9 Ekim 2023 Pazartesi

BAHÇELİEVLER KATLİAMI - 8 EKİM 1978

 

Bahçelievler Katliamı'nın 45. yılı: 'Borcumuzu ancak devrimimizi gerçekleştirerek ödeyebiliriz' (soL)

Bahçelievler Katilamı'nda hayatlarını kaybeden Serdar Alten, Latif Can, Faruk Ersan, Efraim Ezgin, Salih Gevenci, Hürcan Gürses ve Osman Nuri Uzunlar mezarları başında anıldı.

Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 devrimcinin Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı gibi faşistlerce katledildiği Bahçelievler Katliamı'nın üzerinden tam 45 yıl geçti. 7 devrimciyi katleden katiller ise yıllarca bu düzen tarafından kollandı, sonunda AKP eliyle serbest bırakıldı.

8 Ekim 1978 günü silahlı faşistler Ankara’nın Bahçelievler semtindeki 15. Sokakta bulunan evde ODTÜ Elektrik Bölümü öğrencisi Serdar Alten, Ankara Devlet Mimarlık Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses, Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Efraim Ezgin, Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencisi Latif Can ve Osman Nuri Uzunlar, Faruk Erzan ve Salih Gevenci'yi vahşice katletti.

Mezarları başında anıldı

Katledilen devrimciler, bugün ölüm yıldönümlerinde Ankara Karşıyaka Mezarlığı'nda anıldı.

Anma kapsamında çeşitli konuşamlar gerçekleştirildi.

soL yazarı Mesut Odman, yaptığı konuşmada, "45 yıldır devrimimizi gerçekleştirememiş durumdayız. O çocuklara borcumuz var. Borcumuzu ancak devrimimizi gerçekleştirerek ödeyebiliriz" dedi.

                            

                                                                   /././

Bahçelievler Katliamı'nın 44. yılı (soL- 8 Ekim 2022)

Bahçelievler Katilamı'nda hayatlarını kaybeden Serdar Alten, Latif Can, Faruk Ersan, Efraim Ezgin, Salih Gevenci, Hürcan Gürses ve Osman Nuri Uzunlar'ı saygıyla anıyoruz.

Türkiye İşçi Partisi üyesi 7 devrimcinin Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı gibi faşistlerce katledildiği “Bahçelievler Katliamı”nın üzerinden tam 44 yıl geçti.

8 Ekim 1978’de 7 devrimciyi katleden katiller yıllarca bu düzen tarafından kollandı, sonunda AKP eliyle serbest bırakıldı.

EFRAİM, FARUK, HÜRCAN, LATİF, OSMAN, SALİH, SERDAR...

8 Ekim 1978 günü silahlı faşistler Ankara’nın Bahçelievler semtinde 15. sokaktaki eve geldiklerinde ODTÜ Elektrik Bölümü öğrencisi Serdar Alten, Ankara Devlet Mimarlık Akademisi öğrencisi Hürcan Gürses, Ankara İktisadi ve Ticari Bilimler Akademisi Gazetecilik Bölümü öğrencisi Efraim Ezgin, Hacettepe Üniversitesi İstatistik Bölümü öğrencisi Latif Can ve Osman Nuri Uzunlar evde bulunuyordu. Faşistler beş genci bayılttıktan sonra eve gelen iki devrimci Faruk Erzan ve Salih Gevenci ile birlikte 7 TİP’li genci vahşice katlettiler.

8 EKİM 1978…

Devrimcileri vahşice öldüren faşist katil Haluk Kırcı, daha sonra anılarında pişmanlık duymadığını belirteceği, “o gecenin yaşanması gerekiyordu” diyeceği Bahçelievler Katliamı’nı 1980 yılında verdiği ifadesinde şöyle anlatıyordu: 

“Kapı açılır açılmaz içeri girdik, hepsini yere yatırdık. Ne yapacağımız konusunda talimat almak için Abdullah’a (Çatlı) birini gönderdik. Abdullah eter ve pamuk verip, “Hepsini teker teker bayıltıp öldürelim” demiş. Dışarı çıkıp arabada bekleyen Abdullah’la konuştum. ‘Evde öldürmek zor olacak, ikişer ikişer götürüp öldürelim’ dedim, ‘olur’ dedi. İki kişiyi büyük reis’in arabasına bindirip Eskişehir yoluna götürdük. Müsait bir yer bulup ikisini de yere yatırıp üçer el kafalarına ateş ettik. Geri döndük. Böyle zor olacağını anlayınca Abdullah, ‘tek tek boğalım bunları’ dedi. Bir tanesini zorla boğdum, diğer dördünü bu şekilde öldürmek de zor olacaktı. Arkadaşları gönderdim. Sonra da sedirin üzerinde bulunan dört kişiye yakın mesafeden ateş ederek mermilerin hepsini boşalttım. Silahı da götürüp Abdullah’a verdim.”

İDAM KARARI TAHLİYELERLE BOZULDU

Görgü tanıklarının ifadelerinin incelenmesinin ardından Duran Demirkan yakalandığında dava süreci başladı. Abdullah Çatlı, Haluk Kırcı ve İbrahim Çiftçi gibi faşist katiller açılan dava sonucu idama mahkum edildi, ancak 26 Nisan 1991’de “hesabın yanlış yapıldığı” gerekçesiyle karar bozuldu ve katiller salıverildi.

SAYISIZ CİNAYETTE ROL ALDI, SERBEST BIRAKILDI

Türkiye’deki kontrgerilla örgütlenmesinde sayısız cinayeti ya bizzat gerçekleştiren ya da örgütlenmesinde rol oynayan Haluk Kırcı, 1988'de idama mahkûm oldu. 1991 tarihinde Bursa Cezaevi'nden şartlı olarak tahliye edildi, “bir yanlışlık” olduğu anlaşılınca tekrar aranmaya başlandı. 1996'da İstanbul'da yeniden yakalandı ve aynı gün firar etti. 1999'da yakalandı, “Susurluk çetesine üye olmak” suçundan 4 yıl hapse mahkûm oldu. Kırcı bu süreçte de 2 kez “yanlışlıkla” tahliye edildikten sonra en son 2005 yılında Kartal Cezaevine girdi, 28 Mayıs 2010 tarihinde salıverildi.

FİRAR ETTİ, SUSURULUK'TA ÖLDÜ

Abdullah Çatlı hakkında “katliamın planlayıcısı” suçlamasıyla 1982’de gıyabi tutuklama kararı çıkarıldı. Aldığı cezalardan "kaçmayı başaran" Çatlı, Fransa ve İsviçre’de uyuşturucu, sahte pasaport suçlarından tutuklu kaldı. 1990’da İsviçre’de tutuklu bulunduğu cezaevinden firar etti, Türkiye’ye sahte pasaportla girdi. Çatlı, 3 Kasım 1996’da Susurluk kazasında öldü.

CEZA ALMADI, MHP GENEL BAŞKANLIĞI'NA ADAY OLDU

Serbest bırakıldıkları süreç içerisinde faşist katillerden İbrahim Çiftçi savcı Doğan Öz’ü katletti, ceza almadan tekrar bırakıldı, MHP Genel Başkanlığı'na da aday oldu.

AKP İÇERİDE KALANLARI DA TAHLİYE ETTİ

2012 Temmuz ayında AKP’nin 3. Yargı Paketi’yle katliamın sanıkları Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu tahliye edildi. AKP’nin katilleri kollayan yargı paketi sonucu Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesi, 7'şer kez idam cezasına çarptırılmış olan ancak idamın kaldırılmasıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen katil Bünyamin Adanalı ve Ünal Osmanağaoğlu hakkındaki cezanın infazının durdurulmasına karar verdi. 

Bahçelievler katliamını konu alan ve titiz bir araştırmaya dayanan "Gecenin Kapıları" adlı romanın yazarı Ozan Özgür, 7 TİP'li öğrencinin katillerinin tahliyesini sormamız üzerine “utanç” kararı şöyle yorumlamıştı: 

"Bu adamlar her zaman sermayeye hizmet etmiş adamlardır. Bahçelievler'de bunlar vardı, Maraş'ta da, Çorum'da da. Sermaye de her zaman bu tür adamlarını korumaya özen gösterdi. 12 Eylül ve Özal'la başlayan ve bugüne kadar gelen bütün iktidarlar döneminde, bu katillerin çıkarılmasına, çıkarılamıyorsa cezalarının hafifletilmesine uğraşıldı. İstisnasız bütün iktidarlar, bu adamları kurtarmak için düzenlemeler yaptılar, yasalar çıkardılar. Ceza hukukunda yapılan bütün değişikliklerden mutlaka ve öncelikle faydalandırıldılar. Bunun nedeni, işte sermayeye yaptıklarını söylediğim hizmettir. Sermaye, bu adamların hizmetlerini hiç unutmamıştır, hep mükafatlandırmaya çalışmıştır. Bugün sermayenin göz bebeği AKP de, bu çabayı nihayete erdirmiş oluyor. Katilleri kurtarmış, böylece yaptıkları hizmetlerin bedelini ödemiş oluyor. 7 tane gencecik devrimciyi vahşice öldüren eli kanlı caniler, sokaklara salınıyor. Oysa aynı haktan yararlanmak isteyen sendikacıların talebi reddediliyor. AKP kendisine en yakışanı yapmıştır."

BEHİCE BORAN NE DEMİŞTİ?

TİP Genel Başkanı Behice Boran, faşist katliamın ardından verdiği demeçte, "Bizim faşistlere cevabımız işçi, emekçi kitleler içinde örgütlenmemizi genişletip derinleştirerek daha da kök salmamız olacaktır. Katliamın Partimizin üye kazanma kampanyası açtığı gün yapılması rastlantı değildir. Burjuvazi ve emperyalizm işçi sınıfının politik hareketinin güçlenmesinden korkuyor. Burjuvazi ve emperyalizm Partimizden korkuyor. Korku ecele çare değildir. Yerli kapitalizmin ve emperyalizmin er geç tarih sahnesinden silinmesine de çare olmayacaktır” diyecekti.

                                                            /././

Bahçelievler Katliamı'nın 43. yılı: 'Ölmeyeceksiniz/bizim sevgili ölülerimiz'(Ali Rıza Aydın-soL- 8 Ekim 2021)

Yağmanın, zulmün ve sömürünün hesabının sorulacağı günlerin mücadelesi “ölmeyecek bizim sevgili ölülerimiz”e saygıyla devam ediyor. Unutmayacağız, unutturmayacağız, gelecek kuşaklar da unutturmayacak.

LATİF, EFRAİM, NURİ, HÜRCAN, SALİH, FARUK, SERDAR

(…)

kardeşler

ne söylenir şimdi

nasıl anlatılır

var mıdır

sizi anlatacak

bir söz ustası

kalbimize saplanmış yedi hançerle

ne yapabiliriz ki

bir dağ gibi

dikilip yürümekten başka

kanlarınızla ağaran tanyerine doğru

(…)”

Başlıktaki ve yukarıdaki dizeler Mesut (Odman) Odabaşı’nın 8 Ekim 1978 Bahçelievler katliamının ardından yazdığı şiirden. Katliamla ilgili önemli kaynaklardan biri Ozan Özgür’ün Gecenin Kapıları” romanı.*

Belgesel ve roman karışımının etkin örneklerinden birini veren, yalnızca katliama değil, planlayıcılarından gerçekleştirenlere, aramızdan vahşice ayırdıkları yedi dirençli fidana, dönemin siyasal ve toplumsal ilişkilerine kadar birçok alana baktırıp, görülmesi gereken gerçekleri gösteren roman 2019 Halit Çelenk Hukuk Ödülleri içinde Seçici Kurul ödülüne de değer görüldü. HÇHÖ’de edebiyatın “roman” kategorisinde yer alan bir eser ödül kapsamına alınırken, 1978 yılında Bahçelievler’de yedi genç Türkiye İşçi Partili arkadaşımızın yaşamlarına vahşice son verilmesinin tarihini anlatmasıyla, unutmamak ve unutturmamak adına “benzersiz bir kaynak” olarak değerlendirildi.

Başkent Ankara’nın merkezinde yapılan bu katliam, ideoloji ve siyasetle birlikte yedi genç yurttaşını koruyamayan, katliamı çözüp suçlularını cezalandıramamak bir yana kollanıp korunmasına yol açan devletin, onun içinde yargının ve düzen adına cezasızlık ikliminin ve düşman ceza politikasının yolunu açan hukukun içinde bulunduğu durumu göstermesi yönünden örneklerle dolu. Katliamla ilgili önemli bir kaynak da iddianameleri ve savunma belgeleriyle dava dosyaları. Çeşitli zamanlarda toplantı bildirileri, açıklamalar ve basında yer alan bilgi ve belgelerle parça parça kamuoyuna sunulan bu kaynak derlenip topluma sunulmasını bekliyor.

Öyle bir katliam ki, hem ideolojik ve siyasi yapıları bilinen gençlerin faşist katillerce hunharca yok edilmesini, hem 1970’li yılların ikinci yarısında tırmandırılan ve 12 Eylül 1980 askeri darbesine giden cinayetlerle dolu karanlığı, hem bu dönemdeki siyasal durumu ve devlet yönetimini, hem Ankara’nın göbeğinden halka salınmak istenen tehdit ve korkuyu, hem de toplumcu ve elbette sınıfsal mücadelenin üzerine kalın bir beton örtme isteğini gözler önüne seriyor.

Dönem, faili meçhul seri cinayetlerine faili bilinen ama cezalandırılmayan cinayetler silsilesinin eklenmesiyle ceza hukuku ve ceza yargılamasına geniş bir bölümün açılmasını sağlıyor. Bu bölümün uzantısını 1980’lerden, 90’lardan, 2000’lerden bu yana artan örnekleriyle görüyoruz. Bölümün içine eklenen siyasi davaları da unutmuyoruz.

Halit Çelenk’ten Erşen Sansal’a birçok yurtsever, gerçekçi, aydın, devrimci avukatın yaşamı bu cinayetleri, katliamları çözmekle ve davalarla geçti. Katledilenler arasındaki Serdar Alten’in ölüm yatağında anlattıkları olaya ve davalara ışık tuttu. Katliamı gerçekleştirenlerden Haluk Kırcı yaptıklarını açıkça anlattı, sonra da “katliam değil intikamdı” eklemesini unutmadı. Yargı basit adli vaka gibi yaklaştı davaya, ceza hukukunun bile gereğini yerine getirmedi. Çatlı, Çiftçi ve bu katliamdaki birçok ismin birçok katliamla bağlantısı basında ve dava dosyalarında yer aldı. Hukuksuzluğun tavana vurduğu örnekler, katliamcıların koruyuculuğu ile katliamcılara karşı toplumsal savunma mücadelesinin bir arada görülebileceği belge ve delillerle dolu.

Bahçelievler katliamı, sonuçlanmamış bir toplumsal olay ve dava olarak, Ozan Özgür’ün deyişiyle “tarihsel bir ayna” olarak duruyor. Mesut Odman bu durumu “Gecenin Kapıları” romanı üzerinden, “katliamı gerçekleştirenlerin bile çarpık ve yanıltıcı olduğunu iddia edemeyecekleri bir ayna tutma ve görülmesi gerekenleri açığa çıkarma” olarak açıklıyor. Nitekim dava dosyalarındaki belge ve bilgiler de katliamı açık ve net gösteriyor.

Türkiye'de etkisi artarak yükselen yurtsever, özgürlükçü, eşitlikçi, aydınlanmacı, ilerici, sosyalist hareketlere karşı ağır darbeler vurmak için kullanılıyor seri katliamlar. Bahçelievler katliamı toplumsal ve siyasal dönemi, karar verilmesi,  planlanması, uygulandığı mahalle ve sokak, uygulanış şekli, katledilenleri, onların geleceği ve siyasi mücadelesi, tanıkları, sanıkları, davalarıyla ve sonuçlanmamış haliyle tipik bir örnek; düzenin elbirliğiyle perdelenmeye çalışıldığı, maşa katillerin öne çıkarılıp gerçek katillerin gizlendiği örneklerden biri.

Katliamlar biçim değiştirerek, toplulaştırılarak devam etti, ediyor. İşçi cinayetlerine kadın cinayetleri ekleniyor. Emekçi halk hukukla ve hukuksuzlukla, yoksullaştırmayla, hak gasplarıyla, siyasi ve ekonomik tehditle, işsizlikle çok yönlü baskı altında. Kaynağı belli: devleti, hukukuetnik ve dinsel her türlü gericiliği yanına alan sömürücü düzen.

10 Ekim, 103 kişinin hayatını kaybettiği ve yüzlerce kişinin yaralandığı 2015’deki Ankara katliamının da yıldönümü. Yine bir 10 Ekim’de, 1987’de aramızdan ayrılan Behice Boran’ın Bahçelievler katliamının birinci yıl anmasında dediği gibi, ne “ölenler geçmişe”, ne de “mücadele bayrağı uzlaşma hesaplarına” teslim edilecek.

Ölüm devrimcilere yakışmıyor. Yedi fidana yakışmadı. Ne diyor Abdullah Nefes:

“ne zaman ki ölüm,

öleni yaşatarak geçiyor dünyamızdan,

korku atlastan da olsa

papatyalardan hatta,

yakışmaz insana...”

Sömürenler, katledenlerse  Abdullah Nefes’in dizeleriyle:

“yoklar

yok olacaklar

sürdükçe bereketli

varlığı

insanın…”**

Katledilen emekçilerin, gençlerin, fidanların, gazetecilerin, eğitimcilerin, aydınların, sosyalistlerin, komünistlerin,  devrimcilerin hesabının sorulacağı; yağmanın, zulmün ve sömürünün hesabının sorulacağı günlerin mücadelesi “ölmeyecek bizim sevgili ölülerimiz”e saygıyla devam ediyor. Unutmayacağız, unutturmayacağız, gelecek kuşaklar da unutturmayacak.

*Tüm-Der’in yayın organı Amaç’ta yayımlanan şiirin tamamı, Yazılama Yayınevi tarafından (Üçüncü Baskı: Ekim 2018) yayımlanan romanın sonunda da yer alıyor.

** Abdullah Nefes’in Bahçelievler katliamının ardından 10 Ekim 1978 tarihinde yazdığı “Birler-Altılar-Binler” şiiri, Yürüyüş Dergisi’nin 24 Ekim 1978 tarihli 185. sayısında yayımlandı. Şiirin yazıldığı tarihte Serdar Alten hastanede yaşam savaşı verdiğinden aramızdan alınanlar şiirde “Altılar” olarak geçiyor.

   


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder