Siz kime saldırdığınızı biliyor musunuz? (Barış Pehlivan)
Karamanlı fakir bir ailenin en küçük çocuğuydu. Babası Sümerbank’tan emekli bir işçiydi. Ablası hemşire, ağabeyi edebiyat öğretmeniydi. Annesi, Kilis’e tayin olan ablasının çocuklarına bakmak için gidince, babası ve ağabeyiyle birlikte büyüdü.
Yıldız Teknik Üniversitesi, Şehir ve Bölge Planlama Bölümü’nü kazandı. Üniversite hayatı boyunca hak mücadelesi içindeydi.
2009’da girdiği AKP’nin yönetimindeki Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde sekiz yıl boyunca şehir plancısı olarak çalıştı. Aynı anda Şehir Plancıları Odası yönetimiyle birlikte Bursa’daki imar rantlarına karşı hukuk kavgası verdi. Gün geldi, Çanakkale’ye bağlı Kepez Belediyesi’nde İmar ve Şehircilik müdürü oldu. Çok kez rüşvet teklifi aldı, hepsini elinin tersiyle itti. Personeline verilen hediyelere karşı bile mücadele etti.
Liyakat sahibiydi. Tek derdi, memleketinde sadece yasaların hüküm sürmesiydi. Ekrem İmamoğlu’nun başkan olmasıyla birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi İmar müdürü olarak atandı.
SALDIRANLAR ‘PKK’LİSİNİZ’ DEDİ
Artık İstanbul’daydı. 12 yılda biriktirebildikleriyle Maltepe’de bir apartmanın giriş dairesini satın aldı. Evet, milyarlarca dolarlık rantın döndüğü İstanbul’dan sorumlu imar müdürü, güneş görmeyen 2 odalı oldukça mütevazı bir evde yaşıyordu.
İstanbul’da yine en iyi bildiğini yapmaya başladı. Nerede kaçak yapı, nerede usulsüzlük, nerede rant varsa ona karşı çıktı. 6 yaşındaki kıza cinsel istismar skandalıyla gündeme gelen Hiranur Vakfı’nın kaçak külliyesini mühürlemeye de yıkmaya da bizzat gitti.
Ve şimdi...
Yahya Kemal’in “İstanbul’un fethini gören şehir” diye adlandırdığı Üsküdar’ı kötü yapılaşmadan ve görüntü kirliliğinden kurtarma projesini hayata geçirmek için yola çıktı. Üsküdar’a tarihine yakışır bir meydan kazandırmayı amaçlıyordu. Bunun için de yıllardır göz yumulan kaçak işletmelerin yıkılması gerekiyordu.
Hakkında yıkım kararı alınan kaçak yapıların sahipleri yargıya başvurdu. Lakin, İBB’nin itirazıyla yine mahkeme tarafından yıkım kararının uygulanmasına hükmedildi. Sonuçta, kanunun emrini yerine getirmek için İBB İmar müdürü olarak dün sabah Üsküdar’a gitti. Orada kaçak kafe sahiplerinin saldırısına uğradı. Öğrendim ki saldırıyı gerçekleştirenler İBB İmar Müdürü’ne yumruk atarken “PKK’lisiniz” diye bağırmıştı.
Dün yüzü kanlı fotoğrafını gördüğünüz Ramazan Gülten’in hayat öyküsünü okudunuz.
Cumhuriyet demek, Anadolu’nun fakir bir ailesinde büyüyüp dünyanın en büyük şehrini hukukla yönetme hakkına sahip olabilmekti. Ramazan Gülten işte o büyük düşün liyakatli örneğiydi. Yüzünden akan kan ise o düşe sokulmak istenen hançerdi.
/././
AKP’li Çekmeköy belediyesinin yıkımında mağdur edilen yurttaşlar sokağa atıldı: ‘Seçim bitti evleri yıktılar’(Şeyda Öztürk)
İstanbul’daki AKP’li Çekmeköy Belediyesi, dün sabah 06.00 sularında zabıta ve çevik kuvvet eşliğinde Nişantepe Mahallesi’ne gitti. Yıkımı belirlenen üç gecekonduda kalan yurttaşlar ekipler tarafından iddiaya göre darp edilerek sokağa atıldı. 10 çocuğu, eşi ve yatalak annesiyle birlikte yaşayan Birol Uluçetin, evinden ters kelepçeyle çıkarıldı.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/akpli-cekmekoy-belediyesinin-yikiminda-magdur-edilen-yurttaslar-sokaga-atildi-secim-bitti-evleri-yiktilar-2086278)
İhale sürecinde belirsizlik sürüyor, hastaneler çürümeye bırakıldı: ‘Alıştıra alıştıra kapatıyorlar’ (Merve Kılıç)
Etlik Şehir Hastanesi’nin açılışının ardından kapanması gündeme gelen Dışkapı ve Sami Ulus hastaneleri için Sağlık Bakanı Fahrettin Koca, geçen martta “hastanelerin tahliye edilmeyeceğini, yerlerine 300 ve 600 yataklı üç yeni hastane inşa edileceğini” açıklasa da her iki hastene için süreç hâlâ belirsizliğini koruyor. (https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/ihale-surecinde-belirsizlik-suruyor-hastaneler-curumeye-birakildi-alistira-alistira-kapatiyorlar-2086287)
TCDD’de ‘Sefer tası’ dönemi yaşanıyor (Mustafa Çakır)
Türkiye Cumhuriyeti Devlet Demiryolları (TCDD) personeli kahvaltı ağırlıklı, “yetersiz ve kalitesiz” olduğunu belirttiği kumanyaları almama eylemi başlattı. Evden “sefer tası” ile yemek getiren çalışanlar duruma tepki gösterdi.(https://www.cumhuriyet.com.tr/siyaset/tcddde-sefer-tasi-donemi-yasaniyor-2086283)
/././
Gerçekler (Zülal Kalkandelen)
28 Mayıs’ta eşit koşullarda seçim yapılmadığı, devlet olanaklarının Erdoğan lehine sömürüldüğü, kampanya boyunca iktidarın Kılıçdaroğlu’na iftiralarla saldırdığı, vatandaşlık verilen sığınmacılara oy kullandırıldığı, seçimde türlü usulsüzlüklerin uygulandığı doğrudur.
Ancak bunlar, AKP iktidarında aşırı derecede yoksullaşan, yolsuzluk, ve gericilik altında ezilen, depremden sonra yüz binlerce insanını kaybeden bir halkın, bunların doğrudan sorumlusu olan bir adayı, neden hâlâ bu kadar yüksek oranda desteklediğini açıklamaz.
Erdoğan’a desteğin nedeni, 17 Mayıs’ta bu köşede yazdığım gibi, 21 yılda oluşturulan “Karşıdevrim Tarikatı”dır. Ne var ki muhalefet partileri, onların çevresinde köşeleri tutmuş olan kadrolar, medyadaki birçok partili yorumcu ve muhalefetten nemalanan araştırma şirketleri, aç ve işsiz olsa da “Ölümüne reis!” diyen kitlenin çözümlemesini yapamamış ya da yapmamıştır. Ekonomik kriz ve deprem sonrası yıkımın iktidarı yerinden etmeye yeteceğine halkı inandırmışlar ve bu yüzden yaşanan hayal kırıklığı büyük olmuştur.
Aynı kişiler, şimdi “Senden razıyım” diyerek Kılıçdaroğlu ile ekibinin görevinde kalması için kampanya yürütüyor. İyi bir insan olabilir, seçim kampanyasındaki kapsayıcı tavrıyla takdir kazanmış olabilir ama gelinen noktada Kılıçdaroğlu’nun yanlışlarını kabul edip bunun gereğini yapması gerekir.
CHP, ÖZÜNÜ TERK EDİP KARŞIDEVRİMİN YOLUNU AÇTI
Dün Mustafa Balbay, “Bugünkü iktidarın ekonomiden hukuka yarattığı bir dizi sorun karşısında Kılıçdaroğlu’nun öncülüğünde oluşan seçeneği gazetenin tüm yazarları gibi biz de çıkış yolu olarak gördük” demiş. Ben görmedim ve Millet İttifakı’nı en başından beri yazılarımda eleştirdim; 14 Mayıs’tan önce Erdoğan gitsin diye oy kullanmalı dedim.
Bu nedenle bazı statükocuların hakaretlerine maruz kaldıysam da gerçekleri yazmaktan vazgeçmedim. Yine öyle yapacağım ve Kılıçdaroğlu’nun yanlışlarını hatırlatacağım:
Öncelikle CHP’yi kendi ilkelerine ters politikaları savunan bir partiye dönüştürdü, “helalleşme” söylemiyle kurucu lider Atatürk’ün partisini laikliği ağzına almaz haline getirdi.
Çevresindeki liberal, etnikçi kadrolarla ideolojik mücadeleyi terk eden bir seçim kampanyası yürüttü. Altılı masaya AKP eskilerini de alıp sağa karşı yeni bir sağcı seçenek yarattı. Atatürkçüleri partisinden uzaklaştırırken “Kemalizm ırkçıdır” diyenleri birinci sıradan aday yaptı; siyasal İslamcıları CHP listelerinden aday gösterip TBMM’de 2. Cumhuriyetçi bir tasarım yapılmasına yol açtı.
Nurcuların cemaat yurdunda kalan Enes Kara baskı yüzünden intihar ettiğinde herkes tüm gün ondan bir tepki beklerken sessiz kaldı. Gece sosyal medyada, “Etik nedenlerden dolayı paylaşım yapmayacağım” diyerek sustu.
Tarikatları ve cemaatleri dağıtacağız demedi çünkü ittifak ortakları arasında da onların temsilcileri vardı. CHP milletvekili, televizyon kanallarında “Tekke ve zaviyeleri kapatan devrim yasası kadük oldu” dediğinde sustu.
KILIÇDAROĞLU İÇİN GERİYE ÇEKİLME VAKTİ
Yargıtay’da dualı açılışa katıldı, Ankara Adliyesi’nde Kuran kursu açıldığında sustu, salgın bahane edilerek alkol satışı yasaklandığında sustu. En önemlisi de Erdoğan anayasaya aykırı şekilde üçüncü kez aday olduğunda, “mağduriyet yaratmamak” gerekçesiyle sustu!
Medrese sistemini hortlatan Diyanet Akademisi Yasası, TBMM’de CHP’lilerin evet oyu ile yasalaştı.
Kamu kurumlarını tarikatlar ve cemaatler sararken, okullar imam hatip okullarına dönüştürülüp türban ilkokula kadar inerken “Laiklik tehlikede değil” dedi; “Türbana özgürlük” diyerek anayasaya aykırı teklif verdi.
Erdoğan, “ümmet” söylemi ile kendi yandaşlarını bir tarikata dönüştürürken, camide “fetih çağrısı” yaparak karşıdevrimin ayak seslerini yükseltirken o, kalp işaretleriyle bunu yeneceğini sandı.
CHP, devrim yapan parti olmaktan, CHP olmaktan vazgeçti; Kılıçdaroğlu ve ekibi partiyi ortanın sağına çekti. Atatürk’ün, partisi ve Türkiye için belirlediği ilkelerden uzaklaştı; tam bağımsızlık ve kamuculuğun yerini, NATO’culuk ve neoliberal politikalar aldı.
Bunların bir bedeli olacak elbette. Vakit, Kılıçdaroğlu için geriye çekilme vaktidir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder