ABD tarafından kurulan NATO, bünyesine aldığı üst düzey Nazi komutanlarla, sıfırdan kurduğu Batı Almanya ordusu ve istihbarat teşkilatıyla asıl düşmanın sosyalizm olduğunu hep açık etti.
Her orduda olduğu gibi Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde yapılacak her türlü işleme ait bir sahra talimatnamesi vardır. Bu evrak hangi silahın nasıl kullanılacağı, askerî harekâtın nasıl yapılacağı, esirlerin nasıl sorgulanacağına kadar pek çok ayrıntılı bilgiyi içerir. Doğrudan ABD Silahlı Kuvvetleri Field Manual denilen evrakın tercümesine dayanan bu metinler NATO ülkelerinde standart uygulamadır. Sahra Talimatnamesi 6-27 madde 3.56’yı gelin okuyalım:
- Esir edilen düşman personeli rütbe veya hizmet branşı, cinsiyet veya ulusuna göre ayrılıp izole edilebilir. Aynı zamanda benzer bir ayrım eğer aralarında firariler, siviller veya siyasi endoktrinizasyon personeli varsa da yapılabilir…
Aşağıdaki metin ise 6 Haziran 1941’de Alman Silahlı Kuvvetleri Genelkurmay Başkanlığı (Oberkommando der Wehrmacht) tarafından yayınlanan Kommissarbefehl (Komiser emri) metnindendir:
- Siyasi komiserler düşman ordusunda özel rütbe işaretleriyle fark edilebilecek kişilerdir…Bu kişiler diğer savaş esirlerinden derhal ayrılmalıdır. Esir edilen savaş esirlerini etkilememeleri için bu elzemdir. Bu kişiler asker olarak değerlendirilmeyecektir, uluslararası yasaların savaş esirleri için tanımladığı kurallar onlar için geçerli değildir. Bu kişiler ayrıldıktan sonra derhal tasfiye edilecektir.
1941 yılındaki Barbarossa Harekâtıyla Sovyet Sosyalist Cumhuriyetleri Birliği’ni (SSCB) işgal eden Naziler bu emirle esir ettikleri Kızıl Ordu askerleri arasındaki siyasi komiserleri sorgusuz sualsiz infaz etmiştir. ABD eliyle kaleme alınmış olan sahra talimatnamesinin de aynı bakış açısına sahip olması dikkat çekicidir.
ABD açısından, Nazilere düşmanlıktan işbirliğine geçiş sırasında kimi aşamalardan bahsedebiliriz. Savaşın bitmesinin ardından ABD’nin Almanlarla beraber Sovyetlere saldırmasını öneren ABD’li General George Patton, Normandiya Çıkarması öncesinde 3. Ordu birliklerine verdiği bol küfürlü söylev sırasında Naziler hakkında şunları söylemektedir:
“Bu savaşı kazanacağız, ancak yalnızca savaşarak ve Almanlara onlardan daha cesur olduğumuzu göstererek kazanacağız. Bu piçleri sadece vurmakla kalmayacağız, onların bağırsaklarını deşip, tanklarımızın paletlerini yağlayacağız.”
Benzer bir durum savaşın Avrupa Cephesinde Aralık-Ocak aylarında yaşandı. Belçika sınırları içindeki Malmedy’de Joachim Peiper komutasındaki 1. Waffen-SS Panzer Tümeni Leibstandarte SS Adolf Hitler esir aldığı yüzlerce Amerikan esirini yerinde infaz etti. Bu haberin duyulması üzerine yine Patton komutasındaki 11. Zırhlı Tümene bağlı ABD birlikleri Bulge Muharebesi sırasında esir aldıkları 80 Alman askerini Chenogne Belçika’da katletti.
Almanya’nın savaşın ardından cezalandırılmasına yönelik stratejiler ilk dönemde egemen oldu, işgal altındaki Alman topraklarında bulunan savaş esirlerine yiyecek ve barınma olanağı tanınmadı. Çıplak araziler dikenli telle çevrildi ve hiçbir temel ihtiyacı sağlanmayan Alman askerler salgın hastalık, açlık ve açık iklim koşullarına maruz kalma sebebiyle kitlesel olarak öldürüldü. Sivil halkın da akıbeti farklı olmadı, Almanlar özellikle aç bırakıldı ve Nazi iktidarının tüm sorumluluğu ayırt etmeksizin nüfusun bütününe kesildi. 1947 yılına kadar süren bu dönemde ölen sivillerin, hasta, yaşlı ve çocukların kaydı tutulmadı.
Naziler NATO görevine
ABD emperyalizmi savaşın sonrasında karşı karşıya kaldığı Sovyet gerçeği ve onun da ötesinde pek çok Avrupa ülkesinde kurulan işçi iktidarlarına karşı harekete geçti. Kurulan NATO ittifakı bu anlamda Marshall Planı gibi bütünlüklü bir stratejinin parçasıdır. Bu strateji gereğince özellikle Batı Almanya kritik bir öneme kavuştu.
Geçmişindeki Nazi dönemi hızlı şekilde unutulan Batı Almanya’da çok bariz birkaç isim dışında genel olarak Nazi döneminde görev yapmış devlet kadroları ve ordudaki üst düzey subaylar hem yeni ordunun kurulması hem de NATO bünyesinde örgütlenmek üzere göreve çağrıldı. Savaşın ardından SSCB ve uluslararası kamuoyunun baskısıyla uygulanan Nazilerden arındırma siyaseti terk edildi ve adeta adı konulmamış bir unutma süreci işletildi.
Kurulan örgütlerden belki de en dikkat çekici olanı Gehlen örgütüdür. 1946 yılında ABD tarafından Almanya’da istihbarat elde etmek için kurulan örgüt 1956 yılında Batı Almanya İstihbarat Teşkilatı’na evrilecektir. Kurumun başında savaş sırasında Doğu Cephesinde askerî istihbarat toplayan Nazi komutanı Richard Gehlen bulunuyordu. Bu kurum içinde yüzlerce eski Gestapo ve SS subayı çalıştı. Toplama kamplarında binlerce kişiyi öldüren Adolf Eichmann’ın yardımcısı Alois Brunner, SS Binbaşı Emil Augsburg, günlükleri yayınlanan Anne Frank’ı yakalayarak ölümüne yol açan Karl Silberbauer gibi isimler geçmişlerine sünger çekilerek emperyalizmin çıkarları adına kullanıldı.
Batı Almanya ordu ve istihbarat teşkilatlarının kurulmasıyla paralel şekilde Nazi komutanlar NATO bünyesinde önemli konumlara getirildi, emperyalizme küresel anlamda hizmet etmelerinin önü açıldı. Bu isimlerden öne çıkanı Hans Speidel (1897-1984) oldu. Savaşın ardından Konrad Adenauer Hükümetine askerî danışmanlık yaptı, Almanya’nın yeniden silahlandırılmasını savundu, Bundeswehr adı verilen yeni ordunun kurulmasına öncülük etti. Batı Almanya 1955 yılında NATO’ya alındıktan sonra 1957-1963 arasında NATO Avrupa Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevini yaptı. Bu resmî görevlerinin dışında eski SS üyeleriyle sürekli irtibatlı oldu, kurduğu şebekeyle Doğu Almanya’daki işçi iktidarına karşı sabotaj eylemlerini koordine etti.
Speidel tekil bir örnek değildir. Nazi komutanı Adolf Heusinger (1897-1982), Günter Kießling (1925-2009), Günter Luther (1922-1997), Hans-Joachim Mack (1928-2008), Albrecht Obermaier (1912-2004) ve Ferdinand Maria von Senger und Etterlin (1923-1987) gibi sayısız isim geçmişlerindeki “başarılı” Nazi faaliyetleri nedeniyle emperyalizm tarafından tercih edildi ve üst düzey NATO görevlerinde komuta kademelerinde bulundular.
Günümüzde Ukrayna-Rusya Savaşı’nda Ukrayna Ordusu’nda artık sık rastlanan bir durum olan Nazi dönemi referanslı sembol, nişan veya birlik amblemlerinin kullanılması bu açıdan rastlantı değildir. Gelenek bu anlamda sürmektedir, emperyalizm sadece kendi çıkarını kollamakta ve bu doğrultuda bir ajanda işletmektedir. Bu ajandanın dışındaki gündemler kendini sosyalizme karşı kurmuş halk düşmanı NATO için önemsiz birer ayrıntı haline gelmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder