9 Nisan 2023 Pazar

Halktan betonlaşma tepkisi: 'Akdeniz fokları için de yaşam alanı' + Phaselis'teki inşaatta halk denetim yaptı: Firma izin belgesini gösteremedi (Yusuf Yavuz/SOL)

 


Halktan betonlaşma tepkisi: 'Akdeniz fokları için de yaşam alanı'

Gazipaşa Selinus sahilinde yapılması planlanan 2508 yataklı dev otel projesine tepki gösteren ilçe halkı, Attalos Meydanı'nda basın açıklaması yaparak sahilin betonlaşmasına tepki gösterdi. 

Antalya'nın Gazipaşa ilçesindeki Selinus (Kızılin) sahilinde yapılması planlanan 2508 yataklı dev otel projesine ilçe halkı tepki gösterdi. Antalya Attalos Meydanı'nda basın açıklaması yapan yurttaşlar sahilin betonlaşmasına karşı olduklarını duyurdu.

Gazipaşa Hepimizin Platformu'nun basın açıklamasında, “Modası geçmiş, yıllar öncesinin yanlış turizm anlayışı, her şey dâhil devasa otel sıraları, ilçe halkına hiç kıyılarına ulaşma hakkı tanınmadan uygulanmaya çalışılıyor şimdi. Oysa biz biliyoruz ki kendi kaynaklarınızı, kendi kıyı alanlarınızı kullanamadığınız zaman esaret başlar. Karşı olduğumuz sadece deniz kıyılarına ulaşamamak değil, bir ilçe halkını, oradaki doğal yaşamı, arkadaki tarım alanlarını yok sayan bu anlayıştır. Gazipaşa Halkı geçmişte nasıl yağmaya boyun eğmemiş ve bizzat Atamızın eliyle Atamızdan adını almışsa, aynı duruşla şimdi de yağmaya boyun eğmeyecektir” denildi.

Gazipaşa Hepimizin Platformu adına basın açıklamasını okuyan Ziraat Mühendisi Yavuz Çetin, Gazipaşa’nın son yıllara kadar ulaşımın da biraz zor olması nedeniyle tüm doğallığını ve yerel yaşam kültürünü koruduğuna dikkat çekerek, “Gazipaşa’nın denize dik inen yamaçlarının arasında, küçük üç kumsal kıyısı var ve bu kıyılar ender bulunan doğal güzellikleri nedeni ile sit alanı. Tüm dağ köyleri ile merkez mahalleleri ile bu küçük üç kıyımız hem insanlarımız, hem yetiştirdiğimiz ürünlerimiz, hem de buralarda süren doğal yaşam için nefes alma noktası. Şu anda öyle bir planlama yapıldığını görüyoruz ki bu kıyılarda ne sit alanı olduğu dikkate alınmış ne kıyı doğal yaşam alanları ne de ilçe halkı” dedi.

'Gazipaşa halkı yağmaya boyun eğmeyecek'

Modası geçmiş olan yıllar öncesinin yanlış turizm anlayışı ile her şey dâhil devasa otellerin sıralandığı bir planın ilçe halkına hiç kıyılarına ulaşma hakkı tanınmadan uygulanmaya çalışıldığını dile getiren Çetin, “Oysa biz biliyoruz ki kendi kaynaklarınızı, kendi kıyı alanlarınızı kullanamadığınız zaman esaret başlar. Karşı olduğumuz sadece deniz kıyılarına ulaşamamak değil, bir ilçe halkını, oradaki doğal yaşamı, arkadaki tarım alanlarını yok sayan bu anlayıştır. Gazipaşa halkı geçmişte nasıl yağmaya boyun eğmemiş ve bizzat Atamızın eliyle Atamızdan adını almışsa, aynı duruşla şimdi de yağmaya boyun eğmeyecektir” diye konuştu.

'Halkla hiç paylaşılmadan uygulanmaya çalışılan bu planlamayı reddediyoruz'

Selinus sahilinde yapılmak istenen otel projesi için depremin üçüncü günü ÇED toplantısı yapıldığını da anımsatan Ziraat Mühendisi Yavuz Çetin, “Biz bilimsel raporların, bilirkişi raporlarının, kamu yararına çalışan meslek odalarının, baronun karşı olduğu, askı süreçleri de dâhil olmak üzere halkla hiç paylaşılmadan uygulanmaya çalışılan bu planlamayı reddediyoruz. İlçemizin en önemli bölgesinden, tüm kıyı alanlarımızdan söz ediyoruz. Oysa olması gereken halkla birlikte, halkı bilgilendirerek, tüm ilçeyi düşünerek, doğayı koruyarak, sevgiyle, mutlulukla, huzurla yaşanacak alanlar yaratmak olmalıydı. Planlamalar insanların doğa ve çevresiyle barışık yaşamalarını sağlamak üzere, kamu yararı için yapılmalıdır” ifadelerini kullandı.

'Akdeniz fokları, kıyı bitkileri ve diğer canlılar için de yaşam alanı'

Ranta yönelik planlama anlayışına karşı olduklarını ifade eden Çetin, açıklamasında şunları söyledi:

“Bir kıyı planlaması sadece denize nazır kentsel arsa üretimine dönük önünde ilçe halkını istemeyen bir anlayışla yapılırsa, spekülatörlerin iştahını kabartır ve o toprakların gerçek sahipleri ve gerçek ihtiyacı olan insanlar asla bu alanların sahibi olamazlar ve bu alanlardan yararlanamazlar. Küçücük kıyılarda devasa otel adaları, bu adaların içindeki devasa parsellerde tarımımız için gerekli deniz havasının arkalara girebilmesine olanak tanıyacak parçalı yapılanmanın istenmemesi, yol ve otopark düzenlemelerinde, bu büyük turizm adaları arasındaki açıklıklarda ilçe halkının kıyılarına ulaşımının yok sayılması. Bu, devasa kitlelerin arkadaki tarım alanlarına yapacağı baskı, vereceği zarar. Minimum parsel büyüklüğünün 5 dönüm olarak belirlendiği planlamada hala halkın elindeki 5 dönümün altındaki parsellerin toplanıyor oluşu. Son revizyonla iki katına çıkartılan inşaat alanı oranları, sit alanı bu kıyılar için çok yüksektir. Kıyı kumul, kıyı kayalık, kıyı mağara, kıyı orman, kıyı sulak alan ekosistemlerini barındıran bu kıyılar insandan önce buraları yurt edinen deniz kaplumbağaları, Akdeniz fokları, kıyı bitkileri ve diğer canlılar için de yaşam alanıdır.”

'Kamu yararına uygun değil'

Sahille ilgili plan notlarında, halka ait olması gereken günübirlik alanlarda ‘kamunun kullanımına açık olma’ ibaresinin kaldırıldığının altını çizen Çetin, otellerle günübirlik alanlar arasındaki yaya yollarının da kaldırılarak günübirlik alanların otel alanlarına eklendiğini belirterek, “Oysa günübirlik alanlar uluslararası sözleşmelerle de koruyacağımıza söz verdiğimiz deniz kaplumbağalarının yuvalama alanları için tampon bölge ve etki alanı içinde kalıyor. Son revizyonlarda üç kıyımızda da bu alanlar boydan boya otel alanlarının ön bahçesi ve otellerin tamamlayıcısı tesislerin yapılabileceği alanlar olarak tanımlanıyor. Bunun gibi tüm nedenlerle bu planlar Antalya’da görülen ve oybirliği ile kazandığımız bir davanın konusunda uzman bilirkişi raporunda yine oybirliği ile imar mevzuatına, planlama ilkelerine, kamu yararına uygun bulunmadığı belirtilmektedir” diye konuştu.

'Bu ne yaman çelişki?'

Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın hazırladığı turizm stratejisi planında, yerel düzeyde turizm potansiyeli bulunan alanlarda sorun odaklı planlama anlayışı yerine, planlama çalışmalarının bütüncül olarak ele alınacağının kaydedildiğine dikkati çeken Çetin, “Parçacı ve parsel bazında gelişen planlama pratiği sona erdirilerek dünya çapında yarışabilir turizm kentleri oluşturulacaktır. Türkiye’de kitle turizmine yönelik, parçacı yaklaşımlar sonucunda Akdeniz ve Ege kıyı kesiminde aşırı yığılma, kıyı gerisi ve çevresi alanlarda çarpık kentleşme, yapılaşma, altyapı yetersizliği ve çevre sorunları ortaya çıkmıştır. Bizzat Bakanlığın kendisi tarafından, parsel bazında otel odaklı turizm gelişmesinden daha çok tarih, kültür, sanat vb. gibi değerler odaklı turizm öneriliyor. Bu planlar da yine yetkililer tarafından onaylanıyor. Bu ne yaman çelişkidir?” dedi.

'Tarım alanları beton kaplanarak yok olacak'

Gazipaşa’nın aynı zamanda güçlü bir tarım ilçesi olduğuna da değinen Ziraat Mühendisi Yavuz Çetin, kıyıda oteller için yapılan planların tarım açısından yaratacağı risklere de değindiği açıklamasında, şöyle dedi:

“Gazipaşa’da son yıllarda muzdan sonra avokado, passiflora, mango, pitaya (ejder meyvesi), papaya, longan ve litchi gibi tropikal meyve yetiştiriciliği hızla artmaktadır. Tropik ve subtropik iklim kuşağında yer alan bu bölge, mikroklima özelliklere sahiptir. Akdeniz’deki bu kuşağın dışında tropikal meyvelerin üretimi çok güçtür. Ülkemiz coğrafyasında son derece kısıtlı ve özel olan bu alanların bir daha geri dönüşü mümkün olmayacak bir şekilde kaybı, telafisi mümkün olmayan bir kayıp olacaktır. Katma değeri yüksek olan bu meyveler bölge halkına ciddi anlamda ekonomik katkı sağlamaktadır ve yakın gelecekte ülke ekonomisine de ciddi katkı sağlayacak bir potansiyele sahiptir. Bu derece değerli tarım topraklarına sahip, sahillerinde açık alanda muz, mango gibi tropikal meyvelerin yetiştirildiği bu eşi bulunmaz tüm Gazipaşa sahilleri şimdi devasa otellerle adı turizm olan bir sisteme verilmek istenmektedir. Yüzyıllar boyunca oluşmuş bu tarım alanlarının beton kaplanarak yok olmasına karşıyız.”

Su ve katı atık sorunu

Basın açıklamasında, Gazipaşa sahilinde yapılması planlanan otellerin getireceği olumsuzluklar ve ilçe halkının talepleri özetle şöyle sıraladı:

  • Şu an yapımı planlanan otelin işletmeye alındığındaki su kullanımı, otelin yapıldığı mahallede yaşayan insanların kullandığı suyun iki katından fazladır. Bu otelin girdisi kadar kirli sıvı atık çıktısı olacağı varsayıldığında ve bu atığın yine ÇED raporuna göre Gazipaşa’nın arıtmasına verileceği belirtilmekte olup bu durumda mevcut arıtmanın yeterli olmayacağı açıktır çünkü halen ilçeye bile yetmeyen sıkıntılı bir arıtma tesisi vardır. Bir otelin bile katı atık miktarı günde yaklaşık 5 ton kadardır. Bu atığın bertaraf edilmesi Gazipaşa ölçeğinde oldukça zor olacaktır.
  • ÇED toplantısı yapılan bu devasa otelin açık ve kapalı havuz alanları yaklaşık 11.000 m2’dir. Bu çok fazla bir su yüküdür ve şehir şebekesinden karşılanacağı raporda belirtilmektedir. Gazipaşa’nın su kaynağının bu yükü kaldırması bir otel için bile mümkün değilken, diğer otellerin gelmesi ile içinden çıkılmaz bir hal alacaktır.
  • Bu büyük oteller Gazipaşa’nın mikroklimasını değiştirecektir. Plan notlarında devasa parsellere parçalı yapılanma istenmemesi ilçe tarımımız için büyük yanlışlıktır. Örneğin 50.000 m2’lik bir parselde, yüzde seksen emsal tek bir yapı kütlesinde kullanılabilecektir. İlçede mikroklimanın değişmesi, ısınmanın artması ile açık alan ve seralarda fungal, bakteriyel, viral ve zararlı vektörel artmasına neden olacaktır.
  • Tarım alanlarında su kullanımı gereksinimi artacak, bu da kuyulardan daha fazla su çekilmesine ve kullanılmasına neden olacak, dolayısıyla su kullanım masrafları artacak bundan da tehlikeli olarak şimdiden 200 – 280 metre derinlikten çekilen tarımsal su yeterli olmayacak ve daha derinlerden su çekilmesine neden olacaktır. Bu da çok tehlikeli olan yer üstü çölleşmesinden bile önemli yer altı çölleşmesine neden olacaktır.
  • Bu yanlış planlamalar insan eliyle ve yetkililerin imzalarıyla yapıldığına göre ve henüz uygulanmaya başlanmadığına göre istenirse yeniden düzenlenebilir. Yapılması gereken, önce kapalı kapılar ardında kotarılan bu planların iptal edilmesi ve ilçemizde bir çalıştay düzenlenmesidir. Tüm ilçe halkının kazanacağı, bilimin rehberliğinde bir planlama ortaya çıkarılmalıdır.
  • Gazipaşalıların günübirlik alan olarak kullandığı sahilin otellere açılması endişeyle karşılanıyor
                                                                                  /././

Phaselis'teki inşaatta halk denetim yaptı: Firma izin belgesini gösteremedi

Kemer’deki Phaselis antik kentinin koruma alanı içerisinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından sürdürülen halk plajı inşaatında halk denetim yaptı, yüklenici firma izin belgesini gösteremedi.


Antalya Kemer’deki Phaselis’teki tartışmalı projede dün 1. Derece arkeolojik sit alanı olan Bostanlık Koyu'nda çalışma yapmak isteyen ilgili firma çalışanlarının izin belgesi gösterememesi üzerine jandarmaya haber veren Phaselis’e Dokunma Hareketi gönüllüleri sit alanında usulsüz inşaat çalışması yapıldığı için sorumlulardan şikayetçi oldu. 

Phaselis Bostanlık Koyu’nda Kültür ve Turizm Bakanlığı’nca başlatılan halk plajı projesi için çalışma yapılacağını haber alan Phaselis'e Dokunma Hareketi gönüllüleri projenin uygulanmak istendiği alana gittiler. 

İzin belgesi gösterilemedi, jandarma çağrıldı

Beydağları Sahil Milli Parkı sınırları içerisinde bulunan 1. Derece Arkeolojik SİT Alanı niteliğindeki koyun gerisindeki ormanlık alanda ağır iş makinası, kepçe ve ağır tonajlı bir kamyonun çalıştığını gören gönüllüler, etrafta ihale yapılacak olan inşaat işinin ihale tabelası bulunmadığını fark ettiler. Bunun üzerine çalışanların izin belgelerinin olup olmadığını soran gönüllülere firma çalışanlarının herhangi bir izin belgesi gösterememesi üzerine olay yerine jandarma çağrıldı. 

SİT alanında usulsüz çalışma

İnşaat çalışmasına ilişkin izin belgesini isteyen Jandarmanın talebi üzerine firma çalışanları telefon konuşması yaptı. Telefon konuşmasının ardından Antalya Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu'nun projeyle ilgili bir kararının çalışanlardan birinin telefonuna mesaj ile gönderildiğine dikkati çeken Phaselis’e Dokunma Hareketi gönüllüleri, olayın ardından yaşananları şöyle anlattı: “Bölge Kurulunun kararına göre 1. Derece Arkeolojik SİT alanı olan bu bölgede yapılacak herhangi bir çalışmada müze müdürlüğünden ve kazı başkanlığından yetkili kişilerin gözetimi olması gerekirken çalışanların yanında hiçbir yetkili bulunmamaktaydı. Ayrıca projeye dair ihalenin tarafları bedeli, tarihi ve ihalenin sayı numarasını da bildiren tabelanın da çalışma alanında bulunmadığı tespit edilmiş oldu. Bunun üzerine SİT alanında usulsüz çalışma yapıldığına dair suç duyurusunda bulunuldu. 

Fakat buna rağmen bir süre sonra çok sayıdaki inşaat işçisi Phaselis Bostanlık Koyuna gelip kazı yapmaya başladı. Kurul kararına göre hem müze hem kazı başkanlığından birer tane arkeolog nezaretinde çalışma yapılması gerekirken yanlarında sadece müzeden bir görevli bulunmaktaydı. Projenin revize edilmiş planını görmek istesek de bu plan gösterilmedi.”

Doğal peyzaja zarar verilerek kazı çalışmaları sürdü

Yüklenici firma çalışanlarının alanın doğal peyzajına zarar vererek kazı çalışmalarını sürdürdüğünü belirten gönüllüler, “Bu esnada oldukça yaşlı olduğu görülen bir ağacın köküne zarar verecek şekilde çalışma yapılması dikkat çekti. Ayrıca temelini kazmakta oldukları bir binanın yapım aşamasında asırlık bazı ağaçların kesilmesi gerektiği ortaya çıktı. Bu durumu kayıt altına alarak yapılanları protesto edildi. Kıyıda bunlar olurken yine Phaselis Bostanlık Koyu’nun arkasındaki ormanlık alanda sabah gelen iş makinaları yine başlarında arkeolog yokken doğal örtüye zarar verecek şekilde çalışma yaptılar” bilgisini aktardı. 

Alanın çok hassas ve değerli olması nedeniyle inşaat çalışması sırasında daha büyük zararlara neden olunabileceğine dikkati çeken gönüllüler, inşaat çalışmasını yakından izleyeceklerini kaydediyor. 


Yusuf Yavuz / SOL

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder