Yalan ve çarpıtmalarla dolu BBC haberleri, Cumhuriyet gibi yayınlarda yer buluyor. Parasını İngiliz hükümeti veriyor. Medyayı bu durumdan kurtarmak zorundayız.
Haberin başlığı, içinde ne bulacağınızı derhal muştuluyor: “Sırada kim var? Putin'e komşu olmanın riskleri”
BBC’nin Avrupa editörü Katya Adler imzalı haber, doğu Avrupa’da yaşanan çatışmanın tüm günahını Rusya’ya atmakla kalmıyor, çok sayıda çarpıtmayla Rusya’yı “ezeli bir işgalci” olarak gösterip, şimdi diğer komşularına saldıracağını öne sürüyor.
Haberin içeriğine, nelerin çarpıtma olduğuna değineceğiz. Bu haberin arkasında doğrudan İngiliz hükümetinin propaganda için ayırdığı bütçenin olduğuna da işaret edeceğiz.
Ama önce, başka bir gerçeği dile getirmeliyiz: Bu haber, Cumhuriyet gazetesinin internet sitesinde manşetten yayımlandı.
BBC, aralarında Cumhuriyet ve T24’ün bulunduğu, Türkiye’deki çeşitli yayın organlarıyla içerik paylaşım anlaşmalarına sahip. Bu anlaşma çerçevesinde BBC’nin kimi haberleri, diğer yayınlarda, BBC Türkçe logosu altında servis ediliyor.
Soğuk Savaş’tan kalma yalan ve çarpıtmalar
“Sırada kim var?” başlıklı haber, bunlardan biriydi. Katya Adler’in haberi, Soğuk Savaş yıllarının komünizm karşıtı propaganda alışkanlıklarının şimdi bir kez daha Batılı emperyalist ülkelerin çıkarları doğrultusunda kullanılmasının bir örneği.
Niye? Haberden aktaralım: “Estonya ile Baltık komşuları Letonya ve Litvanya, İkinci Dünya Savaşı'nın hemen ardından on yıllarca Sovyetler Birliği işgali altında kalmıştı.” Bu ifade, açık bir Soğuk Savaş dönemi yalanı. Baltık ülkeleri işgal altında değildi, İkinci Dünya Savaşı’nda Kızıl Ordu bu bölgelerden Nazileri atmış, ardından bu ülkelerde sosyalist yönetimler kurulmuştu.
Haberden bir başka ifade: “Rusya'nın Ukrayna'yı topyekûn işgali, NATO'ya yeni bir amaç verdi: Rusya'ya yakın müttefik ülkelerde ve Putin'in hemen kapısındaki arzulu, yeni üyelerdeki varlığı artırmak.” Yani Rusya işgal etmeden önce NATO’nun böyle bir amacı yokmuş, öyle mi? BBC arşivinden NATO’nun 1997 sonrası genişlemesinin haritası altta, bakın BBC gerektiğinde apaçık gerçekleri nasıl çarpıtıyor.
Yine bir başka bölüm aktaralım. Letonya’da anadili Rusça olan çok sayıda Rus yaşıyor. BBC editörü Adler şöyle diyor: “Rus kökenlileri, Rus propagandasından korumak için Letonya hükümeti Rus televizyon kanallarını yasakladı. Rusça okullara da son verildi. Kalan son Sovyet dönemi anıtları yıkıldı. (...) Yeni politikalar Rus kökenlilerin daha iyi entegre edilmesini amaçlıyor.”
Evet, BBC’ye göre televizyon kanallarını yasaklamak, anadilde eğitimi durdurmak düpedüz asimilasyonu değil, “daha iyi entegrasyonu” amaçlıyor. Oysa Baltık ülkelerinde çok uzun zamandır Rus azınlığa karşı yoğun bir faşist baskı var. soL arşivinden biri 2009, diğeri 2010 yılından, yani Rusya’nın işgal hareketlerinin çok öncesinden iki haber paylaşalım: Estonya’da Nazi/SS kongresi yapılacak!, Letonya’da kampanya: Çekin gidin, yoksa…
‘Rusçuluk’ da yanlış
Tüm bunları, “Rusçu” bir eğilimle yazmadığımızı, düzenli soL okurları bilecektir. Dikkat çektiğimiz, BBC haberinin düpedüz İngiliz hükümetinin siyasi çizgisinin propagandası olması ve bunun Türkiye’nin en köklü gazetelerinden biri aracılığıyla Türkiye kamuoyuna sızması.
Aynı hassasiyet, Rusya’nın etkilerine karşı da gösterilmeli. Nitekim, soL, geçtiğimiz hafta başka bir başlıkta, Hasan Cengiz vakasında, Türkiye medyasının tümüyle yanlış yorumu karşısında, olayın arka planında Rusya’nın CHP’yle ilişkilenme çabaları olduğuna dikkat çekmişti: Hasan Cengiz vakası: AKP yerine Rusya’ya mı bakılmalı?
O haberlerin parası İngiliz hükümetinin fonundan
Peki, mevzubahis BBC haberinin bir propaganda ürünü olduğuna dair başka gösterge var mı? Aslında içeriğindeki çarpıtmalar yeterli, ama gerçekten ötesi de var.
BBC, bir devlet kuruluşu. Gelirinin önemli kısmı, İngiliz vatandaşlarının ödediği lisans ücretlerinden aktarılıyor. Ancak kritik meselelerde İngiliz hükümeti BBC’ye doğrudan para da aktarıyor.
Mart 2022’de bu gerçekleşti. Hükümet, “Rusya’nın dezenformasyonuna karşı mücadele” için BBC’ye 4,1 milyon sterlin (138 milyon lira) “acil durum fonu” sağladı.
Cumhuriyet’te çıkan Katya Adler imzalı yazı, bu paranın aktarıldığı işlerden birinin ürünü. Adler, “Putin’e Komşu Yaşamak” adlı bir belgesel için bölgede bulunuyor.
“Dezenformasyon”, bir süredir batılı güçlerin propaganda savaşındaki kilit kavram. NATO ve CIA’in uzun yıllardır ısrarla üzerinde durduğu bu kavram etrafında oluşturulan yapı ve Türkiye’ye bu yapının nasıl etki ettiğini daha önce soL’da uzun bir analizle, ayrıntılı biçimde yazmıştık: Dezenformasyon Yasası’nda AKP’yi değil, bunu tartışmalıyız.
BBC de bir süredir “dezenformasyonla mücadele” için ayrı ekipler kuruyor. 2017’de kanal bünyesinde “Sürekli Gerçeklik Doğrulama” (Permanent Reality Check) ekibi kurulmuştu. 2023’te “Verify” markası altında, 60 gazetecinin çalıştığı bir teyit şirketi kuruldu. Ayrıca BBC, “Sahte Haberlerin Ötesinde” (Beyond Fake News) adlı ağın parçası. Bu ağda AP, AFP, Reuters, Washington Post gibi çok sayıda batılı medya kuruluşunun yanı sıra, Google/Youtube, Meta/Facebook, Microsoft, Twitter gibi haber dağıtım tekelleri de bulunuyor.
Tekeller yalan söylerken doğruyu da engelliyor
Emperyalist tekellerin bu işbirliği, meseleyi daha da tehlikeli hale getiriyor. Zira bu tekeller yalnızca kendi propagandalarını yapmakla kalmıyorlar, işlerine gelmeyen haberleri ve kanalları da engelliyorlar.
Nitekim, soL da bu uygulamalardan muzdarip. soL Haber Portalı’nın Facebook sayfası, aylardır erişime kısıtlı. Facebook, soL’da 8-10 yıl önce yayımlanmış IŞİD karşıtı haberleri “IŞİD propagandası”, Alaattin Çakıcı’nın salıverilmesini eleştirel olarak duyuran haberleri “şiddet propagandası” sayarak, soL’un paylaşımlarının yüz binlerce takipçisine ulaşmasını engelliyor. Bu absürt engelleme, sayısız itiraza karşı bitmiş değil. Durum hem soL’un Facebook’taki 800 binin üzerinde takipçisi olmak üzere kamuoyunun bilgiye erişim hakkını ortadan kaldırıyor hem de trafiğinin önemli bir kısmını Facebook’tan alan soL’a maddi olarak zarar veriyor.
Çözüm ‘yapmayın’ demek değil, ‘hep birlikte yapalım’ demek
Ancak meselenin çözümü basitçe “batı medyasıyla işbirliği yapmayın” demek değil. Türkiye’de medya sektörü birçok açıdan dibe vurmuş durumda. Bu noktada AKP’nin yıllardır süren siyasi müdahaleleri ilk sırada akla gelse de, belki de daha önemli sebep, medyanın mali boyutundaki gerileme.
Türkiye’deki medya kurumlarının çoğu sırtını finansal olarak sırtını sermaye gruplarına veya hükümete yaslıyor. Kurumların çoğu kâr etmiyor, taşıma suyla değirmen döndürüyor. İyi gazetecilik yapmak için gerekli kaynağı ayırabilen kurum neredeyse yok.
Bu, gazetecileri de etkiliyor. Araştırmacı gazetecilerin bir kısmı, işlerini istedikleri gibi, hakkıyla yapabilmenin yolunu yabancı medya kuruluşlarına çalışmakta buluyor. BBC ve diğer yabancı medya kuruluşlarında çalışan, nitelikli, başarılı, dürüst çok sayıda Türk gazeteci var.
Aynı mali sorun, gazeteleri de etkiliyor. Cumhuriyet, T24 gibi kurumların BBC’yle işbirliğine yönelmesinin bir sebebi de, bu yolla nitelikli içerik miktarını artırmak, zira kendileri bunları üretmekte zorlanıyorlar.
Ama iş, ele aldığımız örnekte olduğu gibi doğrudan İngiliz hükümeti propagandasına araç olmakla sonuçlanıyor. Örneğimiz tekil bir örnek değil. Cumhuriyet’te son birkaç ayda yer verilen BBC kaynaklı haberlerden bazılarının başlıkları şunlar: “Kağıttan okuyan robotlar: Putin’in diplomatlarına ne oldu?”, “Nijer’de Rusya bayrağı taşıyan darbe destekçileri iktidar partisinin binalarını ateşe verdi”, “Çin, ülke dışındaki Uygurlara ailelerini 'rehin' tutarak baskı yapıyor”, “Putin’in, gizemli bir şekilde ölen ya da ölümün kıyısına gelen düşmanları”, “Nijer'de darbe: ABD Dışişleri Bakanı Blinken, Wagner'in istikrarsızlıktan yararlandığını savundu”.
Çözümün bir kısmı, Rusya’dan ABD’ye, İngiltere’den Çin’e, kendi hegemonya mücadeleleri doğrultusunda propaganda çalışması yürüten yabancı hükümetlerin üretimlerini yansıtırken, akıllıca bir süzgeçten geçirmek.
Ama daha önemli bir kısmı, Türkiye’de gerçeğin mücadelesini veren medya kurumlarının mali olarak güçlenmesi. Bunun biricik yolu, esas gelirin okur ve izleyicinin desteği olması.
Şu sıralar soL’da yeni bir dönüşüm ve atılıma hazırlanıyoruz. Bunun en önemli ayaklarından biri, soL okurlarının maddi desteğini sağlamak olacak. Okurlarımızın bu çabaya yanıt vereceğinden eminiz.
Zira Türkiye’de medyayı İngiliz hükümet propagandasına mahkum bırakamayız.
YİĞİT GÜNAY / soL-Görüş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder