nitelediği CHP’lilerden nefret ettiği açık.

2017’de anayasa değişikliğine karşı çıkanlara “gafiller” diye seslendi. Demek ki Türk tipi başkanlık sistemine “Hayır” diyenler de âşık olduğu gruba dahil değil.

İnsan takdir ettiği birine, bir şeyin kötü bir benzeri anlamındaki “müsvedde” yakıştırmasını yapmaz. “Aydın müsveddesi” dediği Barış Akademisyenleri ile “sanatçı müsveddesi” dediği Metin Akpınar ve Müjdat Gezen’i de sevmediği belli.

Bunların hepsi, bir siyasetçinin toplumdaki kutuplaşmayı nasıl derinleştirdiğini gösteriyor. Daha birçok örnek var ama bu köşeye sığmaz. 

Bana sorarsanız en utanç verici olanı, “iki ayyaş” hakaretiydi. Bağımsızlık Mücadelesi verip ülkeyi ayakta tutmak için canını ortaya koyan kurucu liderlerin, Atatürk ve İnönü’nün, bu şekilde hedeflenmesi ne affedilir ne de unutulur. 

***

Anlaşılıyor ki Erdoğan’ın sık sık tekrarladığı “Yaratılanı severiz yaratandan ötürü” söylemi lafta kalıyor. Uygulamada sadece AKP’li olanlara mı âşık diyeceğim ama onların da önemli bir bölümünü yoksulluğa mahkûm ediyor. İnsan sevdiğini muhtaç duruma getiriyorsa, o  ancak yıkıcı bir aşk olur...

Aslında bu aşk çemberi, en çok Necip Fazıl Kısakürek ve Hasan Karakaya’dan etkilendiğini söyleyen biri için şaşırtıcı değil. 

Yeni Akit’in genel yayın yönetmenliğini yapan Karakaya, Gezicilere, “köpek oğlu köpek, p.....k, kaltak” diyen, Soma faciası sonrasında madenciye tekme savuran Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel’e “Tekmelerine sağlık Yusuf!” diyerek sahip çıkan, Taksim’de polisin saldırdığı Onur Yürüyüşü’ne katılanlar hakkında “Müslümanın inancına saldıran bir slogan atıp pankart taşımak, düpedüz ‘o.........k’tur!” diye yazan biriydi.

Kısakürek hakkında ise Uğur Mumcu’dan alıntı yapacağım: “Necip Fazıl, iyi bir şair... Hiç şüphe yok... Necip Fazıl, bir Atatürk düşmanı. Buna da hiç şüphe yok... Necip Fazıl, örtülü ödenek kasasına bağlanmış bir İslamcı şair! Bundan da hiç şüphe yok.” (Cumhuriyet, 12 Mayıs 1987)

11SA adlı bir İETT otobüs hattı var İstanbul’da... Bir ucundaki durak Uğur Mumcu, diğer ucundaki durak Necip Fazıl. Garip tesadüf ama Uğur Mumcu siyaseten ve ahlaken neyse, tersi Necip Fazıl’dı.                                     

                                               ***  

Bu ne sevgi ah - Kaan Sezyum / BİRGÜN

Admin bize aşıkmış, admin bizi çok seviyormuş, admin bizim hayalimizle yaşıyormuş, vay anam vay… Duy da inanma, inan da güvenme gibi bir ortam. İnsan sevdiğini döver mi? İnsan sevdiğini aç bırakır mı? İnsan sevdiğini hiç dinlemez mi? İnsan sevdiğini süründürür mü? Bizim derdimizle dertlenen hangi sevdalımız biz aç gezerken “Aslında aç değilsiniz, hayırsızlık etmeyin?” der. Hangi sevgili midemiz guruldarken “Midenden çok ses çıkıyor, şöyle kenarda dur da oradan gurulda” der?

Eee bizim memlekette biliyorsunuz, en çok şiddet aile içinden geliyor. Ayrıldığı eşini kesenler, karşılıksız sevgisi karşısında derdini bıçakla anlatanlar, anasını babasını okaetleyenler hep bizde. Hal böyle olunca ülkedeki aşk da sevgi de içinde nedense anlamsızca bir şiddet barındırıyor.

                                                                          ★ ★ ★

“Bunca yıl sevildik de ne gördük?” diye de düşünmeden edemiyor insan. Geçen onca yıldan sonra tek gördüğümüz cüzdanlarımızdaki ve midemizdeki boşluk, kaybettiğimiz özgürlük hissi. Ama admine sorsak en süper ülkeyiz. G20’den yeni düşmemize rağmen kısa bir süre içinde ilk 10 ekonomiye girecekmişiz falan filan…

Hani sürekli “Değişeceğim, beni bırakma” diyen tuhaf sevgililer vardır. Toksik ilişki gibi. Bıraksan bir türlü, gelir kapına dayanır, bırakmasan her gün dayak var, işte o model adeta. Seviyorum ya seni dedikçe kafamıza daha çok vuruyor bizim sevgilimiz. “Ah canım yandı” dedikçe “Bağırma tepemi attırma” diyor bizim sevgili. “Eve gelirken bir ekmek alır mısın?” dediğimizde makam arabama benzin alıyorum, sen kendi işini kendin hallet diyor bizim sevgili. Biz bir kuru ekmeğe bakarken, camımızın altında ejderha suyu içip, sokağın ortasında çok kötü müzik çalıp “Seni seviyorummmmm!” diye bağırıp çağırıp tüm mahallenin tadını kaçıran bir sevgili bizimki.

                                                                      ★ ★ ★

Sevdiceği aç dolaşırken, iş arkadaşlarına dünyaları ısmarlayan ama yılbaşında size bir kazağı, bir hırkayı, bir atkıyı bile çok gören bir sevgili… Geziyor, tozuyor, gününü gün ediyor. Evde ise sadece geceleri geç saatte resmi gazetenin güncellendiği saatte gelip ilginç isteklerde bulunuyor. “Uyan, bana yemek yap diyor” gecenin bir körü. Dolapta bir şey yok deyince de kelepçe takıyor ellerimize kollarımıza. Fantezi olsun diye de değil, sırf siniri geçsin diye.

                                                                        ★ ★ ★

Bizim sevgilimiz çok sinirli çıktı. Sever de döver de dedikçe dövdü, sevgisini nedense hiç göremedik. Gün geldi terörö dedi, gün geldi okulumuza gitmemizi engelledi. Gün geldi yurt dışına çıkışımıza karıştı. Gün geldi bir kadeh bir şey içelim dedik “Bana da üç kadeh ısmarlasana” diye ensemizde bitti. Araba alacakken, “Dur üç tane de bizim arkadaşlara alıver” dedi… Sevgilimizin sevgisi de kendisi de bir değişik. Böyle bir sevgiliyle ne kadar yaşanır. Bu sevgiliyi nasıl terk ederiz diye düşündükçe işler daha da karıştı. Gün geldi “Sen başkalarıyla görüşüyorsun” dedi, gün geldi olmamış şeyleri kafasında kurdu. Asabi, sinirli, hiddetli ve hırçın bir sevgili bizimkisi.

Sevgi neydi? Sevgi emekti. Sevgi neydi, yanındakini de yaşatmaktı. Bizimkisi ise paso kumara gitti, oraya gitti buraya gitti, sokakta kavgaya karıştı, ona buna borç taktı. Sonra geldi bizim kapımıza “Para ver, dardayım” diye bize kızdı.

Eğer böyle bir aşk varsa, ben artık aşka inanmıyorum. Siz de sevdiklerinizle yaşadıklarınızı bir de böyle düşünün. Bakalım aşk her şeyi affeder mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder