9 Ekim 2022 Pazar

İnanç ve Şüphe - FİDE LALE DURAK / SOL-Özel

 


Kutsal hikayelerdeki başkaldırılar, tıpkı Aziz Thomas’ın şüphesinde olduğu gibi, inancın tazelenmesiyle sonlanıyor. Dini uygulamaları tartışmak için yapılan din içi sorgulamalar baştan kaybediyor.

            Caravaggio, 1601-1602, “Aziz Thomas’ın Süpheciliği / The Incredulity of Saint Thomas"

Caravaggio Barok döneminin büyük ustası olarak İncil’den birçok anlatıyı resmetmişti. Bu resimlerden biri de; çarmıha gerilip öldürülen İsa’nın dirilişine inanmayan Aziz Thomas’ın, ancak yaralarına dokunursa İsa’nın tekrar hayata döndüğüne inanacağını söylediği anlatıdır. Hikayenin devamında İsa Thomas’ın elinden tutar, yaraya dokunmasına izin verir ve şöyle der “Sen beni gördüğün için inandın; kutsanmış olanlar beni görmedikleri halde inananlardır”.

Caravaggio’nun resimlerinde kompozisyonlar matematiksel bir estetiğe sahiptir. Kompozisyona yerleştirilmiş figür ve nesneler dengeli geometrik şekiller oluşturur. Ancak bunlar Rönesans kompozisyonları gibi durağan değil, hareketin yer aldığı dinamik kompozisyonlardır. Figürlerin mimikleri ve jestleri teatral ve biraz abartılıdır. Caravaggio hikayeleri resmin ön bölümünde anlatır ve arka planı karanlıkta bırakarak hikayenin dramatik etkisini artırır. Caravaggio kendi döneminde Rönesans kurallarını kırdığı için eleştirilmiş olsa da kendinden sonrakilere ilham olmuştur. Hatta modern dönem sinemasını dahi etkilemiştir. Örneğin Martin Scorsese, özellikle “Günaha Son Çağrı / The Last Temptation of Christ” filmi için Caravaggio’nun kompozisyonlarının gücünden, ışık-gölge tekniğinden faydalandığını söyler1.

Caravaggio ustaca kullandığı “chiaroscuro” adı verilen aydınlık-karanlık ışık tekniği ile izleyeni resimde odaklanmasını istediği yere yönlendirir. “Aziz Thomas’ın Şüpheciliği” resminde yarayı inceleyen parmak resmin odak noktasıdır. Resimde ilk olarak yara ve parmak yerine  portrelere baktığımızda bile, portrelerin baktıkları yönü gözlerimiz istemsizce takip eder ve böylece tekrar asıl odak noktasına, yaraya yönlendiriliriz. Resimde Aziz Thomas şüpheciliğini sanki bilimsel bir meraka çevirmiş ve kadavra üzerinde çalışan doktorun soğukkanlılığıyla parmağını yaraya sokmuştur. Aynı anlatının resimlendiği başka eserlerde bu kadar gerçekçi bir inceleme anı betimlenmez. Rönesans’ta kutsal figürler idealize edilir, kıyafetler ve figürlerin fiziksel özellikleri buna uygun tasvir edilir. Ancak Caravaggio, kutsal anlatının gerçekliğinden bağımsız olarak resimlerinde konu edindiği temaları doğalcı bir anlatımla ya da aynı manada bir gerçekçilikle ele alır. Kıyafetler drapeli ve süslemeli değil, eski ve yırtıktır; Aziz Thomas’ın parmakları kirli ve kaslıdır; İsa’nın ise hâresi yoktur. Caravaggio’nun model olarak kullandığı kişiler halktan ve fakir kişilerdir. Hatta dini temalı resimlerde dahi suçluları ya da fahişeleri model olarak kullanmaktadır. Dramatize edilmiş teatral kompozisyonlar ile duygular ön plana çıkarılır.  Bu tercihler zaman zaman dindar kişilerce eleştirilir ancak izleyenin kolay empati yapmasını sağlar ve son kertede yine dinin işine gelir. Çünkü böylece halkın duyguları yakalanır ve ele alınan dinsel konuya yöneltilmiş bir coşkunluk yaratılır.

Ne kadar yenilikçi ve kural yıkıcı olursa olsun dini hikayalerin anlatılması sonuç olarak dinin daha fazla yayılmasına hizmet etmiştir. Caravaggio da Katolik kilisesinin “karşı reform” hareketinin önemli bir temsilcisi haline gelmişti. Katolik Kilisesi’nin aşırı zenginleşmesi ve yozlaşmasına karşı 16.yy’da Martin Luther’in öncülüğünü yaptığı reform hareketi, para ile affedilme sertifikaları (endülijans) satılmasına karşı çıkarak başlamış ve Protestanlığın kuruluşu ile sonuçlanmıştı. Protestanlık, Rönesans resmine hâkim olan ve büyük oranda Katolik kilisenin yönlendirdiği dini temaların sanat ile anlatılmasına ve ikonacılığa, halkın üzerindeki çürütücü etkisi nedeniyle, karşı çıkmıştır. Katolik kilise ise, büyüyen reform hareketine karşı “reform” başlatmış ve belli başlı uygulamalarını yumuşatarak- Protestanların aksine- sanatı araç olarak kullanmaya devam etmekte ısrarcı olmuştur. Barok, halkı ajite edecek ve dini anlatıları yaygınlaştıracak bir sanat ihtiyacı ile ortaya çıkar. Bu dönem kompozisyonlarındaki dramatizasyonun bir nedeni de budur. 

Caravaggio dindar biri olmadı hiçbir zaman. Hakkındaki tüm kaynaklarda; serseri bir yanı olduğu, cinsel tercihleri nedeniyle çokça kilise tarafından uyarıldığı, sayısız suç ile yargılanıp defalarca hapis yattığı ve son olarak işlediği cinayet nedeniyle Roma’dan kaçmak zorunda olduğu yazar. Tam olarak nasıl öldüğü bilinmemekle birlikte çok genç yaşta henüz 38 yaşındayken ölür ya da öldürürülür. Derek Jerman’ın 1986’da yönettiği “Caravaggio” adlı film, sanatsal dili ile dikkat çekici olmakla birlikte, sanatçı ve dönem hakkında fikir vermesi nedeniyle izlenebilir. Bugün Caravaggio’nun resimlerine ya da herhangi bir barok esere baktığımızda dinsel coşku hissetmiyoruz elbette. Teknik olarak bir sanat eserinin bunu nasıl yaratabildiğine hayran oluyoruz en fazla. Ancak; sarsılmazlığına güvenen bir otoritenin muhalefeti bile nasıl erittiğini, kapsadığını ve hanesine artı puan olarak yazdığını sanat tarihine bile baktığımızda görmek mümkün.

Kutsal hikayelerdeki başkaldırılar, tıpkı Aziz Thomas’ın şüphesinde olduğu gibi, inancın tazelenmesiyle sonlanıyor. Dini uygulamaları tartışmak için yapılan din içi sorgulamalar baştan kaybediyor. Çünkü din doğası gereği dogmatik olmayı gerektirir. Ne kadar yenilikçi bir üslupla yapılırsa yapılsın dinin anlatıldığı hikayeler kaynağını, yani dinin kendisini, güçlendiriyor. Bu yüzden Vatikan’ın müzesinde sadece kutsal hikayelerin anlatıldığı klasik dönem resimleri değil, aynı zamanda modern dönemde ve yakın tarihlerde yapılmış çeşitli akımlara ait tüm İsa konulu resimlerin de sergilendiğini görürüz. Bunların bir kısmı dini eleştirmek için yapılmış resimler olsa bile… 

Türkiye’de din merkezli iktidara getirilen sözde yenilikçi uygulamaların ya da önergelerin neyi güçlendirdiğini söylemeye dahi gerek yok!

FİDE LALE DURAK / SOL-Özel




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder