“Dünya Savaşı’ndan sonra Fransız bir diplomat dedi ki ‘Biz Almanya’yı seviyoruz. O kadar çok seviyoruz ki, iki tane Almanya olsun istiyoruz.”
Hikâyeyi anlatan CIA’nın eski şeflerinden Graham Fuller. Öykünün, son günlerin tartışmasıyla bir ilgisi var...
AKP’den tasfiye edilen MKYK üyesi Ethem Sancak geçmişte Aydınlıkçıydı. Sonrası biraz karışık. Bir dönem sahibi olduğu medya ile Ergenekon kumpasını destekleyen Sancak, “tanık” olarak Zekeriya Öz’e şunları söylemişti :
“Ben iş hayatına atıldıktan sonra Doğu Perinçek’le aramızda herhangi bir ilişki kalmadı. Hatta beni kapitalist olmakla suçladığı için 1992’den beri görüşmemekteyiz. Kendisiyle herhangi bir irtibatım yoktur.”
Siyasi çizgisini FETÖ’cü savcıya şöyle anlattı:
“Ben TESEV’in de üyesiyim. Bu vakfın başkanı Can Paker’dir ve bu vakfın faaliyetlerini de Aydınlık grubu Sorosçu olarak vasıflandırmaktadır.”
Devamında Soros’un mücadelesini tanıtan Sancak, neredeyse “Sorosçuyum” diye bağırıyordu.
Eski Aydınlıkçılığın yanına, bir de Sorosçuluğu ekleyen Sancak, Fethullahçı da oldu. FETÖ’nün medyadaki vitrinlerinden Ekrem Tufan Aytav’ın “Aydınlık’tan Kaçanlar” kitabında, o da kaçış hikâyesini anlattı. Gülen’i Pensilvanya’da ziyaret etmekle kalmamıştı:
“Başında Hocaefendi’nin bulunduğu hareket, ahlaklı Müslüman bireyi inşa etmek ve bunu bütün dünyaya yaymak ve örnekler oluşturarak insanlığı sürece çekmek noktasında fikri ve içtimai bir topluluk inşa etti. Kendimi bu harekete ait görüyorum.”
“Her aşk ilk aşktır” diyorlar ya...
Ethem Sancak da “tanıdıktan sonra gördüm ki böyle bir ilahi aşk iki erkek arasında olabiliyor” dediği Erdoğan sayesinde hem AKP MKYK’ye girdi. Onun desteğiyle savunma sanayisinin yıldızı oldu. Hem de Erdoğan’ı destekleyen Aydınlık’a geri döndü. Grubun kurumlarında görev almaya başladı.
SANCAK’IN İŞTEN ATTIĞI GAZETECİ
“Neci olayım abime” diyen Sancak’ı AKP de taşıyamadı. “Biz Amerikan’ın desteğiyle iktidara geldik” sözlerinden disipline verilince, istifa etmek zorunda kaldı.
Gerçi, Sancak’ın tasfiyesi için başka şeyler konuşuluyor. Geçen günlerde Rusya’ya giden Sancak, Türkiye’nin Ukrayna’ya Bayraktar satışını örtülü dille eleştirmişti. Sancak’ın Türkiye’nin Ukrayna’dan operasyonla getirdiği Hablemitoğlu cinayeti sanığı Nuri Gökhan Bozkır’la tanımlanamayan ilişkisi de buna tuz biber ekmişti. Öyle anlaşılıyor ki “Amerika desteği” sözleri bahane oldu.
Peki Sancak haksız mı?
AKP-Erdoğan, ABD desteğiyle iktidara gelmedi mi?
Bunu belki de en güzel anlatan iktidara yakın bir gazeteci. Hem de Ethem Sancakzede bir gazeteci, Nasuhi Güngör.
Güngör, Erdoğan’ı eleştiren bir gazeteciydi. Sonrasında Erdoğancı olmuştu. Bu sayede TRT Haber ve Spor Yayınları Dairesi Başkanlığı’na kadar yükselmişti. Aynı zamanda Ethem Sancak’ın medyasında yazıyordu. Gelgelelim, Davutoğlu’yla gergin bir ilişkisi vardı. Onun başbakanlığı döneminde TRT’den tasfiye edildi. Hükümete yakın A Haber’de “AK Parti artık yoluna Ahmet Davutoğlu ile devam edemez” sözleri olay oldu. Söylediği gibi, AKP Davutoğlu ile devam etmedi ama o günlerde, Güngör durumun farkında olmayanların hedefine kondu. Sancak’ın gazetesindeki işine de son verildi. Davutoğlu’nun gidişinin ardından iade-i itibar verilen Güngör, bugün Meclis Başkanı’nın danışmanı.
Nasuhi Güngör’ün AKP iktidarına giden yolda ABD desteğini ele aldığı “Yenilikçi Hareket” isimli bir kitabı var. “Camianın içinden bir gazeteci” olarak Güngör’ün yazdıkları, dönemi anlamak isteyenler için el kitabı gibi.
ABD’NİN LİDER ADAYI
Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan’ın, 1 Ekim 1994’te başlayan ABD gezisini değerlendiren Nasuhi Güngör, “Türkiye medyasının ağırlıklı yorumu, ‘Hoca’nın vize almak için ABD’ye gittiği’ şeklindeydi” ifadelerini kullanıyor. Ancak Erbakan’ın ABD’de yaptığı konuşmaların kendisine olan şüpheleri artırdığını söylüyor. Ruşen Çakır’ın bu gezi sürecinde konuştuğu iki ABD’li diplomata dayanarak Güngör şu aktarımı yapmış:
“Çakır’ın adını vermediği diplomatın sorusu ise neredeyse geçen altı yılın gündemini ortaya çıkaran bir vurguya sahipti: ‘Bu partide genç bir lider adayı yok mu?’ Görüşmede bulunan bir başka diplomat ise Çakır’ın ifadesiyle soruyu daha da geliştiriyordu. ‘Örneğin İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğe soyunduğu doğru mu?’”
Güngör’e göre, ABD’nin, “Erbakan’a karşı Erdoğan” formülü, o yıllara dayanıyordu.
Güngör, ABD’nin Erdoğan’ı keşfinin tarihinde bir yolculuğa çıkarak şu ifadeleri kullanmış:
“Erdoğan daha RP Beyoğlu İlçe Başkanı iken dönemin ABD Büyükelçisi Morton Abromowitz’le tanıştırılmıştı.”
Görüşmelerin devam ettiğini söyleyen Güngör, 15 Ekim 1996 tarihinde, Abromowitz’in Erdoğan’ı belediye başkanlığı makamında ziyaretine konuyu getiriyor. Büyükelçinin Erdoğan’a “Türkiye’nin geleceği için çok önemlisiniz” dediğini hatırlatan Güngör, devamında şunları yazıyor:
“Bu görüşmenin ardından Erdoğan’la ilgili ‘Erbakan’ın veliahtı’ benzetmeleri yerini hızla, ‘geleceğin lider adayı’na bıraktı”.
ABD’DEKİ LOBİLERLE GÖRÜŞME
2002 yılının ilk ayında çıkan kitap, AKP henüz iktidara gelmeden, arkasındaki dış desteği resmen tanımlamış gibi. Güngör, Erdoğan’ın yeni bir harekete hazırlanış hikâyesinde, sırtındaki büyük elin ABD olduğunu da gözler önüne seriyor.
Güngör’ün, yıllar sonra seçim kampanyasında gündeme geldiğinde geri adım attığı o satırlar da bu kitaptaydı:
“Erdoğan, 2000 yılı mayıs ayında ABD’ye yaptığı gezide, uzun süredir orada yaşayan Fethullah Gülen’le de bir araya geldi.”
Erdoğan’ın “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçundan ceza almasının ardından, ABD İstanbul Başkonsolosu Caroline Huggins tarafından destek ziyaretiyle onurlandırıldığını hatırlatan Güngör, bunun Ankara ile Washington arasında krize neden olduğunu söylüyor. Ancak Washington, Erdoğan’ın arkasında olduğunu, bizzat Dışişleri’nin yaptığı açıklamalarla dile getiriyor.
Güngör devam ediyor:
“Tayyip Erdoğan, son birkaç yılda sık sık gerçekleştirdiği ABD ziyaretlerine, genel olarak ‘dil öğrenme’ ya da ‘çocuklarımla tatil yaptım’ şeklinde açıklamalar getirdi. Ancak her ziyaretinde, ABD’deki önemli lobilerle uzun görüşmeler yaptı. (…) Erdoğan, parti kurulmadan kısa bir süre önce, 4 Temmuz 2001 ‘de ABD’nin bağımsızlık günü dolayısıyla yapılan kutlamalara katıldı. Amerikan Büyükelçiliği’ndeki kutlamalarda Erdoğan’a ilgi gerçekten çok büyüktü.”
İslamcıları pek seven Graham Fuller de yazının başında verdiğim hikâyeyi anlatarak, Erbakan Hareketi’nin bölünmesini ABD’nin desteklediğini anlatıyordu. Güngör’ün aktardığına göre, bu dönemde AKP’yi kuran Yenilikçi Hareket, Erbakan hareketini ABD desteğiyle bölerek, iktidar yürüyüşünü başlattı.
Haliyle bir jöle kadar kolay şekil alan Sancak, belki de geçerken söylediği doğru söz nedeniyle, Mevlana-Şems ilişkisine benzettiği aşkından yara aldı.
Gelecek mi?
Mevlana’nın dediği gibi, “acı, acıyla iyileşir, aşk ise daha büyük bir aşkla”
Barış Terkoğlu / Cumhuriyet
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder