17 Haziran 2022 Cuma

'Sansür yasasına karşı tüm basın emekçilerini örgütlenmeye çağırıyoruz' + Gazetecilere sansür ve hukuk sopası: 'Dezenformasyonla mücadele'​ yasa teklifinde neler var? (SOL)


'Sansür yasasına karşı tüm basın emekçilerini örgütlenmeye çağırıyoruz' (SOL)

'Saldırı karşısında sessiz kalınması, tüm medyanın icazetli gazetecilerin ısmarlama haberleriyle dolması anlamına da geliyor. Biz kamuya karşı sorumluluğumuzun bilincindeyiz.'

AKP ve MHP’nin "dezenformasyon yasası" adı altında Meclis'e sunduğu sansür yasası Yargıtay'ın "muğlak" ve "yüzde 99 basını ilgilendiriyor” uyarısına ve basın emekçilerinin tüm itirazlarına rağmen AKP-MHP oy çokluğuyla Adalet Komisyonu’ndan geçti.

Patronların Ensesindeyiz İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı, AKP ve MHP’nin  hazırladığı istibdat dönemi uygulamalarını aratmayan 40 maddelik sansür yasasının TBMM Adalet Komisyonu’ndan geçmesine ilişkin soL’un sorularını yanıtladı.

Patronların Ensesindeyiz İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı'ndan Ayçin Özoktay, yasanın kabulüne ilişkin  “Bu saldırı karşısında sessiz kalınması, medyanın icazetli gazetecilerin ısmarlama haberleriyle dolması anlamına geliyor” açıklamasını yaptı.

'Bu yasa, ifade hürriyetimize ve bilgi alma hakkımıza doğrudan bir saldırı teşkil ediyor'

AKP'nin sansür yasası dün akşam TBMM Adalet Komisyonu'ndan geçti.  Basın meslek örgütleri tehlikeyi duyurmaya çalıştı ancak bu kamuoyunda pek yankı bulamadı. Siz ne düşünüyorsunıuz? Bu yasanın doğurduğu tehlikeler neler?

Bu yasa, AKP'nin alışıldık torba yasalarıyla aynı mantıkta, tepeleme doldurma biçimiyle hazırlandı. Biz uzun süredir torba yasalarla, bir gecede geçirilen kanunlarla ülkenin ranta açıldığını, talan edildiğini, özgürlüklerimizin kısıtlandığını biliyoruz.

Bununla birlikte TBMM yasa tekliflerinin hazırlığında ve incelenme sürecinde ilgili meslek örgütlerine ve uzmanların görüşlerine başvurabilir. Bu Meclis İçtüzüğü’nde yazıyor. Ancak bu yasanın hazırlanış aşamasında herhangi bir meslek örgütünün görüşüne başvurulmadı. Zorlukla basın örgütleri komisyona katıldılar ancak burada da sözleri kesildi, görüşleri dikkate alınmadı.

Bu yasanın hazırlanma süreci bile önümüzdeki günlerin neler getireceğine işaret ediyor. Bu yasa, ifade hürriyetimize ve bilgi alma hakkımıza doğrudan bir saldırı teşkil ediyor.

Gazetecilere hapis cezası tehdidi

Yasa sansür ve baskıyı ne şekilde tahkim edecek?

Bu yasa ile soyut kavramlardan yola çıkarak suç üretiliyor. Yasayla birlikte 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçu icat edilmiş oldu. Fakat içeriğe bakılacak olursa 'dezenformasyon' ya da 'yanıltıcı bilginin' ne olup olmadığı konusunda net bir tanımlamanın olmadığı görüyoruz.

Yasayla 'Dezenformasyon' suçunun cezası 1 yıldan 3 yıla kadar hapis ve bu ceza, 'failin kimliğini gizli tutması' durumunda, yani ismini belirtmek istemeyen kaynaklarla yürütülen habercilik faaliyetinde yarı yarıya artıyor.

'Alaturka Propaganda Bakanlığı...'

Bu yasa duyurulurken, internet basınında çalışan gazetecilere basın kartı 'müjdesi' de verildi. Yeni basın kartı düzenlemeleri hakkında düşünceleriniz neler?

Yasanın internet mecralarına basın kartı sunma vaadi bir ödül değil. Danıştay'ın Basın Kartı Yönetmeliği'ne ilişkin yürütmenin durdurulması kararını iptal ettiğine geçen ay şahit olmuştuk. Alaturka Propaganda Bakanlığı denilebilecek İletişim Başkanlığı, zaten basın kartının kime, hangi koşullarda verileceğini ya da hangi durumda iptal edileceği konusundaki yetkiyi elinde tutuyor.

Dolayısıyla biz gazetecilerin ağzına bir parmak bal çalmayı kabul etmiyoruz. Tehdidin sürekli arttığı, gazeteciliğin bütünüyle iktidarın tekeline sokulmaya çalışıldığı ve ifade hürriyetinin iğdiş edildiği karanlık bir dönemdeyiz. Bu yasa teklifi baskı karşısında sessiz kaldıkça geriye sadece ısmarlama iş yapan habercilerin kalacağını anlatıyor. Bu basın kartı düzenlemesini de buradan bağımsız görmüyoruz.

'Ve elbette tüm basın emekçilerini örgütlenmeye çağırıyoruz'

İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı ne talep ediyor?

Çağrılarımızda da sürekli dile getirdiğimiz gibi, bu ayıptan derhal dönülmesi gerektiğini söylüyoruz. Ayrıca tüm basın emekçileri ve habercilik faaliyeti üzerindeki ağır baskının derhal sonlandırılmasını talep ediyoruz. Son 20 yılda ifade hürriyeti zaten yeterince yara aldı. Ve elbette tüm basın emekçilerini örgütlenmeye çağırıyoruz. Bu saldırı karşısında sessiz kalınması, tüm medyanın icazetli gazetecilerin ısmarlama haberleriyle dolması anlamına da geliyor. Biz kamuya karşı sorumluluğumuzun bilincindeyiz. Mesleğimizi yapmaya, kamuyu bilgilendirmeye devam edeceğiz. İstibdat artıkları bizi hiçbir zaman durduramadı, durduramayacak.

Biz zaten oldukça zorlu koşullarda mesleğini sürdüren basın emekçilerine aba altından sopa gösterilmesine karşı ses çıkarılmasını istiyoruz. İşini layıkıyla yaptığı için tehdit edilen tüm basın emekçilerini bir araya gelmeye çağırıyoruz.

                                                                         ***

Gazetecilere sansür ve hukuk sopası: 'Dezenformasyonla mücadele'​ yasa teklifinde neler var? (PATRONLARIN ENSESİNDEYİZ - İLETİŞİM EMEKÇİLERİ DAYANIŞMA AĞI / SOL)

AKP ve MHP, uzun süredir tartışma konusu olan ve kamuoyunda "sosyal medya yasası" olarak anılan "Basın Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi"ni TBMM Başkanlığı'na sundu.

Yasadaki maddeler, sansürün kapsamını genişletmekle kalmayıp mesleğini çok sayıda hakkından mahrum şekilde sürdüren internet gazetecilerini de hukuk sopasıyla tehdit ediyor.

Son yıllarda internet yayınlarının basılı yayınlardan çok daha fazla rağbet gördüğü biliniyor. Dolayısıyla AKP-MHP iktidarı, bu meseleye neşter atma gayreti içine girdi.

Yasanın maddeleri neler?

Yasa teklifinin toplam 40 maddesi bulunuyor ve 28 maddesinde internet gazetelerine ilişkin çeşitli düzenlemeler yer alıyor. Değişiklik, internet gazetelerinin resmi ilanlardan yararlanmaları ve çalışanlarına basın kartı edinebilme imkânı sunsa da Danıştay'ın geçen haftalarda Basın Kartı Yönetmeliği'ne ilişkin yürütmenin durdurulması yönünde aldığı kararı göz önünde bulundurmak gerekiyor. Çünkü bu kararla birlikte İletişim Başkanlığı, kartın kimlere verileceği ve hangi durumlarda iptal edileceğini belirleme konusunda yetkiyi eline almıştı.

Yasada "dezenformasyonla mücadele" maksadı taşıdığı belirtilen 29. madde ise apayrı bir tartışma konusu. TCK'ya "halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma" suçunu ekleyecek olan bu maddeyle "makbul" yayınlar yapmayan internet mecralarının hukuk sopasıyla tehdit edildiği görülüyor. 

Anaakım medyanın her gün yeniden inşa ettiği faşist, patron övücü, cinsiyetçi söylemleri ve haberlerine RTÜK denilen sansür kurumu tarafından tek bir ceza dahi yazılmazken "dezenformasyonla mücadele" iddiası kime uygulanacak? Aşikardır ki AKP iktidarının yasa teklifi bağımsız gazetecilerin ve muhalif yayın yapan haber sitelerinin sesini kapatmaktan başka bir amaca hizmet etmeyecektir.

Madde, "sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli şekilde alenen yayanlara 1 yıldan 3 yıla kadar hapis cezası" verileceği tehdidinde bulunuyor.

Diğer yandan suçun, failin kimliğini gizli tutması ya da örgütlü bir faaliyet çerçevesinde işlendiğine kanaat getirilmesi durumunda cezanın yarı yarıya artırılacağı belirtiliyor.

'Basın emekçileri sansürlere biat etmeyecek'

AKP'nin medyayı tam teşekküllü bir şekilde kuşattığı ve baskıladığı bir ortamda, bu hükümlerin direkt olarak sansüre kapı araladığı fark ediliyor. Halkın içinde bulunduğu ekonomik kriz, işsizlik ve emek sömürüsünün had safhada olduğu ortadayken, basını seçim öncesinde nefes alamaz duruma getirmeye, halkı gerçek krizlerden ve sorunlardan "dünya bizi kıskanıyor, eğitimde uçuyoruz, gözlerimizde ışıltılar" gibi birçok "haberle" uzaklaştırma eğilimlerini sürdürmeye devam edecekler. Gazeteciler, emekçilerin ve halkın içinde yaşadığı sorunları yoktan var etmedikleri gibi çarşı, pazarda yaşanan krizi halkın bizzat okumasına gerek kalmayıp yaşadığının farkındalar. Bu krizin, gündemi değiştirmek için yazılan haberlerle örtbas edilmesine karşı çıkılmalıdır. Basın emekçileri halkın haber alma özgürlüğünü de kendi mesleki etik ilkeleri için de bu "yasaya" ve sansürlere biat etmeyeceklerdir. 

'İsmini belirtmek istemeyen kaynak'larla yapılan habercilik faaliyeti hedefte

Yasanın bir diğer dikkat çeken maddesi ise, "ismini belirtmek istemeyen kaynaklar" ile yapılan habercilik faaliyeti oldu. 29. maddede yer bulan "failin kimliğini gizli tutması" durumunda cezanın artırılacağı yönündeki tehdit, haber mecralarına anonim kalmak koşuluyla görüş bildirilmesine engel oluyor.

Dolayısıyla gazetecilik faaliyetinin ciddi yaralar alacağı bir sürecin yürürlüğe konulacağı anlaşılıyor. AKP tarafı ise durumu "İsmini vermeyen kaynağım diyerek her türlü iddiada bulunuluyor, bu doğru değil" şeklinde açıklıyor.

Yasa teklifinde şu ifadeler yer alıyor:

"Sırf halk arasında endişe, korku veya panik yaratmak saikiyle, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bir bilgiyi, kamu barışını bozmaya elverişli olacak şekilde alenen yaymak suç olarak düzenlenmektedir. Fiilin, 'kamu barışını bozmaya' elverişli olması aranarak, bu suçun somut tehlike suçu olduğu vurgulanmıştır. Bunun yanı sıra 'dezenformasyon' olarak nitelendirilen bu fiillerin, kişilerin bireysel kanaatlerini açıklama veya haber verme haklarıyla karıştırılmaması için fiilin, halk arasında endişe, korku veya panik yaratma saikiyle gerçekleştirilmesi ilave bir unsur olarak aranmaktadır. Belirtmek gerekir ki, dezenformasyona konu içerik, ülkenin iç ve dış güvenliği, kamu düzeni ve genel sağlığı ile ilgili doğrudan asılsız bir bilgi olabileceği gibi tahrif edilmiş bir bilgi de olabilecektir. Kamu barışına yönelik suçlar kapsamında ihdas edilen bu suçun, bölümde yer alan diğer suçlardan daha farklı bir alanı düzenlediğinde şüphe bulunmamaktadır. Ayrıca suçun, failin gerçek kimliğini gizlemek suretiyle veya bir örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenmesi hali, cezada artırım sebebi olarak öngörülmektedir."

Hukuki süreçlerde keyfiyet AKP'nin alamet-i farikalarından biri ve bu düzenlemeyle son 20 yılda akıl dışı baskı ve kısıtlamalarla karşı karşıya kalan basın emekçilerini çok daha zor bir süreç bekleyecek.

Patronların Ensesindeyiz Ağı’na aşağıdaki e-posta ve sosyal medya hesapları üzerinden ya da 0541 940 0514 numaralı telefondan ulaşılabilir:

Facebook: https://www.facebook.com/patronlarinensesindeyiz

Twitter: https://twitter.com/pensendeyiz

E-posta: iletisim@patronlarinensesindeyiz.org

                                                                            ***

Gazetecilik örgütlerinden ortak açıklama: 'Dezenformasyon yasası sansürdür' (SOL)

Yedi gazetecilik örgütü, Türk Ceza Kanunu’na eklenmesi öngörülen 'halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma' suçuna dair ortak açıklama yayınladı.

Yedi gazetecilik örgütü, AKP ve MHP tarafından TBMM’ye sunulan “Basın Kanunu ve Bazı Konularda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun” başlıklı teklifle Türk Ceza Kanunu’na eklenmesi öngörülen “halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yayma” suçuna dair ortak açıklamada bulundu.

"Dezenformasyon yasası sansürdür, geri çekilsin" başlıklı açıklamada, açıklamada "Cumhuriyet tarihinin en ağır sansür ve otosansür mekanizmalarından birine yol açabileceği endişesiyle, 'dezenformasyonla mücadeleyi' değil gazeteciliğe baskıyı artırmak üzere tasarlandığı anlaşılan bu kanun teklifinin acilen geri çekilmesi çağrısında bulunuyoruz" ifadelerine yer verildi.

Türkiye Gazeteciler Sendikası, Uluslararası Basın Enstitüsü Türkiye Ulusal Komitesi, Gazeteciler Cemiyeti, Çağdaş Gazeteciler Derneği, Basın Konseyi, Haber-Sen ve İzmir Gazeteciler Cemiyeti'nin imzasıyla yayınlanan açıklamada öne çıkanlar şöyle:

"Mesleğimizi doğrudan ilgilendiren bu önemli kanun teklifi, gazetecilik örgütlerinin görüşü alınmadan, bir grup siyasetçi ve bürokrat tarafından kapalı kapılar ardında hazırlanmıştır.

Cumhuriyet tarihinin en ağır sansür ve otosansür mekanizmalarından birine yol açabileceği endişesiyle, 'dezenformasyonla mücadeleyi' değil gazeteciliğe baskıyı artırmak üzere tasarlandığı anlaşılan bu kanun teklifinin acilen geri çekilmesi çağrısında bulunuyoruz.

Kınıyoruz: ABD merkezli teknoloji şirketlerinden bile bu süreçte görüş alan siyasi iktidar, kanunun doğrudan muhatabı olan Türkiye’deki gazetecilik örgütlerinin fikrini sorma gereği duymamıştır. Hangi partiden olursa olsun siyasetçilerin, toplumun bilgi edinme ve haber alma hakkını doğrudan ilgilendiren bu tür yasal düzenlemeleri hazırlarken ilgili alanın önde gelen meslek örgütleri ve sivil toplum temsilcileriyle diyalog kurması demokrasinin gereğidir. Bu demokratik ilkenin çiğnenmesini kınıyoruz.

Reddediyoruz: Teklifte “dezenformasyon,” “yalan haber,” “asılsız bilgi” ve “tahrif edilmiş bilgi” gibi kavramlar hukuki bir tanım yapılmaksızın kullanılmaktadır. “Güvenlik,” “kamu düzeni” ve “kamu barışı” gibi, gazetecilere karşı adli taciz davalarında sıkça başvurulan muğlak kavramlara dayanılarak mahkemelere yeni bir suç işaret edilmektedir. Böyle bir yaklaşım, yasaları, bağımsızlığını yitirmiş olan yargı sistemi tarafından suistimale açık hâle getirmektedir. Bu girişimi reddediyoruz.

Davet ediyoruz: Dezenformasyon, tüm dünyanın sorunudur. Türkiye’de gazeteciliğin kalitesini düşüren, halkın haber alma hakkını zedeleyen daha birçok sorun da vardır. Tüm bu sorunları çözebilecek çoğulcu yasaların, demokratik kurumların ve meslek içi özdenetimin oluşturulması veya güçlendirilmesi için, bu kanun teklifinin askıya alınmasının ardından, tüm siyasi aktörleri, gazetecilik örgütleriyle kapsamlı ve şeffaf bir diyalog süreci başlatmaya davet ediyoruz."

'AKP'nin sansür memurlarına boyun eğmeyeceğiz'

Patronların Ensesindeyiz İletişim Emekçileri Dayanışma Ağı da konuya dair "AKP'nin sansür memurlarına boyun eğmeyeceğiz" başlığıyla bir açıklama gerçekleştirdi.

Söz konusu açıklamada, "İktidarın 'dezenformasyonu önleme' iddiasıyla attığı bu adım, basın ve ifade özgürlüğüne doğrudan saldırıdır ve ülke tarihindeki en şiddetli sansür uygulamasına kapı aralayacaktır. İktidarın derdi 'dezenformasyonla mücadele' değil, yasa teklifi derhal geri çekilmelidir" ifadelerine yer verildi. 

SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder