10 Nisan 2023 Pazartesi

Soylu-İmamoğlu küfürlü tartışma + ‘Dina kaçarken peşinde 4-5 kişi vardı’ - Timur Soykan / BİRGÜN

 


Soylu-İmamoğlu küfürlü tartışma

Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun son kitabı “SS” raflarda. Süleyman Soylu’nun biyografisini yazsalar “baskı döneminin hırçın sopası” bu kadar net anlaşılmazdı. Karanlık dönemin fotoğrafı ortaya seriliyor.

Türkiye’de AKP iktidarının istibdat dönemi anlatılırken hiç şüphesiz buna direnen gazeteciler Barış Terkoğlu ve Barış Pehlivan için ayrı sayfalar açılacak. İyi habercilikleri, muhakeme yetenekleri, güçlü kalemleri ve cesaretleriyle bu ülke tarihinde onurla anılmayı hak ediyorlar. Sadece gerçekleri yazdıkları için aylarca hapis yattılar, tehdit edildiler, kumpaslara uğradılar ve bir adım geri atmadılar. Silivri Cezaevi’nde hapsedilirken duruşma salonlarındaki beyanları, gerçek gazeteciliğin, hakikate bağlılığın ve bedelleri göze alıp dik duruşun kitabı olur. 

Gazeteciliklerini kitapları ile taçlandırmaları da bu ülke için ne büyük şans. ‘Barış’ların kitaplarında skandallarla, yeni özel haberlerle karanlık dönemin portreleri çıkar ortaya. Ve tüm bunları sarih anlatmayı başarırlar. 

Şimdi Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun, Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan son kitabı ‘SS’ raflarda. Süleyman Soylu’nun biyografisini yazsalar ‘baskı döneminin hırçın sopası’ bu kadar net anlaşılmazdı. Her biri haber olan 42 bölümün sonunda sadece Süleyman Soylu değil, karanlık dönemin fotoğrafı ortaya çıkıyor.

O fotoğrafta… 

Demokrat Parti’nin liderliğine oynadığı zamanlarda arkasındaki FETÖ imamı ve AKP’ye geçişinde Pensilvanya’nın rolü var. Aynı dönem Sedat Peker’in kanatlarının altında görünüyor. 

O fotoğrafta… 

Suç örgütleriyle yakın ilişkisi ve onlar için polislerin ipini çekmesi var. 

O fotoğrafta… 

Saray’daki entrikalar ve rakip gördüklerini takip ettirmesi görünüyor. 

O fotoğrafta… 

Devletten maaş ödettiği trol ordusu duruyor. 

O fotoğrafta Adnan Oktar bağlantısı var. Fişlemeler, kumpaslar, cinayet sessizliği, siyaset kürsüsünden yüksek sesli hakaretlerle bir dönemin portresi tarihe kazınıyor.
 
Kitabın en dikkat çekici bölümlerinden biri; ‘İmamoğlu-Soylu görüşmelerinde neler yaşandı?’ başlığını taşıyor. 

AKP’nin İstanbul’u kaybetmesinden sonra iktidarın sopası, Ekrem İmamoğlu’nu hedef alıyor. 

Süleyman Soylu, 28 Aralık 2022’de şöyle konuşmuştu: 

“… İmamoğlu, saygılarını sunarak beni aramıştır. Bana ‘CHP Genel Merkezi beni sevmiyor, bana yardımcı olur musunuz’ diye ricası olmuştur. Biz ‘Kanun ne gerektiriyorsa yaparız’ dedik ve yaptık. İşine geldiğinde alttan almasını bileceksin, diğer taraftan dönüp hakaret edeceksin.”

İmamoğlu ise şöyle yanıt vermişti: 

“Bu kuyruklu bir yalan. İstihbarat sende, telefon takibi sende, tüm bilgilere erişme gücün var. Bu ispat edersen ben, edemezsen sen istifa etmelisin. Hodri meydan.”

Bu tartışma karşılıklı açıklamalarla büyümüştü. Süleyman Soylu, 20 defa telefon görüşmesi yaptıklarını açıkladı. 

‘SS’ kitabında bazı görüşmelerin detayları yer aldı. 

Bir görüşme; pandemi döneminde İBB’nin topladığı bağışlara el konulmasıyla ilgiliydi.
İmamoğlu aramış ve “Sayın Bakan fakir fukaranın paralarına neden dokunuyorsunuz” demişti. 

Yine pandemi döneminde; İçişleri Bakanlığı toplu taşıma araçlarına kapasitelerinin yüzde 50 oranında yolcu alınmasına karar verdi. İBB Sözcüsü Murat Ongun, bu oranın otobüslerde yoğunluk yaratacağını göstermek için video çekip yayınladı. Süleyman Soylu gece yarısı Ekrem İmamoğlu’nu aradı. Çok öfkeliydi ve “Elemanına haddini bildireceğim. O Murat Ongun’un hakkından geleceğim” dedi. İmamoğlu, “Bir yanlış varsa, kendi personelimin haddini ben bildiririm. Sıkıntınız ne, onu söyleyin” diye yanıt verdi. 

19 Temmuz 2020’de ise Soylu, İmamoğlu’nu Ankara’ya davet etti. Yüz yüze 3 saat görüştüler. O görüşmede İmamoğlu’na göre bir mizansen yaşandı. Soylu’nun telefonu çaldı ve arkasında asılı olan Erdoğan fotoğrafını işaret ederek “Yukarısı arıyor” dedi. Soylu odadan çıkıp döndüğünde Adalar’da fayton yerine elektrikli araçlar kullanılmasıyla ilgili Erdoğan’dan izin çıktığını söyledi. İmamoğlu garipsedi ama yine de “Teşekkür ederiz” dedi. Soylu ise yine Erdoğan’ın portresini göstererek “Ona teşekkür edin” yanıtını verdi.
‘SS’ kitabında anlatılan Süleyman Soylu ile İmamoğlu arasındaki son telefon görüşmesi gerilimin geldiği boyutu gözler önüne seriyor. 

Tarih: 11 Haziran 2021. 

Ekrem İmamoğlu, Kocaeli Vali Yardımcısı Suat Yıldız’ı İSKİ genel müdür yardımcısı olarak İBB ekibine katmak istiyordu. İçişleri Bakanlığı bu geçişe onay vermiyordu. İmamoğlu bu nedenle Soylu’yu aradı. Ancak “Hem bakanlara hakaret ediyorsun hem de destek istiyorsun” diye yanıt verdi. 

İmamoğlu çok öfkelendi ve “Sen kime hava atıyorsun şu an? Aç hoparlörü de duysun herkes…” dedi. Ve çok sert zaman zaman küfürleşmelere yakın bir diyalog yaşandı. ‘SS’ kitabında İmamoğlu ve Süleyman Soylu gerilimine ilişkin pek çok yeni haber yer alıyor. 
‘Enkaz altındaki yalnız halkımıza…’ diye başlayan kitabın son sözünde Barış’lar şöyle yazıyor: 
“İstedik ki, zorbalığa karşı mücadele ederken en büyük silahımız hafızamız olsun.”
Kalem ve hafızadan daha güçlü silah yok sanırım.

                                                             /././  

‘Dina kaçarken peşinde 4-5 kişi vardı’ 

Gabonlu öğrenci Dina’nın kaybolduğu akşama dair önemli bir tanık ifadesi var; Dina evde alıkonuluyordu ve çıkmak için kapıyı yumrukluyordu. Bu tanık “Polis çağırdım” diye bağırınca Dina evden çıkabildi. Sokakta yalın ayak koşarken arkasından 4-5 kişi gitti.

                                    Dina çıplak ayakla sokakta koşarken görüntülenmişti.

Dina, Türkiye’ye 5 bin kilometre uzaktaki Orta Afrika ülkesi Gabon Cumhuriyeti’nden 3 ay önce üniversiteye kayıt olmak için Karabük’e geldi. Karabük Üniversitesi Teknoloji Fakültesi Enerji Sistemleri Mühendisliği bölümü hazırlık sınıfı öğrencisiydi. 47 bin öğrencili Karabük Üniversitesi’nde çoğunluğu Afrikalı 12 bin 500 yabancı öğrenci var.

Dina, 25 Mart günü, yani Filyos Çayı’nda cesedinin bulunmasından bir gün önce Gabonlu arkadaşlarının yaşadığı 100. Yıl Mahallesi’ndeki Has Apartmanı’nda misafirdi. Yakın arkadaşı Gabonlu Cedric’in 1. kattaki evinde kalıyordu. Akşam 5. kattaki arkadaşı Emmanuel’in evinde yemek yiyip televizyon seyrettiler. Arkadaşlarının ifadesine göre; cep telefonunun bataryasının bittiğini söyleyip şarj cihazını almak için 1. kattaki Cedric’in dairesine gittiğini söyledi. Ama ortadan kayboldu. Kamera kayıtlarında Dina’nın 25 Mart akşamı apartmandan çıktıktan sonra sokakta yalın ayak koştuğu görünüyordu.

‘KAPIYI YUMRUKLUYORDU’

Tam bu noktada kritik bir tanık olduğu öne sürülüyor. Üstelik Dina’nın arkadaşlarının anlatmadığı bir olaydan bahsediyor. Dina’nın kaldığı Has Apartmanı’nın karşısındaki bir apartmanda oturan bu tanık da Afrikalı bir yabancı öğrenci. İddiaya göre; 25 Mart akşamı Dina’nın evde alıkonulduğunu ve sokağı inleten kavga yaşandığını anlattı. 

Kaynaklardan aldığımız bilgiye göre; bu tanık özetle şunları söyledi: “Olay günü namaz kıldığım sırada bağrışma sesleri geldi. Baktığımda birisinin tekme ve yumruklarla kapıya vurduğunu duydum. Zaten camdan da içeride kimin olduğu anlaşılıyordu. Ağlama sesleri gelince balkondan ‘Polisi arayacağım’ diye bağırdım. Kavga durdu. Bir müddet sonra bağrışlar ve kapıya yumruk sesleri yeniden başladı. Kız kapıyı açmaya çalışıyor arkadan birileri onu engelliyordu. Tekrar ‘Polisi çağırdım, geliyor’ diye bağırınca kızın kapıdan çıkmasına izin verdiler. Kıza da yardım etmek için bağırdım ancak beni dinlemedi ya da anlamadı. Bu sırada hemen polisi aradım, durumu anlattım.”

                               Gözaltına alınan Dursun A. üçüncü kez serbest bırakıldı.

‘POLİSE HABER VERDİM’

Bu ifadeye göre; Dina’nın bağırışlarını arkadaşlarının da duymuş olması gerekiyor. Ancak onlar ifadelerinde genç kızın şarjını almaya gittikten sonra geri gelmediğini söylüyor. Ayrıca tanık, polisi de aradığını söylüyor. Yani Dina’nın ölümünden önce polis olaydan haberdardı.

Tanık, ifadesine şöyle devam etti:

“… (Polisle) konuştuğum sırada kız apartmandan yandaki binaya atlarken yere düştü. Sonraki apartmana atladı. Kızın pantolonu korkuluğa takıldı ve yırtıldı. Arkasından gelen kimse yoktu. Daha sonra da cadde üzerinde koştu. Ben kıza baktığım sırada iki erkeğin etrafı kontrol ettiklerini gördüm. Daha sonra bunlar 4-5 kişi oldular. Bu şahıslar birbirlerine baktıktan sonra el işareti ile kızın gitmiş olabileceği birkaç yoldan da onlar gitti. Zaten kızın gittiği yol ya Mavi Büfe’ye çıkacak ya da Arı Sitesi’ne gidebilir.”

‘BEN DUYMADIM’

Bu tanığın ifadesi, Dina’nın evinde kaldığı arkadaşı Cedric’e soruldu. Dina ile Gabon’dan yakın arkadaş olduklarını anlatan Cedric iddiaya göre şunları söyledi:

“Evde İsaac ile birlikte kalıyoruz. Ben o akşam apartmanın 3. katındaki arkadaşlarımdaydım. Dina şarj aletini almaya eve gelmemiş. İsaac gece 01.00 sıralarında Emmanuel’in evine gitmiş, orada Dina’nın şarj almak için çıktığını söylemişler. Gece 01.00 sıralarında merak ettiğim için mesaj attım ama yanıt vermedi. Dina’nın kaybolduğu akşam ben tartışma ya da bağırma sesi duymadım. Dina, alkol, uyuşturucu ya da sigara kullanmazdı.”

Dina’nın ölümüyle ilgili sorular her geçen gün artıyor.

Tanık mı yoksa Dina’nın arkadaşları mı yalan söylüyor? Tanık doğruyu söylüyorsa Dina’yı alıkoymaya çalışanlar kimlerdi? Neden kaçmaya çalışıyordu? Arkadaşları neden bu konuda yalan söylüyor? O yalın ayak kaçtıktan sonra sokakta toplanıp takip eden 4-5 kişi kim? Bu kişiler kamera kayıtlarında tespit edildi mi? 

Polis, Dina’nın Şirinevler Mahallesi’ndeki evinde birlikte kaldığı arkadaşı Warris’in de ifadesini aldı. Bu evde Warris’in arkadaşı Jabber de kalıyordu. İddiaya göre; Warris, Dina’nın haftada 3 gün 100. yıl Mahallesi’ndeki arkadaşlarının evinde kaldığını söyledi. İfadesinde şu kısım çarpıcıydı:

“Bazı yerlerde Jabber’in kızları seks için pazarlamaya yönelik hareketlerinin olduğu söylenmiş. Bu ifadeler kesinlikle yalandır.”

Jabber de hiç Türk tanıdığı olmadığını, Dina’yı kimseyle tanıştırmadığını söyledi.

Dina’nın arkadaşlarının hepsi PTT’den gönderdiği telefonun kaybolması nedeniyle çok stresli olduğunu ve PTT’deki iki görevli ile görüştüğünü anlattı.

‘BİRİ DAHA İNDİ’

Dina sokakta yalın ayak koştuktan sonra Mavi Büfe önünde lacivert bir otomobili durdururken kameraların açısındaydı. Dursun A.’nın kullandığı lacivert otomobile sol arka kapıdan binmişti.

Aracın sürücüsü 56 yaşındaki Dursun A. ifadesinde Afrikalı öğrencinin eli, yüzünün kan içinde olduğunu anlattı. Genç kızın “Abla dövdü” dediğini söyledi. Dina’nın kendisinden telefonunu istediğini ve zayıf Türkçesiyle “Anneyi arayacağım” dediğini anlattı. Dursun A.’nın ifadesine göre genç kız, kendisini Karabük Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürmesini istemişti. Ancak bir süre sonra kapıyı açarak atlamak istedi. Bunun üzerine aracı durdurdu. Dina koşarak karşı şeride geçti ve uzaklaştı. Dursun A. araçtan inip kapıyı kapattığını ve yoluna devam ettiğini savundu. İfadesine göre; daha sonra Karabük kent merkezine doğru ‘U’ dönüşü yapmış ve kızın koştuğu yöne doğru yavaşlayarak bakmıştı. Arabada başkasının olmadığını ve araçta herhangi bir olay yaşanmadığını söyledi.

Polis, Dursun A.’ya özel bir hastanenin önünden geçmesine karşın Dina’yı neden Karabük Devlet Hastanesi’ne götürdüğünü sordu. Şüpheli, genç kızın özel hastaneye gitmeyi istemediğini savundu.

Neden polisi aramadığı sorulduğunda bir polis arkadaşını aradığını ancak telefonunu açmadığını anlattı. Ertesi gün bu polis aradığında yanında eşi olduğu için konudan bahsetmediğini söyledi. Dina’nın telefonundan 4 arama yaptığını ve araçtayken yabancı dilde konuştuğu için ne söylediğini bilmediğini ifade etti. Bu arama kayıtlarını eşinin görmemesi için sildiğini savundu.

‘UZUN BOYLU BİRİYDİ’

Polis, Dina’nın araçtan çıkıp koştuğunu gören bir tanık buldu. Tanık dikkat çeken ifadesinde şunları söylüyordu:

“Yolun sağ tarafında önünü kırmış vaziyette bir araç duruyordu… Arka sol kapıdan bir bayanın arabadan inerek yola doğru fırladığını gördüm, depar atar vaziyette koşuyordu. Kendisi siyahi, zenci bir bayandı. Saçları örgülüydü, uzun boylu, hafif kilolu bir bayandı. Ben arabayı geçtikten sonra dikiz aynasından baktığımda kızın indiği kapıdan uzun boylu erkek bir şahıs indi, şahsın yüzünü göremedim. Arabadan indi ve kıza baktı. Ben daha sonra olay yerinden ayrıldım.”

Tanık Dina’nın eşkalini çok net anlatmıştı. Ancak Dursun A. kısa boyluydu ve onun tarifine uymuyordu. Ayrıca Dursun A. şoför kapısından indiğini anlatırken tanık Dina’nın çıktığı kapıdan bir adamın indiğini söylüyordu.

‘ÇALILIK ALANA GİRDİ’

Dursun A. iki kez gözaltına alınmıştı. İddiaya göre; polis onun ifadelerinin aksine Dina’nın ardından çalılık alana girdiğini tespit etti ve önceki gün Dursun A. 3’üncü kez gözaltına alındı. Ancak Sulh Ceza Hakimliği yine adli kontrol şartıyla salıverdi.

Dina’nın kaçtığı otomobilde Dursun A. dışında kimse var mıydı? 

Arka kapıdan çıkan uzun boylu olduğu söylenen kişi kimdi? 

İddia edildiği gibi Karabük’te siyahi öğrencileri tuzağa düşüren bir fuhuş çetesi var mı? 

Ve Dina’nın ölümü iki hafta geçmesine karşın neden aydınlatılamıyor?

Timur Soykan / BİRGÜN


 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder