1 Mart 2022 Salı

Gizli tanık laneti + Kullanışlı tanık (Ayça Söylemez-BİRGÜN)

 Gizli tanık laneti (01/03/2022)

“Gizli tanık” uygulaması hayatımıza Ergenekon soruşturmasıyla girdi. Bu çorabı başımıza örenler kaçtı ama uygulama halen yürürlükte

Anayasa Mahkemesi de geçen haftalarda, konuyla ilgili kendinden bile beklenmeyecek derecede tartışmalı bir karara imza attı: Mahkemenin gizli tanık beyanıyla karar vermesinin her durumda yanlış olmadığını ifade etti.

Aslında konu basına yanlış şekilde yansıdı. Birincisi, AYM’nin kararı sadece tutuklamaya ilişkindi, bir dosyanın sonucuna etki eder özellikte değildi. İkincisi, somut olayda AYM, tutukluluğun sadece muğlak bir tanık beyanına dayanmasını hak ihlali olarak kabul etti. Yani haberlere yansıdığı gibi AYM, gizli tanık beyanının nihai hükme esas görülmesini kabul etmiş olmadı.

Ancak şu anki haliyle de AYM’nin kararı, ileride verilebilecek haksız tutukluluk kararlarına ve vahim hukuki hatalara yol açabilme tehlikesi taşıyor.

Çünkü halihazırda sadece gizli tanık beyanıyla tutuklu yüzlerce kişi var. Örneğin ilk olarak BirGün’de de yazdığım ‘kadrolu gizli tanık’ İ.Ö.’nün ifadesiyle 141 davada yüzlerce kişi tutuklu. ÇHD davasının da gizli tanığı olan İ.Ö.’nün daha önce yalancı tanıklık yapmaktan cezası da var üstelik. Zaten kendisi de son olarak mahkemeye dilekçe gönderip “Psikolojim bozuk, beyanlarımı ciddiye almayın” dedi ama tanıklığı ile halen insanlar yargılanmaya devam ediyor.

Oysa mevcut kanunlara göre, mahkeme başka delil olmaksızın sadece tanık ifadesine dayanarak hüküm veremez. Verilen kararlar da AYM ya da AİHM’nden döner. Örneğin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 23 Haziran 2015 tarihli bir kararında, gizli tanık ifadesine dayanılarak verilen “örgüt üyeliği” mahkumiyetinde adil yargılama hakkı ihlali bulmuş, yeniden yargılama kararı vermişti. AİHM, “sanıkların savunma hakkının engellenmesi dolayısıyla adil yargılanma hakkının ihlal edildiğine” hükmetmişti.

(Tabii bu karar da mahkemenin yargılama sonucunda verdiği nihai hükümle ilgiliydi.)

TUTUKLAMA HUKUKA AYKIRI BULUNDU

AYM de benzer kararlar veriyordu, bugüne dek…

Üstelik bu dosyada savcılık bile sadece gizli tanık beyanının tek başına mahkumiyete esas olamayacağına hükmetmişken.

Dosya, Diyarbakır Eğil Belediye Meclis Üyesi Rıza Barut’un gizli tanık ifadesi üzerine “örgüt üyeliği” suçlamasıyla tutuklanmasına ilişkin.

Soruşturma aşamasında tutuklanan Barut ile ilgili savcılık, tanık ifadesine dayanarak dava açamayacağını belirtip bu suçtan takipsizlik kararı verdi. Soruşturma kapsamında bir ay tutuklu kalan Rıza Barut, tutukluluğun haksızlığına ilişkin AYM’ye bireysel başvuru yapmıştı. AYM gerekçeli kararını 17 Şubat’ta açıkladı: “Yer, zaman, kişi ve eylem bilgileri ihtiva etmeyen ve bu anlamda yargı makamlarına denetim imkanı vermeyen soyut gizli tanık beyanını kuvvetli belirti olarak kabul etmenin mümkün olmadığına” hükmetti ve Barut’un tutuklanmasını hukuka aykırı buldu.

BIRAZ DAHA UZAKLAŞMIŞ OLDUK

AYM’nin kararındaki tartışmalı kısım ise “gizli tanık beyanlarının soruşturma ve kovuşturma aşamasında farklı değerlendirilmesi gerektiği” ve tanık ifadesini doğrulatılmasıyla delil niteliği kazanabileceğiydi.

Anayasa Mahkemesi, ifadenin denetlenme imkanı olduğunda, tek başına gizli tanık ifadesiyle kişilerin tutuklanabileceğini belirtti: Gizli tanığın ifadesindeki yer, zaman, kişi gibi somut olguların bulunması durumunda bu beyanların tutukluluğa dair kuvvetli belirti sayılabileceğini ileri sürdü.

Yani, yüzünü hakimin bile görmediği, söylediklerinin hiçbir zaman kesin olarak doğrulanmadığı, buna da çoğu zaman lüzum görülmediği bir kişinin beyanının, mahkemelerce muteber görülmesinde bir adım daha atılmış oldu. Adaletin tesisi söz konusu değilse de yazılı kanunların uygulanmasından da biraz daha uzaklaşmış olduk.

                                                                       ***

Kullanışlı tanık (21/01/2020)

Son dönemin dava dosyalarındaki kullanışlı tanıklar, yargının Cemaat döneminde verdikleri ifadeleri, günümüze uyarlayarak her dönem kullanışlı olmayı sürdürüyor.

Örneğin, henüz 10 yaşındayken polis tarafından devşirildiğini ve muhbirliğe başladığını söyleyen tanık İ., sonradan ‘güncellediği’ ifadesinde “2008 yılından beri açık tanıklık yapıyorum” diyerek bu işi meslek haline getirdiğini itiraf ediyor. 18 yıl hapis cezası bulunan İ., 2022’de tahliye olacak. Yani cezaevi kariyeri tanıklık üzerine kurulu.

Tanık İ., konjonktürün değiştiği dönem, 2016 yılında, daha önce verdiği ifadelerinde değişiklik yapmak için savcılığa “düzeltme dilekçesi” verdi.

İlk ifadelerinde sadece aleyhine ifade verdiği örgütle bağlantılı olduğunu söylediği kişileri suçlarken bu kez, ‘FETÖ’ üyeliği veya yöneticiliği ile hapiste olan eski Emniyet Müdürlüğü mensuplarını da suçladı.

Bazı ifadelerinde ise yasadışı örgütlerin silahlı eylemlerinden, direkt olarak geçmişte talimat aldığı eski polis müdürlerini sorumlu tuttu.

Dilekçesinde bahsettiği isimle ‘paralel örgüt’ün, yasadışı örgütlerin eylemlerini - kendisi önceden haber verdiği halde - önlemediğini ve “işin Başbakana suikast hazırlığına vardığını” yazdı. Hatta böyle bir suikastın başka bir örgütçe yapılamayacağını, bulunan krokilerin de yine “FETÖ mensubu polislerce örgütlere verildiğini” iddia etti.

İ. hem cezaevinde hükümlü hem de tanık koruma programında.

Tanıklık ettiği davalarda sanık avukatları talep etmesine rağmen duruşmalara götürülmüyor, ifadeleri, yüzü gizlenerek SEGBİS aracılığıyla alınıyor. Avukat Efkan Bolaç’ın yargılandığı ve ceza aldığı bir davada da tanık olan İ., mahkemenin defalarca yazı yazmasına rağmen duruşmalara SEGBİS ile bile bağlanmadı, dava bitene dek “kayıptı”.

İ. savcılığa ve cezaevi idaresine zaman zaman yazdığı dilekçelerde psikolojisinin bozuk olduğunu da defalarca belirtti.

Cezaevi idaresine yazdığı bir dilekçesinde, Halk TV’nin “devlete, cumhurbaşkanına, iktidar partisine hakaret ederek kara propaganda yaptığı” gerekçesiyle, kanal hapishane televizyonlarından kaldırılana dek açlık grevi yapacağını bildirdi. (Bu açlık grevi nedeniyle de bir ay idari disiplin cezası aldı.)

Büyük Birlik Partisine hitaben yazdığı başka bir dilekçesinde de partiye bağlılığını ifade ederek idam cezasının getirilmesi için yapılan imza kampanyasından gurur duyduğunu belirtti.

Ruh halinin durumunu anlatan böyle birçok dilekçesi bulunuyor.

Buna rağmen televizyon programlarında cumhurbaşkanı veya AKP aleyhine söylenen sözleri şikayet ettiği dilekçeleriyle birçok hakaret davasında müşteki konumunda. (Avukat Bolaç’a açılan davada da yine televizyonda izledikleri üzerinden şikayetçi olmuş, müştekisi olduğu davada ifade bile vermemişti.)

Yıllardır düzenli olarak verdiği ifadeler yüzlerce ağır ceza davasında tek delil olarak kullanıldı, bu davaların birçoğunda sanıklar hakkında, ağırlaştırılmış müebbet de dahil çok uzun süreli hapis cezalarına hükmedildi.

Dönemine göre ifade veren gizli veya açık tanıklar, özellikle İstanbul’daki ağır ceza mahkemelerinde, istenilen her davada istenilen şekilde verdikleri ifadelerle şimdilik iktidar için çok kullanışlı. Ancak bu tanıklar bir gün, gerçekte nelere tanık olduklarını da anlatabilirler…

(Ayça Söylemez-BİRGÜN)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder