AKP'li belediyeden 'kentsel dönüşüm': Tarihi doku yok edildi (Yusuf Yavuz-soL)
AKP’li Niğde Belediyesi’nin tarihi Kale Mahallesi'nde başlattığı kentsel dönüşüm sırasında tarihi yapılar yıkıldı, kale duvarları arasında kalan tüneller molozlarla dolduruldu.
AKP’li Niğde Belediyesi ve TOKİ tarafından yürütülen Niğde Kale Mahallesi’ndeki kentsel dönüşüm projesi için Cumhurbaşkanı kararı ile çıkarılan acele kamulaştırma kararıyla ilgili açılan iptal davası Danıştay 6. Dairesi’nde görüldü. Danıştay’ın daha önce yürütmeyi durdurma kararı verdiği davanın duruşmasında Danıştay Savcılığı’nın da acele kamulaştırmayla ilgili Cumhurbaşkanı Kararı'nın iptali yönünde mütalaa verdiği öğrenildi. Davanın avukatı İsmail Hakkı Atal, Niğde Kale Mahallesi’nde önemli kısmı kültür varlığı niteliğindeki 2 bin civarında gayrimenkulün AKP’li Niğde Belediyesi tarafından hukuka aykırı şekilde çıkarılan Cumhurbaşkanı kararına dayanılarak acele kamulaştırmaya konu edildiğini belirterek, “AKP’li Niğde Belediyesi, Selçuklular tarafından inşa edilen Niğde Kalesinin etrafında yapılanmış olan Kale Mahallesinin tarihi dokusunu yok etti. Niğde Kalesinin dış duvarları ile iç duvarlar arasındaki tünelleri molozlarla doldurdu” diye konuştu.
Danıştay yürütmeyi durdurdu
Niğde’de kentsel dönüşüm başlatılan Kale Mahallesi'ndeki yapıların yıkımına dayanak teşkil eden acele kamulaştırmalara ilişkin Cumhurbaşkanı kararının iptali için mülk sahiplerinin açtığı iptal davaları Danıştay’da görüldü. Danıştay 6. Dairesi, davalı idarelerden acele kamulaştırma kararına dayanak oluşturan planın gönderilmesini istedi. Ancak acele kamulaştırma kararından tam 6 ay sonra hazırlanan planın gönderilmesi üzerine Danıştay bu planın acele kamulaştırma kararına dayanak oluşturamayacağına hükmederek 24 Mart 2022 tarihinde Cumhurbaşkanı Kararı’nın yürütmesini durdurdu.
Davacıların avukatı İsmail Hakkı Atal, duruşma sırasında Danıştay Savcılığı’nın da Cumhurbaşkanı kararının iptali yönünde mütalaa verdiğini kaydederek, “Danıştay 6. Dairesi önümüzdeki günlerde kararını açıklayacak. Daha önce dava açan, ancak Belediyenin davadan vazgeçirdiği müvekkillerden Mesut Demir ise, 28 Nisan 2023 günü Belediye yıkım ekiplerinin gelmesi üzerine evinin üzerine benzin bidonuyla çıkarak kendini yakmaya çalıştı” dedi.
AKP’li Niğde Belediyesi tarihi dokuyu yok etti
Niğde Belediye Başkanı Emrah ÖzdemirNiğde Kale Mahallesi’nde önemli kısmı kültür varlığı niteliğindeki 2 bin civarında gayrimenkulün AKP’li Niğde Belediyesi tarafından hukuka aykırı şekilde çıkarılan Cumhurbaşkanı kararına dayanılarak acele kamulaştırmaya konu edildiğini belirterek, “AKP’li Niğde Belediyesi, Selçuklular tarafından inşa edilen Niğde Kalesinin etrafında yapılanmış olan Kale Mahallesinin tarihi dokusunu yok etti. Niğde Kalesinin dış duvarları ile iç duvarlar arasındaki tünelleri molozlarla doldurdu” diye konuştu.
Danıştay’da görülen duruşmada, Niğde Belediyesi Kentsel Tasarım Müdürü’nün Kale, Alaaaddin, Balhasan, Eskisaray, Songur ve Burhan mahallelerindeki 12,5 hektarlık yıkım alanında Koruma Kurulunun 3 gün inceleme yaparak koruma altına alınacak yerleri belirlediklerini söylediğini dile getiren Atal, “Aslında Kurulun nasıl görev yapmadığını ve betonlaşma projelerinin tasdik mercii olduğunu, hukuka ve kanuna uygun işlem yapılmadığını da itiraf etmiş oldu. 125 dönümlük alanda 2 bin gayrimenkulün bırakınız incelemeyi, 3 gün içinde etrafından dolaşılarak yürünmesi dahi mümkün olmadığından, hukukun ve bilimin nasıl by-pass edildiği, ülkemizin betona boğularak ekonomik felakete uğratılması süreci Niğde Belediyesinin tarihi Kale Mahallesi yıkımıyla bir kez daha somutlaştı” görüşünü dile getirdi.
Yapılan uygulamanın ‘Yıpranan Tarihi ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun’a dayandırıldığını ancak uygulamada kanun hükümlerinin tam tersinin uygulandığını savunan Av. İsmail Hakkı Atal, “Yıpranan tarihi eserler yenilenerek korunmak ve yaşatılarak kullanılmak yerine dava açan müvekkillerin dışındakiler Niğde Belediyesi tarafından yıkıldı. Danıştay tarafından Cumhurbaşkanı Kararının iptali an meselesi olduğundan, başkaca yurttaşlar dava açmadan Niğde Belediyesi yangından mal kaçırırcasına yıkım işlerini uyguluyor” diye konuştu.
Sadece arkeoloji ve sanat tarihi alanında değil, ekonomi biliminden de uzak bir anlayışla ülkenin inşaat ve beton yığınına sürüklendiğinin altını çizen Atal, “Üretimden uzak bu betonlaşma ve rant süreci, ülkemizi ekonomik krize sokmuştur. Hal böyleyken, tarihi ve kültürel varlıklarımızın yok edilerek ekonomik krizi daha da derinleştirecek betonlaşma sürecinin devam ettirilmeye çalışılması, sadece tarihi Kale Mahallesindeki yurttaşlara değil, tüm ülkemize ve halkımıza zarar verici bir faaliyettir” görüşünü savundu.
Atal, Niğde Belediyesi’nin tarihi kalenin iç duvarlarıyla dış duvarları arasında bulunan yeraltı odaları ve tünellerin molozlarla doldurulduğunu gösteren görüntüleri de paylaşarak, Kayseri Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nu yapılan tahribata payanda olmakla eleştirdi.
Niğde’deki tarih yıkımına zemin teşkil eden acele kamulaştırma kararının iptali için açılan davada davalı idare olan Cumhurbaşkanlığı, Danıştay’a ilettiği savunmasında davada süre aşımı bulunduğunu belirterek, “acele kamulaştırma işleminin sebep unsuru bakımından Cumhurbaşkanına takdir yetkisi verildiği, başka bir deyişle, idarelerce yapılacak hizmet ve yatırımların gerektirdiği kamulaştırmaların aceleliğine karar verme yetkisinin Cumhurbaşkanına bırakıldığı, dava konusu acele kamulaştırma kararının kanuna ve mevzuata uygun olduğu” yönünde savunma verdi.
Danıştay 6. Dairesi ise yürütmeyi durdurma kararında dava konusu Cumhurbaşkanı kararının davacıya tebliğ edildiğine dair belgenin dosyaya sunulmadığı ve davacı tarafından öğrenme tarihi üzerine altmış günlük genel dava açma süresi içinde davanın açıldığın belirterek, “davalı idarelerin davada süre aşımı bulunduğu yönündeki itirazı yerinde görülmemiştir” hükmüne yer verdi.
Dönemin özgün yapıları arasında yer alıyor
Niğde Kalesi’nin geçmişi M.Ö 8. yüzyıla kadar uzanıyor. 13. yüzyılda Anadolu Selçuklu Devleti döneminde Sultan I. Alâeddin Keykubat tarafından yapılan imar faaliyetleri sırasında kapsamlı bir onarım gören Niğde Kalesi, Beylikler ve Osmanlı dönemlerinde de onarımlar gördü. Kale içerisinde 1223’te Sultan I. Alâeddin Keykubat adına yaptırılan ünlü Alaeddin Cami, anıtsal taç kapısı ve taş işçiliği ile dönemin özgün inanç yapıları arasında yer alıyor.
Tescilli olmayan yapılar yıkıldı
Niğde Belediyesi’nin ‘Kale ve Çevresi Yenileme Projesi’ adıyla başlattığı kentsel dönüşüm projesi hakkında belediyenin resmi internet sitesinde şu bilgilere yer veriliyor:
“Günümüze kadar birçok uygarlığa ev sahipliği yapan Niğde’nin önemli tarih ve kültür alanlarından birisi olan Niğde Kalesi ve çevresini tarihi dokuyu bozmadan yenileyip halkımızın kullanımına sunuyoruz. Niğde’mizin tarihi ve kültürel açıdan zenginliğini ve birikimini geleceğe taşıyacak olan ve şehrimizi turizm açısından önemli bir merkez haline getirecek olan Kale ve Çevresi Koruma ve Yenileme projemizde şu anda tescilli olmayan yapıların yıkımını tamamlamış durumdayız."
Butik oteller, alışveriş merkezi yapılacak
AKP'li Belediye Başkan Emrah Özdemir de proje için “Erdoğan’ın imzaladığı Kararname ile ‘Kale ve Çevresi Koruma ve Yenileme Alanı’ olarak ilan edilen ve yaklaşık 45 bin m2’lik alanı kapsayan kentsel yenileme alanı ilimiz açısından bir cazibe merkezi olacaktır. Proje kapsamında kentin tarihi ve kültürel dokusu korunarak gerçekleştirilecek çalışmalar ile şehrimizin geçmişten gelen değerleri geleceğe taşınacaktır” dedi.
Proje kapsamında butik oteller, çarşı, sinema, alışveriş merkezi gibi yapıların inşa edilmesi planlanıyor.
Yusuf Yavuz-soL
/././
'Kentsel dönüşüm düzeni enkaz altında kaldı, suç ve suçlu bellidir' (BURCU GÜNÜŞEN - sol/Söyleşi)
Depreme ilişkin 2. raporunu yayımlayan Mimarlar Odası'nın başkanı Eyüp Muhcu '6 Şubat depremleri ile iktidarın dayattığı Kentsel Dönüşüm Düzeni enkaz altında kalmıştır. Suç ve suçlu bellidir' dedi.
TMMOB Mimarlar Odası 6 Şubat depremlerine ilişkin ikinci raporunu önceki gün kamuoyuyla paylaştı. İlk raporunu 11-16 Şubat 2023 tarihleri arasında bölgedeki teknik heyetinin incelemeleri ışığında yayımlayan odanın ikinci raporu ise 29 Mart-2 Nisan 2023 tarihleri arasında bölgede yapılan inceleme ve değerlendirmelerine dayanıyor.
Yaklaşık 200 sayfalık raporda deprem bölgesinde yaşamsal ihtiyaçların karşılanmasından yıkım çalışmalarına afet sonrası sürecin yönetiminde yanlışlıkların, yetersizliklerin ve koordinasyon eksikliklerinin devam ettiği tespitine yer veriliyor.
Depremlerin ardından bölgedeki imar süreçlerinde kamusal ve hukuksal denetimin yok sayıldığına dikkat çekilen raporda, yapılan ihalelere ilişkin bilgilere yer veriliyor. Rapor iktidarın afet ve kriz koşullarını kendi adına bir fırsata dönüştürdüğünün altını çiziyor.
AKP iktidarı depremin ardından sorumluluğu üzerinden atma çabasıyla "kentsel dönüşüm" projelerine karşı çıkanları hedef alırken, Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu soL'a yaptığı açıklamada "6 Şubat depremleri ile iktidarın dayattığı Kentsel Dönüşüm Düzeni enkaz altında kalmıştır. Suç ve suçlu bellidir" dedi.
Muhcu resmi açıklamaya göre 50 binden fazla kişinin yaşamını yitirdiği, 100 binden fazla kişinin yaralandığı depremlerde yıkılan ve ağır hasar gören konutların yarısından fazlasını AKP döneminde yapılan binaların oluşturduğunu dile getirdi.
"Mimarlar Odası 6 Şubat 2023 Depremleri Raporu 2 - Tespitler, Değerlendirmeler, Öneriler" başlıklı rapor üzerine Mimarlar Odası Genel Başkanı Eyüp Muhcu sorularımızı yanıtladı:
'1999 depremleri öncesine göre kentler afetlere daha açık hale getirildi'
Odanızın 6 Şubat Depremleri'ne ilişkin hazırladığı ikinci raporda ülkemizin aradan geçen 24 yılın sonunda geldiği noktanın 1999 Depremleri öncesindeki durumdan daha da geride olduğunu tespit ediyorsunuz. Bunun başlıca nedenleri nelerdir?
6 Şubat 2023 tarihinde meydana gelen Kahramanmaraş merkezli depremlerin 11 ilde büyük yıkım ve can kayıplarına neden olması kentlerimizin afetlere karşı güvenli olmadığını acı bir şekilde ortaya koymuştur. 2000 yılı sonrası AKP döneminde üretilen yeni binalar yıkılan veya ağır hasar gören konutların yüzde 50’den fazlasını oluşturmaktadır.
1999 Marmara Depremleri ve sonrasında; sağlıklı ve güvenli kentler hedefi doğrultusunda kentlerin afet risklerinin azaltılması, mevcut yapılaşmanın güvenli hale getirilmesi; tehlike arz eden yapıların tespit edilerek yenilenmesi, plan bütünlüğüne bağlı olarak yeni yapılaşma alanlarının belirlenmesi gerekiyordu.
Sağlıklı ve güvenli kentleşme hedefi yerine, emlak ve imar rantını önceleyen kentleşme politikaları ikame edilmesi; kentleri ve yaşam çevrelerini 1999 depremleri öncesine göre afetlere karşı daha açık hale getirdi.
Bakanlık ve Toplu Konut İdaresi (TOKİ) eliyle; tüm kentsel ve kırsal alanlar imara açılarak doğal, kültürel ve tarihi değerler sermaye ve yatırım araçlarına dönüştürüldü.
Olası bir afette kullanılması planlanan toplanma alanları yatırımcı ve sermaye sahiplerine tahsis edilerek, bu alanlarda iş merkezi, alışveriş merkezi, toplu konut ve stat yapılmasında bir sakınca görülmemiştir.
Bununla birlikte 6 Şubat depremleri sonrası merkezi ve yerel yönetimlerin ve AFAD başta olmak üzere ilgili ve sorumlu kurumların, afetlere hazırlıklı olmadığı görülmüştür.
Afetlerle ilgili Sivil Savunma Genel Müdürlüğü, Afet İşleri Genel Müdürlüğü ve Türkiye Acil Durum Yönetimi Genel Müdürlüğü kapatılarak kurumların yıllarca süren çalışmalarla oluşan birikim, deneyim ve kurumsal hafıza yok edilmiş; afetlerle ilgili tüm yetkileri merkezileştirilerek AFAD’a aktarılmıştır.
Deprem sonrası ilk müdahale, arama ve kurtarma çalışmalarında var olan deneyim ve birikimlerin de gerisine düşülmüştür. Bu nedenle can kayıplarında büyük artışlar olmuştur.
'Yıkımın nedeni tam da uygulanan 'kentsel dönüşüm' politikalarıdır'
Raporda iktidarın kentsel dönüşüm politikalarının ve imar aflarının depremin yıkıcı etkisini artırdığına ilişkin önemli tespitlere yer veriliyor. AKP iktidarının depremin ardından kentsel dönüşüm projelerine karşı çıkanları suçlama refleksi sizce bu açıdan nereye oturuyor?
2002 yılından bugüne siyasi iktidar, izlediği “Kentsel dönüşüm” adı altında ”rant odaklı” kentleşme politikalarını yaşama geçirmek için; mimarlık ve şehircilik ilkelerine aykırı bir şekilde bütün kentsel ve kırsal alanlarda yapılaşmanın önünü açacak yasal düzenlemeler getirmiştir.
İlk olarak 2005 yılında TBMM’ye Kentsel Dönüşüm ve Gelişim Kanunu Tasarısı olarak sunulan 5366 Sayılı “Yıpranan Tarihî Ve Kültürel Taşınmaz Varlıkların Yenilenerek Korunması ve Yaşatılarak Kullanılması Hakkında Kanun”; ardından 2012 yılında 6306 Sayılı “Afet Riski Altındaki Alanların Dönüştürülmesi Hakkında Kanun” yürürlüğe girmiştir.
5366 Sayılı Kanunla eskiyen ve özelliğini kaybetmiş kent bölgelerinin yeniden inşaası gerekçesiyle kentsel sit alanlarının ve tarihi kent dokularının; 6306 Sayılı Kanunla mevcut yapılaşmanın güvenli hale getirilmesi; tehlike arz eden yapıların tespit edilerek yenilenmesi gerekçesiyle kentsel ve kırsal alanların, tüm çevrenin yapılaşmaya açılmasının, gizli imar affı yoluyla yapılaşma yasağı olan alanlardaki kaçak yapıların meşrulaştırılmasının önü açılmıştır.
Kentlerde kaçak ve plansız yapılaşmaya göz yumulan alanlar, bir kısmı kentin merkezinde olan eski gecekondu bölgeleri ve sanayi alanları, tarihî yerleşim alanları sermayenin yeni yatırım alanları olarak önem kazanmıştır. Rant odaklı olan kentsel dönüşüm uygulamalarıyla alanlarda yerinde iskan sağlanmamış, planlama ilkelerine aykırı imar hak ve ayrıcalıkları ile yeniden yapılaşmaya açılarak kentsel alanlar üzerinden emlak rantı sağlanmasının kaynağı olmuşlardır.
Ülkemizde kentleşme süreçlerinin yeniden yapılandırıldığı kentsel dönüşüm uygulamalarıyla; Anayasa ile koruma altına alınan, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşam ve mülkiyet hakları yok sayılmış, doğal ve yapılı yaşam çevrelerine el konmuştur. Kentler ve kırsal alanlar, tabiat varlıkları, koruma alanları, ormanlar, kıyılar, milli parklar, doğal sit alanları, meralar, yaylalar ve kışlaklar; taşıdıkları doğal ve kültürel değerlerle birlikte hızla, yıkımın ve plansız yatırımların şantiyesi haline gelmiştir.
Bakanlık ve TOKİ tarafından yürütülen; yoğunluk arttıran, bilimsel şehircilik ve planlama ilkelerine uymayan, kamu yararına aykırı rant amaçlı ayrıcalıklı imar uygulamalarının önünü açan dönüşüm amaçlı proje ve uygulamalar yoluyla ve kısa zamanda çok sayıda yapı üretilmesi baskısıyla kentlerimiz; deprem ve tüm diğer afetler karşısında güvencesiz hale gelmiştir.
Ne kentlerimizde ne de kırsal alanlarda bütüncül bir yaklaşımla afet riskini azaltmayı, gelecek nesillere sağlıklı ve yaşanabilir bir yapılı çevre bırakmayı hedefleyecek hiçbir gerçekçi proje üretilmemiştir.
Bu koşullarda gerçekleşen 6 Şubat depremleri ile iktidarın dayattığı Kentsel Dönüşüm Düzeni enkaz altında kalmıştır. Suç ve suçlu bellidir. Bütün yıkım sürecinin baş sorumlusu olan Erdoğan, sorumluluktan kurtulma telaşı içinde, muhalefet ile birlikte TMMOB ve Meslek Odalarını “Kentsel dönüşüm engellemekle…” suçlamaya başladı. Oysa, yıkımın nedeni tam da uygulanan “kentsel dönüşüm” politikalarıdır.
Bir yıl içinde kalıcı konut iddiası: Tepkileri geçiştirmeye yönelik bir aldatmaca
İktidar kalıcı konutları 1 yıl içinde teslim etme sözü verse de raporda dikkat çekici bir tespit de yer alıyor. Buna göre depremzedeler için vaat edilen konteynerlere geçişin bile 4 yılı bulabileceği ifade ediliyor. Depremin ardından halkın barınma sorununa ilişkin tespitlerinizi anlatabilir misiniz?
6 Şubat 2023 depremlerinin üstünden bir ay geçtikten sonra Cumhurbaşkanı ve Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından; deprem bölgesinin "yeniden ihya ve inşa süreci olarak" bölgede kalıcı konutların bir yıl içinde tamamlanacağı ilan edildi. TOKİ eliyle 200 bin konutun kentlerde 70 bin konutun ise kırsal alanlarda inşa edilmesi öngörülüyor.
Nüfus, konut ihtiyacı, yapı-hak sahipliği, eğitim ve sağlık altyapı ihtiyacı, bölgedeki mevcut çevre düzeni ve imar planlarında yer alan hükümleri ve notları, bölgesel planlama yaklaşımları vb. hakkında kamuoyuyla bilgi paylaşılmamıştır.
Yaklaşık 270 bin konutun 1 yıl içerisinde yapılacağı iddiası gerçeklerle bağdaşmamaktadır. 14 Mayıs'ta yapılacak seçimlere yönelik bir propagandadan ve toplumun tepkilerini geçiştirmeye yönelik bir aldatmacadan başka bir şey değildir.
Bakanlık verilerine göre; 2020 Elazığ depreminden sonra, Elazığ’da yapımı planlanan 24 bin 963 konuttan, 3 yıl içerisinde ancak 21 bin 140'ı tamamlanabilmiştir.
Benzer şekilde, 2020 İzmir depreminde evleri yıkılan ve ağır hasar gören vatandaşlar için TOKİ tarafından yapımı planlanan 5 bin 61 konuttan, 2022 yılı sonuna dek ancak 2 bin 245'i tamamlanabilmiştir.
2003-2022 arasını kapsayan 20 yıllık süreçte TOKİ tarafından 1 milyon 170 bin konut inşa edilmiştir. Buna göre TOKİ yıllık 58 bin 500 konut üretebilmektedir.
Hatay, Kahramanmaraş, Adıyaman ve Malatya’da depremler sonrası ortaya çıkan konut ihtiyacını karşılamaya yönelik uygulamalara başlanmıştır. Dört ilde de kalıcı konut alanlarının kent merkezlerine uzak, tarım arazileri, orman alanları veya doğal-arkeolojik sit alanlarına yakın veya üzerinde seçildiği gözlemlenmiştir.
Bu alanlardaki kalıcı konutlar, merkezi idare Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve TOKİ tarafından hazırlanan planlar çerçevesinde; yerel idare, meslek kuruluşları, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları sürece dâhil edilmeksizin tip projeler olarak tasarlanmış ve yapı üretimine geçilmiştir.
Depremden etkilenen kentsel ve kırsal alanlarda planlama ve yapılaşmaya yönelik süreçlerde;
- Yeni yerleşim alanlarının tüm sosyal ve kültürel donatı ve altyapının yanı sıra kent merkezleri, kentler arası ve bölgesel ilişkiler ve ihtiyaçlar dikkate alınmaksızın bütüncül çalışmalar yerine parçacıl çözümler üretilmesi,
- Yıkım ve kayıplara neden olan yapı üretim ve denetim süreci ile planlama ve yapılaşma yöntemlerinin tekrarlanması, • Bölgede depremsellik koşulları devam ederken inşaat ve yapılaşma faaliyetlerine başlanması,
- Seçilen alanların kent merkezlerine uzak olması,
- Kent merkezi, işyerleri, eğitim ve sağlık altyapısı, sosyo-kültürel ve diğer ihtiyaç duyulan donatıların bulunmaması,
- Orman alanlarına, arkeolojik sit alanlarına, tarım arazilerine yakın olması, bazı alanlarda tarım arazilerinin imara açılması,
- Konut yerleşimlerini tip projeler olması ve yerelin ihtiyaçlarına göre oluşturulmaması,
- Yapı taşıyıcı sistemlerinin ve malzemenin, betonarme tünel kalıp tek tip plan şeması ile çok sayıda konut-yaşam alanı üretilmesi,
- Sürece yerelin katılımının sağlanmaması,
- Yerinde dönüşüm ve yerinde yeniden yapım alternatiflerinin değerlendirilmemiş olması, gelecekte bölgede ve ülkemizde kentsel ve kırsal alanlarda çeşitli sorunlara neden olacaktır. Kalıcı konutlara yönelik planlama ve yapılaşma karar süreçlerinde yukarıda bahsedilen sorunlar nedeniyle kısa, orta ve uzun vadede;
- Eski kent merkezi, işyerleri, eğitim ve sağlık altyapısı, sosyo-kültürel donatılar ve diğer ihtiyaç duyulan donatılara erişim sağlanamaması,
- Kentlilerin kendi yaşam alanlarını kendilerinin tercih edememesi ve bu alanlara yerleştirilen yurttaşların uyum sağlayamaması ve terk etmesi, • kentlerin tarihsel, sosyal ve kültürel dokusunun korunamaması,
- Gelecekte büyük arsa değişimleri ve spekülasyonları ile birlikte rant odaklı uygulamaların ve mülkiyet sorunlarının oluşması,
- Verimli tarım arazilerinin kaybı ve tarımsal üretimde düşüş yaşanması,
- Korunan alanlar, tarım arazileri ve arkeolojik sit alanlarında büyüyen kentsel doku nedeniyle yapılaşma baskısının artması; doğal ve kültürel çevrede geri dönülemez tahribat yaşanması,
- Tip projelerle tasarlanan yapılı çevrenin tek tip yapılaşma ve yaşam biçimleri sunması, nitelikli mimarlık ve tasarım hizmetleriyle yaşam alanı alternatiflerinin oluşturulamaması,
- Bölgede malzeme, işçilik ve imalat, mesleki hizmetlerde yerel olanakların değerlendirilmemesi,
- Kırsal dokunun hızla yok olarak betonarme tip yapı modellerinin hakim olması,
- Yerel mimari birikimin ve yaşam biçimlerinin ortadan kalkması ve kültürel ve sosyal kayıpların yaşanması, söz konusu olacaktır.
'Buğday tarlalarına, zeytin bahçelerine temel atılmaya başlandı'
Deprem sonrası insanlar yeni yapılacak konutların da güvenilirliğini sorguluyor. Raporunuzda bölgede kent merkezlerinin ticari ve finans merkezleri olarak dönüştürülmek istendiğine ve konutların kent merkezleri dışında tarım ve orman alanlarına yakın yerlere yapıldığına dikkat çekiliyor. Bu durumda yeni yapılacak konutlara ne kadar güvenebiliriz?
Betonarme kalıcı konutların yüksek yerlere yapılması, tünel kalıp sisteminin kullanılması ve yapıların 4, 5 katla sınırlandırılması ile güvenli yapı yapılması öngörülmektedir.
Bölgede yapılan tespitlerde ise; jeolojik etütler henüz tamamlanmadan buğday tarlalarına ve zeytin bahçelerine temel atılmaya başlandığı görülmektedir. Ayrıca arkeolojik sit ve orman alanları ve meralar yapılaşmaya açılmaktadır.
Kalıcı konutların bir kısmının sağlam zeminlere yapılması; önemli bir kısmının ise zayıf zeminlere inşa edilmesi söz konusudur.
Ayrıca, uygulamalarda farklı doğa olaylarını bilimsel verilere göre değerlendirmeyen ve sadece yapı sağlamlığını esas alan bir yaklaşım öne çıkmaktadır.
Başta Tarihi Antakya kent merkezi olmak üzere, riskli alan ve acele kamulaştırma kararlarıyla bölgedeki yurttaşların yaşam alanlarına ve varlıklarına el konulmaktadır. Kent merkezlerinin kamusal alan olmaktan çıkmasına, tarihi, kültürel ve mimari mirasın, geleneksel dokunun yok olmasına neden olacak bir süreç başlatılmıştır. Konut alanlarının boşaltılması, yerlerine ticaret ve finans merkezi yapılması programları ve dönüşüm uygulamaları gündeme getirilmiştir.
Kalıcı konutların yer seçimlerinin, tek tip yapı olmalarının, çevre ve kültür değerlerine yaptığı olumsuzlukların yanında; afetlere karşı güvenli olduklarını söylemek mümkün değil.
Depremin ardından yapılan ihaleler: Kamu kurumları tamamen devre dışı
Depremin ardından yeni yapılaşmalarda ihale süreçlerinin kamu denetiminin dışına çıkarılmasını nasıl yorumluyorsunuz?
Yaşanan depremler gerekçe gösterilerek; iktidar; afet ve kriz koşullarını kendi adına bir fırsata dönüştürmüştür. Kamusal ve hukuki denetim yok sayılarak bölgedeki planlama ve imar süreci yeniden yapılandırılmaya başlanmış, kamuya ait kaynaklar, kentler, doğal, kültürel değerlerin yatırım araçlarına dönüştürülmesine odaklanılmıştır.
Afet sonrası müdahale, planlama ve iyileştirme süreçleri mevzuat kapsamında iki farklı düzenleme ile tanımlanmıştır. 2935 sayılı Olağanüstü Hal Kanunu’nda “olağanüstü hal” ilanı, 7269 sayılı “Umumi Hayata Müessir Afetler Dolayısıyla Alınacak Tedbirlerle Yapılacak Yardımlara Dair Kanun”da ise “afete maruz bölge” ilanı düzenlenmiştir.
6 Şubat 2023 tarihli depremlerin ardından farklı hukuki düzenlemeler getiren bu düzenlemelerden; idarenin ve yürütmenin yetkilerini genişleten ve mülkiyet hakkına ilişkin yargı denetiminden muaf OHAL kararnameleri ile düzenleme yapma yetkisi veren Olağanüstü Hal ilan ederek yürürlüğe sokmuştur.
24 Şubat 2023 tarihinde “6785 sayılı Cumhurbaşkanı Kararıyla “126 Sayılı Olağanüstü Hal Kapsamında Yerleşme ve Yapılaşmaya İlişkin Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi” yayımlanarak yürürlüğe sokulmuştur.
126 Sayılı CB Kararnamesi ile bütün planlama, altyapı, yapı üretimi ve denetimi, teknik ve hukuki altyapı olmadan ihale yapma yetkileri Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve bağlı TOKİ’ye verilmiştir. İlgili Bakanlıklar, Belediyeler ve kamu kurumları tamamen devre dışı bırakılmıştır.
Bakanlığa ve TOKİ'ye verilen yetkiler
Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığına ve TOKİ’ye verilen yetkiler:
- 4342 sayılı Mera Kanunu kapsamındaki meralar ile 6831 sayılı Orman Kanunu kapsamındaki orman alanları da dâhil geçici veya kesin iskân alanlarını resen belirleme,
- kesin iskân alanı olarak belirlenecek mevcut kentsel alanlarda ve köylerde, planlama ve imar uygulamaları onay süreçleri beklenmeksizin yalnızca jeolojik etüt raporu ve zemin etüt raporu doğrultusunda onaylanacak vaziyet planına ve düzenlenecek yapı ruhsatına göre uygulama yapma,
- Geçici veya kesin iskân alanlarında 4342 Mera Kanunu, 6831 Orman Kanunu kapsamında verilen izinler; 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu gereğince kiraya verilen mesire yerleri, orman parkları ve taşınmazlara ilişkin kiralama sözleşmeleri, 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanunu kapsamında verilen tahsis alanları, 3213 sayılı Maden Kanunu kapsamındaki maden ruhsatları resen iptal etme,
- Geçici ve kesin iskân alanlarında kamu kurum ve kuruluşlarına ait taşınmazlar ile özel mülkiyete tabi bütün taşınmazlar için devir veya acele kamulaştırma kararı alma,
- Altyapı, üstyapı dâhil her türlü inşaat yapma veya yaptırma, arsa paylarını belirleme, cins değişikliği yapma, kat irtifakı, kat mülkiyeti kurma; bu yetkiyi TOKİ’ye veya bağlı, ilgili ve ilişkili kurum, kuruluş ve bunların iştiraklerine devretme,
- Yapım işleri için 4734 sayılı Kamu İhale Kanununun kapsamında ihale öncesi idarelerce yerine getirilmesi gerekli düzenlemeleri uygulamama yoluyla denetimden muaf ve sınırsız inşaat yetkileri verilmiştir.
Depremden etkilenen kentlerin tamamında acil, geçici ve kalıcı konutların ve diğer donatıların ve yerleşim alanlarının yapılaşmasına yönelik bu kararnameyle birlikte bölgede yapılaşmaya yönelik karar ve ihaleler yayımlanmıştır.
İktidara yakın şirketlere 100 milyar TL
Bu kapsamda; ihale yasası hükümleri aranmaksızın ve kapalı kapılar ardında iktidara yakın şirketlere 100 milyarın üzerinde dağıtılmıştır:
- Adıyaman İli, Merkez İlçesi, Örenli Mahallesi 2. Etap 996 Adet Konut İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi Afet Konutu İnşaat Aşamasında Md İnşaat Sanayi Ve Ticaret Anonim Şirketi & Pilon Yapı İnşaat Turizm Petrol Madencilik Gıda Otomotiv Tekstil İthalat İhracat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi & Zerkon Beton Ve Yapı Elemanları İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi İş Ortaklığı 996 2023/286541 22.03.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 1.666.000.000,00
- Adıyaman İli, Merkez İlçesi, Örenli Mahallesi 3. Etap 1075 Adet Konut İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi Afet Konutu İnşaat Aşamasında Ahes İnşaat Ticaret Ve Sanayi Anonim Şirketi 1075 2023/312628 28.03.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 1.812.002.053,00 TRY
- Hatay İli, Payas İlçesi, Çağlalık Mahallesi 821 Adet Konut (+7KD) Afet Konutu İnşaat Aşamasında Egemen İnşaat Ve Ticaret Anonim Şirketi, Okyanus 821 2023/168678 23.02.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 1.145.000.000,00
- Hatay İli, İskenderun İlçesi, Aşkarbeyli Mahallesi 499 Adet Konut ve Cebike Mahallesi 460 Adet Konut ve 1 Adet 3 Dükkanlı Ticaret Merkezi İnşaatları ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi (2.OTURUM) Afet Konutu İnşaat Aşamasında Sibar Yapı Teknik Ticaret Anonim Şirketi 959 2023/281230 21.03.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 1.772.000.000,00
- Kahramanmaraş İli, Dulkadiroğlu İlçesi 2.Etap 628 Adet Konut İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi (2.OTURUM) Afet Konutu İnşaat Aşamasında Baş Yapı İnşaat Taahhüt Ve Turizm Sanayi Dış Ticaret Limited Şirketi, İnkosa İnşaat Sanayi Ve Ticaret Limited Şirketi İş Ortaklığı 628 2023/188282 28.02.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 1.118.000.000,00 TRY
- Kahramanmaraş İli Elbistan İlçesi Karaelbistan Mahallesi 3. Etap 428 Adet Konut ve 4. Etap 310 Adet Konut İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi (2.OTURUM) Afet Konutu İnşaat Aşamasında Leda Yapı Ve Proje Taahhüt Limited Şirketi 738 2023/188271 28.02.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 1.260.000.000,00 TRY
- Kahramanmaraş İli, Dulkadiroğlu İlçesi, Ağyar Mahallesi 862 Adet Konut ve 1 Adet 5 Dükkanlı Ticaret Merkezi İnşaatı İle Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi (2.OTURUM) Afet Konutu İnşaat Aşamasında Metro Mühendislik Gıda Maddeleri Sanve Tic. Ltd.Şti. & Mustafa Özaydın İş Ortaklığı 862 2023/199069 28.02.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 1.498.000.000,00 TRY
- İli Elbistan İlçesi Karaelbistan Mahallesi 5. Etap 714 Adet Konut İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi Afet Konutu İnşaat Aşamasında En-Ez İnşaat Sanayi Ve Ticaret A.Ş 714 2023/199296 1.03.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 1.116.029.061,00 TRY
- Kahramanmaraş İli Afşin İlçesi Gerger Mahallesi 1. Etap 1090 Adet Konut İnşaatı ile Altyapı ve Çevre Düzenlemesi İşi (II. Oturum) Afet Konutu İnşaat Aşamasında Çakır İnşaat İthalatihracat San.Ve Tic.Ltd.Şti. 1090 2023/211115 3.03.2023 YAPIM İŞİ Pazarlık (MD 21 B) 2.040.000.000,00
Şehir hastanesi yapımında ihale şartlarına uyulmamış
Raporda dikkat çeken bir diğer başlıksa kamuya ait yapılardaki yıkım ve altyapıdaki hasarlarla ilgili tespit ve gözlemleriniz... Örneğin Kahramanmaraş Necip Fazıl Şehir Hastanesi'ndeki ağır hasarın fotoğraflarına yer verilen raporda bu hastanede iddia edilenin aksine sismik yalıtım -izolatör- olmadığını dile getiriyorsunuz. Yine 1930-40'lı yıllarda yapılan bazı kamu binalarının ise depremde yıkılmadığını görüyoruz. Bu konuda neler söylemek istersiniz?
Deprem Raporu ile amacımız; depremin etkileri, hasarlar ve sonrası yaşanan süreçle ilgili bilgi kirliliği ve gerçek dışı açıklamaları ortadan kaldırılmak ve gerçekleri kamuoyunun bilgisine sunmaktır. Zira iktidar kamuoyunu yanıltıcı sürekli açıklamalar yapmaktadır.
Necip Fazıl Şehir Hastanesi’nin iddia edildiği gibi sismik yalıtım olmadığıdır. Belli ki, ihale koşulları yerine getirilmemiş. Ve yapı ağır hasar görmüştür.
İktidarın “2000 yılından önceki yapıların yıkıldığı, kendi dönemlerinde yapılan binaların sağlam olduğu…” gibi gerçekle bağdaşmayan açıklamalar yapılmaktadır. Yerinde yapılan tespitlerde ise özellikle tarım alanlarına yapılan yeni sitelerin yıkıldığı görülmüştür.
Adıyaman-Gölbaşı’nda 1934’de yapılan tren istasyonu ve hizmet binaları hasar bile almazken; bölgedeki yeni yapıların yıkılmış veya ağır hasarlı olmaları başka bir örnek.
2000 öncesi ve hatta 1980 öncesi pek çok kamu yapısı ayakta olduğu halde; yeni kamu yapılarının, özel hastanelerin yıkılması gibi pek çok örnek vermemiz mümkün.
Günümüzde inşaat yapım sistemleri, teknolojileri, denetim ve tasarım teknikleri gelişmiş olmasına rağmen güvenli yapı üretimi sorunu yaşanmaktadır. Kentler geçmişe göre afet risklerine daha savunmasızdır.
Bunun nedeni kentleşme ve yapılaşma süreçlerinde “insanı ve doğayı” esas almayan; emlak ve inşaat üzerinden rant elde etmeyi amaçlayan yönetim anlayışlarıdır.
Kentlerin ayağa kaldırılması ve yaraların sarılması ortak sorumluluğumuz
Rapora ve Odanızın bundan sonra yapılması gerekenlere ilişkin değerlendirmeleri hakkında dikkat çekmek istediğiniz başka bir şey var mı?
Yıkılan kentlerimizin ayağa kaldırılmasını ve yaraların sarılmasının ortak sorumluluğumuz olarak değerlendirmekteyiz. Bu nedenle sürecin bilimin rehberliğinde ve kamu yararını gözeten bir anlayışla yönetilmesi şarttır.
Depremin etkilediği ve yıkımlara yol açtığı bölge, doğa ve kültür değerleri bakımından çok zengin bir yerdir. Milli Parklar, Sulak Alanlar, Tabiat koruma Alanları, Yaban Hayatı Geliştirme Sahaları vb. önemlidir…
Ülkemizdeki 25 su havzasından 4’ü, 30 tarım havzasından 6’sı deprem bölgesinde yer almaktadır.
Farklı kültürel katmanlardan oluşan Tarihi Antakya kent merkezi dünyaca büyük bir öneme sahiptir. Ve mutlaka koruma ilkeleri doğrultusunda ayağa kaldırılmalıdır.
Bölgede kentlerin yeniden ayağa kaldırılması, yeniden canlanması çalışmalarında bütün bu değerleri ve güzellikleri de gören bir bakış açısına gereksinim vardır.
(BURCU GÜNÜŞEN - SOL/SÖYLEŞI)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder