23 Eylül 2023 Cumartesi

Aynı haberden hem ödül hem ceza: 'Tuzun koktuğu yerdeyiz' - Özkan Öztaş / soL-Özel

 Sinan Aygül, Kızılay'ın yoksullara dağıtacağı etleri otel odasında buldu. Kızılay görevlileri kovdu, Aygül gazetecilik ödülü aldı. Üç yıl sonra "otele izinsiz girdi" diye altı ay hapse mahkum edildi.

Bitlis Gazeteciler Cemiyeti Başkanı ve Bitlis News Genel Yayın Yönetmeni Sinan Aygül, 2020 yılında yaptığı "Kızılay etleri AKP'li vekilin otelinde" haberinden dolayı hapis cezasına çarptırıldı. 

Yaptığı haberden 3 yıl 6 ay sonra ceza alan Aygül'e verilen cezanın gerekçesi "işyeri dokunulmazlığı ihlali" olarak gösterildi. Haberden üç yıl sonra hakkında dava açılan Aygül, "Haber yapmak izne tabi değil, biz de haber yapmak için izin almıyoruz” karşılığını verdi.

Ne olmuştu?

Gazeteci Sinan Aygül, 25 Ağustos 2020'de, Bitlis News’te yayınladığı "Devlet Bahçeli’yi uyarıyorum!" başlıklı köşe yazısında, Kızılay’ın ihtiyaç sahibi yurttaşlara dağıtmak üzere hazırladığı etlerin, Kızılay Tatvan Şube Başkanı Battal Taşar ve ağabeyi AKP Bitlis Milletvekili Cemal Taşar’a ait otelde kullanıldığına dair veriler paylaşmıştı. Bahsi geçen otel sahibinin şikayeti üzerine Sinan Aygül hakkında soruşturma başlatıldı. Haberden yaklaşık üç buçuk yıl sonra 12 Ocak 2023’te, Aygül hakkında, "iş yeri dokunulmazlığını ihlal" suçlamasıyla bir yıla kadar hapis talebiyle dava açıldı.

Sinan Aygül aynı zamanda yaptığı haberlerden dolayı tehditler almış ve Tatvan’da belediye başkanının biri polis olan silahlı iki korumasının saldırısına uğramıştı. Uğradığı saldırı an be an kamera kayıtlarına yansısa da olaya karışan suçlular kısa bir yargılama sürecinin akabinde serbest bırakılmıştı. 

'İnsanların haber alma, aydınlanma hakkına yönelik susturma faaliyeti'

Gerek yaptığı haber nedeniyle aldığı ceza gerekse yaşadığı saldırı ve haksızlıklara dair soL'a konuşan Sinan Aygül, tüm bu yaşananları yargı eliyle susturma faaliyeti olarak yorumluyor. Halkın aydınlanma ve haber alma hakkına yönelik bir saldırı olduğu ifade eden Aygül, yaşananları şu sözlerle anlatıyor:

"Bu ülkede yanlış iş yapanlara yönelik bir cezasızlık, bir davasızlık politikası var. Bu hak ihlallerinde de böyle, yolsuzluklarda da böyle. Toplumun aleyhine olan bütün işlerde ne yazık ki böyle bir sonuçla karşılaşıyoruz. Bu da onlardan bir tanesidir. Topluma karşı işlenmiş bir suçtur bu sonuçta. Aradan uzun yıllar geçtikten sonra benim aleyhime bir dava açıldı. Bu davada haksız bir yere cezalandırıldım. 

"Ben bu olaya şöyle bakıyorum. Bireysel olarak benim cezalandırılmam çok önemli değil. Esas mesele halkın haber alma ve aydınlanma hakkına yönelik yargı eliyle susturma faaliyetidir. Bazen yargı eliyle susturmaya çalışırlar, bazen şantajla, tehditle, bazen de gördüğünüz gibi sokak ortasında öldürmeye çalışarak susturmaya çalışırlar.

                                                       Gazeteci Sinan Aygül

'Failler ortada'

Aynı adalet aynı yargı ne yazık ki bizim yaptığımız faaliyetlerde hemen harekete geçerken, sonuna kadar giderken, devamını getirirken bize yönelik işlenen suçlarda konu ne kadar kötü olursa olsun aynı hassasiyeti göstermiyor. Örneğin benim yaptığım haberlerden, gazetecilik faaliyetlerimden dolayı uğradığım bir saldırı vardı. Bu saldırının failleri, saldırı anını farklı açılardan çok net gösteren kamera kayıtları ve görgü şahitleri olmasına rağmen, yani aslında ortada bir tür 'suçüstü' durumu olmasına rağmen, ne yazık ki çok kısa bir süre içerisinde serbest bırakıldılar. Ellerini kollarını sallayarak bugün aramızda dolaşıyorlar aynı tehditleri devam ettirerek.

"Bu olay karşısında açılabilecek en hafif yerden açtılar davayı. Yani saldırıyı gerçekleştirenlere en hafif cezayı alacakları yerden dava açıldı. Ama örneğin ben bir haber yapıyorum, haberde yaptığım konuda ilgili otelin ya da Kızılay'ın soruşturulması gerekirken yapılabilecek en zorlama şeyle, otele izinsiz girmekle yargılandım. Burada ceza vermek için uğraşan yargı ortada bir suçüstü durumu olmasına rağmen benim uğradığım saldırıda suçlular en hafif cezayı alacak şekilde süreci yönetti. Bu çelişkili bir durum.

'İşi gücü bırakmışlar gazetecileri cezalandırmak için çalışıyorlar'

Sanki işi gücü bırakmışlar bizleri cezalandırmak için çalışıyorlar. Öte taraftan topluma karşı suç işleyenleri, gerçekten suçlu olanları aklamak için de ellerinden geleni yapıyorlar. Bu sadece benim yaşadığım örnekte değil tabii, ülke genelindeki her örnekte, tüm gazetecilerde benzer durumlar yaşanıyor. 

"Muhalif gazeteciler, hadi boşverin muhalifi gerçekten yana hakikatin peşinde olan gazeteciler bir sosyal medya paylaşımı yüzünden yargılanırken, hırsızlar, suçlular, insanlığa karşı suç işleyenler, insan öldürenler elini kolunu sallayarak geziyor. Bu da yargıya olan güveni sarsıyor. Bir ülkede yargıya güven yoksa, siyasilere güven yoksa kime güveneceğiz? Tuzun koktuğu yerdeyiz. Durum böyle olunca da bunları denetleyen eksikleri ortaya çıkarak gazeteciler de hedef gösteriliyor. 

"Benim yaşadığım örnekle ülkede yaşanan makro düzeydeki olay birbirine benzer durumda. Ben ve tüm meslektaşlarım benzer sorunlarla karşılaşıp sıkıntılarla cebelleşirken hırsızlar, yolsuzlar ise koruma kalkanı içerisindeler."

Sinan Aygül Tatvan’da belediye başkanının biri polis olan silahlı iki korumasının saldırısına uğramıştı. Yaşanan saldırı kameralara yansımasına rağmen saldırganlar serbest bırakıldı.

 Aynı habere hem ödül hem ceza

Sinan Aygül bundan yaklaşık üç yıl önce kaleme aldığı "Devlet Bahçeli’yi uyarıyorum!" yazısıyla Bitlis'te AKP'li patronların otelinde bulunan Kızılay'a ait konserveleri kamuoyuna duyurmuştu. Bu yazı o dönem epey gündem olmuş ve tüm ülkede ses getirmişti. 

Çağdaş Gazeteciler Derneği (ÇGD) tarafından 2020 yılında "Yerel Medya" ödülüne layık görülen Aygül hakkında o dönem AKP'ye yakın gazetelerde bile "başarılı haberci" ve "usta gazeteci" ifadeleri yer almıştı. Aynı haberden hem ödül hem de ceza alan Aygül yaptığı açıklamada "Ülkenin 100 bini aşkın nüfuslu bir kentinde, aile çiftliğine çevrilmiş Kızılay Temsilciliğinin hikayesi bu. Ben yaptığım haberle bu keyfe son verdim. Hepsi görevden alındı. Ve bugün, otelin ortağı AKP'li vekil Taşar'ın kardeşi Kızılay Koordinatörü olan küçük Taşar'ın bana açtığı davanın avukatı, damat Sayılgan'dı. Cezalandırılmamı istedi, bu haberi yaptığım için 6 ay ceza aldım. Bu haberden dolayı ÇGD'den bir ödül almıştım, biri de bu ceza oldu" ifadelerine yer verdi.

ÇGD: Gazetecileri susturmak istiyorlar

Sinan Aygül'ün aldığı cezaya dair soL'a konuşan Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Kıvanç El, verilen cezanın hukuki olmadığını ve Aygül'ün gazeteciliğin gereklerini yerine getirdiğine dikkat çekti: "Sinan Aygül'e verilen ceza bir bakıma Türkiye'deki tüm gazetecileri cezalandırmaktır. Çünkü siz habercilik yapmayın, araştırmayın, kamu çıkarları için zahmetlere girmeyin, oturun ve size Whatsapp'tan gelen haberleri yapın sadece demektir aynı zamanda. Meslektaşımıza verilen cezanın hukuki bir karşılığı yok. Yaptığı habere bir yalanlama ya da gazetecilik mesleğinden dolayı yapılan bir itiraz da yok. Farkındaysanız bir otele izinsiz girdiği için veriliyor ceza. Ancak bir gazeteci kamu çıkarları için, kamunun faydasına bir sonuca varmak için bir yere izinsiz de girebilir, burada çekimler de yapabilir. Sonuçta bu haber sayesinde insanlar Kızılay'a ait ürünlerin bir otelde çıktığını görmüş, yoksullar ve ihtiyaç sahipleri için kullanılması gereken, bunun için üretilen ürünlerin hiç alakası olmayan bir yerde bulunduğu öğrenmişti."

                                      Çağdaş Gazeteciler Derneği Genel Başkanı Kıvanç El

"Ve bildiğimiz kadarıyla Kızılay'ın ürünlerinin bu otelde çıkmasına dair bir kamu davası da açılmadı. Sadece Kızılay'ın konuya dair bir soruşturması var. Ama bu yeterli değil. Ortada kamuya karşı bir suç var. Hepimizi ilgilendiren bir konu. Mahkemelerin, savcıların, adli makamların bu ülkede yaşayan herkes adına bu konuyu soruşturması incelemesi gerekir. Ancak bunun yerine 'neden bu otele izinsiz girdin' diye bir dava var ortada. Bu gazetecileri susturmak için yapılan bir adımdır."

Özkan Öztaş / soL-Özel


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder