19 Eylül 2023 Salı

Profesörün mesajı - Timur Soykan / BİRGÜN

 

Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun hasta çocuklar ve aileleriyle yazışmaları soruşturma dosyasına girdi. Zoroğlu, hakkında soruşturma açıldığını anlatıyor: “… sapık ana babaların birbirine yılan gibi dolanıp işbirliğine gidiverdiği…”
                               
Prof. Dr. Salih Zoroğlu tutuklanarak cezaevine gönderildi. (Fotoğraf: DHA)

Çocuk ve ergen psikiyatristi Prof. Dr. Salih Zoroğlu, hastası olan çocukları ilaç ve telkinlerle manipüle ederek ailelerini cinsel istismarla suçlattığı iddiasıyla tutuklanmıştı. Savcıların elinde Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun çocuk hastalarla ve aileleriyle WhatsApp mesajlaşmaları var. Bu mesajlarda Zoroğlu, çocukları ailelerinin istismarcı olduğu konusunda yönlendiriyor. Ailelerine yönelik çok ağır ifadelerde bulunuyor, hakaretler ediyor. Çocuğuna cinsel istismarda bulunmakla suçladığı anne ve babalara da ‘çoklu kişilik bozukluğu’ hastası olduklarını yazıyor.

23 Mayıs 2023’te Prof. Dr. Zoroğlu’nun hasta ailelerinin WhatsApp grubuna attığı bir mesaj dikkat çekiyor. Kliniğin cep telefonundan atılan mesaj şöyle:

“Değerli danışanlarım. Bugünkü randevuya ben gelemeyeceğim. Bundan ötürü özür dilerim. İlk olarak neden annesi tarafından taciz edilen bir hastamın annesi tarafına geçip annesiyle birlikte beni şikayet etmesi nedeniyle soruşturuluyorum. Bu psikoloji ile gelip terapi yapmam da imkansız. Belki benim de zayıflığım budur. Profesyonel olamıyorum yeteri kadar. Dıştan öyle ama yakından bakınca bizim meslekte profesyonel olmayı başaranlar kerhane o… gibi işiyle duygularını ayırt etmeyi başaranlardır. Yani para için insan yönlerini yok edebiliyorlar. (Bu psikolog ve psikiyatristler için bir hakaret ..gariban gerçek o..lar için değil, onların neden orda olduklarını biliyorum. Ve en küçük şekilde onları küçümsemiyor tahkir etmiyorum.) Yani benim danışanlar artık beni biliyorlar, kurbanın kendisini tacizci için sonsuza dek kurban etmeye devam ederken ve bunun için hekimi bile yok etmeye yeltendiğini görünce o gün ancak dinlenip unutarak ertesi günü çıkarabiliyorum.

Tacizci kocalarına fıs bile diyemeyen kadınların (cinsiyet değişebilir burada) hekim olayla yüzleşince ve peşinden de yüzleş de iyileş diye danışan kişiye teklif sununca, sapık ana babaların birbirine yılan gibi dolanıp işbirliğine gidiverdiği ve sırf terapiye geldiği için hakkımda bildikleri şeyler olan ve  birbirine dolanan yılanlara yalakalık yapmak üzere şahit yazılmaları ve açıktan iftira atmaları (tarikatvari yöntemler kullanarak beyin yıkama gibi) o gün duygusal olarak işlev görmeme engel oluyor. Kusura bakmayınız.”

Mayıs ayında Prof. Dr. Salih Zoroğlu’ndan şikayetçi olan hastanın bir erkek çocuğuydu. Zoroğlu’nun seansları sonunda annesini kendisine cinsel istismarda bulunmakla suçlamıştı. Daha sonra ifadesini değiştirmiş ve Zoroğlu’nun kendisini yönlendirdiğini anlatmıştı. Bu soruşturmada Prof. Dr. Zoroğlu hakkında takipsizlik kararı verildiği öne sürüldü. Soruşturmanın yeniden açıldığı iddia ediliyor.

‘YANLIŞ ANILAR OLUŞTURULABİLİR’

Prof. Dr. Zoroğlu hakkındaki suçlamalar tıp dünyasında ve ülke gündeminde tartışılıyor. Bazı uzmanlar bu konunun gündeme gelmesinin ülkemizin kanayan yarası olan çocukların cinsel istismarında çocukları sessizliğe itebileceği kaygısını ifade ediyor. Bu konuda çok dikkatli olmamız gerektiği tartışılmaz. Bunun için özellikle şunun altını kalın bir şekilde tekrar çizmeliyiz:

Bu vakada söz konusu olan çocukların yalan beyanlarla ailesini suçlaması değil. Çok istisnai ve aykırı bu olayda Prof. Dr. Zoroğlu, çocukları ailelerinin onları istismar ettiğine ikna etti.

Prof. Dr. Zoroğlu’nun, ‘çoklu kişilik bozukluğu’ teşhisi koyduğu çocuklar ailelerinin cinsel istismarına uğramadıklarını söylüyordu. Zoroğlu, bu çocuklara, 45, 48 gibi sayılarda kişiliklerinin olduğunu ve gizli kişiliklerinin uğradıkları tecavüzü gizlediğini ısrarla anlatıyordu. Bu kişilikleri tek tek ortaya çıkararak cinsel istismarı hatırlamalarını sağlayacağını ve bu sayede iyileşeceklerini vaat ediyordu. ‘Kişilikler’in ortaya çıkması için ise çocuklara yüksek dozda ketamin ilacı verdiği öne sürülüyor.

İddiaya göre; seans başında ketamin verdiği çocuklar üzerinde sürekli ‘Hatırla’ diyerek ve farklı yöntemlerle baskı kuruyordu. Çocuklar doktorun bu uygulamaları sonucunda krizler geçirdi, Prof. Dr. Zoroğlu, bunların ‘Hatırlama’ krizleri olduğunu ifade etti. Zoroğlu, ‘hatırlama’ yaşadığını iddia ettiği çocukları ödüllendirdi. Çocuklar çok sayıda seanstan sonra ailelerini, cinsel istismarla suçlamaya başladı. Doktorun telkinleri ve yazdığı raporlarla ailelerinden şikayetçi oldular.

Son dönemde aynı biçimde 5 suç duyurusuyla karşılaşan savcılar, Prof. Dr. Zoroğlu’nu mercek altına aldı. Kızı ‘Elif’e cinsel istismarla suçlanan babanın şikayeti üzerine Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı. Savcılıkta annesi ile babasını tecavüzle suçladıktan sonra ÇODEM’e yerleştirilen Ayşe de ifadesini değiştirdi ve Prof. Dr. Zoroğlu’nun seanslarında yaşadıklarını anlattı.

Tekrar ifade edelim: Çocukların cinsel istismarının ülkemizde büyük bir sorun olduğunu defalarca haberleştirdik. Bu konuda korkunç örnekleri kaleme aldık. Prof. Dr. Zoroğlu hakkındaki iddiaların cinsel istismar vakalarında çocuğun, kadının beyanının esas alınmasına karşı bir argümana dönüştürülmemesi için dikkatli olmalıyız.

Türkiye bu çok istisnai olayı, çocukların cinsel istismarını örtecek bir genel kabule dönüştürmeyecek zekaya sahip olmalı. Yoksa bu kaygıyla bu vakadaki çok vahim iddiaları görmezden gelmek toplumu iyileştirmeyecek.

Çocuk ve Ergen Psikiyatrisi konusunda Türkiye’deki en yetkin isimlerden Prof. Dr. Özgür Öner’e ‘Çoklu kişilik bozukluğu’ konusunda sorular yönelttik: 

Çocuklarda ve ergenlerde ‘çoklu kişilik bozukluğu teşhisi nasıl konulur? Bu teşhis konusunda tıp dünyasında genel bir kabul var mı?

Çoklu Kişilik Bozukluğu teşhisi oldukça tartışmalı bir tanı. Bazı araştırmacılar açısından çok açık ve net bir tanı ve “antite” iken diğerleri açısından var olmayan veya çok nadir olarak rastlanan bir durum. Bu nedenle herhangi bir tanı kategorisinden farklı. Pek çok psikiyatri uzmanı tarafından bu tanı hiç konmazken diğer uzmanlar da oldukça sık olduğunu söylüyor.

Peki bunun nedeni nedir? Çünkü psikiyatri tanıları “tanımsal”, yani sebepler bilinmeyen, sadece belirtiler bakılan tanımlanan durumlar. Bu yüzden de benzer durumlara farklı uzmanlar farklı tanılar koyabiliyor. Çoklu Kişilik Bozukluğu genel olarak ciddi ve kronik travma sonrasında ortaya çıktığı düşünülen bir durum. Ancak travma sonrası ortaya çıkabilen birçok sorun var ve benzer belirtiler gösteriyorlar. Kompleks Travma Sonrası Stres Bozukluğu, bazı kişilik bozuklukları, duygudurum bozuklukları ve aslında psikiyatride görülen neredeyse bütün bozukluklar travma ile ilişkili olabilir. Çoklu kişilik bozukluğu tanısındaki bir sorun belirtilerin nedeninin ve ortaya çıkışının yorumlanma şeklinin birçok uzman tarafından kabul edilmemesi.

Tanısal sorunlarla uygulama hatalarını da karıştırmamak gerekli. Bazı uygulamaların psikiyatride veya genel olarak tıpta yeri yok ve teorik yönelimi ne olursa olsun etik ve bilimsel çalışan psikiyatri uzmanları bu tarz uygulamalar içinde olmazlar ve olmamalıdırlar. Çoklu Kişilik Bozukluğu tanısının konması durumunda bile etik ve bilimsel uygulamalar izlenmek zorundadır ve meslektaşlarımızın çok büyük çoğunluğunun bu şekilde davrandığını düşünüyorum.

Çoklu kişilik bozukluğu’na çok sık rastlanır mı? Siz bu vaka ile hiç karşılaştınız mı? Tanı koydunuz mu?

Ben bu tanıyı hiç koymadım. Tanıdığım birçok psikiyatri uzmanı da hiç koymamıştır. Öte yandan bu tanıyı rutin olarak koyan ve benzer durumların sık olduğunu söyleyen uzmanlar da var. Bu travma sonrası ortaya çıkan karmaşık ve kronik tabloların tanımlanma süreciyle ilişkili bir fark olduğu kadar teorik bir yaklaşım farkı da. Biraz önce belirttiğim gibi bu tanılar psikiyatrinin en tartışmalı tanıları arasında.

Çoklu kişilik bozukluğunun yüzde 99 oranında cinsel istismardan kaynaklandığını savunanlar var. Bunu savunanlar cinsel istismar yaşamadığını söyleyen çocukları yönlendiriyor, kişiliklerini ortaya çıkararak kendilerinin emin olduğu cinsel istismarı ‘hatırlatma’yı hedefliyor. Bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Bu yönlendirmenin sakıncaları nelerdir?

Yönlendirmenin sakıncalı olduğu net, bu konuda bir tartışma yok. Özellikle telkine açık insanlarda (ki çocuk ve ergenler daha da duyarlı) yönlendirme ile yanlış “anıların” oluşturulabildiği bilinen bir gerçek. 1970’lerde ABD’de yaşanan bazı büyük olaylar sonucunda çocuk ve ergenlerle istismarla ilgili yapılan görüşmelerde yönlendirme yapılmamasının şart olduğuna dair bir görüş birliği oluşmuş durumda. Bu nedenle biz de de Çocuk İzlem Merkezlerinde yapılan görüşmeler tamamen yönlendirmesiz ve önceden belirlenmiş prosedürlere göre yürüyor.

Sorun, pek çok olayda “olmuş olabilecek” ile “olmuş olanı” ayırmanın zorluğu. Bir kişiye “Sana uzaylılar saldırdı” şeklinde bir düşünce de yerleştirilebilir ama bunun genel kabulü (nispeten) az olacaktır. Ama çocuklar gerçekten de aileleri tarafından cinsel istismara uğrayabiliyorlar ve pek çok durumda belirgin bir kanıt da olmayabiliyor. Bu nedenle “seni ailen taciz etti” şeklindeki bir inancın/anının doğrulanması veya yanlışlanması çok daha zor. Dahası, insanlar anılarının hangilerinin doğru olduğunu iyi ayırt edemiyorlar. Bunu günlük yaşantınızda da sık sık görüyorsunuz, siz ve arkadaşınız, eşiniz aynı olayı bambaşka ve kendinizden yüzde yüz emin olarak farklı hatırlayabiliyorsunuz.

Özel klinikteki seanslarda ketamin uygulanır mı? Ketamin hangi durumlarda verilir?

Ketamin yetişkinlerde tedaviye dirençli depresyonda etkin olarak kullanılan bir ilaç. Çocuk ve ergenlerde kullanımına dair çalışmalar çok daha sınırlı. Özel klinikte bir uzman endikasyon gördüyse kullanabilir.

ZOROĞLU’NDAN AÇIKLAMA

Prof. Dr. Salih Zoroğlu’nun eşi de operasyonda gözaltına alınmıştı. Zoroğlu ailesi haberlerle ilgili açıklama yaptı. Prof. Dr. Zoroğlu’nun ‘çocukluk çağı cinsel travmaları ve çoklu kişilik bozukluğu’ konusunda Türkiye’nin en yetkin isimlerinden biri olduğu savunulan açıklamada özetle şöyle denildi:

“Aileler açığa çıkmış bazı noktalar nedeniyle tanıya, tedaviye, ilaçlara ve doktora suç atmak suretiyle kendilerini temize çıkarmak gayreti içindedirler. Bu yöntemin toplumsal kabulü, aslında tüm dünyada da gayet iyi bilindiği üzere, pedofili veya aile içi cinsel suçlarda tanı koymanın önünü kesip, şüphelilerin doktoru suçlayarak kurtulması anlamına gelmektedir. Önemle vurgularız ki, Prof. Zoroğlu’nu suçlayan kişiler istismara uğrayan çocuklar değil, hakkında istismar iddiası olan ailelerdir.”

(Açıklamada bu iddiada bulunulmasına karşın haberimizde yer alan çocuk hastalar, Prof. Dr. Zoroğlu aleyhinde ifade verdi. Doktorun seanslarda kendilerine ketamin ilacı verdiğini ve üzerlerinde baskı kurarak ailelerini suçlamalarını sağladığını anlattılar.)

Zoroğlu Ailesi’nin açıklaması şöyle devam etti:

“Ensest ilişki Türkiye’nin kanayan ve üzeri bilinçli olarak örtülen bir yarasıdır. Bu sorunun toplumda bahsedildiğinden çok daha yaygın olduğunu ve bilimsel araştırmalarla çoklu kişilik bozukluğu sonucunu verdiğinin ispatlandığını belirtiriz. Belirtmek gerekir ki çoklu kişilik bozukluğu, ancak alanında mesleki yeterliliği olan çocuk psikiyatristlerinin tartışabileceği bir konudur.”

Açıklamanın devamında çoklu kişilik bozukluğu tanısı için uluslararası kriterlerin, testlerin olduğu ve bu yönetimin uygulandığı anlatıldı.

(Zoroğlu ailesinin açıklaması ve Zoroğlu’nun avukatının bana ilettiği beyanlarında ‘çoklu kişilik bozukluğu’ ve tedavi yöntemleri konusunda tıp dünyasının hemfikir olduğu anlatılıyor. Kesin yaklaşım sergiliyorlar. Oysa çok sayıda psikiyatrist, ‘çoklu kişilik bozukluğu’ tanısı koymuyor, bu yöntemlerin hastayı telkinle yönlendirmenin çok tehlikeli olduğunu düşünüyor. Tıp dünyasında bu konuda ortak bir kanaat yok.)

Zoroğlu Ailesi’nin açıklamasının devamında ise şöyle denildi:

“Prof. Zoroğlu ve daha birçok hekim geçmişte de istismar iddialarını dile getirdiği için ölümle tehdit edilmiştir. Başka bir deyişle bu yaşanan son vakanın münferit olmadığını belirtiriz. Çocuk istismarı ülkemizde uzun yıllardır üstü örtülen, toplumun kanayan bir yarasıdır. Prof. Zoroğlu gibi saygın bir hekimin istismarın üzerine gitmesi nedeniyle bu muameleye maruz kalmasının toplum vicdanını yaraladığını, istismarcıları cesaretlendirdiğini ve yine istismarın üstüne giden hekimlere adeta bir gözdağı verildiğini belirtmek isteriz. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.”

(Bu istisnai olayın istismara uğrayan çocukların susmasına, cinsel istismarcıların cesaretlenmesine neden olmaması için dikkatli olmalıyız. Bu vakada çocukların istismardan bahsetmediği, doktor telkin ve yönlendirmeleriyle bunu anlatmaya başladığını aklımızdan çıkartmamalıyız.)

Timur Soykan / BİRGÜN


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder