'Karanlıkta saklanan katil, sınırsız kâr hırsıdır, kapitalizmdir, onun para babalarının emperyal hırslarıdır. NATO adı altında örgütlenen cinayet şebekesi, katiller kapitalizminin ta kendisidir.'
İncirlik Hava Üssü NATO'nun önemli bölgesel bir depo üssü. Adana'ya 10 km, Akdeniz'e 56 km uzaklıkta. ABD hava kuvvetleri 39. Ana jet üssü burada görev yapıyor. Yapımına 1951’de başlandı, 1954’te tamamlandı. Üssün NATO açısından önemi ittifakın en büyük nükleer silah deposuna ev sahipliği yapması. Üste yaklaşık 50 adet B-61 hidrojen bombası olduğu iddia ediliyor.
Çiğli'deki İzmir Hava Üssü Avrupa'daki ABD Hava Kuvvetleri’ne (USAFE) bağlı. 42 uçak ve 300 asker-personel bulunan üste I-HAWK ve Roland füze sistemleri konuşlu.
Şile üssü Stinger füzelerinin fırlatılması için bir atış alanı.
Konya 3. Ana Jet Üs Komutanlığı’nda NATO “AWACS”larının evi.
Balıkesir 9. Hava Jet Üssü’nde “vault” denilen füze rampaları bulunuyor.
Bunların dışında Muğla Aksaz, Ankara-Ahlatlıbel, Amasya-Merzifon, Bartın, Çanakkale, Diyarbakır-Pirinçlik, Eskişehir, İzmir-Bornova, İzmit, Kütahya, Lüleburgaz, Sivas-Şarkışla, İskenderun, Ordu-Perşembe, Rize-Pazar, Erzurum, Van-Pirreşit ve Mardin'de NATO'ya bağlı Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezleri (CAOC6) var.
Yani NATO ve dolayısıyla ABD Türkiye’nin her yanını işgal etmiş durumda. İşbirlikçi iktidarların onayı ve rızası sizi yanıltmasın, Türkiye işgal altındaki talihsiz bir ülkedir.
***
Sovyetler Birliği her yeri işgal etmek üzereydi, ABD öyle iddia ediyordu. Amerikancı Adnan Menderes hükümeti buna inanmaya pek hevesliydi. Ancak Türkiye bu açıdan henüz pek önemsiz görünüyordu. NATO’ya giriş dilekçesi niyetine 1950'de Kore Savaşı'na asker göndermeye karar verdiler. O askerlerin 712'si hiç bilmediği topraklarda öldürüldü, 175’i kayboldu, 234'ü esir düştü. Sonra ülkedeki bir avuç Komünisti büyük tehlike olarak göstermek için uyduruk davalar oluşturdular. 1951’de ülkede okur yazar kim varsa Komünist diye tutup cezaevine tıktılar. Türkiye, Kore’de ölüme gönderilen evlatlarının ve tutuklanan bir avuç Komünistin yüzü suyu hürmetine 1952'de NATO'ya üye olmayı başardı. Ülkenin en talihsiz en karanlık günlerinden biridir.
NATO'ya kabul edildikten yedi ay sonra İzmir'de Müttefik Kara Kuvvetleri Karargâhı kuruldu, başına ABD'li bir korgeneral getirildi. O sırada “Paralel NATO”nun kuruluşu için de kollar sıvanmıştı. Özel Harp talimnamelerine göre, üye ülkelerde kurulması emredilen “Süper NATO” birimleri “Seferberlik Tetkik Kurulu” ve “Özel Harp Dairesi” adı altında kamufle edildi. Sivil uzantıları belirlendi, silahlandırıldı. Onların adı da “vatanseverler”di!
Yalnızca 10 yıl sonra ülkedeki NATO haber alma tesislerinin sayısı 112'ye ulaşmıştı. Ülkenin 35 kilometrekarelik alanı NATO'nun denetimindeydi, Türk görevlilerin buralara NATO komutasından izinsiz girmesi yasaktı. Dedikleri gibi Sovyetler Birliği’ni gözetlediler. Ama asıl eylemlerini halkımıza karşı yaptılar. NATO ve yerli işbirlikçileri, ülkeyi işgal ettikleri günden bu yana on binlerce yurttaşımızın öldürülmesinde doğrudan rol oynadı. NATO kaynaklı siyasal cinayetler “Faili Meçhul Cinayetler Tarihi”mizin en hacimli bölümüdür, bilinmesini istiyoruz, yeni bir baskısı için hazırlık yapıyoruz.
***
NATO, sanıldığı gibi, üyelerinin bir örgütü değildir, Amerikan emperyalizminin silahlı terör örgütüdür. Emperyalist sistemin liderliğini geç ele geçiren ABD halk düşmanlığı stajına Latin Amerika’da başladı, işkence ve cinayet tekniklerini ilk orada hayata geçirdi. Latin Amerika halkları, yerli işbirlikçi gerici-faşist yöneticileri ve emperyalizmin gizli güçlerinin zulmü altında inlemeye devam ediyor hâlâ. Avrupa ustalık dönemi eseridir, en az Latin Amerika kadar karanlık bir tarihi var.
Soğuk savaş yıllarında ABD’nin kontrolündeki bütün bölgelere yayılan ve failleri asla bulunamayan siyasal cinayetler incelendiğinde görülen tek gerçek, bunların büyük bir tarz-ı siyasetin parçası olduğu ve tek merkezden yönetildiğidir. Bu cinayet yöntemlerine “gayrı-nizami harp” deniliyor. Bu amaçla kurulan ve Komünizmle mücadeleyi ilke edinen örgütlerin finansmanı ve eğitimi ABD tarafından sağlanıyor, tetiği çeken ise NATO’dur.
Arka bahçe cinayetlerle sindirildikten sonra, sıra “uygar” Avrupa’ya gelmişti. Bu cinayet şebekeleri, Latin Amerika edinilen deneyimler ışığında orada da örgütlendi. NATO şemsiye altındaki cinayet örgütleri, Avrupa’nın her yerinde hazır ve nazırdı.
Kıtanın cinayet laboratuvarı İtalya’ydı. Ülkede sol güçlüydü, 1948 seçimleri solcu bir yönetimi iş başına getirecek gibi görünüyordu. Bunu engellemek üzere, Washington’un istediği adaylara, Mussolini’nin kahverengi gömleklilerinden arta kalan katillere ve öteki Nazi işbirlikçilerine milyonlarca dolar dağıtıldı. ABD, bu yolla o seçimde şiddete başvurmak zorunda kalmadan istediğin elde etti. Fakat, zaman ABD’nin aleyhine çalışıyordu. Kısa sürede, sabotaj ve terör eylemleri yapmak amacıyla bütün Avrupa’yı saran bir paralel NATO örgütü oluşturdu.
Paralel NATO, sade bir “gerilim stratejisi” yürüyordu. Cinayet ve terörle bir kaos ortamı yaratılıyor, gerilim arttırılıyor, sol ve sağ radikallere karşı sertlik ve kararlılıkla hareket eden güçlü devlet öne çıkarılıyordu. Haliyle buna “demokratik oyun kurallarının” devre dışı bırakılması da dahildi. Gerilim stratejisi mekanizması, gönüllü muhabirlerin dezenformasyon kampanyalarından, sağcı terörist çevrelerin doğrudan desteklenmesi ve yönetilmesine kadar uzanmaktaydı. Gizli servisler, önde gelen politikacılar, polis ve askeri birimler, faşist terör grupları, hükümet çevreleri, mafya, gizli birlikler ve Süper NATO’dan oluşan, bugüne dek açığa çıkarılamamış devasa bir ilişki ağı kurulmuştu. Çoğunlukla eski SS subaylarının komutasında Hollanda, Belçika, Fransa, Almanya’da benzer örgütler kuruldu. Bir kısmı soğuk savaşın bitmesinden sonra ortaya çıkarılan cephanelikler oluşturuldu, öldürülecek solcuların listeleri yapıldı. Bu yolla, özgür Avrupa’nın ortasında, aydınlanamamış, failleri bulunamamış yüzlerce, binlerce cinayet işlendi.
Görüldüğü gibi bu eylemler hemen her yerde, benzer biçimlerde yapılıyordu. ABD’nin etki alanındaki bütün ülkelerde, onların kontrolünde illegal örgütler Komünizmle mücadele maskesi altında binlerce kişiyi öldürüyor, sağ terörü kışkırtıyor ve gerilimi tırmandırıyordu. Latin Amerika’daki “Ölüm Mangaları”, ad değiştirerek İtalya’da, Almanya’da, İspanya’da da aynı rahatlıkla işlerini görüyor ve cinayetleri karanlıkta kalıyordu. İçlerinde sağlı sollu birçok siyasetçinin yer aldığı bu örgütler, cinayet noktasında birleşmiş bir cephe görünümü veriyordu. Örneğin, İspanya’daki “Ölüm Mangaları”nın şefinin “sosyalist” Başbakan Felipe Gonzales olduğu iddia ediliyordu. GAL, “Anti-terörist Kurtuluş Grupları”yla ilgili soruşturma dosyasını hazırlayan Yargıç Baltazar Garzon, Başbakan Gonzales’i, doğrudan doğruya “terörist örgüt kurmak ve yönetmekle” suçladı. GAL diye anılan ölüm mangaları, 1983’ten 1996’ya kadar 25 Bask militanını öldürmüştü.
İngiltere’de oluşturulan “Enformasyon Araştırmaları Dairesi” (IRD) dosyasından İşçi Partililer ve bazı aydınlar çıkmıştı. Filozof Bertrand Russell ve Şair Stephen Spender, tereddüt etmeden, bu gizli örgütün açtığı anti-komünist kampanyada yer almışlardı.
***
Terör örgütü NATO bir avuç asalağın varlığını korumak için var. Bu şebekenin en büyük savaşı da soyut bir “dış düşman”a karşı değil üye yapıp ağına düşürdüğü ülkelerin halklarına karşıdır.
Cinayet, çürümekte olan bir sistemin son çılgınlığıdır. Karanlıkta saklanan katil, sınırsız kâr hırsıdır, kapitalizmdir, onun para babalarının emperyal hırslarıdır. NATO adı altında örgütlenen cinayet şebekesi, katiller kapitalizminin ta kendisidir...
Evet, dünyada pek çok musibet var, çürüme her yanı sardı. Sosyalizm rüyamızın üzerinde ucube nevzuhur çarlar türedi, silahları ve dünyayı ateşe verecek etkili silahları var. Ama yine de NATO’nun yanında Putin mutin hepsi hikâye. Bu karanlığa karşı mücadele mutlaka NATO’dan başlamalıdır.
Orhan Gökdemir / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder