Kadınların kolaylıkla görmezden gelindiği sanat tarihi yazıcılarına rağmen Artemisia’nın öfkesi, inadı ve dirayeti bize ulaşmaya devam ediyor.
udith’in Holofernes’in başını kestiği hikaye, Rönesans ve Barok dönemleri boyunca defalarca resmedilmiş bir konudur. İncil’de yer almayan ancak apokrif (dini otoritelerce genel kabul görmüş) olan bu hikâyede İsrailoğullarının Babil Kralı Nebukadnezar’ın kuşatmasından kurtuluşu anlatılır. Judith kuşatılmış kent olan Betulya’da yaşayan güzel ve dul bir kadındır. Kent kuşatmayı gerçekleştiren general Holofernes’e teslim olmak üzeredir. Judith, hizmetkarı Abra ile Babil askerlerinin kamp alanına giderek İsraillileri yenmeleri konusunda kendilerine yardımcı olacağını söyler. Kampta üç gün geçirir, herkesin güvenini kazanır. Dördüncü gün büyük bir ziyafetin ardından sarhoş olan Holofernes’in çadırına gider. Kılıcı ile Holofernes’in başını keserek Abra’nın yardımıyla bir çuvala ya da sepete koyar ve askerlere verir. Kuşatmanın başını kopararak halkını kurtarmış olur.
Bu hikâye, kötülüğün ve tiranlığın karşısında zafer kazanan ahlaklı kadın hikayesi olarak kabul görür. Rönesans’ta Boticelli, Tintoretto, Veronese, Lorenzo, Mantegna, Michelangelo; Barok dönemde ise Roselli, Johann Liss, Rubens, Solimen Galizia, Rembrandt gibi ressamlar aynı konuyu resmetmişlerdir. Ancak ilk defa Caravaggio, hikâyeyi o zamana kadar ele alınış biçiminden farklı bir şekilde: Judith’i kesik başı tutarken ya da çuvala koyarken değil, aktif olarak başı keserken betimlemiştir. Caravaggio’nun getirdiği yenilikçi yaklaşım Artemisia Gentileschi’nın resminde bir adım daha ileri götürülür ve Judith’in hikâyede oynadığı rol dramatik bir şekilde değişir.
Caravaggio’nun Judith’i narin ve hassastır. Kılıcından yayılan tüm vahşete karşın suratına yansıyan tedirginlik ve masumluk dikkat çekicidir. Bir tiyatro sahnesini andıran kompozisyonda Judith, üzerine kan sıçramasını engellemek ister gibi bembeyaz kıyafeti ile Holofernes’ten uzakta durmakta, tedirgin ama sakin, kararlı bir şekilde halkı için görevini yerine getirmektedir. Kılıcı ve başı tutuşundaki zarafet bir başı kesmek için gereken güçten yoksundur. Ama, Judith güzel ve iffetli duruşunu korumaktadır. Caravaggio’da anlatılan kendinden önceki birçok örnekte olduğu gibi günahsız bir kadının erdemli günahıdır.Artemisia’nın, Judith’in Holofernes’in başını kestiği anı gösteren her iki resminde de kadın figürler aktif olarak eylemin içindedir. Judith’in yüzüne ve tüm bedenine yansıyan duyguda öfke ve kararlılık hakimdir. Hizmetkar Abra, yardım eden bir hizmetkar yerine öldürme eylemine ortak olandır. Artemisia’nın Judith’i, öfkesinin gücü ile düşmanının üzerine biner, bir eliyle Holofernes’in başını yastığa bastırırken diğeri ile kolayca bedeninden ayrılmayacak gibi görünen başı ayırmak için kılıcı ile zorlar. Dini hikâyeye yapılan yerinde bir gönderme olarak Artemisia’nın elindeki silah kutsal bir silaha dönüşür, tutuş şekli ile kılıç bir haç’tır. Her iki resim de kan ve vahşet doludur ama özellikle “Judith Holofernes’in başını kesiyor” versiyonunda Holofernes’in boynundan fışkıran kan Judith’in göğsüne sıçrar. Judith bundan kaçmaz, temiz kalmak için uğraşmaz.
Aynı hikâyenin başka bir anının betimlendiği “Judith, hizmetkarı ve Holofernes’in başı”nda da yine kendinden emin kadınlar görürüz. Bu defa Judith sert ve kayıtsız gözler ile dönüp başı kopardığı bedene bakar. Bir eliyle hizmetkarını gitmek üzere yönlendirir, diğer elinde Holofernes’in can verdiği kılıcı umursamazca omzuna atmıştır.Artemisia’nın resimlerinde güçlü kadınlar görmek olağandır. Sanatçının kendi yaşamında bir kadın olarak verdiği mücadele resimlerinde de hissedilir. Küçük yaşlardan itibaren resim ile iç içe büyüyen Artemisia’nın babası da (Orazio Gentileschi) ressamdır. Artemisia, kadınları kabul eden bir okul bulamadıkları için iyi bir eğitim alabileceği, babasının arkadaşı ressam Agustino Tassi’nin atölyesine gönderilir. Atölyede Tassi’nin ve onun bir arkadaşının tecavüzüne uğrar. Tecavüzcülere açılan dava herkesin bildiği uzun bir hak arayışına döner ve sonunda Artemisia haklı bulunur. Ancak, bir kaynağa göre Tassi sadece Roma’dan beş yıl sürülme cezası alır; başka bir kaynağa göre ise suçunun cezasını hiç ödemez. Bir süre sonra dedikodulardan yılan Artemisia bir başkasıyla evlenir, birlikte Floransa’ya yerleşirler. Burada da resme devam eder ve bir süre sonra Medici ailesinin dikkatini çeker. Floransa Sanat Akademisine giren ilk kadın sanatçı olur.
Artemisia’nın mitolojik kadın figürlerinde hissedilen güçlü karakterler ondan bir parçadır. Otoportresinde kendisini işinin başında, tanımlı güzellik beklentilerinden uzak, saçı başı dağılmış bir ressam, bir kadın olarak betimler. Kadınların kolaylıkla görmezden gelindiği sanat tarihi yazıcılarına rağmen Artemisia’nın öfkesi, inadı ve dirayeti bize ulaşmaya devam ediyor.
FİDE LALE DURAK / SOL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder