30 Nisan 2023 Pazar

Birlik Sendikası Genel Başkanı Zehra Güner Karaoğlu ile 1 Mayıs üzerine: 'Daha azına razı olamayız' - AŞKIN SÜZÜK/soL-Söyleşi

 'AKP’nin 20 yıllık iktidarını geride bıraktıracak bir şansımız var. Bu coşku, alana yansıyabilir. Önümüzdeki dönem için mücadelemizin konularını ilan etmek bu 1 Mayıs’ta ayrıca önem kazanıyor.'

Bu yıl seçimlerden hemen önce işçi sınıfı 1 Mayıs’ta alanlara çıkacak. Ülkemizde seçimlerin gölgesinde kutlanacak 1 Mayıs’ın seçimlerde sınıf siyaseti ekseninin güçlenmesi için bir olanağa dönüşüp dönüşmeyeceğini ve 1 Mayıs’ta emeğin taleplerini Birlik Sendikası Genel Başkanı Zehra Güner Karaoğlu ile konuştuk.

Karaoğlu değerlendirmelerinde emekçilerin ağır bir kuşatma ideolojik kuşatma içerisinde olduğunu ve bu kuşatmanın ancak örgütlülüğün güçlendirilmesiyle yarılabileceğini vurguluyor. İşçi sınıfının daha azına razı olacakları alternatiflere yönelmemeleri gerektiğini belirten Karaoğlu, emekçileri yarattıkları zenginlikten paylarını isteyecekleri bir mücadeleye çağırıyor.

Ülkemizde bu yıl 1 Mayıs’a seçimlerin gölgesinde gidiyoruz. Aslında seçimlerin de ana gündeminin emekçilerin gerçek sorunları olması ve 1 Mayıs’ın bu atmosferden güç alması gerekmez miydi?

Elbette, haklısın. Ancak, uzunca bir süredir ülkemizde emekçilerin gerçek sorunlarının üzeri örtülüyor. Ve artık öyle bir noktaya geldik ki, emekçiler ile sorunları arasındaki bağ neredeyse kopma noktasında. Sorunlar sermaye sınıfının sorunları oluyor çoğu durumda. Bu yalnızca siyaset ile sağlanabilirdi. Öyle de oldu. Emekçilerin üzerinde bugüne hâkim olan siyasi iklim çok büyük bir ideolojik kuşatma yarattı.  Vıcık vıcık bir burjuva siyasetinin ülkemizi getirdiği nokta işte burası. Tarikatların yaygınlığı ve etkinliğinin artışı, yüksek enflasyon, gıda fiyatlarındaki artış, yüksek kiralar, faturalar, yüksek vergiler, yaşamın her alanında ayrımcılık, düşük ücretler… Pek çok sorun sıralayabiliriz.  
 
Emekçilerin bölündüğü politikalar değil, onların çıkarlarını içeren politikalar savunulsaydı, işçilerin siyaset alanında sesi daha gür çıkabilirdi. Bu da seçimlere de yansırdı. Ama bakın, emekçiler Türk-Kürt- göçmenler diye bölünüyor, kimlik siyaseti öne çıkarılıyor. Dini kurallarla sosyal yaşamımızda her şeyi belirlemeye çalışıyorlar. Toplum ve emekçiler inançlılar, inançsızlar diye bölünüyor. Seçimler de bu politikalardan bağımsız değil. Şampanya mı, seccade mi gibi… Dini öğeleri kullanmak en önemli bölünmelerden biri şu anda. Kadın ve erkek diye bölünmenin, kadınları güçsüz hale getirmenin sonucu her gün kadınlar öldürülüyor, kadın emeği giderek ucuzluyor, kadınları eve kapatacak politikalar güçlendiriliyor. 

                                                       Zehra Güner Karaoğlu

'Bu ağır kuşatmayı yarmak örgütlü olunduğu koşullarda mümkün'

Emekçiler örgütlü olursa gerçek sorunları konuşulabilir. Bu ağır kuşatmayı yarmak, emekçileri sorunları ile yüzleştirmek ancak örgütlü olunduğu koşullarda mümkün. 

Seçimler ve işçiler denilince, meclise sendikacılar girerse işçilerin sorunlarının çözülebileceği düşünülüyor. Ya da yeni sistemde sendika yöneticileri bakan olursa çözüleceği varsayılıyor. Oysa tek başına sorunları bunlar çözebilecek güce sahip olsaydı, yıllardır tanık olduğumuz bu örneklerle işçilerin sorunları çözülebilirdi, oysa çok daha ağırlaştı koşullar. 
 
Kamuculuk, ülkemizin bağımsızlığı, bilim ve aydınlanmadan yana politikalar emekçilerin sorunlarını çözebilir. Bu politikaların uygulanması, işçi ve emekçilerin ülkemizde seçimlerde ve ülke gündeminde ağırlığını artırabilir, yerini büyütebilir. Böyle olmayınca, biraz önce söylediğim gibi, toplum sermaye sınıfının çıkarları ile hareket ettiriliyor. Günlük siyasetin konusu, siyasetin dili, siyasetin öznesi emekçi sınıflardan yana olanlar tarafından belirlenemiyor. 
 
Soruna dönersek, ülkemizde milyonlarca sayıda olan emekçilerin gerçek sorunlarının seçimlerde gündem olmaması şaşılacak bir şey değil ama bizim için alışılacak bir şey de değil. Ülkemizde işçi sınıfının sınıf olarak varlığını hissetmemiz, hissettirmemiz gerekiyor. İşçi sınıfının varlığının ülkemiz gündeminde çok cılız bir şekilde yer almasının maliyeti, seçimleri de aşan düzeyde çok büyük boyutlardadır.

İşçi sınıfının 1 Mayıs’ta değişmeyen mücadele başlıkları hep oldu. Sınıfın güncel ve yakıcı sorunları da düşünüldüğünde size göre bu başlıklardan hangileri bu yıl alanlarda öne çıkacak ve çıkmalı?

Birlik, mücadele ve dayanışma. Biliyorsunuz sendikamız da adını buradan alıyor. 

Bu başlıkları elimizden bırakmadan güncel olanlara değinirsek…

Güncel bir gelişme ile başlayalım. Biliyorsun 700 bin kamu işçisinin toplu iş sözleşmesi için görüşmeler devam ediyor. Sendika tarafının da iktidarın da telaffuz ettiği ücretler yaşanabilir ücretlerin çok altında. Sendika 15 bin, kamu tarafı 12 bin lira ücret öneriyor. Masada işçileri temsil eden Türk-iş kendisi yoksulluk sınırını Nisan ayı için 33 bin lira açıklamışken konuşulan rakamların yorumunu size bırakıyorum. 700 bin kişiden söz ediyoruz. Bunu şu nedenle örnekledim. Bugün ülkemizde işçilerin bu ücretlerle geçinebileceği düşünüyor, taraflar. Gerçekçi değil elbette.

'İşçi sınıfı ülke zenginliğinden payını istemeli'

1 Mayıs’ta işçi sınıfının en önemli talebi, elleriyle yarattığı ülke zenginliğinden pay istemesi olmalı. Ülkemiz zenginlikleri devasa kârlar aracılığıyla birkaç kişinin cebine gidiyor. Oysa ülkemizin yeraltı ve yerüstü zenginliklerinin hepimize yeteceğini biliyoruz.  Ancak bu zenginlikten emekçilerin aldığı pay kırıntı denecek kadar az. Bu payın artmasını talep etmeliyiz. Bunun artmasının yolu da şu anda sermaye sınıfının elinde bulunan yeraltı ve yerüstü zenginliklerimizin bize ait olmasını talep etmek, bunun için mücadele etmek. Yoksulluğu da, hayat pahalılığını da böyle sonlandırır, tarımımızı hayvancılığımızı, sanayimizi de böyle kalkındırabiliriz.  

Bu başlıklar çerçevesinde, 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlerde 20 yıllık iktidara karşı yükselen tepkilerin, 1 Mayıs kutlamalarının içeriğine ve canlılığına katkısı ne olabilir?

1 Mayıs 2023, yapılacak seçimlerin etkisini elbette taşır. Taşımaması mümkün değil. Ancak seçimlere, işçi sınıfının taleplerini taşıyanların gücü ve canlılığı ile orantılı olur, bu durum. Her yıl olduğu gibi bu yıl da sendikaların, kitle örgütlerinin, siyasi partilerin, derneklerin mücadele gündemlerini alana taşıyacaklarını düşünüyorum. 

Bugün, AKP’nin 20 yıllık iktidarını geride bıraktıracak bir şansımız var. Bu coşku, alana yansıyabilir. Ancak bu durumun tek başına Erdoğan gitsin, Kılıçdaroğlu gelsin tekdüzeliği ile ele alınmasının da bizi önümüzdeki dönem için tüm emekçileri boşluğa düşüreceğini düşünüyorum. Bu nedenle önümüzdeki dönem için taleplerimiz ve mücadelemizin konularını ilan etmek bu 1 Mayıs’ta ayrıca önem kazanıyor. 

'Ya daha azına razı olacağız ya da geleceğimizi ellerimize alacağız'

Birlik Sendikası Genel Başkanı olarak tüm emekçilere, örgütlü olduğunuz işkolundaki işçilere ve üyelerinize 1 Mayıs mesajlarınız nedir?

Öncelikle tüm işçilerin ve emeği ile yaşamını sürdürme mücadelesi veren herkesin 1 Mayıs birlik, mücadele ve dayanışma gününü kutlarım. 

Önümüzde oldukça önemli bir dönem açılıyor. Ya daha azına razı olacak ya da geleceğimizi ellerimize alacağız. Azına razı olmayacaksak, örgütlenmekten korkmamalı, örgütlü mücadele etmeliyiz. İşçilerin, emekçilerin birlik olmaktan başka çıkar yolu yoktur. 

AŞKIN SÜZÜK/soL-Söyleşi


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder