8 Haziran 2023 Perşembe

KISA KISA GÜNDEM - 8 HAZİRAN 2023 -

 


Benzin, motorin ve LPG'ye zam (soL)

İktisatçı Mustafa Sönmez, sosyal medyadan yaptığı paylaşım ile benzin, motorin ve LPG fiyatlarına zam geleceğini duyurdu.

Sönmez yarın geceden geçerli olacak benzine yaklaşık 2,70 TL; motorine 1,40 TL; LPG ye 0,68 TL zam geliyor dedi. Bu zamla birlikte benzin ve motorin fiyatları 20 liranın üzerine çıkacak.

"Bu zammın ilk dalgası" diyen Sönmez devamının dövizdeki yükselişe bağlı olduğunu ifade etti.

                                                               /././

Çaya yüzde 43 zam geldi (soL)


2023 ürünü yaş çay alım fiyatının yüzde 64 artışla destek primi dahil kilogramda 11,30 TL olarak açıklanmasının ardından Çaykur, kuru çay fiyatlarında artışa gitti.

Bloomberg'ten İrfan Donat'ın haberine göre, Çaykur, çaya ortalama yüzde 43 oranında zam yaparken, yeni fiyat listeleri toptan satış yapan şirketlere gönderildi.

Çaykur'un en çok tüketilen iki çay markası Tiryaki ve Rize Turist olarak biliniyor.

Ocak 2023'te yayınlanan eski listede 1 kilogramlık Rize Turist çayının tavsiye edilen perakende satış fiyatı 97,81 TL iken bugün şirketlere gönderilen yeni listede aynı çayın fiyatı 141,54 TL olarak belirlendi. Böylece Rize Turist çayı yüzde 44,7 zamlandı.

Eski listede 1 kilogramlık Tiryaki çayının tavsiye edilen perakende satış fiyatı 95,95 TL iken yeni listede aynı çayın fiyatı 138,38 TL'ye çıktı. Böylece Tiryaki marka çayın fiyatı da yüzde 44,2 zamlandı.

Çaykur'un tüm kategorilerindeki çaylara yapılan zamların ortalaması ise yüzde 43'e tekabül ediyor.

TÜİK Mayıs ayı verilerine göre çay ve diğer demlendirilen içecek çeşitleri grubu aylık bazda yüzde 1,48 artarken, yıllık bazda yüzde 47,25 yükseldi.

Haziran ayında gelen bu zammın etkisi Temmuz ayı enflasyon rakamlarında görülecek.

Sektör kaynaklarına dayandırılan bilgiye göre, Çaykur'un önümüzdeki aylarda çaya yeniden yüzde 10-15 oranında bir zam daha yapabileceğini söyleniyor.

                                                               /././

TSK’ye hac yazısı (Sefa Uyar-Cumhuriyet)


MSB, kuvvet komutanlıklarına hacca gitmek isteyenlerin isimlerini bildirmesi için yazı gönderdi. Emekli komutanlar, isteyenin bireysel olarak hacca gidebildiğine işaret ederek uygulamaya tepki gösterdi.

Milli Savunma Bakanlığı (MSB) Personel Genel Müdürlüğü, 28 Mayıs’ta kuvvet komutanlıklarına “hac” konulu yazı gönderdi. Yazıda, Suudi Arabistan Krallığı’nın 2023 hac dönemi için bakanlık personeli ve eşlerinden hacca gitmek isteyenlere sınırlı sayıda kontenjan ayırdığı belirtilerek, gitmek isteyenlerin isimlerini bildirmesi istendi. Kuvvet komutanlıkları da yazıyı kurum içinde paylaştı. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Personel Başkanlığı, 1 Haziran’da kurum içine konuyu “Hac Başvurusu” başlığıyla duyurdu. Bakanlığın kontenjana ilişkin yazısının anımsatıldığı yazıda, bu kapsamda öncelikle şehit ve gazi ailelerine yer verileceği belirtildi. Hacca gitmek isteyen personelin kimliklerinin ise ana ast birlik komutanlıklarına yazıyla gönderilmesi istendi. Söz konusu süreç 2 Haziran itibarıyla tamamlandı.

Emekli komutanlar, benzer uygulamaya daha önce rastlanmadığını, isteyen kişinin bireysel olarak hacca gidebildiğini söylerken, kuvvet komutanlıklarındaki bu uygulamanın “doğal olmadığına” işaret etti.

RABITA BENZETMESİ
Emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, gazetemizin katledilen yazarı Uğur Mumcu’nun anlattığı Suudi Arabistan merkezli Rabıta örgütünü anımsatarak “Rabıta’nın 1970, 1980’lerde yaptığını şimdi çok daha farklı tarzla yapıyorlar. Bir propaganda faaliyeti” dedi.

                                                       /././

Sinan Ateş cinayetini soruşturan ekibin başındaki polis müdürü, 'terfi' gerekçesiyle görevden alındı (soL)

Eski Ülkü Ocakları Genel Başkanı Sinan Ateş’in, Ankara’da öldürülmesiyle ilgili soruşturmayı yürüten polis ekibinin başındaki Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Arzum Nazman, bir üst rütbeye terfi ettirilerek görevden alındı. Nazman’ın yerine Ankara Emniyeti’nin tartışılan isimlerinden Alp Aslan getirildi.

T24'ten Tolga Şardan'ın haberine göre, Sinan Ateş cinayeti sürecinde Pazartesi günü önemli bir gelişme yaşandı. Sinan Ateş’e yönelik suikast soruşturmasının emniyet boyutunda görev yapan asayiş hizmetlerinden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Arzum Nazman, görevinden alındı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca yürütülen ve henüz iddianamesi hazırlanmayan olayın olduğu andan itibaren soruşturmanın başında yer alan Nazman, 2022 emniyet teşkilatındaki müdür terfileri çerçevesinde “Birinci Sınıf Emniyet Müdürü” rütbesine terfi ettirildi. Dönemin İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun onayı ile terfi alan Nazman, üst rütbedeki görevini sürdürmek yerine Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın talebi ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün onayı doğrultusunda Ankara Emniyet Müdür Yardımcılığı’na devam etti.

Nazman, bu şekilde göreve devam ederken Sinan Ateş cinayeti yaşandı. Nazman, cinayeti soruşturan Asayiş Şubesi’nden sorumlu Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı göreviyle sürecin başına geçti. Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz’ın cinayet dosyasını başka birimce soruşturulması yönündeki girişimine karşın savcılık, Nazman’ın soruşturmanın başında kalmasını uygun buldu.

Tolgahan Demirbaş'ın MHP'li Olcay Kılavuz’un bulunduğu evden gözaltına alınması talimatını vermişti

Olayın yaşandığı ilk andan itibaren Asayiş Şubesi bünyesindeki Cinayet Masası ekiplerini sevk ve idare eden Nazman, suikastın önemli zanlıları arasında yer alan Tolgahan Demirbaş’ın, dönemin MHP Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un bulunduğu evden gözaltına alınması talimatını verdi. Sonrasında Demirbaş’ın Kılavuz’un yanında gözaltına alındığına yönelik polis tutanağının soruşturma dosyasından yok edildiği iddiaları gündeme geldi. Ayrıca Nazman'ın dosyada Kılavuz başta olmak üzere kimi MHP yöneticileriyle bağlantılı oldukları iddiaları gündeme gelen firari şüphelilerin yakalanmasında etkin rol oynadığını belirten Şardan haberinde şu ifadelere yer verdi:

Ali Yerlikaya’nın ilk mesai günlerinde

"Bugünlere gelindiğinde Nazman, bir grup meslektaşıyla birlikte kendisini 'Birinci Sınıf Emniyet Müdürü' rütbesinde görev yapmasını sağlayacak belgeyi imzaladı. Soylu’nun sağ kolu olarak teşkilat içinde bilinen Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz, Ali Yerlikaya’nın yeni bakan olmasıyla birlikte ilk mesai gününde Nazman ve benzer konumdaki yardımcılarından dördü dışındaki tamamının görevine son verdi.

Nazman ve terfi eden Ankara Emniyet Müdür yardımcılarının göreve devam edebilme olanağı varken görevlerine son verilmesi, özellikle Nazman’a yönelik işlem üzerinde soru işaretlerine neden oldu. Oysa bugüne kadar terfi almasına karşın bir alt rütbede çalışmaya devam eden Nazman’ın yeni bakan Yerlikaya döneminde de görev almasında herhangi bir sakınca bulunmuyordu.

Buna karşın, Soylu’nun ekibinde yer alarak MHP Genel Merkezi’yle yakın diyalog halindeki Yılmaz’ın, Yerlikaya yönetimini gerekçe göstererek Ateş soruşturmasında görev alan yardımcısını görevden alması dikkati çekti.

Nazman, kendisini bir üst rütbeye taşıyan belgeye imza koyduktan sonra kısa süre içinde Ankara’dan ayrıldı ve İstanbul’a taşındı.

Yerine kim getirildi?

Yılmaz, Nazman’ın yerine ise kendi ekibi içinde bulunan ve emniyet içindeki kimi tartışmaların odağındaki yardımcısı Alp Aslan’ı getirdi. Savcılığın, dosya üzerinde polise verdiği talimatlar, bundan sonra Aslan üzerinden yürütülecek."

                                                              /././

2023'ün ilk beş ayında 730 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti(soL)

AKP’li yıllarda 32 bine yakın işçi çalışırken hayatını kaybetti. İşçi Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi'nin yayınladığı rapora göre, bu yılın ilk beş ayında 730, AKP’li yıllarda en az 31 bin 276 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti.

Raporda yer verilenler şöyle:

"Yüzde 70’ini ulusal basından, yüzde 30’unu ise işçilerin mesai arkadaşları, aileleri, iş güvenliği uzmanları, işyeri hekimleri, sendikalar ve yerel basından öğrendiğimiz bilgilere dayanarak tespit ettiğimiz kadarıyla 2023 yılının ilk beş ayında (Ocak’ta 120, Şubat’ta 213, Mart’ta 130, Nisan’da 122 ve Mayıs’ta 145 olmak üzere) en az 730 işçi hayatını kaybetti.

2023 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinin işkollarına göre dağılımı şöyle: İnşaat, Yol işkolunda 118 işçi; Tarım, Orman işkolunda 94 emekçi (27 işçi ve 67 çiftçi); Taşımacılık işkolunda 82 işçi; Konaklama, Eğlence işkolunda 80 işçi; Ticaret, Büro, Eğitim, Sinema işkolunda 49 emekçi; Belediye, Genel İşler işkolunda 45 işçi; Petro-Kimya, Lastik işkolunda 41 işçi; Metal işkolunda 38 işçi; Sağlık, Sosyal Hizmetler işkolunda 33 işçi; Gıda, Şeker işkolunda 24 işçi; Madencilik işkolunda 20 işçi; Savunma, Güvenlik işkolunda 16 işçi; Tekstil, Deri işkolunda 15 işçi; Enerji işkolunda 15 işçi; Gemi, Tersane, Deniz, Liman işkolunda 15 işçi; Ağaç, Kâğıt işkolunda 10 işçi; Çimento, Toprak, Cam işkolunda 6 işçi; Basın, Gazetecilik işkolunda 3 işçi; Banka, Finans, Sigorta işkolunda 1 işçi; Elimizdeki veriler ışığında çalıştığı işkolunu belirleyemediğimiz 27 işçi hayatını kaybetti…

14 yaş ve altı 4 çocuk işçi yaşamını yitirdi

2023 yılının ilk beş ayında iş cinayetlerinin yaş gruplarına göre dağılımı şöyle: 14 yaş ve altı 4 çocuk işçi, 15-17 yaş arası 7 çocuk/genç işçi, 18-29 yaş arası 153 işçi, 30-49 yaş arası 314 işçi, 50-64 yaş arası 156 işçi, 65 yaş ve üstü 36 işçi, Yaşını bilmediğimiz 60 işçi hayatını kaybetti…"

                                                       /././

Ülker ve sendikal bürokrasi: Çikolata tadında sömürü (Seyit ASLAN-DİSK Yönetim Kurulu Üyesi ve Gıda-İş Genel Başkanı)

Rüzgar mutlaka tersine esecek, sendikal bürokrasi ve sendikal bürokrasi ile iç içe geçmiş sermaye, işçilerin gücüyle geriye püskürtülecektir.

İşçi sınıfı mücadelesinde hangi taşı kaldırsanız altından sendikal bürokrasi çıkar. Bunun örneklerinden biri Hak-İş’e bağlı Öz Gıda-İş yöneticileridir. Öz Gıda-İş yönetimi milyarlarca dolar serveti olan, dünyada sayılı çikolata ve bisküvi üretimi yapan Ülker’in patronu Murat Ülker’le sendika olarak yapmış olduğu söyleşide iş birlikçi sendikal anlayışa taş çıkartacak bir sendikal bürokrasi örneğine imza atmış. Ülker’in patronu Murat Ülker’le yapılan iki bölümlük söyleşiyi izlemenizi öneririm. Böylelikle bu yazının amacı ve muradı daha iyi anlaşılmış olur.

Murat Ülker söyleşide DİSK/Gıda-İş Sendikasını Ülker’den nasıl tasfiye ettiklerini ve Öz Gıda-İş’i nasıl getirip örgütlediklerini, Öz Gıda-İş yönetimini nasıl kendi çizgilerine çektiklerini anlatıyor. Ve aynı zamanda fabrikada greve çıkan işçilere karşı nasıl grev kırıcılığı yaptıklarını da ballandıra ballandıra anlatıyor. Murat Ülker bu söyleşisini herhangi bir basın ve yayın organı aracılığıyla yapmıyor (O zaman da eleştiriyi hak ederdi elbette). Söz konusu röportajı işçi sınıfının çıkarlarını savunduğunu iddia eden, Ülker işçilerinin hakları ve çıkarları için mücadele ettiğini savunan bir sendika olan Öz Gıda-İş yapınca eleştiriler ikiye katlanıyor.

TÜRKİYE’NİN EN ZENGİNİ

ABD merkezli Forbes dergisinin 2022 yılında kişisel servetleri baz alarak yaptığı en zenginler listesinde Murat Ülker Türkiye’de birinci sırada, dünyada 601. sırada yer aldı. 2017 yılında 3.7 milyar dolar olan kişisel serveti, 2020’de 6 milyar 700 milyon dolar olmuş. Murat Ülker bu servete nasıl sahip oldu? Sırtında taş taşıyarak değil elbette. İşçilerin yarattığı artı değerin sonucu. Ülker işçileri gece gündüz demedi çalıştı, Murat Ülker kazandı. Milyarlarca dolar kişisel serveti böyle yaptı. Bu servetin birikiminde Öz Gıda-İş’in payı büyük. Yapılan her sözleşme işçilere sorulmadan, onayları alınmadan, patronun istediği biçimde imzalandı. Ülker fabrikalarında öyle bir mekanizma kurdular ki işçiler gözlerini bile açamıyor, tüm temsilciler sendika tarafından atanıyor, atanan temsilcilerin hepsi patron tarafından belirleniyor. İşçi iradesi hak getire. İşçilerin iddiasına göre toplu iş sözleşmesi taslağı bile patron tarafından hazırlanıyor, işçilere öyle sunuluyor.

PATRONA KIRMIZI HALI

Murat Ülker’in kurdurduğu endüstriyel ilişkiler modeli sendikayı da kullanarak işçileri sömürü çarkının bir parçası haline getiriyor. Zaten kendi ağzıyla söylemekten çekinmiyor. “Bana sendika lazım, ama benim dediklerimi yapacak sendika lazım” diyor, Öz Gıda-İş alkışlıyor. Peki Ülker işçilerinin durumu nedir diye soracak olursak, asgari ücretin biraz üstünde, açlık sınırında çalışıyorlar. Ülker’in işletmelerinde işçilerin psikolojileri bozulmuş, çoğu meslek hastalıklarıyla yüz yüze kalıyor. Fabrikalarda angarya o kadar ileri safhaya varmış ki, adeta işçilerin posası çıkarılana kadar çalıştırılıyorlar. Murat Ülker, Öz Gıda-İş’i övmesin de ne yapsın! Çünkü sendika patronun ayağına kırmızı halı sermiş. Endüstriyel ilişkiler adı altında sömürü çarkı tıkır tıkır işliyor. Patron kârına kâr katıyor, kişisel serveti açısından Türkiye birincisi oluyor, işçiler borç batağında yüzüyor.

BU ANLAYIŞ YENİLECEK

Murat Ülker için 12 Eylül öncesi DİSK/Gıda-İş Sendikasının yapmış olduğu grev, direniş ve fabrika işgali kapanmayan bir yara olarak kalmış. Bu nedenle Murat Ülker Öz Gıda-İş’in iş birlikçi yanını överken, Gıda-İş Sendikasının sınıftan yana çizgisini eleştirerek, bölücü ve terörle yaftalayarak temize çıkmaya çalışıyor. Bugün ülkede gerçek anlamda demokrasi olsa, işçiler sendika seçme özgürlüğünü kullanabilse tek bir Ülker işçisi bile Öz Gıda-İş bünyesinde kalmaz. Sadece Ülker işçisi değil, diğer fabrikalardaki işçiler de aynı davranışı gösterir. Çünkü bugün işçi sınıfının sırtında kambur olarak duran sendikal bürokrasi uğursuz rolünü oynamaya devam ediyor. Zayıf, örgütsüz olan işçilere karşı hem iktidardan, hem patronlardan güç alarak işçileri boyunduruk altına alan iş birlikçi sendikal anlayış mutlaka ama mutlaka yenilgiye uğrayacaktır. Şimdilik dünyadaki ve Türkiye’deki siyasal konjonktür onlardan yana esmektedir. Rüzgar mutlaka tersine esecek, sendikal bürokrasi ve sendikal bürokrasi ile iç içe geçmiş sermaye, işçilerin gücüyle geriye püskürtülecektir.


                                                       /././

Murat Ağırel’e açılan tazminat davasına mahkemeden ret (soL)

Cumhuriyet Gazetesi yazarı Murat Ağırel ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır hakkında açılan davalarda tazminat talepleri reddedildi. 

Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi her iki davada da tazminat talebini reddetti. 

Cumhuriyet'te yer alan habere göre Ağırel'in “Vurgun Parsel Parsel 2” kitabı için, AKP meclis üyesi Ali Gökşin tarafından açılan 20 bin TL’lik manevi tazminat talebi Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından reddedildi.

Cumhuriyet Halk Partisi Ali Mahir Başarır'ın kaleme aldığı “Beşli Çete” kitabıyla ilgili de MFA Taahhüt İnş ve Tic AŞ ve Cihan Şimşek; Başarır, Kırmızı Kedi Yayıncılık ve yayınevinin kurucusu Haluk Hepkon aleyhine açılan 400 bin TL’lik manevi tazminat talebi de Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından redddedildi.

                                                        /././

Okul bahçesinde imamlı Kuranlı 'Bilim Şenliği': Veliler tepki gösterdi (soL)


İstanbul'da bir ortaokulda düzenlenen 'Bilim Şenliği'ne sahneye imamın çıkarılmasına tepki gösteren veliler çocuklarını alarak okul bahçesini terk etti.

İstanbul Şirinevler’de bulunan Şair Zihni Ortaokulu’nda dün 'Bilim Şenliği ve Fetih' konulu program düzenledi. Program sırasında bir imam kürsüye çıkarak Kuran okudu.  HalkTV’de yer alan habere göre bu durum bazı öğretmenlerin ve velilerin tepkisine neden olurken, bazı veliler okul bahçesini terk etti. Şair Zihni Ortaokulu Müdürü, Kuran okutulmasının, "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" projesi çerçevesinde olduğunu belirterek, “Bu proje resmi izinli onaylı. O kadar çok aman aman büyük bir durum değil” dedi. Diyanet ve bakanlıklar arasında, "Çevreme Duyarlıyım, Değerlerime Sahip Çıkıyorum" protokolü imzalanmış, İzmir'de yüzlerce okulda imam ve müezzin gibi din adamları atanmıştı.

                                                          /././

Pride filminin gösterimine yasak, izleyicilere gözaltı (soL)

Bilim Eğitim Estetik Kültür Sanat Araştırmaları Vakfı’nın (BEKSAV), Onur Ayı sebebiyle Pride filmini göstermesi Kadıköy Kaymakamlığı tarafından yasaklandı. Vakıf binasını ablukaya alan polisin film izlemek isteyenleri gözaltına aldığı bildirildi. BEKSAV tarafından yapılan açıklamada,Bugün BEKSAV Sinema Kolektifi'nin "Pride" filminin gösterimi öncesinde vakıf binası polis ablukasına alınmıştır. BEKSAV ve Sinema Kolektifi üyeleri ve gösterim için gelen çok sayıda arkadaşımız gözaltına alınmıştır. İktidarın LGBTİ+ düşmanlığına karşı gökkuşağı renklerini savunuyoruz denildi.

                                                             /././

İngiltere'den Türkiye'ye 3 milyon sterlinlik 'göçü engelleme' yardımı (Cumhuriyet)

Birleşik Krallık hükümetinin, göçmenlerin durdurulması ve ülkeye ulaşmalarının önlenmesi amacıyla Türkiye'ye yaklaşık 3 milyon sterlin (bugünkü kur ile 87,5 milyon TL) fon sağladığı ortaya çıktı.

Birleşik Krallık İçişleri Bakanlığı'nın, göçmenlerin İngiltere'ye ulaşmasını önlemek amacıyla Türk sınır güvenliğine ekipman ve eğitim yardımı sağladığı ortaya çıktı.

YARDIMLAR GİDEREK ARTTI

The Guardian'da yer alan habere göre, İçişleri Bakanlığı "geri dönüş ve yeniden entegrasyon yardımı" kapsamında, Türk polis ve sahil güvenlik teşkilatlarına başlangıçta 14 bin sterlin (yaklaşık 400 bin TL) yardım yaptı. Yapılan yardımın miktarı, 2019'dan bu yana önemli ölçüde arttı. 

2021-2022 yılları arasında 425 bin sterline (yaklaşık 12,5 milyon TL) yükselen eğitim ve ekipman yardımının miktarı, 2022-2023 yılları arasında 3 milyon sterline (yaklaşık 87,5 milyon TL) ulaştı.

İRAN SINIRINA TAKVİYE 

Türk sınır güçlerine yapılan yardım, Birleşik Krallık Resmi Kalkınma Yardımı (ODA) bütçesinden yapıldı ve İngiliz istihbaratının bir parçası olan İçişleri Bakanlığı Uluslararası Operasyonlar Dairesi aracılığıyla sağlandı.

İngiltere İçişleri Bakanlığı ayrıca, Emniyet ve Sahil Güvenlik de dahil olmak üzere Türk sınır güçlerine ekipman ve eğitim de sağladı. 

Haziran 2022'de dokuz araç, İngiltere'nin yüksek komiser yardımcısı tarafından İran sınırındaki emniyet güçlerine teslim edildi.

TÜRKİYE'DE ÇALIŞAN PERSONEL SAYISINDA ARTIŞ

Guardian'a konuşan, İçişleri Bakanlığı Uluslararası Operasyonlar ekibinden bir kaynak, "Türkiye'nin, İngiltere hükümeti için son ??iki ila üç yılda artan öneme sahip bir ülke haline geldiğini ve sınır güvenliği için stratejik olarak çok önemli görüldüğünü" söyledi.

İçişleri Bakanlığı Uluslararası Operasyonlar biriminin çalışmaları hakkında bilgi sahibi olan bir başka kaynak ise demecinde, "Bu gibi şeyler için ödeme yapmamız, olası iade anlaşmaları gibi diğer alanlarda yumuşak güç referanslarımızı oluşturuyor" dedi.

Guardian'a göre, bilgi edinme talebi yoluyla elde edilen belgeler ayrıca İçişleri Bakanlığı'nın Türkiye'de görevlendirdiği personel sayısının şu anda Türkiye'de çalışan diplomatların sayısından daha fazla olduğunu gösteriyor.

                                                  /././

Kabataş'ta tam 115 yıllık geleneğe müdür darbesi (Umut SERDAROĞLU-Birgün)
Yasakçı zihniyet, ülkenin asırlık eğitim kurumlarından Kabataş Erkek Lisesi’ni de vurdu. Lisenin 115 yıllık Geleneksel Pilav Günü organizasyonu mezunların elinden alındı. İddiaya göre gerekçe, müdür Bayrak'ın protesto endişesi.

Boğaziçi başta olmak üzere çok sayıda etkinlik ve mezuniyet töreni yasakçı anlayış yüzünden peş peşe iptal edilirken son haber İstanbul'un asırlık lisesi Kabataş Erkek Lisesi'nden geldi.

Kabataş Erkek Lisesi’ne iki yıl önce atanan müdür Muharrem Bayrak uygulamalarıyla öğrenci, veli ve mezunların tepkilerine neden oldu. Bayrak’ın lisede birçok etkinliği yasakladığı, okul yurtlarındaki cemaat toplantılarına göz yumduğu iddiaları tepkilere yol açtı.

Her yıl binlerce Kabataş mezunlarının buluştuğu Geleneksel Pilav Günü’nün bu yıl yapılan çağrısı adeta bu tepkileri görünür hale getirdi. Kabataş Erkek Liseliler Derneği hesabından yapılan çağrıda “Okulumuzda son 2 yılda gerçekleşen değerlerimizi ve kültürümüzü hedef alan iş ve olaylara karşı Pilav Günü’nde okul yönetimini protesto etme çağrısı yapmıştık” denildi. Açıklama şöyle devam etti: Eskiden olduğu gibi okulumuzda öğrenci kardeşlerimizle ve mezunlarımızla bir araya geldiğimiz düzenli etkinliklerimizin yeniden başlatılmasını ve bunu bir protokol haline getirilmesini talep ettik. Çözüm için KELEV Başkanı Ahmet Çağlar ile iletişime geçildiğinde ise konuyu kişiselleştirerek, derneğimiz ile görüşmeyi reddetti. Gelinen noktada görünen o ki; okul yönetimince yapılan Kabataş Erkek Lisesi kimliğini hedef alan sıradanlaştırma ve kültürsüzleştirme çalışmalarına; KELEV ve birlikte hareket ettikleri, sonradan türeyen dernekler, okulda kendilerine alan açılması karşılığında göz yummakta hatta okul yönetimini desteklemektedir. Bu aşamada çözümsüzlüğü seçenlere karşı demokratik eylem hakkımızı sonuna kadar kullanacağız.”

BirGün’e konuşan bir öğrenci velisi ise Muharrem Bayrak’ın okul yurtlarında cemaat sohbetlerine göz yumduğunu belirterek “Bu olay fotoğraflarla zaten belgelendi. Kabataş’ın en önemli geleneği pilav günleridir. Bu sene okul yönetimi, etkinliği mezunların elinden alarak kendilerinin düzenleyeceğini söyledi. Son dakikaya kadar gününe ilişkin bir bilgi paylaşılmadı” dedi.

                                                                    /././

"Mehmet Şimşek'in 4 günlük faturası 1 trilyon TL" (Birgün)

Döviz kurundaki büyük sıçramanın yankıları sürerken CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, Türkiye'nin 203,3 milyar dolar olan kısa vadeli dış borcunun 3,9 trilyon liradan, 4,9 trilyon liraya çıktığını belirtti. "Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken borcu 1 trilyon TL arttı" diyen Karabat, yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in 4 günlük faturasının 1 trilyon lira olduğunu vurguladı.

CHP İstanbul Milletvekili Özgür Karabat, döviz kurundaki büyük sıçramaya ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Yeni Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'in 4 günlük faturasının 1 trilyon TL olduğunu vurgulayan Karabat, "Döviz yavaş yavaş serbest bırakıldı. Dolar bir noktaya geldikten sonra büyük ihtimalle faiz silahı çekilecek. Dövizdeki artış durdurulup, sıcak paranın gelmesi sağlanacak. Ancak bu paralar yatırıma dönüşmeyecek. Kısa sürede faizini alıp gidecekler. Plan bu..." dedi. "203,3 milyar dolar olan kısa vadeli dış borç 3,9 trilyon liradan, 4,9 trilyon liraya çıktı" diyen Karabat, "Yani Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken borcu 1 trilyon TL arttı. 2023 bütçesinin 4,6 trilyon TL olduğunu hatırlarsak tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görürüz" ifadelerini kullandı.

CHP'li Özgür Karabat'ın Twitter hesabından yaptığı değerlendirme şöyle:

"1) Rezervleri tüketen, ülkeyi yatırım değil rant üssüne çeviren AKP ekonomide yolun sonuna geldiğini anlayınca her türlü hakaret ettiği Batı’ya yanaşmak için Mehmet Şimşek’i geri getirdi. Peki, Şimşek’in maliyeti ne olacak?

2) Batı sermayesinin faizden kazanması için harekete geçildi. Hatırlayın, 28 Mayıs’ın ertesinde Avrupa liderleri mültecileri tutacağı için Erdoğan’a minnet dolu tebrik mesajları yağdırıyorlardı. Şimdi de alacakları faiz için avuçlarını ovuşturuyorlar.

3) Döviz yavaş yavaş serbest bırakıldı. Dolar bir noktaya geldikten sonra büyük ihtimalle faiz silahı çekilecek. Dövizdeki artış durdurulup, sıcak paranın gelmesi sağlanacak. Ancak bu paralar yatırıma dönüşmeyecek. Kısa sürede faizini alıp gidecekler. Plan bu...

4) Peki, bize faturası ne olacak? Türkiye’nin dış borcu 459 milyar dolar. Doları seçim öncesi zar zor 19 TL’de tuttular. O zamanki borç 8,7 trilyon liraydı, şimdi ise kuru 24 TL’den ele alırsak 11 trilyon TL.

5) 203,3 milyar dolar olan kısa vadeli dış borç 3,9 trilyon liradan, 4,9 trilyon liraya çıktı. Yani Türkiye’nin bir yıl içinde ödemesi gereken borcu 1 trilyon TL arttı. 2023 bütçesinin 4,6 trilyon TL olduğunu hatırlarsak tehlikenin ne kadar büyük olduğunu görürüz.

6) Büyük bir ihtimalle sert bir faiz artışıyla birlikte kur frenlenecek ve ekonomi soğutulacak. Böylece dövize olan talebin azalması sağlanacak ama diğer taraftan işsizlik de patlayacak.

7) Kurun önünü açarak aslında TÜİK’in enflasyonunun yalan olduğunu itiraf etmiş oldular. Enflasyona paralel artmayan dolar kuru, döndü dolaştı patlama noktasına geldi. Sonuçta düşük enflasyon verileri ile işçinin, memurun ve emeklinin hakkı çalındı.

8) AKP’nin beceriksiz politikasının faturasını orta ve alt gelir grubu vatandaşlarımız ödeyecek. Yani ülkenin %80’ine fatura kesildi. Milli gelirin %48’ini elinde bulunduran nüfusun %20’si ise bundan etkilenmeyecek.

9) Araç saltanatı, bakan yardımcılıkları, ballı koltuklar, sarayın harcamaları, 3-4 yerden alınan maaşlar, AKP teşkilatlarına havadan verilen kadrolar başta olmak üzere adımlar atılması gerekiyordu. Biz bunları yapacaktık. Ama AKP faturayı ilk halka kesiyor. Rantına dokunmuyor.

10) Bütçe açığı, dış ticaret dengesizliği, ithalata bağımlılık, finansman zorlukları, müteşebbislerin durması, genç nüfusun geleceğe güvensiz bakması gibi onlarca problem dururken Şimşek sadece gündemi oyalar..."

            (derleyen: mstfkrc)








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder