17 Ağustos 2022 Çarşamba

İstanbul depreme hazır mı? Tüm ayrıntılarıyla kentteki son durum...- DAMLA BAYTEKİN / SOL

 

Bugün 17 Ağustos, Gölcük Depremi’nin yıl dönümü. Depremde yaşananlar hâlâ hafızalarda yerini korurken diğer yandan İstanbul'da yeni bir depremin olasılığı konuşuluyor. Peki İstanbul depreme hazır mı?

17 Ağustos 1999 depreminin yıl dönümünde yıllardır konuşulan, yanıtı aranan soru bir kez daha gündemde: İstanbul depreme hazır mı?

Yapı stoku durumu

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı tarafından 1996 yılında yayımlanan ve halen yürürlükte bulunan Deprem Bölgeleri Haritasına göre il alanı bütünün %58’i I. ve II. Derecede deprem bölgesinde. Ancak bu veri yerleşik alanı değil bütün ili kapsıyor.

Meslek Odalarının düzenlediği raporlar incelendiğinde İstanbul konut alanlarının %89’unun I. ve II. Derece deprem bölgesinde yer aldığı görülüyor. Ayrıca konut alanlarının yaklaşık %13’lük kısmının alüvyon ve dolgu zemin üzerinde olduğunu da belirtmek gerek.

İBB Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü ve Boğaziçi Üniversitesi tarafından gerçekleştirilen “Deprem ve Hasar Kayıp Tahmin Çalışması” 2019 yılında İBB Deprem ve Zemin İnceleme Müdürlüğü tarafından güncellendi. Yenilenen çalışmaya göre İstanbul’da 7,5’lik bir depremde 13.500 binada çok ağır hasar, 34.400 binada ağır hasar, 146.500 binada orta hasar, 302.000 binada hafif hasar oluşacağı tespit edilmekte. Yani sadece bu çalışmaya göre depremde binaların %43’ü hasar alacak.

Günümüzde hâlâ elimizde İstanbul’daki yapıların durumuna dair net veriler bulunmamakta. Açıklanan rakamlar maalesef tek tek binalar üzerinden yapılan analizlere dayanmıyor. Çoğu veriye hızlı taramalarla ulaşılıyor. Kısacası İstanbul’da hem zemin açısından hem de yapı stoku açısından oldukça riskli bir tablo varken halka sunulan seçenekler hâlâ hızlı taramalar ile tespitler yapmak ve bunu hayli uzun sürelerde tamamlamaktan ibaret.

Üstelik ülkede sürekli yeni kararlar alındığı için bu çalışmalar yapılırken belki yeni imar afları çıkmaya, Kanal İstanbul gibi çılgın projeler dolayısıyla zemindeki tehlikeler artmaya, yapılar yalnızca inşaat tamamlanana kadar denetlendiği için yeni yapılarda risklerin ne olduğu belirsizliği sürmeye devam ediyor. Bugünün teknolojisi ve kaynakları ile yaşadığımız bu durum sadece akılsızlık olarak özetlenebilir.

Yapı stoku durumu dikkate alındığında olası bir depremin hasarsız atlatılmayacağı açık. Peki ya deprem yaşandıktan sonraki sürece dair tablo nasıl? Biraz da ona bakalım:

Kamu binalarının durumu

Depremde yıkılan ya da hasar gören yapılardan tahliye edilen nüfusun geçici barınma alanı olarak kullanılacağı binaların bir kısmının kamu binaları olduğu planlanmakta. Ancak ne yazık ki bu binaların depreme dayanıklı olup olmadığı bilinmiyor. İMO’nun hazırladığı “Türkiye’de Deprem Gerçeği ve Hastanelerin Durumu” raporunda yer alan bilgiye göre “İSMEP (İstanbul Sismik Riskin Azaltılması ve Acil Durum Hazırlık Projesi) çalışmaları çerçevesinde ortaya çıkan tablo, okulların, kreşlerin, yurtların ve toplu kullanım alanlarının can güvenliği açısından açık tehdit oluşturduğunu göstermektedir. İSMEP’in Temmuz 2009 durum raporuna göre; 24 hastaneden 2’si, 8 poliklinikten biri, 663 okuldan 230’u güçlendirilmiştir. Aynı şekilde Millî Eğitim Bakanlığı Yatırım ve Tesisler Genel Müdürlüğü’nün, Nisan 2007’de açıkladığı rapora göre; ülke genelinde MEB’e bağlı okulların toplam 240 milyon metrekare kullanım alanı bulunmaktadır ve 120 milyon metrekarelik alanda güçlendirme çalışması yapılması gerekmektedir.”

Deprem Toplanma Alanları

Toplanma Alanları için kişi başına düşen boş alan 2 m² iken AFAD’ın 16.01.2019 tarih ve 8973 sayılı Toplanma Alanlarının Güncellenmesi hakkındaki yazısı ile en az 2,5 m² olacak şekilde güncellendi. Bu tanımda geçen “boş alan” kısmı özel dikkati hak ediyor çünkü deprem toplanma alanı olarak belirlenmiş yerlerin pek çoğunda çocuk parkları, spor aletleri, kent mobilyaları vb. bulunuyor, ancak hesaplamalar yapılırken parkın yüzey alanı dikkate alınarak yapılıyor.                         

            Resimde görülen alan deprem toplanma alanı olarak belirtilmiş bir alan. Üzerinde çocuk oyun alanı bulunuyor.

1999 depreminden sonra, kentlerde deprem toplanma alanları ile afet anında ulaşımı sağlayacak güzergâhlar tespit edilmişti. Örneğin İstanbul’da 470 “Geçici İskân Alanı” ve 562 “Birinci Derecede Acil Ulaşım Yolu” belirlenmişti. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Deprem ve Doğal Afet Komisyonu’nun, 2016 Aralık ayında hazırladığı rapora göre 470 deprem toplanma alanı 77’ye düşmüş durumda. TMMOB’un 2017 yılında hazırladığı rapora göre Torun Center, Anthill, Starcity Outlet Center, Zaman Gazetesi Binası, Ağaoğlu My City, Meydan AVM, Onaltı Dokuz, Ora AVM, Forum İstanbul, Kiptaş Ünalan, DAP Royal Center, TOKİ Avrupa Konutları, Capacity AVM, Çınar Olimpia Park Sitesi, Selenium Plaza gibi birçok yer acil eylem planında deprem toplanma alanı olarak belirtilmiş ancak bugün yapılaşmaya açılmış durumda.

AFAD, basında da geniş yer bulan söz konusu sayıya itiraz edip “Bahse konu haberlerde İstanbul'daki toplanma alanları, barınma alanları ile de karıştırılarak, 470 olarak verilmiştir. Oysa İstanbul'da halihazırda 3 bin 21 toplanma alanı, Türkiye genelinde ise 18 bin 910 toplanma alanı bulunmaktadır.” şeklinde açıklama yapmıştı. Peki AFAD’ın bahsettiği 3.021 toplanma alanı nasıl alanlar? Bugün AFAD web-sitesinde oturduğunuz sokağı seçerek, size en yakın üç toplanma alanına ulaşmanız mümkün. Bu alanların maalesef bir kısmı refüj, bir kısmı ise deprem sırasında üzerinde kaç araç olduğu bilinemeyecek olan okul bahçeleri…

                                       Deprem toplanma alanı olarak gösterilen yer iki yol arasında kalmış refüj alanı

Diyelim ki park, çocuk oyun alanı gibi alanların “hiç yoktan iyidir” diyerek deprem toplanma alanı olmasını kabul ettik. Burada çok önemli bir konu daha var: Homojen dağılım. Deprem toplanma alanlarını büyük oranda parklar oluşturduğu için ve adaletli, bütünlüklü bir planlama yapılmayan günümüz kentsel mekânında park alanlarının dağılımı bölgenin gelir seviyesine göre değişiklik gösterdiği için deprem toplanma alanları da otomatik olarak homojen dağılamıyor.

Acil Ulaşım Yolları

2015 tarihli İstanbul’da Afet Yönetimi ve Acil Ulaşım Yollarının Değerlendirmesi makalesine göre acil ulaşım yolları üzerindeki parklanmalar ile ilgili çalışmada; İstanbul genelinde yaklaşık 622.000 kilometre acil ulaşım yolu ve ağının yaklaşık 71.640 kilometresinin İSPARK tarafından kullanıldığı tespit edilmiş. Yani mevcut acil ulaşım yollarının %12’si İSPARK tarafından otopark olarak kullanılıyor ve bu veri 2015 yılına ait.

Sonuç Olarak

Depreme hazır olma konusunda İstanbul sınıfta kalmış durumda. Türkiye’de gerçekleşen tüm afetlerde ortaya çıkan hazırlıksız ve plansız görüntü, İstanbul Depremi’nde de mevcut düzen sürdüğü müddetçe tekrar edecek. Ancak diğer afetlere kıyasla en önemli fark, Türkiye’nin iktisadi merkezi olan ve nüfusu sebebiyle insan yoğunluğunun açık ara en yüksek olduğu İstanbul’da, bu plansızlığın geri dönülemez ve onarılamaz sonuçlara yol açacak olması. Bu açıdan kapitalizm adına sürpriz yok, kentin yok olması ve yüz binlerce insanın hayatını kaybetmesi bizler için büyük bir yıkıma ve trajediye sebep olacakken sermaye düzeni için tekrar inşa ile elde edilecek kârlılığa işaret ediyor.

Alınmayan deprem önlemlerinde sürekli kaynak ve bütçe yetersizliğine vurgu yapılırken Kasım 1999’dan beri deprem için toplanan ve miktarı 72 milyar liraya ulaşan özel tüketim vergilerinin depremle ilgili bilimsel rapor ve incelemelerde yüksek riskli olduğu açıkça belirtilen ilçe ve bölgelerdeki binaların güçlendirilmesi ve dönüştürülmesi için kullanılmadığı açıkça ortada. Oysa, doğru bir planlama ile çok kısa sürede bu durumu değiştirmek mümkün. Bunu sağlayamıyor olmamızın sebebi de maalesef apaçık ortada duruyor. Bir ülkenin nüfusunun dörtte birini bir kente yığıp insanlara böyle bir yaşamı dayatan kapitalizmin ta kendisidir.

Türkiye’de emekçiler, yaşam hakkına dair taleplerini daha fazla gecikmeden yükseltmelidir. Güvenli evlerde, bilimin çoktan imkân verdiği önlemler alınarak yaşamayı talep etmek bugün yurttaş olmanın öncelikli koşullarından biri olmak zorundadır. Aksi takdirde yaşanacak olan felaket, beklenmeyen bir kaza olmaktan çıkacak ve sonuçlarıyla birlikte tüm yük tekrar emekçilerin sırtına binecektir.

DAMLA BAYTEKİN / SOL

                                                                /././

“Teşvikiye'nin tek deprem toplanma alanı 1,7 milyar TL’lik bedelle imara açıldı” (T24-16 Kasım 2020)


AFAD planları ile e-Devlet sisteminde 'Deprem Toplanma Alanı' olarak görülen Teşvikiye'nin tek deprem toplanma alanı, Marmara Üniversitesi Nişantaşı Yerleşkesi arazisi, 1,7 milyar TL karşılığında DAP Yapı’ya verildi. Kampüs arazisinin, “Durmak yok adam gibi yola devam” sloganıyla müteahhitlik yapan DAP Yapı'nın, iktidara yakın olduğunu söyleyen CHP'li Ali Mahir Başarır, "Teşvikiye’nin tek deprem toplama alanı rant için mi imara açıldı?" diye sordu.

CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır, Marmara Üniversitesi Nişantaşı Yerleşkesi arazisinin e-Devlet sisteminde, “Tek deprem toplanma alanı” olarak görünmesine karşın 1,7 milyar TL’lik bedelle DAP Yapı’ya verilme nedenini sordu.

İnşaatın başladığı alanın mahallenin ‘Deprem Toplanma Alanı’ olmasının yanı sıra birçok canlıya ev sahipliği yapan son yeşil alan olduğunu söyleyen Başarır, "İçindeki koruda çeşitli ağaç ve bitkileriyle florası ve sansar dahil çeşitli hayvanlarıyla faunası olan bir ekosistemdir. Yapılaşmaya açılacak alanın içinde bir biyoçeşitlilik barınmaktadır. İptali istenen yapı ruhsatıyla birlikte imar planı işlemlerinin; kamu yararına uygun olması olmazsa olmaz bir koşuldur”’ ifadelerini kullandı.(T24)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder