16 Haziran 2022 Perşembe

TARİHTE BUGÜN (16 HAZİRAN)

      


      OLAYLAR:

  • 1815 - Napolyon'un son zaferi Ligny Meydan Muharebesi, ünlü Waterloo Savaşı'ndan iki gün önce gerçekleşti.
  • 1903 - Ford Motor Şirketi kuruldu.
  • 1903 - Pepsi Cola Şirketi, markasını ve amblemini tescil ettirdi.
  • 1919 - Merzifon isyanı.
  • 1919 - Yörük Ali Efe, Yunan müfrezesini imha etti.
  • 1920 - Yara bandı, Earle Dickson tarafından icat edildi.
  • 1932 - Almanya'da yarı askeri Nazi örgütleri SA ve SS üzerindeki Hükûmet yasağı kaldırıldı.
  • 1938 - Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü kuruldu. Spor artık devlet denetiminde.
  • 1940 - Henri Philippe Pétain, Alman işgalinin ardından Fransa Başbakanı oldu.
  • 1940 - Litvanya'da komünist yönetim kuruldu.
  • 1945- Yunan İç Savaşının komutanlarından (ELAS) Aris Velouchiotis öldürüldü.
  • 1949 - Devlet Tiyatro ve Operası Kuruluş Yasası yürürlüğe girdi ve Muhsin Ertuğrul Genel Müdür olarak atandı.
  • 1950 - TBMMTürkçeleştirilmiş ezanın eskiden olduğu gibi Arapça okunmasına dair kanunu kabul etti.
  • 1952 - Osmanlı hanedanının üyelerinden bazılarının, belli şartlarda Türkiye‘ye dönmelerine imkan veren 5958 sayılı kanun kabul edildi.
  • 1959- Küba Büyükelçiliğine atanan Che, ilk resmî ziyaretini Mısır’a yaptı, Başkan Cemal Abdülnasır ile görüştü.
  • 1960 - Yassıada'da tutuklu bulunan eski Başbakan Adnan Menderes sinir krizi geçirdi ve revire kaldırıldı.
  • 1960 - Rus balet Rudolf Nureyef Batıya iltica etti.
  • 1961- 27 Mayıs 1960 İhtilali yönetimi tarafından tutuklanan Demokrat Parti milletvekillerini ve DP döneminin bürokratlarını yargılayacak olan Yüksek Adalet Divanı adlı kurul oluşturuldu.
  • 1961 - İlk Türk Otomobili Projesi "Devrim Otomobili" için çalışmalara başlandı.
  • 1961 - Rus balet Rudolf Nureyev Batı'ya iltica etti.
  • 1963 - Vostok 6 ile dünya yörüngesine fırlatılan Rus kozmonot Valentina Tereşkova, uzaya seyahat eden ilk kadın oldu.
  • 1964 - Amerikalı siyahi hakları önderi Martin Luther KingNobel Barış Ödülü'nü kazandı.
  • 1967 - İran Şahı Muhammed Rıza Pehlevi ve eşi Şahbanu Farah Pehlevi Türkiye'ye geldi.
  • 1968- Fransa’da işgal altındaki “son kale” olan Sorbonne Üniversitesi’ne giren jandarmalar, öğrencileri “dışarı attı”.
  • 1968 - Sırrı Acar, Avrupa Grekoromen Güreş Şampiyonası'nda şampiyon oldu.


  • 1970- Süren işçi eylemleri nedeniyle İstanbul ile Kocaeli Merkez ve Gebze ilçesinde sıkıyönetim ilan edildi. Yaşar Yıldırım, Mustafa Bayram ve Mehmet Gıdak adlı işçilerle Yusuf kahraman adlı toplum polisi ve olayları izleyen Abdurrahman Bozkurt adlı bir esnaf öldü, 200’e yakın kişi yaralandı, yüzlerce işçi gözaltına alındı. Sıkıyönetim ilanına ve işverenlerin işbaşı yapılması konusunda askerleri yardıma çağırması, DİSK Genel Başkanı Kemal Türkler’in eylemin sona erdiğini açıklamasına rağmen Türk Demir Döküm, Sungurlar, Derby, Elektrometal, Rabak, Auer, Çelik Endüstrisi, Otosan, Arçelik, Vita başta olmak üzere birçok işyerinde direnişler sürdü. DİSK’in örgütlü olduğu fabrikalardaki işçiler -ilk gün olduğu gibi- sabah kart bastı, ancak çalışmadı.Sabah Topkapı civarındaki fabrikalardan çıkarak yürümeye başlayan binlerce işçi kurulan polis barikatlarını aştı, bu kez askeri birlikler engelleme yaptı. Topkapı’da zırhlı araçların üzerinden atlayan işçiler Fındıkzade-Vatan Caddesi-Saraçhane-Beyazıt güzergahından Vilayet’e ulaştı. Sirkeci- Karaköy yoluyla Taksim’e çıkmak isteyen işçiler, Galata ve Unkapanı Köprülerinin kapakları açıldığından Topkapı’ya geri döndü. Akşama doğru İTÜ yurdundan çıkan 100 kadar öğrenci Gümüşsuyu’ndaki Türk-İş 1.Bölge Temsilciliği’ne molotof kokteyl attı. Gebze’de AEG ve Çivi-Tırpan Fabrikaları’nda çalışan 2 bin işçinin İstanbul’a yürüyüşüne Arçelik, Demir-Döküm ve Timaş işçileri de katıldı. OTOSAN işçileri de Haydarpaşa yönünde yürüyüp Ankara asfaltında Gebze’den gelen işçilerle birleşti. Haydarpaşa kavşağında kurulan ilk polis barikatında çatışma çıktı, işçiler barikatı aşarak Üsküdar’a yürüdü. Üsküdar’dan Beylerbeyi’ne doğru yürüyen işçiler, Deniz Kuvvetleri’nin barikatıyla karşılaşınca Kadıköy’e yöneldi. Kadıköy Meydanı’na yürümek isteyen işçiler kurulan asker barikatını yaramadı ve bir süre çatışma yaşandı. Kadıköy’deki çatışma sonrasında tankın üzerine çıkan tuğgeneralin hitabı ile işçiler fabrikalarına geri dönmeye başladı. Kadıköy’de dağılmayan bir grup işçi Kartal’dan gelenlerle Yoğurtçu Parkı civarında yürümeye başlayınca askerlerle çatışma çıktı. Yoğurtçu’da barikatı aşan işçiler tekrar Kadıköy’e inmek isteyince F.Bahçe Stadyumu önündeki barikatta çok şiddetli çatışma oldu.Fenerbahçe Stadyumu önünde ve Kaymakamlık civarında silahla vurulan 2 işçi ile 1 polis hayatını kaybetti. İşçiler Kadıköy’de Adalet Partisi ilçe binasını tahrip etti; işçilerin Avrupa Yakası’na geçişini engellemek için tüm deniz araçları seferden men edildi.Şişli-Levent hattında yürüyen işçi grubu İstinye’den gelen 2.grupla Philips fabrikası önünde birleşti. Philips fabrikası çıkışında polisin silah da kullandığı çok şiddetli bir çatışma yaşandı ve polis güçleri dağıldı. Levent çıkışında işçilerin karşısına bu kez jandarma çıktı; jandarmanın açtığı ateşle işçiler dağıtıldı.
  • 1972- Mümtaz Soysal ve Erol Türegün birer yıl hapse mahkum oldu.
  • 1973 - TRT - MEB ortaklığıyla hazırlanan, Üniversite Giriş Sınavı Hazırlık Kursları televizyondan yayınlanmaya başlandı.
  • 1974- İskenderun Demir Çelik Fabrikası inşaatı işçilerinin haklarının ve sendika seçme özgürlüklerinin kısıtlanması nedeniyle miting yapıldı. Yirmi bini aşkın bir işçi kitlesinin katıldığı miting sonrasında dört yüz işçi gözaltına alındı.
  • 1974 - Mobil bazı sanayi kuruluşlarına ve bu arada Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası’na bundan böyle fuel-oil veremeyeceğini bildirdi. Bakanlığın sanayicilerin ihtiyacını Aliağa ve İpraş Rafinerileri’nden karşıladığı açıklandı.
  • 1974 - Aynı gün İzmir’de 60 bin işçi genel direniş yaptı.
  • 1974 - Türkiye Sosyalist İşçi Partisi (TSİP) kuruldu. Genel Başkanlığa Ahmet Kaçmaz,Genel Sekreterliğe Yalçın Yusufoğlu getirildi. 12 Mart 1971 muhtırası sonrası kurulan ilk sosyalist parti olan TSİP 12 Eylül 1980 darbesinde kapatıldı, referandum ile 3 Ocak 1993’de tekrar açıldı
  • 1975 - Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan tavsiye kararını görüşen Bakanlar kurulu ABD’ye silah ambargosunu kaldırması için bir ay süre tanınmasını kararlaştırdı. Bu süre içinde ambargo kaldırılmadığı takdirde üsler kapatılacak ve ikili anlaşmalar feshedilecek. Karar bir gün sonra bir nota ile ABD’ye bildirildi.
  • 1975 - Türk-İş’in hükümeti uyarmak amacıyla İzmir’de düzenlediği “ekmeğe saygı” isimli genel direniş olaysız geçti. DİSK’e bağlı işçiler direnişe katılmadı.
  • 1976 - Güney Afrika'da siyahların yaşadığı Soweto kasabasında, Afrikaans dilinde eğitimi protesto eden öğrencilerin üzerine ateş açan Güney Afrika Polis'i, 600 öğrenciyi öldürdü.
  • 1976- İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi öğrencisi ve İYÖKD-İGD üyesi Cahit Şenyüz’ü Samatya Polis Karakolu’nda döverek ölümüne sebep oldukları iddiasıyla biri komiser üç polis yargılanmaya başlandı. 26 Ocak 1976’da hastaneye kaldırılan Şenyüz 30 Ocak’ta hayatını kaybetmişti.
  • 1976 - Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan için anma düzenleyen 45 Gençlik ve Spor Akademisi öğrencisi 8 ile 60 gün süreyle okuldan uzaklaştırıldı.
  • 1977- Ankara Beypazarı’nda İsmail Boyunduruk, “ülkücüler” tarafından öldürüldü.
  • 1980- İstanbul’da 15-16 Haziran’ la ilgili yapılan gösterilerde gözaltına alınan TKP/ ML militanı Aziz Aras ile TİKB militanı Songül Kayabaşı’nın sorguda öldürüldüğü açıklandı.

  • 1980 - Ankara Hukuk Fakültesi’nde, Devrimci Yol ve Kurtuluş grupları arasında yaşanan çatışma sürecinde vurulan Devrimci Yol militanı Şevki Tevfik Kobal (1961- Hemşin) yaşamını yitirdi. 21.04.1957 Yılında Rize’nin Hemşin kazasında beş çocuklu bir ailenin üçüncü  ve tek çocuğu olarak dünyaya geldi. Hemşin kazasının ilk belediye başkanı Mustafa Kobal’ın oğlu olan Şevki, ilk öğrenimini  Hemşin’ de tamamladı. İlk öğrenim yıllarından itibaren konuşma yeteneği ve başarılarıyla dikkati çekti. Hayatı algılama ve anlamaya yönelik bitmeyen merakı ve çalışkanlığı, onu yaşıtlarından farklı kılıyordu. Yaz tatillerini oyun oynayarak geçirmez, ya bir terzinin yanında dikiş dikerken, ya da bir demircinin yanında körük çekerken görebilirdiniz… Çalışkanlığı, ağırbaşlılığı, yakışıklılığı  ve yetenekleri girdiği ilişkilerde ve topluluklarda ilgi odağı olmasına yetiyordu. İkna kabiliyetinde başarılı olması, getirdiği yorumun yanında, onu başkalarından farklı kılan bu özellikleri taşımasıyla da  açıklanabilirdi. Erzurum Deneme lisesini yatılı olarak okuyup bitirdi.1974 yılında Siyasal Bilgiler Fakültesine kaydını yaptırdı.  Fakülte binasının arkasındaki Cumhuriyet yurdunda kalmaya başladı. Derslerinin yanında ülke sorunlarına duyarlılık gösterdi. Okumadan, öğrenmeden bir konu hakkında konuşmazdı. Karşısındakini büyük bir olgunluk içinde dinler, bilincinde olgunlaşmış bilgiler ahenkli ses tonuyla ağzından birer,  birer  dökülürdü. Bu özelliği kısa zamanda onu sevilir yaptı. Öğrenci yurdunun temsilciliği görevini büyük bir coşkuyla yerine getiriyordu. Yurt yönetimi ve öğrenciler diyalogu onun temsilciliği döneminde kesintisiz  sürdü. Bahçelievler- Emek mahallelerinde anti-faşist mücadelenin en önündeydi. Örgütleme yeteneği ile kısa zamanda geçilmez bir direniş hattı oluşturdu. Hukuk komitesindeki başarıları onun aldığı görevleri yerine getirmede ne kadar kararlı olduğunun göstergesiydi. Yaz tatillerinde ailesini ziyarete gittiğinin ertesi günü onu kahvelerde, derneklerde etrafına toplanan insanlar ile günün politik gelişmelerini konuşurken bulabilirdiniz. Yirmi bir yaşında olmasına rağmen yaşlı insanlar, gençler büyük bir saygınlıkla bu genç adamın ağzından tane, tane dökülen sade kelimeler ile dünyayı algılamaya çalışırlardı. Kazandığı güven ve saygı onu  bir çay fabrikasında işçi alımında kura hilesi yapıldığı savıyla çıkan isyanda liderliğe taşıdı. Kura hilesini protesto eden halkın fabrikayı basmasını önlemek için Rize’den gelen askeri birliğin komutanı ile görüşmeleri sürdürme görevi ona verildi. Bu genç adam kuranın katılanların gözü önünde yapılmasını kabul ettirdi. 1980 yılının 16 Haziranında onu aramızdan alıp götürenler, insanlık adına bir büyük değeri katlettiklerinin bilincinde değildiler.(kaynak:SBF-Der)
    1980 - Yeraltı Maden-İş üyesi Selahattin Erdem, Çayırhan’da “ülkücüler” tarafından öldürüldü.
  • 1980 - İnciraltı Katliamı’nda, G.Saray DMMO’nun eski ülkücü öğrencisi Çavuş H.Dimici’nin jandarma erlere ateş emrini verdiği saptandı
  • 1983- Milli Güvenlik Konseyi Devlet Güvenlik Mahkemeleri’nin kurulması yasasını onayladı. Devlet Güvenlik Mahkemeleri 1 Nisan 1984 günü resmen çalışmalarına başladı.
  • 1983 - Yuri AndropovSSCB Başbakanı oldu.
  • 1987- İran Başbakanı Mir Hüseyin Musavi resmi bir ziyaret için Ankara’ya geldiğinde Anıtkabir ziyareti yapmadı. Sosyal Demokrat Halkçı Parti (SHP) Genel Başkanı Erdal İnönü bu davranışı protesto amacıyla Başbakanlık binası önüne siyah çelenk bıraktı.
  • 1988- Mehmet Ali Birand’ın “İşte PKK, işte Apo” başlıklı röportajı nedeniyle Milliyet gazetesi toplatıldı.
  • 1988 - “2000’e Doğru” dergisinin Sorumlu Yazı İşleri Müdürü F.Yazıcı, Aziz Nesin ve M.Ali Aybar’ın DGM’de yargılanmasına devam edildi.
  • 1992- Kamu çalışanları sendikalarının ‘Grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı ve hükümeti toplu sözleşme masasına çağırmak’ amacıyla düzenlediği İstanbul-Ankara yürüyüşü başladı.
  • 1991 - Başbakan Yıldırım Akbulut istifasını, Cumhurbaşkanı Turgut Özal'a verdi.
  • 1994- Anayasa Mahkemesi, Demokrasi Partisi’nin (DEP) kapatılmasına ve bu partinin üyesi olan beşi cezaevindeki 13 milletvekilinin üyeliğinin sona ermesine karar verdi.
  • 1994 - 88 yayıncı düşünceyi kısıtlayan kanun maddelerinin kaldırılması için Bayrampaşa Cezaevi önünden bakanlara açık mektup gönderdi.
  • 1994 - Amasya Kütüphanesi’nden çalınan tarihi Kuran, Ayşegül Tecimer’in yalısının bahçesinde bulundu.
  • 1995- İstanbul DGM Savcısı,”Düşünceye Özgürlük” kitabını yayınlayan 1080 kişiden ifadesini aldığı 99’una en az 4 yıl hapis istemiyle dava açtı.
  • 1995 - Kamu sendikalarının başkanları İçişleri Bakanı ile görüşerek grevli-toplu sözleşmeli sendika hakkı için “anayasal güvence” istedi.
  • 1996- 33 cezaevinde devam eden açlık grevleri için sanatçıların Ortaköy Meydanı’nda düzenlediği etkinliğe polis müdahele etti: 44 gözaltı.
  • 1997- “Düş ve Yaşam” adlı kitapta “Atatürk’ün hatırasına hakaret” ve “İstiklal Marşı’nı hakir gördükleri” gerekçesiyle yargılanan Yılmaz Odabaşı ile yayıncı Niyazi Koçak 2 yıl 6’şar ay hapse mahkum oldu. Odabaşı daha önce de Ankara DGM’ce 1.5 yıl hapse mahkum olmuştu.
  • 2000- Papa suikastinden dolayı İtalya’da ömür boyu hapis cezasını çekerken İtalya Cumhurbaşkanı’nca affedilip Türkiye’ye iade edilen ülkücü M.Ali Ağca, Fruko Gazoz Fabrikası hırsızlığı ve araba gaspı sanığı olarak 21 yıl sonra Türkiye’de yeniden hakim karşısına çıktı.
  • 2000- DGM 7 yıldır süren Sivas Davası’nda ikinci kez 33 sanık için idam, 15 sanık için 5 ile 25 yıl arasında değişen hapis cezası verdi.
  • 2000 - 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e, "Devlet Şeref Madalyası" verildi.
  • 2001- DİSK Bank-Sen Emlakbank’ın kapatılmasına karşı Şişli Abide-i Hürriyet’te 2 bin çalışanın katıldığı bir miting gerçekleştirdi.
  • 2002 - İstanbul Boğazı’nda “Modisk” adlı nehir tipi Rus gemisi ile "Aqua-2" isimli bir yolcu teknesi çarpıştı. Batan teknede kaybolan 4 yolcudan 2’sinin cesedi bulundu.
  • 2004- 57. Hükümet’in iki bakanı Hüsamettin Özkan ve Recep Önal, Halk Bankası’nı zarara uğratmaktan Yüce Divan’da yargılanacak. Meclis Genel Kurulu ilgili komisyon raporunu 34’e karşı 356 oyla kabul etti.
  • 2004 -  “Anarşistanbul NATO’ya Karşı Organizasyon” üyesi 50 kişilik maskeli grup G.Saray’da açıklama sonrası dövülerek gözaltına alındı.
  • 2005- DTCF’nde satırlı-bıçaklı ülkücü saldırısı: 1’i ağır 3 yaralı.
  • 2007 - Hint asıllı Amerikalı astronot Sunita Williams, uzayda en uzun süre kalan kadın astronot unvanının sahibi oldu.
  • 2010- İngiltere Başbakanı David Cameron, 1972’de ordunun Kuzey İrlanda’da gerçekleştirdiği “Kanlı Pazar” katliamı için Britanya devleti adına resmen özür diledi.
  • 2011- El Kaide lideri Usame Bin Ladin’in yerine, Eymen El Zevahiri getirildi.
  • 2012- Urfa E Tipi Cezaevi’nde çocuk koğuşunda kalanlar olumsuz cezaevi koşullarını protesto etmek amacıyla yatakları yakarak isyan başlattı, 13 kişi öldü.

  • 2013 - Gezi Parkı protestolarındaBerkin Elvan gaz kapsülüyle vuruldu. Aylarca komada kalan Berkin, 11 Mart 2014'te hayatını kaybetti.Okmeydanı’nda sabah 08:00 de ekmek almak için evinden çıkan Berkin Elvan, gaz kapsülüyle başından vuruldu. Polisin tüm müdahalelerine rağmen Gezi Parkı’nın boşaltılmasını protesto için sabaha karşı Boğaz Köprüsü’nü geçen bir grup Mecidiyeköy’de dağıtıldı. Polis hayatını kaybeden Ethem Sarısülük’ün vurulduğu yerde törene izin vermedi, vurulduğu yere kırmızı karanfiller bırakıldı. Cenaze Batıkent Cemevi’nden Çorum’a gönderildi. Ethem Sarısülük’ün cenazesi Çorum’un Sungurlu İlçesi Beylice köyünde yaklaşık 5 bin kişinin katılımıyla toprağa verildi. Abdullah Cömert’in anısına Samandağ’dan Antakya/ Armutlu Mahallesi’ne “Barış ve Kardeşlik Zinciri” oluşturuldu. Gezi Parkı’na müdahaleyi protesto için Beşiktaş’ta toplanan grup yolda binlerce kişiye ulaşarak Nişantaşı yoluyla Maçka’ya yürüdü. Şişli’de gazeteci Gökhan Biçici kask numarası olmayan polislerce darp edilip sürüklenerek gözaltına alındı. Polis TOMA’ya sağlığa zararlı “OC Gaz Solüsyonu” koyarken ilk kez görüntülendi. İzmir’de olası bir polis baskınına karşı yaklaşık 2 bin kişi Gündoğdu’da sabaha kadar nöbet tuttu.
  • 2015- Mısır mahkemesi, “Büyük Casusluk” olarak bilinen davada, darbeyle görevinden uzaklaştırılan seçilmiş cumhurbaşkanı Muhammed Mursi’ye müebbet hapis cezası ve “Hapishaneler Baskını” davasında da idam cezası verdi.


  • DOĞUMLAR-ÖLÜMLER:

  • 1201 - İbnü'l Cevzî, Arap din, tarih ve tıp bilgini (d. 1116)
  • 1723 - Adam Smith, doğdu. İskoç filozof ve ekonomist (ö. 1790)
  • 1752 - Joseph Butler, İngiliz filozof (d. 1692)

  • 1829 - Geronimo, doğdu. Apaçi reisi (ö. 1909)

  • 1890 - Stan Laurel, doğdu. Amerikalı komedyen aktör (Laurel ve Hardy ikilisinden) (ö. 1965)
  • 1940 - Joseph MeisterLouis Pasteur tarafından kuduz aşısı olan ilk kişi (d. 1876)

  • 1944 - Marc Bloch, Fransız tarihçi (d. 1886)

  • 1946 - Esen Püsküllü, doğdu.Türk sinema oyuncusu

  • 1949 - Fatma Belgen, doğdu.Türk sinema ve dizi oyuncusu
  • 1952 - Yıldırım Öcek, doğdu.Türk tiyatro ve televizyon oyuncusu (ö. 2018)
  • 1952 - Yorgo Papandreu, doğdu. Yunan siyasetçi
  • 1952 - Alexander Zaitsev, doğdu. Olimpiyat, Dünya ve Avrupa şampiyonu Sovyet buz patenci
  • 1953 - Margaret Bondfield, İngiliz politikacı (d. 1873)
  • 1958 - Imre Nagy, Macar siyasetçi (d. 1896) 1956 Macar ayaklanmasının lideri İmre Nagy gizli bir yargılama sonucu idam edildi.
  • 1961 - Can Dündar, doğdu.Türk araştırmacı gazeteci ve yazar
  • 1966 - Şakir Zümre, Türk hukukçu ve Cumhuriyet döneminin ilk sanayicisi (d. 1885)
  • 1967 - Jürgen Klopp, doğdu. Alman eski futbolcu ve futbol antrenörü

  • 1977 - Wernher von Braun, Alman bilim adamı (d. 1912)

  • 1979 - Ayhan Işık, Türk sinema oyuncusu (d. 1929) Sinema oyuncusu Ayhan Işık öldü. Güzel Sanatlar Akademisi’nde resim eğitimi gördükten sonra aktörlüğe geçen Işık, 200’ü aşkın filmde başrol oynadı. Önemli filmleri arasında “Öldüren Şehir”, “Kardeş Kurşunu”, “Kanlı Firar” ve “Acı Hayat” sayılabilir. Sanatçı, “Örgüt” adlı bir film de yönetmişti.


  • 1979 - Ayşe Sıdıka Avar (d. 1901, İstanbul – ö. 16 Haziran 1979, İstanbul), Türk öğretmen. Elazığ, Tunceli, Bingöl yöresinde öğretmenlik yaparken köylerden öğrenci toplamak ve tatillerde onları evlerine bırakmak için yaya olarak, kamyonlarla veya at sırtında yaptığı gezilerle tanınmıştır. Sıdıka Avar, 1901 yılında İstanbul, Cihangir'de doğdu. Babası belediye memurlarından Mehmet Bey, annesi Emsal Hanım'dır. Ailenin üç kızından en büyüğüydü. Annesi genellikle rahatsız olduğu için Sıdıka'da ilk sorumluluk duygusu, diğer kardeşlerine ablalık yaptığı çocukluk yıllarında gelişti. İlkokula mahalle mektebinde başladı, daha sonra Şefik Muhtar Mahalle Mektebi'ne verildi. 12 yaşındayken babasını, daha sonra annesini kaybetti. Iki kız kardeşi ile birlikte teyzelerinin yanında kalmaya başladı. Aynı yıllarda Çapa Kız Öğretmen Okulu'na girdi. 1922'de Çapa'dan mezun olan Avar, Beşiktaş'ta  Çerkez Mektebi 'nde öğretmenliğe başladı. Aynı yıl evlendi ve 1924'te tek çocuğu olan kızı doğdu. Eşiyle birlikte İzmir'e taşınan Avar, bir süre Musevi Mektebi'nde çalıştı. 1925'te İzmir Amerikan Kız Koleji'nde Türkçe öğretmeni olarak görev aldı. Bir yandan da beden eğitimi öğretmeni olan eşi Mehmet Bahattin Avar'la, yürüyüş, dağcılık ve diğer sportif çalıf çalışmalarda gençlere kılavuzluk yaptı. İzmir Kadınlar Hapishanesi'nde kadınlara okuma yazma öğretimini üstlendi, Salepçioğlu Camii'nde işçi çocukları için açılan el sanatları kursunda görev aldı. İzmir'deki hareketli hayatı bazı çevrelerin tepkisine sebep oldu, hakkında misyonerlik söylentileri çıkarıldı. Avar bunları dava etti. 1924 –1929 yıllarında  İzmir'de kalan Avar ve eşi 1929'da bir grup Amerikalı ile birlikte Ankara'ya çağrıldı. Bu grup, Çocuk Esirgeme Kurumu'na bağlı bir çocuk oyun ve spor sahası kurdu. Sıdıka Avar sırasıyla Keçiören ve Necatibey Ilkokullarında Amerikalı uzmanların, dönüşünden sonra, eşinin yönetimindeki Çocuk Esirgeme Kurumu çocuk bahçesinde beden eğitimi ve spor çalışmalarında görev aldı. 1937'de eşinden ayrıldı. Gazi Eğitim Enstitüsü Edebiyat Bölümü'ne girdi. Buradan mezun olunca kısa bir süre Bolu Kız Enstitüsü'nde görev yaptıktan sonra 1939'da Elazığ Kız Enstitüsü'ne öğretmen olarak atandı. Kısa bir süre sonra müdür yardımcılığı görevine getirildi. 1942'de, yeni kurulan Tokat Kız Enstitüsü  Müdürlüğü’ne getirildi. 16 Haziran 1943'te Elazığ Kız Enstitüsü'ne müdür olarak döndü. Gerek Enstitü'de uyguladığı eğitim yöntemleri, yönetim anlayışı ve çalışmaları, gerek okulun öğrenci aldığı Elazığ, Tunceli ve Bingöl'ün ilçe, bucak ve köylerinden öğrenci toplamak; tatillerde onları evlerine dağıtmak için hayvan sırtında, kamyonlarla, yaya olarak yaptığı geziler geniş bir ilgi topladı ve birçok yerli, yabancı ziyaretlere, röportajlara konu oldu. Avar, Eylül 1950'de davetli olarak ABD'ye gitti ve incelemelerde bulundu. Elazığ Öğretmen Okulu'nun kuruluşunda da müdür vekilliği yaparak görev almış olan Avar,  Elazığ valisi ile anlaşamadı. Bu nedenle 1954 yılı sonunda Ankara'ya çağrılarak Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü'nde şube müdürlüğüne getirildi. Valinin değişmesi sonucu 28 Ekim 1955'te Elazığ'a geri döndü. Ancak Elazığ'da bazı amirlerle anlaşmazlıkları devam ediyordu. Elazığ'a ilk kez atanışından tam 20 yıl sonra, 1959'da kendi isteği üzerine  İstanbul Sultan Selim Kız Enstitüsü'ne edebiyat öğretmeni olarak nakledildi. 27 Mayıs 1960 devriminden sonra Kız Teknik Öğretim Genel Müdürlüğü'ne getirildi, 2 yıl kadar bu görevde kaldı. Isteği üzerine, buradan, İstanbul Nişantaşı Kız Enstitüsü edebiyat öğretmenliği'ne nakledildi. Emekli olduğu 1 Ocak 1967 tarihine kadar bu görevde kaldı. 12 yıllık bir emeklilik hayatından sonra 16 Haziran 1979'da öldü. Öğretmenlik yıllarının anılarını Dağ Çiçeklerim adlı kitapta toplamıştır. Ünlü gazeteci-yazar Banu Avar'ın babasının ilk eşidir.(Sıdıka Avar'ın anılarından, kızı Bahu Görk'ün Satı Erişen'e yazdığı 19 Ekim 1981 tarihli mektuba ek özgeçmişten, Satı Erişen'in Millî Eğitim dergisi özel sayısında yayımlanan (24 Kasım 1981) "Bir Eğitim Akıncısı Sıdıka Avar" ve Fethi Ülkü'nün Öğretmen Dünyası'nın Haziran 1985 tarihli 66. sayısında yer alan "Sıdıka Avar" adlı yazılardan yararlanılarak hazırlanmıştır.) NOT: Hikmet Feridun Es'in KIZIMI DA GÖTÜR diye bir anı yazısı vardır, Sıdıka Avar'ı anlatır, bu öyküye ulaşmak için bkz: (1) Serif Aktaş-Osman Gündüz, Yazılı ve Sözlü Anlatım, Akçağ Yayınevi, 2004, Ankara. (2) Seyit Kemal Karaalioğlu, Ortaokullar İçin Yazmak ve Konuşmak Sanatı, İnkılap Kitabevi, YIL BELİRTİLMEMİŞ, İstanbul.(3) Seyit Kemal Karaalioğlu, Sözlü Yazılı Kompozisyon Konuşmak ve Yazmak Sanatı, İnkılap Kitabevi, İstanbul.
  • 1979 - Nicholas Ray, Amerikalı film yönetmeni (d. 1911)
  • 1980 - Nehir Erdoğan, doğdu. Türk oyuncu
  • 1980 - Sibel Kekilli, doğdu. Türk asıllı Alman oyuncu
  • 1986 - Fernando Muslera, doğdu. Uruguaylı futbolcu
  • 1994 - Kristen Pfaff, Amerikalı bas gitarist (d. 1967)
  • 2006 - Cüneyd Orhon, Türk kemençe sanatçısı (d. 1926)

  • 2014 - Ayşe Şasa, Türk senarist ve yazar (d. 1941) Senaryo yazarı (D. 1941, İstanbul – Ö. 17 Haziran 2014, İstanbul). Senarist Bülent Oran’la evliliğinden sonra tam adı Ayşe Şasa Oran oldu. Arnavutköy Amerikan Kız Koleji (1960) mezunu. 1960 yılından itibaren yürüttüğü senaristliğin yanında 1963-65 yılları arasında Robert Koleji İdari Bilimler Bölümü’ne devam etti. Şasa’nın, Son Kuşlar, Ah Güzel İstanbul, Cemo, Gramafon Avrat gibi çeşitli senaryoları filme aktarıldı. 1990’da Dergâh dergisinde Yeşilçam Günlüğü başlığı altında sinema yazıları yazmaya başladı. Bu yazılarıyla 1994 Yılı Türkiye Yazarlar Birliği Ödülü’nü aldı. Ayşe Şasa 17 Haziran 2014 günü İstanbul’da vefat etti. Fatih Camisi'nde öğle vakti kılınan cenaze namazına, Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı, eski milletvekillerinden Süleyman Gündüz, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak ile Prof. Dr. İlber Ortaylı, Prof. Dr. Şerif Mardin, Prof. Sami Şekeroğlu, Safa Önal, Yılmaz Atadeniz, Mesut Uçakan, Sevin Okyay, İskender Pala, Hasan Kaçan, Ulvi Alacakaptan ve Ahmet Yenilmez'in de aralarında bulunduğu çok sayıda yönetmen, yazar, oyuncu ve akademisyen katıldı. Cenaze töreninde Ayşe Şasa'nın kardeşi Aziz Şasa, taziyeleri kabul etti. Kılınan cenaze namazının ardından Şasa'nın cenazesi Sahrayıcedit Mezarlığı'nda defnedildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kızı Esra Albayrak, vefat eden Ayşe Şasa'ya ilişkin, "Çok büyük bir kayıp. Hayat hikayesi hepimize ibret olacak bir hikaye. Çok zorlu bir yaşam. Doğrusu yaşadığı gitgeller, çocukluğundan itibaren yaşadığı sorunlar biraz Türkiye'nin de hikayesi" dedi. Prof. Dr. İlber Ortaylı, Ayşe Şasa ile uzun yıllar süren arkadaşlığı olduğunu ancak sürekli görüşemediklerini belirtti. Ortaylı, "Tabii şunu takdirle belirtmek zorundayım, zor bir hayatı  oldu sağlık  bakımından. Hatta zaman zaman mali bakımdan da. Her zaman için bir şeyler yazdı, düşündü ve okudu. Türk sinemasında yeri var senaryoda. Bunu hiç kimse unutmayacak ve özleyeceğimiz iyi bir insandı. Sohbeti, sözü yerindeydi. ruhu açıktı insanlara" ifadelerini kullandı. Türk sinemasının ünlü yönetmenlerinden Safa Önal, Ayşe Şasa'nın Türk sinemasında önemli bir yeri olduğunu dile getirerek, şöyle dedi: "Ayşe Şasa, uzun boylu esmer, güzel kahverengi gözlü ve çok iyi bakandı. Gözlerinde hiçbir zaman bir fena bakış, bir çatış görmedim duymadım. Arkadaşımdı. Eşleri de arkadaşımdı. Öyle olunca aynı mesleğin içinde beraberce yaşadık. Son telefonu bana, -son sesi kulağımda, telif hakları davalarımız vardı, beraberce yürüttüğümüz- 'Ne oldu, nasıl gidiyor?' diye olmuştu, 'Safacım' diye ekleyerek. Bu 'cım' önemli. Merak edendi, arayandı düşünendi, kabullenendi. Reddettiği zaman da çok incecik, çok yumuşak, kendine has bir dili, üslubu olan bir hanımdı. İşte Yeşilçam altın çağını yaşayan ve yaşatanların sonuna yaklaşmakta, azalmaktayız. Geçen gün bir ödül törenine çağrıldık, ben ve benim yaşımda olan canım arkadaşlarım, omuzdaşlarım, 60 yıl emek verenler; 10-12 kişi kalmıştık. Çok uzamaz. Buradaki buluşmalar gibi sanıyorum itikadım içinde orada da buluşacağız, bütün gidenlerle. Çağırdılar, gittiler, boşuna gitmediler, boşuna çağrılmadılar. Ona Allah'tan rahmet diliyorum."   Yönetmen Yılmaz Atadeniz ise Şasa'nın Türk sineması için önemli bir isim olduğunu belirterek, "Yazdığı senaryolarda kadını işlemesi ayrı bir başkalık getiriyordu ama bir de insan olarak güzel bir insandı, vicdanı güzel bir insan. Yardıma koşan mükemmel bir insandı. İnsanlık tarafı da mükemmel olan bir hanımefendiyi kaybetmenin acısını yaşıyoruz ama yazdığı ve yapılan filmleriyle daima yaşayacak, gönlümüzde olacaktır" dedi. Prof. Sami Şekeroğlu, Ayşe Şasa'yı çok yakından tanıdığını ve aile dostunu yitirmenin acısını yaşadığını ifade etti. Şekeroğlu, "Türk sinemasının, Yeşilçam'ın büyük kahramanı, değerli bir insandı. Müthiş yaratıcılığa sahip bir insandı. Onun ismini göremediğiniz birçok filmde de katkısı vardır. Her filminde katkısı vardır" diye konuştu. Yazar, çevirmen ve sinema eleştirmeni Sevin Okyay, Ayşe Şasa'nın eşsiz bir sinemacı olduğunu kaydetti. Okyay, şöyle dedi: "Çok incelikli, çok ince çalışan bir senaristti. Ayrıca çok da iyi bir insandı. Kendi mücadelesini cesurca kendi içinde yaptı. Dışarıdan sakladığı kendini geriye çekti ama bu kadar kendini geriye çekmese daha çok yazardı üzerine konuşmamız için... Sadece kadınlıktan kaynaklanan bir şey değildi. Kendi ruhuyla, zekasıyla bambaşka bir bakış getirdi. Okuyabilen, içini okuyabilen, yüzeyde kalmayan, derinlere inen bir bakış. Çok incelikli senaryolar, usta işi senaryolar yazdı. Onun için eşsiz bir yeri olduğunu düşünüyorum." Yazar İskender Pala, Şasa'nın ortaya koyduklarının değerinin ileride anlaşılacağını söyledi. Şasa'nın yakınlarına sabır dileyen Pala, "Allah rahmet eylesin. Hepimizin başı sağolsun. Ayşe hanım bir bayrak isimdir, gençlerimizin örnek alması, yolundan yürümesi gereken insanlardan biridir. Gerek duruşu ve hissiyatı, gerekse de ruh dünyasıyla gerçek bir münevverdir" dedi. Eski milletvekillerinden Süleyman Gündüz de Şasa'nın sinema dünyasını yazdığı önemli senaryolarla buluşturduğunu, aslında onun bunun da ötesinde bir gönül dostu ve çok iyi bir yazar olduğunu anlattı. Toplumun içinden geçtiği buhranları Şasa'nın yaşayarak, topluma önerilerde bulunduğunu dile getiren Gündüz, şunları kaydetti: "Önemli bir düşünce insanıydı. Belki yüzlerce sanatçı, yazar, öğretmen ve birçok insanın sığınağı olmuştur kendisi. Hepimiz yaralandığımızda ona müracaat eder, yaralarımıza şifa bulurduk. Gönül ve zihin dünyamızı inşa eden bir insandı. Türk sinemasına da çok önemli katkılarda bulunmuş, önemli senaryolara imza atmış çok mümtaz bir şahsiyetti. Birkaç kelimeyle ifade edecek olursam, geçmiş dönemlerde bizim gönül dünyamızı inşa eden '21. yüzyılın Rabia'tül Adeviyesi' derim." Sinema ve tiyatro oyuncusu Ulvi Alacakaptan da senarist Ayşe Şasa'yı son dönemlerde tanıdığını, tanıdığına çok memnun olduğunu belirtti. "Şasa'nın ve rahmetli eşi Bülent Oran'ın çok yardımlarını gördüm" diyen Alacakaptan, Şasa'nın hayatın bütün aşamalarından geçerek, azmederek, çarpışarak sonuna kadar entelektüel zihnini muhafaza edip bu ülkede yaşadığını, bunun kolay bir şey olmadığını kaydetti. Sinema yazarı İhsan Kabil ise Şasa'nın Türkiye için çok büyük bir kayıp olduğunu ifade ederek, şöyle konuştu: "Bir sinema insanıydı. Bunun yanında çok özel hasletlere sahip biriydi. Sinemamıza büyük katkılarda bulunmuş, hem kendi modernleşme sürecimizin oluşturduğu travmaları kendi kişiliğinde yaşamıştı. Türkiye için çok da ortaya çıkmayan bir şahsiyetti ama büyük değerler ortaya koyuyordu. Herkese kapısı açıktı. Hiçbir şeyi karşılıksız bırakmaz, tüm soruları cevaplardı ve bir taraftan da kendi acılarıyla hayatı da sinema gibi yaşardı." Senarist ve yönetmen Mesut Uçakan da Ayşe Şasa ile güzel ve sıcak sohbetler ettiklerini bildirdi. Uçakan, Şasa'nın bir kültür insanı olduğunu dile getirerek, "Türk sinemasına hem senaryo olarak hem de aynı zamanda fikir olarak çok büyük katkıları olmuştu. Kültür insanıydı. Çekmiş olduğu sancı ve insanlığın hakikatine dönük arayışlarıyla örnek biri. Gidişi gerçekten büyük bir boşluk oluşturdu. Türk sinemasının böyle beyinlere çok büyük ihtiyacı vardı. Ben onu kahraman olarak görüyorum" şeklinde konuştu. Oyuncu ve film yapımcısı Hasan Kaçan da "Allah rahmet eylesin. Türk sinemasının büyük isimlerinden biri, benim de çok değerli bir büyüğüm. Yola çıktık gidiyoruz ne yapalım. Onlar önden gittiler. Allah buluşmayı nasip etsin" dedi. “Ayşe Şasa, çoğumuzun (hepimizin?içine düştüğü postmodern çağ çukurundan ve tıpatıp birbirine benzer yaşamalardan farklı bir yerde duruyor; bizi kendine ışıklı bulduğu yeni bir yola çağırıyor. Belki, bu ideolojiler kadar inançların da çöküş çağında, bu kişisel çağrı bazı ruhlarda akis yapabilir ve kimi karanlık yolları aydınlatabilir. Bu kitaba göz atmak da bu yolda mütevazı ama etkili bir adım olabilir.” (Atilla Dorsay) ESERLERİ: KİTAP: Yeşilçam Günlüğü (1996), Düş ve Gerçeklik ve Sinema (Sadık Yalsızuçanlar ve İhsan Kabil ile, 1997), Delilik Ülkesinden Notlar (2003), Şebek Romanı (2004). FİLM (Senaryo): Çapkın Kız   (1963), Murat'ın Türküsü (1965), Son Kuşlar (1965), Ah Güzel İstanbul (1966), Toprağın Kanı (1966), Harun Reşid'ın Gözdesi (1967), Balatlı Arif (1967), Kozanoğlu (1967),   Köroğlu (1968), Cemile (1968), İlk ve Son (1968), Battal Gazi Destanı (1971), Unutulan Kadın (1971), Güllü (1971), Yedi Kocalı Hürmüz (1971),  Utanç (1972), Cemo (1972),  Kambur (1973), Deli Kan (1981), Hacı Arif Bey (1982), Ve Recep Ve Zehra ve Ayşe (1983),  Ölmez Ağacı (1984), Merdoğlu Ömer Bey (1986), Gramofon Avrat (1987), Arkadaşım Şeytan (1988), Dinle Neyden (2008),  Hiçbir Gece (1989), Her Gece Bodrum (1992), Kanayan Bosna (1993).
  • 2016 - Jo Cox, Birleşik Krallık İşçi Partisi milletvekili (d. 1974)
  • 2017 - Christian Cabrol, Fransız kalp cerrahı (d. 1925)
  • 2017 - Helmut Kohl, Almanya Başbakanı (d. 1930)
  • 2020 - John Benfield, İngiliz oyuncu (d. 1951)
  • 2020 - Patrick Poivey, Fransız aktör ve dublaj sanatçısı (d. 1948)



 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder