Ukrayna savaşı daha ilk andan itibaren solda
büyük bir tartışmaya vesile oldu. İzlerin
birbirine girdiği, kafa karışıklığının had
safhada olduğu sol mahallede birbirine
yönelik suçlamalar, ithamlar havada
uçuşmaya başladı.
Sağcıların, liberallerin, savaş borazanları çalan kesimlerin sola yönelik kara çalmalarını dikkate almaya değmez. Hem
Rusya’yı hem de ABD ve NATO’yu
eleştiren solcuları, “Putinci oldunuz, NATO’cu oldunuz” diye hedefe koymak liberal aklın sefaleti.
Ancak sol, sosyalist mahallede gittikçe garip bir hal almaya başlayan tartışmaya göz atmakta fayda var.
PANKARTLARIN GÖSTERDİKLERİ
Hafta sonu Kadıköy’de yapılan ortak eylemde taşınan pankartlar bu kafa karışıklığının çarpıcı izdüşümü oldu. Emek ve demokrasi güçlerinin eyleminde taşınan üç dövizden birinde Ukrayna yönetimi faşistlikle suçlanırken hemen önündekinde Rusya mahkûm ediliyordu. Bir diğerinde ise emperyalizme karşı sürekli savaş çağrısı yapılıyordu.
Gerici egemen güçlerin kapitalist-emperyalist rekabetinin neden olduğu savaş yürekleri ağızlara getirirken yaşananları toparlamak bize verili bir tablo sunuyor.
Sol kimi tutmalı; Ukrayna’yı mı Putin Rusyası’nı mı?
Bu bir müdahale mi, savaş mı, işgal mi?
Rusya emperyalist mi? Yayılmacı, hegemonik bir güç mü?
Sorular daha da çoğaltılabilir.
İKİ KÖTÜ ARASINDA TERCİH YAPMAK!
İki kötüden birini tutma yarışına girenler ortaya ilginç bir manzara çıkardı. Karşılıklı suçlamalar iki ana grupta toplanabilir.
-Rusya’yı destekleyenler
Rusya’yı haklı bulan ve destekleyen çevrelere göre Putin’in fitilini ateşlediği harekat “asıl savaşı” önlemek için yapılan bir savunma operasyonu. Dahası NATO’ya “dur” demektir. Rusya, ABD/NATO’nun 30 yıldır sürdürdüğü büyük kuşatmaya karşı, “son cephe” üzerinden yarma harekâtı yapıyor.
-Batı’ya göz kırpanlar
Bu çevreler Rusya’yı mahkûm ederken Batı’nın yanında saf tutmaktan imtina etmemekte. Batı emperyalizminin savaş yığınağını dikkate almadan, adım adım örülen provokasyonu eleştirmeden tek taraflı bir suçlamaya girişmekten kaçınmıyorlar. NATO’nun herhangi bir askeri tehdit yokken Rusya sınırına kadar genişlemesi açık bir provokasyon. Savaş örgütü NATO’nun Doğu Avrupa’ya genişleme yoluyla Rusya’ya yönelik kışkırtıcı yaklaşımı ABD’yi ve ‘kolektif emperyalizmi’ baş suçlu yapıyor.
NASIL TUTUM ALMALI?
1) ABD liderliğindeki NATO’nun genişleme politikasına da, Rusya’nın yayılmacılığına da karşı çıkmalı. İki kötüden birini seçmek, taraf tutmak zorunda olunmamalı.
2) Putin’den bir antiemperyalist, antikapitalist çıkmaz. ABD karşıtlığı Putin sevgisine dönüşmemeli. Nasıl ki mollaların ABD karşıtlığının gerici İran, rejimine sempati duyulmasını gerektirmediği gibi.
3) Çarlığa özenen, şovenist, otokrat bir lider olan Putin Rusyası’nın güvenlik endişeleri, topyekûn bir işgalin gerekçesi olmaz.
4) Biden Amerikası ve liberal Batı’nın halklara demokrasi götürmeyeceği acı tecrübelerle baki. Demokrasi soslu bu liberal söylemlere kanmamalı, her fırsatta teşhir edilmeli.
NE YAPMALI?
Sadece Ukrayna’daki değil dört bir yandaki küresel güç kapışması ve yayılmacı hayaller dünyayı felakete sürüklüyor. Bu durumun kaybedeni ise tüm dünya halkları oluyor. Yapılması gerekenlere dair savaşın ilk günü BirGün’de manşetten verdiğimiz 6 maddeyi hatırlatmakta yarar var.
1-Acil ateşkes: Savaşın daha büyük yıkımlara yol açmasının önüne geçmek için silahlar koşulsuz olarak susmalı.
2-Rusya çekilmeli: Rusya hiçbir koşul öne sürmeden Ukrayna’dan çıkmalı. Askeri unsurlar ülke sınırına çekilmeli.
3-Minsk Anlaşması’na uyulmalı: Donbass’ta çatışmaları sonlandırmak amacıyla imzalanan Minsk Anlaşması’na tüm taraflar uymalı.
4-ABD/NATO güvenlik garantisi vermeli: Gerilimin ana kaynağı ABD ve NATO yayılmacı emellerden vazgeçmeli. Moskova’ya güvenlik garantisi vermeli.
5-Ukrayna tarafsız kalmalı: ABD liderliğindeki Batı dünyası ile Rusya arasında güç mücadelesine sahne olan Ukrayna “tarafsız” kalmalı.
6-Doğu Avrupa’da kuvvet indirimi: Başta ABD ve NATO olmak üzere tüm aktörler “silah cephaneliği”ne çevirdikleri Doğu Avrupa’da kuvvet indirimine gitmeli.
Sonuç yerine; iki gerici cepheden birini tercih etmek zorunda değiliz. Hem ABD liderliğindeki Batı emperyalizminin yayılmacılığına hem de Rusya’nın hegemonyacı emellerine aynı anda hayır demek mümkün.
İbrahim Varlı / BİRGÜN
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder