30 Ağustos 2023 Çarşamba

Bir dönem azılı düşman ilan edilen ülke bugün el üstünde: Emperyalizmin Japonya sevdası sınır tanımıyor - OGÜN ERATALAY / soL-Analiz

 

Japonya'nın okyanusa radyoaktif su boşaltma gündeminin arka planında emperyalizmle tam uyumlu bir iktidar yatıyor. Başka bir ülke yapsa kıyamet kopartılacak bir çevre felaketi özenle örtbas ediliyor.

Japonya 11 Mart 2011 tarihinde yaşadığı depremin ardından tsunamilere maruz kalmış, bu büyük felaket Fukuşima'daki nükleer santrali vurunca bir de nükleer facia yaşanmıştı. Yaşanan elektrik kesintisi nedeniyle reaktörler soğutulamamış ve sonrasında reaktörde erime meydana geldi. Yaşanan radyoaktif sızıntı nedeniyle yaklaşık yüz bin kişi bölgeden tahliye edilmiş, sızıntının önüne geçilememiştir. Kazanın sonrasında radyasyonla kirlenmiş soğutma suyu tahliye edilememiş ve tanklarda tutulmuştur. Toplamda 1000 adet büyük tankta 1.3 milyon metreküp su mevcuttur. Birleşmiş Milletler ve Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı tarafından onaylanan seyreltilme işleminin ardından bu suyun okyanusa tahliye edilmesine geçtiğimiz 24 Ağustos tarihinde başlandı. İlk tahliyede 17 gün boyunca toplamda 7800 metreküp su tahliye edilecek, tahliyeler Mart 2024'e kadar sürecek.1

                                                          Seul’da yapılan protestolar

Yapılacak tahliye işlemi bölge ülkelerinden tepki çekse de ABD ve Batı medyası bu olayı görmezden geliyor ve adeta önemsizleştirmeye çalışıyor. Çevresel felaketin genel etkisinin dışında yapılacak tahliye işlemi Çin, Rusya, Güney Kore, Filipinler gibi ülkelerdeki balık endüstrisini doğrudan etkileyecek.

Ancak dini itikat derecesinde ABD yanlısı Güney Kore hükümeti tahliyeye karşı çıkmasa da bu ülkedeki emekçiler söylenenlere inanmıyor. Büyük bir balıkçılık ekonomisine sahip olan Güney Kore'de binlerce kişi sokaklara çıkarak eylemlerle yapılan işlemi protesto etti.2

Japonya'nın tahliye işlemine karşı Çin'den gelen hamle de Batıda tepki çekti. Japonya'dan ithal edilecek olan tüm deniz ürünlerine yasak koyan Çin, Batı medyasında ikiyüzlülükle itham ediliyor. Buna göre Çin sanayisi nehirlere verdiği atıklarla dünyayı bu tahliye işleminden daha çok kirletiyor.3

*

Günümüzde özellikle ekonomi alanında Çin ile büyük bir mücadele içinde bulunan başta ABD olmak üzere Batılı merkezlerin bu yaklaşımı normal karşılansa bile bu gündemde Japonya’nın “kollanmasının” daha derin kökleri mevcut.  

                                Japonya Ordusu tarafından yapılan Nankin Katliamı (Aralık 1937)

Savaşın son döneminde atom bombasının kullanılmasını meşru hale getirmek üzere “canavarlaştırılmıştı.” Oysa atom bombasının alelacele kullanılmasının ardında Japonya’ya karşı Mançurya’da savaşa dahil olan Sovyet Kızıl Ordusu ve Japon Ordusunun kısa süre içinde hezimete uğraması var. Atom bombalarının ardından hem Sovyetler Birliği’ne gözdağı veren hem de Soğuk Savaş’a hazırlıklara başlayan ABD Başkanı Harry Truman adanın doğrudan ABD askerleri tarafından işgaline başlamıştır. Bu dönemde işgal altındaki ülkede ABD yanlısı bir rejim inşa edilmiş, toplumsal hayatta kutsal bir yeri olan imparatorla hesaplaşılmamış, saltanat sürmesine izin verilmiş, 1946 Genel Seçimlerinde beklenmedik şekilde %4 oy alan Japonya Komünist Partisinin faaliyetleri yasaklanmıştır.

İşgalin ardından “özgürleştirilen” Japonya’da inşa edilen genelev önünde ABD’li bahriyeliler

Yoğun bir şekilde Amerikan tarzı hayata “ikna edilen” Japon toplumu emperyalizm tarafından şekillendirilmiştir. Günümüzde ülke topraklarındaki ABD üsleri ve yeni dönem NATO yayılma planlarında önemli bir yere sahip olan ülke, emperyalizm tarafından Pasifik bölgesinde girişilecek kuvvetli bir hamle için hazırlanmaktadır. II. Dünya Savaşı’nın ardından imzaladığı anlaşmalarla silahlı kuvvetler kurması yasaklanan Japonya, Sovyetler Birliği’nin çözülmesiyle beraber ortaya çıkan yeni dönemde anayasasını revize ederek ABD güdümünde silahlı kuvvetlerini kurup güçlendirmeye başlamıştır. Bugün Japonya Silahlı Kuvvetlerinin adı büyük bir sahtekârlıkla Japonya Savunma Güçleri şeklindedir.

Dolayısıyla emperyalizmin yükselen yıldızı Japonya, işlemekte olduğu çevre katliamından dolayı bırakın eleştirilmeyi, anlayışla karşılanmaktadır. Bu gündem bilerek ve isteyerek yok sayılmaktadır.

Not. Son dönemde çektiği videolarla "bağımsızlığını" ilan etmiş olan Fatih Altaylı da bu “anlayışlı” koroya katılmış gözüküyor. Günlük olarak kendisine yöneltilen siyasi gündemle ilgili soruları yanıtlayan ve bunları yayınlayan yazar bu konuya dair yaptığı yorumda seyreltilmiş radyoaktif atık sularının okyanusa bırakılmasında bir sorun görmese de bölgede tutulan balıkları yemeyeceğini söyleyerek muhteşem bir analiz yapıyor! 

OGÜN ERATALAY / soL-Analiz


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder