Kendini Külliye duvarları ardında emniyete almış kapalı ve loş bir rejim tarafından yönetiliyoruz. Halimizi tam olarak idrak edebilmek için Türkiye uzmanı ekonomist, sosyolog ve siyaset bilimcilere ilaveten Külliyeloglara olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor.
Kremlinoloji, Slovak filozof Slavoj Zizek’e göre Sovyetoloji’nin tam tersidir. Sovyetoloji, sosyal bilim dallarının araştırma yöntemleriyle Sovyet toplum ve devletinin yapısal analizini ve değişim dinamiklerini saptama faaliyetinin genel adıydı. Ama dünyanın çoğu ülkesinin sosyal ve siyasal dinamiklerini anlamak için yeterli bulunan bu uzmanlık faaliyeti, Sovyetler Birliği ve onun kontrolündeki Doğu Avrupa rejimlerinin hal ve gidişini açıklamakta yetersiz kalıyordu.
Batılı gözlemciler Sovyetler Birliği’nden gelen bilgileri güvenilir bulmakta zorlanıyorlardı. Pravda, İzvestia, TASS ajansı gibi medya kuruluşları, resmi gündemlerin ve yanıltıcı enformasyonun yayılması için kullanılıyordu. Önemli mevki sahibi şahsiyetlerde, farklı iktidar odakları arası ilişkilerde ve Sovyet siyasetinde önemli değişimler gizlice gerçekleşiyordu. Bu koşullar altında çalışan analistler satır aralarını okumakta uzmanlaşmak durumundaydı. Sovyet iç siyasetinde olup bitenleri anlamak için her toplantı, fotoğraf, görüntü ve konuşma en ince ayrıntısına kadar analiz edilmeye başlandı. Bu analitik faaliyet, giderek farklı bir meslek, hatta ayrı bir ‘bilim dalı’ haline geldi: Kremlinoloji. Kremlinologlar, sistemin işleyişi üzerine Moskova’da karar almaya yetkili bir grup insanın söz, tavır ve jestlerini semiyotik (göstergebilimsel) tekniklerle ayrıntılı okumalara tabi tutarak sonuçlar çıkarıyor ve sistematik olarak raporluyorlardı.
Gorbaçov’un ‘Glastnost’ hamlesi ve devamında Yeltsin’in yer yer ifşaata varan aşırı şeffaflığı, Kremlinologları bir süre için işsizlik riskiyle karşı karşıya bıraksa da Putin’in gelişiyle birlikte durumun yeniden ‘normale’ döndüğü görüldü. Kremlinologlar, 2000’li yıllarla birlikte yeniden işbaşı yaptılar ve o günden beri de yoğun çalışma içindeler. Dahası, sayısı giderek artan benzer kapalı toplumların iç siyasetini anlamak amacıyla benzer yöntemleri kullanma zorunluluğu giderek yaygınlaşıyor. Batılı analistler açısından bir süredir Türkiye uzmanlığı ötesinde bir Külliyeloji ilminin zorunluluğu, böyle bir küresel atmosfer içinde ortaya çıktı.
Türkiye’nin ‘muasır medeniyet seviyesindeki’ Batılı ideal modelleri düzeyinde şeffaf ve ‘açık toplum’ olduğunu cumhuriyet tarihinin herhangi bir dönemi için iddia etmek oldukça zor olmakla birlikte siyasal rejimin loşluk ve kapalılık hallerinde başkanlık sistemi ve Külliye sarayına taşınmayla birlikte bir artış kaydettiği de yadsınamaz. İç siyasi gelişmeler, çoğunlukla Kremlin muadili Külliye’nin kalın duvarları ardında birkaç başdanışman ya da oligarkla Başkan arasındaki istişareden doğan kararlardan ortaya çıkıyor. Kararlar öncesi/esnası/sonrasında yaşananlar ve siyasal elit içi etkileri ancak Churchill’in Kremlin siyasi entrikalarını tasvirde kullandığı “halı altındaki bulldog kavgası” benzetmesi dolayımıyla algılanabilir hale geliyor: “Dışarıdan biri yalnızca kükreme ve hırıltıları duyar ve ancak kemiklerin halı altından etrafa saçıldığı görüldüğünde kimin kazandığı belli olur. ”Bu ahval ve şerait, parti-devlet içi güç odaklarında, AKP nomenklaturası içinde, oligarklar arasında ve muktedir mevkideki şahsiyetlerde cereyan eden ani değişimlere vakıf olabilmek için, Kremlinoloji a la turca olarak tanımlanabilecek Külliyeloji ilminin erbabına müracaatı şart kılıyor.
İÇİŞLERİ SAVAŞLARI VE MAFYA’NIN MAAŞ BORDROSU
Bu tür içe kapanma ve loşluk eğilimi içinde Külliyeloglar, neredeyse tamamen Külliye güdümü altında Enformasyon Başkanlığı basın bülteni olarak iş gören medya organlarının satır aralarını okumakta uzmanlaşmak, her toplantıyı, fotoğrafı, görüntüyü ve konuşmayı en ince ayrıntısına kadar analiz etmek görevini icra ediyorlar.
Yakın zamanda Ayhan Bora Kaplan adlı bir kişinin tutuklanması, özellikle eski İçişleri Bakanı Süleyman Soylu ile bağlantılandırıldı. Resmileşmiş medya ve sosyal medya izahatlarının aksine Külliyeloji; yeni İçişleri Bakanı Yerlikaya’nın Erdoğan’ın icazetiyle Soylu’ya karşı mücadele başlattığı, mafyalaşmış ülkücülerin ve derin devletçi Mehmet Ağar kadrolarının siyasi mevkilerden tasfiye edilmekte olduğu gibi analitik bulguların altını çiziyor.
Oysa her makul ve orta zekalı TC vatandaşı nezdinde Ayhan Bora Kaplan ve kalaşnikovlu çetedaşları, Süleyman Soylu önderliğinde TRT’yi FETÖ işgalinden kurtaran ‘15 Temmuz kahramanları’ olarak bilinirdi. Zaman içinde algılar değişiyor ama MHP liderliğinden gelen “Süleyman Soylu’nun üzerine daha fazla gitmeyin” mealindeki ihtarın anlamı da katmerleniyor. Zaten Soylu da arkadaşı Kaplan’ı tutuklayanları ‘operasyon çocukları’ olarak nitelemişti. Churchill’in deyişiyle, halı altında hırıltılar ve kükreyişler giderek yükseliyor ama aşağıdan hangisinin kemiklerinin uçmaya başladığını söylemek için henüz erken.
BABA, OĞUL VE KUTSAL DAMATLAR
Lauren Goodrich, sivil CIA olarak bilinen Strafor’un analistlerinden biridir ve Kremlinolojinin önemli isimleri arasındadır. Ona göre, Sovyet eliti içi mücadelenin keskinleştiği başlıca iki durum önemlidir: Birincisi, pastanın daralması yani iktidar üzerinden dağıtılan rantta kesinti zaruretinin ortaya çıkmasıdır. Bu durumda kimin ya da kimlerin dağılım dışı bırakılacağı üzerine bir mücadele başlar ve karşılıklı açıklar ortalığa serilir. Cari içişleri bakanının selefi üzerine yürümesi böyle bir paylaşım savaşı kapsamında değerlendirilirse anlam kazanabilir.
Goodrich’e göre ikinci keskinleşme ortamı, iktidarın tepesinde bir isim değişiminin kaçınılmaz olduğu durumdur. Stalin’in ölümü sonrası yaşananları örnek vaka olarak kullanır. En bariz veliaht, hem başbakan hem de Komünist Parti sekreteri olan Malenkov’dur. Ama Stalin’in yerini almaya en hevesli aday olan Kruşçov, en güçlü mevkiye sahip gizli polis NKVD Şefi Beria ile birlikte Malenkov’a karşı tavır alır ve rakibini güçsüzleştirir. Ardından, Malenkov’la birlikte Beria karşıtı hizip savaşı başlatır. Ama Beria’yı alt etmek için Kızıl Ordu’ya ihtiyaçları vardır ve ordu komutanları, tanklarıyla birlikte o sırada Doğu Berlin’deki ayaklanmayı bastırmak üzere ülke dışında bulunmaktadır. İki elebaşı, Beria’yı devirme girişimi için altı ay ordunun dönüşünü beklerler ve sonunda hedeflerine ulaşarak Beria’yı kurşuna dizdirirler. Kruşçov iktidara gelir.
Goodrich, günümüzde de Rus gizli servisi FSB, Askeri istihbarat servisi GRU, Rus genelkurmayı, oligarklar ve iş çevreleri (yakın zamana kadar bu listeye Wagner de dahildi) olarak listelenebilecek çoklu iktidar odakları arasında bir mücadele içinde Putin’in politikalarının ve kaderinin belirlendiğine işaret ediyor.
Külliyeloglar da günümüzde çeşitli iktidar odakları arasında yürüyen kavganın taraflarını birkaç kategoride tanımlayacaklardır. Öncelikle aile içi ile dışı arasında Malenkov-Kruşçov muadili bir mücadele gözlemlenebilir. Süleyman Soylu, Hakan Fidan, İbrahim Kalın, Hulusi Akar ve Numan Kurtulmuş, aile dışından veliahtlık hevesi içinde olanlar listesinde bulunuyor. Berat Albayrak’la Soylu arasında 2018’de gerçekleşen omuz atma vakası, Albayrak’ın kararlılığı olarak okunmuştu: Tayyip Erdoğan sonrası siyasal iktidar, aile dışına kaptırılmayacaktır.
Nitekim Külliyeloji uzmanları, Soylu tasfiyesinin arkasında damat Berat beyle koordinasyon içinde çalışan KÖZ grubunun olduğuna dikkat çekiyorlar. Adını geçmişte Gülen’in Emniyet İmamı olan Kemal Özdemir’den alan bu grubun, polis teşkilatı içinde etkili ve yaygın olduğu vurgulanıyor. Öte yandan Berat Albayrak’ın uzun süredir İstanbul Emniyeti’ni kontrol altında tuttuğu her gözlemcinin malumu. Bu durumda közcülerin, polis içi ve çeperindeki Milli Damarcılara (Soylu ve Ağar taraftarlarına) karşı bir operasyon başlatmış oldukları anlaşılıyor. Hepsi iktidar bülteni gibi görünse de Sabah gazetesi, Albayrak ve Közcülerle birlikte tavır alırken Yeni Şafak, Milli Damar yani Soylu ve Ağar tarafında yayınlar yapmaktadır. Demokratik bir anti-mafya operasyonunun perde arkasında damat Berat güdümlü közcülerin, Tayyip bey ailesi dışından iktidar ortaklığı hayali kuranların cümlesine had bildirdikleri anlaşılıyor.
Ama Külliye mücadelesi burada bitmiyor; aile içinde de devam edeceğe benziyor. Külliyeloglar, doğal veliaht (şehzade) Bilal Erdoğan’ın göz ardı edilmemesi gerektiğini, TÜGVA ve benzeri paramiliter ve bol paralı örgütlenmelerin lideri olarak her an bir geri dönüşe hazır beklemede olduğunu vurguluyorlar.
Diğer damat Selçuk Bayraktar ise SİHA’cı olarak kazandığı ün üzerinden Berat beyin ekonomi yönetimindeki başarısızlığını vurgulayarak tahta talip olabilir. Her ne kadar aile içi kendi arasında mücadeleye odaklansa da Hakan Fidan ve İbrahim Kalın gibi henüz Erdoğan’ın gözünden düşmemiş ‘prensler’ de tahta talip olabilirler. Hakikatin basketbol potasına gizlenemeyecek hale geldiği şartlar ortaya çıktığında, aile dışı iktidar odaklarıyla aile, aile içinde ise şehzade erkek evlat ile veliaht damatlar arası çok yönlü bir savaşa şahit olmak kimseyi şaşırtmamalı.
Kendini Külliye duvarları ardında emniyete almış kapalı ve loş bir rejim tarafından yönetiliyoruz. Halimizi tam olarak idrak edebilmek için Türkiye uzmanı ekonomist, sosyolog ve siyaset bilimcilere ilaveten Külliyeloglara olan ihtiyacımız her geçen gün artıyor.
Zafer Yörük / duvaR
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder