Başlangıçta İstanbul'un çevre çeperinde olan ancak kentin aşırı büyümesiyle içeride kalan askeri alanlar ranta açıldı. Bahsi geçen alanların toplamı ise 10 bin futbol sahası büyüklüğünde.
İBB Genel Sekreter Yardımcısı Buğra Gökçe, 2009 yılından itibaren iktidarın 10 bin stadyum büyüklüğündeki alanı, askeri arazi olmaktan çıkardığını, ranta açarak yerine lüks konutların yapıldığını söyledi. Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr. Pınar Giritlioğlu ekledi: “Bugüne kadar ordunun çok iyi koruduğu, büyük ölçüde de ormanlık alan olan, alanlar birdenbire yapılaşmaya açıldı, lüks konut açıldı ve biz soruyoruz, burada kamu yararı nerede?”
HANİ "HEPSİ YEŞİL ALAN OLACAK"TI…
Türkiye’nin birçok kentinde olduğu gibi İstanbul’da da geçmişte çoğunlukla şehrin çevre çeperinde oluşturulan askeri alanlar, İstanbul’un aşırı büyümesiyle şehrin içinde kaldı. 2009 yılında 1/100 bin ölçekli plana göre İstanbul’da tam 15 bin 304 hektar askeri alan vardı.
2016 yılında, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra, iktidar kentlerin içindeki askeri alanların kentlerin dışına taşınmasına karar verdi.
Kentin içerisinde kalmış bu alanlar yeşil alan olarak varlığını koruyordu. Bilhassa meslek odaları rant değeri yüksek bu alanların imara açılmaması yönünde uyarılar yaptı; deprem tehdidi altındaki kentlerde de bu alanların toplanma alanı gibi kullanılabileceği önerisinde bulundu.
2017 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanı olan isim Mehmet Özhaseki’ydi. Eleştirilere, uyarılara dair konuşuyor, “Sayın Cumhurbaşkanımızın talimatı var, hepsi yeşil alan olacak” diyor ve ekliyordu Özhaseki: “Bunların içinde cüzi alanlar, depreme hazırlık için rezerv alanları olarak kullanılabilir.”
2018 yılında Çevre ve Şehircilik Bakanı artık Murat Kurum’du. Kurum, 47. Motorlu Piyade Alay Komutanlığının yer aldığı 183 dönümlük kışlada yapılan 15 Temmuz Millet Bahçesinde incelemelerde bulunduktan sonra şöyle diyordu: “Hiçbir zaman askeri arazileri biz rant olarak görmedik”.
HERKESİN BİLDİĞİ "SIR": BİR AVUÇ SERMAYEYE KONUT OLDU
Peki ne oldu bu alanlara? Bu soru ve daha fazlası Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezine (CİMER) soruldu. Yanıt Milli Savunma Bakanlığından geldi: ‘Devlet sırrı’, cevaplayamayız.
O sırların bir kısmı açıktı aslında.
Bakanlığın yanıtlamadığı soruyu İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Genel Sekreter Yardımcısı Dr. Buğra Gökçe yanıtlıyor: “Bugün itibarıyla yaklaşık 10 bin futbol sahası büyüklüğünde bir alan askeri alan olmaktan çıkartıldı. 1/1000’lik planlarla bu kadar büyük bir alanda yaklaşık 700 bin kişinin yaşaması planlandı. Tamamlanmış projelerde 39 bin kişi yaşıyor. Bu projelerin yüzde 85’i lüks konut statüsünde. Yani şu ana kadar uygulamada bu alanlar ranta açıldı. Halkın yararlanabileceği veya şehrin ihtiyacı olan yeşil alan, eğitim, sağlık tesisi alanı olmak tüm İstanbul’a hizmet etmek yerine, özel mülkiyetin konusu haline getirildi, bir avuç sermaye sahibi ikinci, üçüncü konut olarak bu çok değerli yerleri mülkleştirdi.”
DAVA SÜREÇLERİ NE DURUMDA?
Peki büyükşehir belediyesinin bu konuda hiç yetkisi yok mu, dahası belediye süreçlerin neresinde? Şehir Plancısı da olan Buğra Gökçe açılan davalara dair öneklerle yanıtlıyor: “Bu alanlar bakanlık tarafından planlandı, askıya çıkarıldı ve onaylandı. Büyükşehir Belediyesi bu süreçte devre dışı bırakıldı. Kentin planlama açısından anayasası olarak kabul edilen 2009 yılında onaylanan İstanbul çevre düzeni planı hiçe sayılarak bu alanlar planlandı. Burada tabii aslında bir diğer konuya da değinmekte fayda var, kentin gelişme dinamiklerinin belirlendiği bu üst ölçekli plan son 15 senede sürekli tadilatlar yoluyla bakanlık tarafından yok sayıldı. Kentin makrofomunu ve doğal eşiklerini olumsuz yönde etkileyecek plan tadilatları ile bu plan işlevsiz hale getirildi. Askeri alanlarda da benzer bir süreç takip edildi. İmara açılan bu alanların önemli bir kısmı da “yeşil alan” diyebileceğimiz bir özelliğe sahiptir. Dolayısıyla İstanbul kent içerisindeki nefes kaynaklarını da kaybetti. Açtığımız davaların süreçleri devam ediyor. Her davada farklı bir noktadayız, yeni açılan davalarda bilgi ve belge toplama aşamasında iken, bazı davalarda bilirkişi raporları hazırlanmakta, bazı davalarda bilirkişi raporu lehimize olmasına karşın ilgili mahkemece yürütmeyi durdurma talebimiz reddedilmiş durumda. Bazı askeri alanlar birden fazla plan bölgesine girdiği için süreçler bölünmüştür. Yargı süreci devam ediyor. Yargının kentin korunmasına katkı sağlayacak kararlarla İstanbul’un geleceğine ışık tutmasını umuyoruz.”
DEPREME HAZIRLIK İÇİN BÜYÜK KAYIP
Bu açık alanlar, afetler ve özellikle de beklenen Marmara depremi nedeniyle de büyük bir ihtiyaç. Peki iktidar bu alanları depreme hazırlık için kullandı mı, kullanamaz mı?
Gökçe, askeri alanları kent içerisinde kalanlar ve kent çeperinde kalanlar şeklinde iki gruba ayırmak gerektiğini belirterek başlıyor bu soruyu yanıtlamaya: “Kent içerisinde kalan alanlar eğer yapılaşmaya açılırsa elbette depremden sonra deprem toplanma alanı olma özelliklerini kaybedecekler. Kentin çeperinde kalan askeri alanlar ise deprem sonrası çadır kent ve geçici barınma alanları olarak kullanılabilecekken, söz konusu alanlar imara açılarak bu ihtimal de ortadan kalkmış olacak. Bir de unutulmamalıdır ki deprem sonrası geçici barınma alanlarında içme suyu, elektrik, kanalizasyon ve doğal gaz gibi altyapı ihtiyacı olacaktır. Bu alanlar askeriye tarafından kullanıldığı için bu altyapıya sahiptir. Bu alanları imara açarak aslında deprem anında afetzedeler için çok önem arz edecek belli imkanları da yok etmiş oluyoruz.”
YENİ TEKLİF: DERT GERÇEKTEN DEPREM OLSAYDI…
Bu tartışmalar devam ederken AKP’nin kentsel dönüşümde yeni düzenlemeler getiren 21 maddelik kentsel dönüşüm yasa teklifi Meclis Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonunda kabul edildi. Düzenlemeyle vatandaşın evlerinin kolluk marifetiyle boşaltılmasının önü açıldı. 6 Şubat depremlerinin ardından açılacak dava süreçlerini kısaltacak düzenlemelerin de yapıldığı teklife göre savunma süreleri kısaltılacak. Yürütmenin durdurulması kararlarına itiraz edilemeyecek.
TMMOB Şehir Plancıları Odası İstanbul Şube Başkanı Doç. Dr. Pınar Giritlioğlu, AKP’nin hazırladığı afet alanlarıyla ilgili kanun teklini de hatırlatarak şu değerlendirmede bulunuyor:
“Bugüne kadar ordunun çok iyi koruduğu, büyük ölçüde de ormanlık alan olan, alanlar birdenbire yapılaşmaya açıldı. Lüks konut açıldı ve biz soruyoruz, burada kamu yararı nerede? Burada afet nerede? Bazı yerlere millet bahçeleri yaptılar. Bu millet bahçeleri de betonlaşmış alanlar, yani yeşil alan değil yeşil alan olsa adına park denirdi. Ki bunlar bir meşrulaştırma aracı oldu bunlarda. İstanbul için toplanma alanı olabilecek, çadır alanı ne bileyim hızlı bir müdahale için sahra hastanesi kurulabilecek çok geniş alanlar, konutu açılarak aslında elimizden alınmış oldu. Bugüne kadar kentsel dönüşüm söylemi altında yapılan uygulamaların hiçbirinin kamu yararı içermediğini, gerçekten depreme çare olamayacağını, çünkü kendi bir sistem olarak bir bütün olarak bir yaşam çevresi olarak ele almadığını söyleyebiliriz. Dolayısıyla gündemdeki kentsel dönüşüm yasasıyla dayatmacı, mülksüzleştiren bir yaklaşımla ilerleyen süreçteki bazı engelleri de aşmanın yolu açılıyor.
Yeni yasa tasarısı, bakanlığın hareket alanını genişletme amacına hizmet ediyor. 6306 ile yerleşen üstenci, baskıcı, zorlayıcı, dayatmacı anlayışın etki alanı esnetiliyor, sürece hız kazandırılıyor. Dert gerçekten deprem olsaydı, 2002’den bu yana çıkartılan yasalarla, Meclisteki çoğunlukla, tanımlanan araçlarla yapılacak yapılırdı. Madem deprem gibi bir kaygınız vardı:
• Neden toplanma alanlarını yapılaşmaya açtınız?
• Neden askeri alanları lüks konut alanına döndürdünüz?
• Neden açık ve yeşil alan değil de; içi yapı dolu millet bahçeleri yaptınız?
• Neden fay hatları üzerine havalimanları, dolgu alanları üzerine apart otel kılıfı altında yüksek yoğunluklu konut alanları inşa ettiniz?
• Neden rezerv alan ilan ettiğiniz yerlerde ayrıcalıklı plan kararları üretiyorsunuz?”
Meltem AKYOL / EVRENSEL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder