4 Mart 2022 Cuma

Diyanet Akademisi Kanunu (I-II) - Ünal Özmen / Birgün

 


(I)

Eğitimde “Ortaçağ zihniyetine yönelmenin ne bu cumhuriyete ne bu millete faydası var ne 

Anayasa’ya uygunluğu var.” dediğinde Özgür Özel’i linç etmeye kalkışanların başını Erdoğan 

çekmiş, Özel’e “Bre gafil, asıl çağ dışı olan sensin” demişti. Aynı Erdoğan, 40 milletvekiline 

imzalatıp meclise gönderdiği Diyanet Akademisi Kanun Taslağı’nda din hizmetlerinin çağ 

uygun yürütülmediğini söylüyor.

Gerekçesi “Din hizmetlerinin çağın ihtiyaçlarını karşılayacak düzeyde yürütülmesi ancak nitelikli din görevlileri ile mümkündür. (...) Bu sebeple nitelikli görevlilerin yetiştirilmesi amacıyla Başkanlık bünyesinde Diyanet Akademisine ihtiyaç duyulduğu görülmektedir.” olan 14 maddelik Diyanet Akademisi Kanun Taslağı bu gün komisyondan TBMM’ye inecek. Kanun taslağının gerekçesi tercüme gerektirmeyecek kadar açık. Mevcut haliyle din hizmetleri ve eğitimi çağa uygun olmadığı gibi nitelikli de değil deniyor. Diyanete bağlı olarak açılacak akademi çağ dışı olanı çağa uygun, niteliksiz olanı nitelikli hale getirecek!

Dinin bilgisi, dili, öğretim yöntemi değişmeyeceğine göre “çağ” ve “nitelik”ten ne anlamalıyız? Bir İslamcı, adım adım inşa ettiği mevcut din eğitimini neden niteliksiz bulup çağa uydurmak ister? Neden gerekçelerini dürüstçe söyleme yerine kendilerini tanımlamak için kullanılan kavramlara başvururlar anlamıyor insan...

Söz konusu yasayla kurulacak akademinin Polis AkademisiAdalet Akademisi veyahut Jandarma ve Sahil Güvenlik Akademisi gibi kurum içi eğitim akademisi olduğunu sanmayın. Diyanet Akademisi, (şimdilik) Eğitim Bakanlığına paralel, siyasi ömrü vefa ederse 2023’ten sonra onun yerini alacak genel bir eğitim kurumu olarak düşünülüyor. Yasanın yürürlüğe girdiğinde eğitim birliğine de son verilmiş olacak.

YÖK’e bağlı olmayan kurum akademileri (örneğin Adalet Akademisi), ilgili kurumun bir nevi hizmetiçi eğitim merkezidir, faaliyet alanı personelinin eğitimi ile sınırlıdır. Diyanet Akademisinin faaliyeti Diyanet personeli ile sınırlı olmayacak. Akademi, halen Diyanet İşleri Başkanlığı Eğitim Hizmetleri Genel Müdürlüğünce yürütülen kurs, yurt ve pansiyon açıp yönetmeye ek olarak İslami ilimlerin öğrenilmesine yönelik çalışmalar yapacak, eğitim merkezleri açacak, buralarda uygulanacak eğitim programlarını ve materyallerini hazırlayacak; alan araştırmaları, ölçme ve değerlendirme çalışmaları yapacak.

Taslağın 7. Maddesinde “Diyanet Akademisi dini yüksek ihtisas, dini ihtisas ve eğitim merkezlerinden oluşur.” deniyor. Bu, okul öncesinden üniversiteye kadar sertifika (diploma) veren her kademede eğitim kurumuna sahip yeni bir teşkilat anlamına gelir. Kanun çıkıp yönetmelikleri yayımlandığında Diyanet Akademisi diploma ve sertifikalarının tüm kurumlarda geçerli sayılacağını göreceğiz. Buna karşın personelini MEB ve YÖK okullarında eğitim almış kişiler arasından KPSS ile seçen Diyanet, tüm diğer kurumlardan ayrı olarak personelini kendi eğitim kurumlarından alacak. Erdoğan’ın imam hatipleri bu duruma ne der, İlahiyat fakülteleri ne tepki verir bekleyip göreceğiz.

Taslağın TBMM’ye geleceğini biliyordum, fakat Ukrayna-Rusya savaşından taraflar kadar etkilenecek bir ülke Meclisinin böyle anlamsız bir tartışmayla oyalanacağını düşünmüyordum. Ancak İslamcılar bizim gibi düşünmüyor; Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun (Eğitim Birliği Yasası) kabul günü olan 3 Mart’ın yılda bir kez geldiğini, bu günü atlarlarsa sonraki yıl böyle bir şansları olmayacağını düşünerek kanunun görüşülmesini bu güne aldılar. Yasayı kabul edildiği gün kaldırmanın veya kaldırmaya teşebbüs etmenin hazzı, siyasi ve psikolojik etkisi bir İslamcıyı düşünden vazgeçiremezdi. Nitekim Savaşa, savaşın bedeline, her gün biraz daha yoksullaşmaya rağmen ülke, enerjisini sorunlarına çare arama yerine onların düşünü yorumlamaya harcıyor.

(II)

Dünkü yazımızda kimi detaylarını verdiğimiz Diyanet Akademisi Kanun Tasarısı’nın komisyon görüşmesi dün başladı. Görüşme tutanağını okuduktan sonra edindiğim izlenim, tasarının muhalefetle karşılaşmadan yasallaşacağı yönünde oldu. Komisyon üyelerinin yaklaşımı parti tutumunu yansıtıyorsa taslak mecliste de tartışılmayacak demektir. İktidar tasarısının Meclise gelmeden kabul edilmiş sayıldığını biliyoruz, fakat buna rağmen tartışılması gerekir. Çünkü iktidarı teşhir eden bu tür kritik tartışmalar halka politik kararlara katılacak bilinci kazandırdığı gibi muhalefetin iktidar politikasını anlatabilmesini de sağlar. Ama gördüğüm kadarıyla muhalefetin bir kısmı işin bu yönüyle ilgilenmiyor.

Diyanet Akademisi Kanun Tasarısı, Diyanete bağlı özerk bir eğitim kurumu oluşturulmasını öngörüyor. MEB ve YÖK’ten bağımsız olduğu gibi bu iki eğitim kurumunun işleviyle donatılmış olması sadece Anayasa’ya aykırı değil, hem laiklik karşıtı hem antidemokratiktir. Ne yazık ki CHP’liler hariç komisyonun tüm üyeleri tasarıda bir sorun görmüyor. Hâlbuki Yıldırım Kaya, yasallaşması halinde tasarıyla oluşacak yapının neye tekabül ettiğini tüm detaylarıyla anlatmış. İYİ Parti ve HDP üyelerinin, Kaya’nın madde madde sıraladığı kaygılarını anlamamış olmasına imkan yok. Ama buna rağmen konuşmasına Atatürk’le başlayan İYİ Parti üyesi Bursa Milletvekili Şenol Sunat’ın bitiş cümlesi “Şimdi, biz burada kanun teklifine baktık. Yani itiraz edeceğimiz bir madde yok.” oluyor! HDP üyesi Kemal Bülbül, süresini yasayla ilgisi olmayan teolojik bir konuşmaya ayırıyor ve “Pozitif ayrımcılık yapın cemeviyle, Alevi hak ve içtihatlarıyla da ilgili bir yasa getirin” diyor.

Tasarının imzacılarından AKP’li üye Hacı Ahmet Özdemir, muhalefet koltuklarının yarısının boş olduğunu görünce dalga geçmeye başlıyor. Profesör Özdemir tasarıdaki “Akademi” kavramına açıklık getirirken “Buradaki akademiden kasıt, bir daha söylüyorum, lütfen dikkatinizi toplayın, buradaki ‘akademi’ kelimesinden kasıt hizmettir.” diyor. Biri de ‘Öyleyse gelin akademiyi hizmetle değiştirelim, kanunun adı ‘Diyanet Hizmet Kanunu’ olsun!” demiyor.

Bir zamanlar Milli Eğitim Akademisi de kurulacaktı. Lafı 2005’te ortaya atıldı, 2009’da yeri tespit edildi. Dönemin Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik Milli Eğitim Akademisinin Hasanoğlan Köy Enstitüsü yerleşkesinde açılacağını, kanun taslağının hazır olduğunu açıkladı. Milli Eğitim Akademisi, 3797 Sayılı (1992) Milli Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 55. Maddesinde Milli Eğitim Bakanlığının bağlı kuruluşlar arasındaki yerini aldı. Olmayan bağlı kuruluş Milli Eğitim Akademisi (55. Madde), kanunla birlikte 2011’de bir kararname ile mülga oldu. (Milli Eğitim Bakanlığı o tarihten beri KHK ile yönetiliyor!) İktidar, Milli Eğitim Akademisini kanundan çıkarırken Diyanet akademi kursun diye kanunu çıkarıyor. Bunun bile muhalefet üyelerine bir şey anlatıyor olması gerekmez mi?

Bu yazı, dünkü yazının devamı niteliğinde olacak, tasarıyla neyin tasarlandığını anlatacaktım. Komisyon tutanağını okuyunca dağıldım! Kanunlarımızın hangi kalemlerden çıktığını, hangi süreçlerden geçtiğini siz de bilin istedim. Eğer dağılmazsanız size son olarak tasarının sunuş konuşmasını da nakledeyim. “Karlı ve kârlı bir gün. Bu karlı günü inşallah kanunlar ve yasama düzenlemeleri açısından göz bebeği bir kurumumuz olan devletin Diyanet İşleri Başkanlığına kârlı bir gün hâline getirmeyi Cenab -ı Hak hepimize nasip eylesin ve kar gibi ak olan gönüllerin izle yıne kar gibi ak kanunlar çıkarma yı ve Türkiye'nin aydınlık geleceğine kar gibi ak pak bir şekilde oluşturmayı Cenab-ı Hak cümlemize nasip eylesin.” (AKP Konya Milletvekili Hacı Ahmet Özdemir).

Ünal Özmen / Birgün

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder