13 Ağustos 2023 Pazar

Laikliği savunma hattındaki manzarayı net görelim+Suçlular sokakta, adalet isteyenler hapiste! (Zülal Kalkandelen-Cumhuriyet)

 


Laikliği savunma hattındaki manzarayı net görelim

Haber Cumhuriyet Ankara Bürosu’ndan...

“Nur Cemaati bağlantılı Suffa Vakfı’nın müfredatına ‘Said Nursi’ kitaplarını koymasının ardından, aynı vakfın kız çocuklarına da Hayrunnisa Hanım Eğitim Merkezi’nde ‘özel eğitim’ verdiği belirlendi. Karma eğitimi hedef alan merkez, tanıtım bilgilendirmesinde kız çocuklarının ‘İslami bir ortamda eğitim alacağını, toplum ile iç içe olmayıp yatılı okuyacaklarını ve ayda bir ev izni kullanacakları’ bir eğitim göreceklerini belirtiyor.

Merkezin, tanıtım açıklamasında ‘Erkekler ve kızları bir arada tutmak, onların içinde bulunan olumsuz duyguların açığa çıkmasına neden olur’ ifadesi yer alıyor.”

Türkiye’deki siyasi kaosun ve günlük hayatın sorunlarının içinde kaybolup giden bu tür haberler, eğitimin hızla gericiliğe teslim edilişinin belgeleri.

GERİCİLİĞE KARŞI SİYASİ PARTİLER NE YAPIYOR?

CHP’nin laikliği savunmayı epeydir rafa kaldırdığı malum. Ancak toplumda büyük tepki çeken bir olay olursa, birisi beyanat veriyor ve konu kapanıyor. Bu arada medrese sistemini hortlatan Diyanet Akademisi Yasası gibi tekliflere destek verip “Tekke ve zaviyeleri kaldıran yasa kadük oldu” diyen milletvekilleri de çıkıyor. 

İYİ Parti, görünüşte Cumhuriyetin kazanımlarını sahiplenmiş gibi yapsa da Meral Akşener’in Necip Fazıl Kısakürek’i saygıyla andığı, Grup Başkanvekili Erhan Usta’nın İsmailağa Cemaati’nin kadın düşmanı şeyhi öldüğünde, “ülkemizin yetiştirdiği büyük din âlimlerinden” diyerek övgüde bulunduğu bir parti. 

Ali Babacan’ın DEVA Partisi ile Ahmet Davutoğlu’nun liderlik ettiği Gelecek Partisi, her ne kadar “demokrasi” vaat etseler de siyasal İslamcı yaklaşımlarını birçok kez ortaya koymuş, tarikatlar ve cemaatlerle dirsek teması içinde olan partiler. “İyi tarikatlar vardır” diyen Temel Karamollaoğlu’nun Saadet Partisi de laikliğe karşı söz ve tavırlarıyla onlarla aynı çizgide. Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal ise Said Nursi övgüleri medyaya yansımış bir politikacı. 

Gerici ve Cumhuriyet düşmanı Şeyh Sait’ten “büyük bir Kürt âlimi” olarak söz eden, Cumhuriyet düşmanı ve Atatürk’“deccal” diyen Said Nursi’yi etkinliklerinde anan HDP’nin ve onun devamı olan Yeşil Sol’un laiklik konusundaki tutumu da ortada. İşlerine gelince “laiklik” deseler de pragmatik yaklaşımlarla etnik kimlik ve inançlara özgürlük çerçevesinde liberal siyaset çizgisi ile buluşuyorlar. 

Millet İttifakı’nın Ortak Politikalar Mutabakat Metni gibi Emek ve Özgürlük İttifakı’nın kuruluş bildirisinde de laiklik mücadelesine hiç yer verilmemesi, bu ittifakların Türkiye’nin en önemli sorunu olan dinci gericiliğe karşı teslimiyetlerini ortaya koyuyor. 

Zafer Partisi ne durumda derseniz? Bugün “laikliği milli birliğin siyasal güvencesi” olarak gördüğünü söyleyen Ümit Özdağ’ın, 2006’da Vakit gazetesine verdiği bir röportajdaki görüşlerini açıklaması gerekir. 

Şöyle demiş orada: “MHP’nin mevcut yönetimi uzun zamandan bu yana Türk-İslam anlayışını terk etmiş, laiklik konusunda CHP’nin laiklik yaklaşımına benzer bir duruş sergilemeye başlamıştır. Bunu tabanın benimsemesi söz konusu olamaz ve benimsememektedir. Zamanında Türkeş tarafından Ülkü Ocakları’nda İslam eğitimine çok önem verilirdi; şimdiki MHP yönetimi bunu yapmamaktadır.”

Türk-İslam sentezi, Cumhuriyet Devrimi’nin getirdiği laiklik anlayışının antitezidir; laiklik karşıtlığı üzerinden İslamcılığın pompalanmasının da aracıdır.

PES ETMEYECEĞİZ, DİRENECEĞİZ!

Türkiye İşçi Partisi, Erkan Baş’ın ağzından “laikliğin TİP için bir kırmızı çizgi” olduğunu ifade eden ve bu konudaki ciddiyetini ortaya koyan bir parti. Ancak Emek ve Özgürlük İttifakı ile kurdukları ittifak yüzünden bu durum sorgulanmaya açık bir hale geldi. Tarikat ve cemaatlerle kol kola girenlerle demokrasi savunulamaz. 

Bugün laiklik mücadelesini temel politikalarından biri olarak benimseyen partiler arasında Sosyalist Güç Birliği’nde yer alan partiler; Halkın Kurtuluş Partisi, Memleket Partisi, Yenilik Partisi var ama hiçbirinin TBMM’de temsilcisi yok. Ama zaten TBMM’deki çalışmaların tamamen iktidarın güdümünde ilerlediğini yıllardır yaşayarak gördük. 

Demek ki laiklik mücadelesi, Meclis dışındaki siyasi partilerin ve demokratik toplum örgütlerinin çabasıyla verilecek. Cumhuriyetin 100. yılında, onun temel ilkelerinden biri olan laikliği savunma hattındaki durum budur. 

Pes etmek, teslim olmak yok!

                                                     /././

Suçlular sokakta, adalet isteyenler hapiste!

İktidar, adalet arayan herkesin sesini kısıp toplumu sindirmek için her yola başvuruyor. Akbelen’deki doğa katliamına direnenler gazla, zorla bastırılırken yalnızca görüşlerini dile getirip yazanlar hapse tıkılıyor. 

Düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü, temel insan haklarından biri olmasına karşın, Türkiye, konuşmaktan korkanların yaşadığı bir ülke haline getiriliyor.

Gazetemizin yazarlarından Barış Pehlivan, üç yıl dokuz ay ceza aldığı ve altı ay hapiste kaldıktan sonra tahliye edildiği dava ile ilişkili olarak hapse atılmaya çalışılıyor. 

Nasıl derseniz... Pehlivan, denetimli serbestlikten yararlandığı halde, o kanundaki bir maddeye göre, hakkında tek bir dava açılırsa tekrar cezaevine dönmesi söz konusuydu. Cumhuriyet’teki köşesinde, bir Yargıtay üyesinin usulsüzlüklerini, ismini vermeden köşesine taşıyınca, hakaret davası açıldı ve denetimli serbestliği bozularak 31 Temmuz’da çıkarılan yasadan faydalanması engellendi.

Avukatının yaptığı itiraz kabul edilmezse Pehlivan, 15 Ağustos’ta Silivri’ye dönmek zorunda kalacak. Bu mesleğinin gereklerini başarıyla yerine getiren bir gazetecinin susturulmasına yönelik bir hak gaspıdır!

BASINA SİYASİ VE EKONOMİK KUŞATMA

TELE1 Televizyonu Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ ise canlı yayın sırasında, kendi ifadesiyle ironi yaparak Abdullah Öcalan’dan söz edince sosyal medya trollerinin çabasıyla “Terör örgütü propagandası yapma” ve “Suçu ve suçluyu övme” suçlarından hapse atıldı. 

Gerçek neden neydi? İktidarın Kürt meselesindeki planını erkenden deşifre etmişti ve kurduğu televizyon kanalı aracılığıyla etkili bir gazetecilik yapıyordu. Yanardağ’ın teröre destek vermesinin söz konusu olamayacağını onun kitaplarını okuyanlar bilir ama karşınızda örgütlü cehalet varsa kime, neyi anlatacaksınız?

Seçimlerin hemen sonrasında yaşanan bu iki olay, AKP iktidarının Cumhuriyetin 100. yılında basını tamamen zapturapt altına alma girişiminin kanıtıdır. Basında sansürün kaldırılışının 115. yılında, medyanın tam anlamıyla siyasi ve ekonomik kuşatma altına alınmak istendiğinin de göstergesidir.

TECAVÜZCÜLERİ İFŞA ETTİĞİ İÇİN TUTUKLANAN HAYVAN HAKLARI SAVUNUCUSU!

Aynı anda bütün toplumsal hak mücadelelerinin de benzer şekilde kuşatma ile karşı karşıya olduğu bir dönemden geçiyoruz. Bunun son örneği, hayvan hakları mücadelesinde yaşandı. 

Ege Hayvan Hakları Federasyonu Yönetim Kurulu Başkanı Funda Bayrı, hayvanlara tecavüz edenlerin ve masum hayvanlara işkence edip katledenlerin görüntülerini sosyal medya hesabından paylaştığı gerekçesiyle, “kişisel verileri ele geçirme ve yayma” suçundan dolayı üç yıl dört ay hapis cezası verilerek tutuklandı! Bir dernek yöneticisi olarak çalıştığı alandaki hak ihlallerini duyurmak göreviyken bunu yaptığı için suçlu bulundu. 

Hayvanlara yönelik şiddet her geçen gün artarken, bu kararla tecavüzcüler ve failler bir kere daha cesaretlendirildi. Şimdi ben bu soruya yanıt bekliyorum: Sokaklar hayvanlara tecavüz eden sapıklarla doluyken susalım mı, ifşa etmeyelim de ne yapalım? Görüntü sosyal medyaya düştüğünde tecavüzcünün “kişisel verisi” diyerek saygı mı duyalım?

Üstelik 2021’de Hayvanları Koruma Kanunu’nda ve TCK’de yapılan değişiklik ile “Hayvanlara cinsel saldırıda bulunan veya tecavüz eden kişiye 6 aydan 3 yıla kadar hapis ve 100 günden az olmamak üzere adli para cezası verilir” maddesi eklendiğinden Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’na göre, bu suça yatarı olmayan ceza uygulanıyor ve tecavüzcüler sokaklara dönüyor!

Bu düzenleme öncesinde TBMM’ye gittiğimizde, AKP milletvekillerini uyarmış, alt sınırın yükseltilmesini talep etmiştik. AKP Grup Başkanvekili olan avukat Özlem Zengin ise “Hiçbir yasa suçu, tecavüzü önlemez” diyerek karşılık vermişti. 

Tecavüzcüler, sapıklar sokaklara salınırken hak savunucularının hapse tıkılması suçu önlüyor herhalde (!)

(Zülal Kalkandelen-Cumhuriyet)


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder