Pakistan'da Başbakan İmran Han hükümetinin mecliste güven oyunu alamayarak düşmesini ve ülkedeki gidişatı Dayanışma Meclisi üyesi ve Halk TV yazarı Mustafa Kemal Erdemol ile konuştuk.
Geçtiğimiz günlerde Pakistan Başbakanı İmran Han ve hükümeti hakkında güven oylaması yapılması beklenirken, oylamaya saatler kala meclis feshedilmiş ve güven oylaması boşa düşmüştü. Pakistan Yüksek Mahkemesi'nin kararıyla 9 Nisan Cumartesi günü söz konusu güven oylaması gerçekleşti ve İmran Han hükümeti güven oyu alamayarak düştü.
Yaşanan yüksek enflasyon, Pakistan parası Rupi'nin değer kaybetmesi, ülkenin biriktirdiği dış borçlar ve İmran Han'ın Pakistan Talibanı ile oluşturduğu yumuşak ilişkiler Pakistan kamuoyunda İmran Han hükümetinin düşmesinin nedenleri olarak gösteriliyor.
Bunun yanı sıra uluslararası arenada konuşulanların başında İmran Han'ın 2005 yılı itibariyle ufak ufak ördüğü dış politikadaki makas değişikliği geliyor. Daha evvel ABD'nin savaş ve ekonomide müttefiki olarak yerini alan Pakistan, İmran Han döneminde Çin ve Rusya eksenine doğru adımlar atmış ve Şangay İş Birliği Örgütü'nde ezeli "düşmanı" Hindistan ile yan yana gelmişti.
İmran Han bu süreci "En zor günlerimizde Çin yanımızda oldu" diye açıklarken hem Pakistan sermayesinin bir kısmında hem Amerikancılığını gizlemeyen Pakistan Ordusu'nde hem de ABD cephesinde bu adımlar tepkiyle karşılanmıştı.
İmran Han hükümetinin düşmesinin hemen ardından başbakan olan Şahbaz Şerif, bu süreçte ismi en çok öne çıkanlar arasındaydı. Şerif, Pakistan Müslüman Ligi-Navaz (PML-N) lideri olarak 174 oy alıp Pakistan'ın 23. Başbakanı seçildi. Kendisinden beklenilen ülkeyi düzlüğe çıkarmak ancak bu pek olası görünmüyor.
Olası ihtimalleri ve Pakistan'da neler yaşandığını Dayanışma Meclisi üyesi ve Halk TV yazarı, gazeteci Mustafa Kemal Erdemol ile konuştuk.
'Bir darbeden çok bir müdahale söz konusu'
Pakistan'da yaşananları nasıl yorumluyorsunuz? Birçok basın kurumu yaşananları darbe olarak tarif etti. Siz neler söylersiniz?
Bir darbeden çok bir müdahale söz konusu. Çünkü ABD’nin Pakistan’da darbe yapmasına gerek yok, tamamen ABD yanlısı bir ordu var zaten ülkede. Dünyanın altıncı büyük ordusu olan Pakistan ordusunun da dilediği zaman darbe yapma gibi bir huyu var. Elbette ABD’nin de “onay” vermesiyle bir darbe yapabilir pek ala. Ancak, muhalefet, desteğini aldığı ordu ile ABD’ye dayanarak, İmran Han’ı parlamento oyunuyla saf dışı bıraktı.
"ABD'nin Pakistan'da darbeye ihtiyacı yok. Bir parmak hareketi yeter"
İmran Han ABD tarafından tehdit edildiğini söylemişti. Kamuoyunda dolaşan bir mektup haberi vardı ama günyüzüne çıkmadı. Sizce var mı böyle bir tehdit mektubu?
Evet, ABD tarafından yazıldığı söylenen, Han’ın kendisine karşı darbe çağrısı içerdiğini iddia ettiği bir mektuptan söz edildi bir ara ama bu kanıtlanamadı. Han’ın ABD müdahalesi dediği bu mektup. Oysa ABD’nin bu tür mektuplar yazmasına gerek duyduğu ülkelerden biri değil Pakistan. Ordu tamamen müttefiki çünkü.
Nükleer silaha sahip 650 bin kişilik ordu devlet içinde devlet durumunda. Ayrıca en büyük “ticari şirket”. Yollar inşa ediyor, fabrikalar işletiyor, bankalara sahip oluyor, TV kanallarını yönetiyor. Böyle bir müttefiki olan ABD’nin ayrıca darbe yaptırmasına gerek yok. Bir işareti yeterli yönetimi darbesiz devirmek ya da değiştirmek için. Bu son gelişmelerde ABD’nin “işareti” verdiğine inanıyorum.
Peki sizce ABD bu adımı neden attı?
Yanıtım şudur; İmran Han, Çin’e ve Rusya’ya yakın durmaya başladı uzun süredir. Özellikle Çin’le Yol Kuşak Projesi’nde birlikte. Çin ile beraber tutum alırken Rusya’ya soğuk olmasının anlamı yok. Çünkü bir zamanlar ABD’nin güçlü bir Soğuk Savaş müttefiki olmasına rağmen bu şimdi değişmiş durumda.
1950'lerde, 1960'larda Pakistan'ı Sovyetler Birliği'ne karşı İslami bir cephe olarak silahlandıran, 1980'lerde Afganistan'da Kızıl Ordu'ya karşı yürüttüğü vekalet savaşında finanse eden ABD, sonunda 1990'larda Pakistan'ı yaptırıma tabi tuttu, izole etti. Han’ın da yükseldiği dönem olan bu dönemden beri Rusya’ya yakın duruyor Pakistan. En son Ukrayna’ya Rusya müdahalesinde, Moskova’ya yaptığı ziyaret İmran Han’ın üzerinin çizilmesine etkili oldu tabii.
'Allah, Ordu, Amerika'
Bundan sonra neler olabilir sizce, süreç nereye evrilir?
Öncelikle Soğuk Savaş döneminden bu yana, "Allah, Ordu, Amerika" Pakistan siyasetinin üç belirleyeni olagelmiştir. "Allah", 1947'de Hindistan'dan kanlı bir şekilde ayrıldıktan sonra Hindistan alt kıtasındaki Müslümanların yurdu olarak kurulan Pakistan’ın teokratik tarafını vurguluyor. Ordu’nun ne olduğundan yukarıda söz ettim. ABD, eski sıcak ilişkileri yeniden kurmak istiyor. Bunun için de Han’ı devirdikten sonra Han benzeri hiçbir figüre iktidar şansı vermek istemiyor. İlişkiler tam olarak nasıl seyreder bilemem ama ABD ile Pakistan ordusu 90’larda soğuyan ilişkileri sıcaklaştırıp kendilerini birbirlerine karşı iyi birer “dosta” dönüştürebilir. Bu da Pakistan’ı eskiden olduğu gibi Rusya’ya, ayrıca ek olarak da Çin’e karşı yeniden ABD’nin “cephesi” yapar.
'Pakistan'da 75 yıldır hiçbir Başbakan görev süresini tamamlayamadı'
Peki sizce bu süreç başarıyla tamamlanabilir mi? Her şey ABD için makul mü ilerliyor?
Muhalefetin yekvücut oluşuna pek rastlanmaz Pakistan’da. Ülkede demokrasinin kurulmasına katkı amacıyla bile bir araya geldikleri görülmedi bugün kadar. Bu nedenle 75 yıldır hiçbir Başbakan görev süresini tamamlayamadı.
Yaşananlar için, Türkiye'de 'havuz medyası' Pakistan'ın 15 Temmuzu benzetmesi yaptı ilkin. Dün de Tayyip Erdoğan yeni Başbakan'ı arayıp tebrik eti. Yaşananlara Pakistan'ın 15 Temmuz'u denilebilir mi?
Bayılıyorlar bu tür benzetmelere. Elbette ilgisi yok. Pakistan’da “devletle içli dışlı” olup da sonra çıkar kavgasına tutuşup darbe yapmaya kalkan bir cemaat yok. Yani İmran Han hükümetini işbirliği yaptığı gruplar devirmedi. Sapla samanı karıştırmasın havuz medyası.
ÖZKAN ÖZTAŞ / SOL - Söyleşi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder