11 Kasım 2023 Cumartesi

Cumhuriyet’in kaybedilişi: İzmir Tekel Fabrikası esintisi - Erhan Nalçacı / soL

 

Yolu, suyu, fabrikası, madeni, limanı sermaye sınıfına ait bir ülkede kâğıt üzerinde bile olsa Cumhuriyet’in temeli olan bir toplumsal eşitlik fikri yer edinebilir mi?

Geçenlerde İzmir Alsancak Tekel Fabrikası’nın yerine yapılan Kültür Sanat Fabrikasını gezme fırsatım oldu. İzmirliler Fabrika binalarına böyle bir kültür sanat merkezi yapılmasından mutlu gözüküyorlar. Adeta AKP’nin fabrika binalarını yıkıp yerine TOKİ konutu dikmediğine şükreder gibiler. Haksız da değiller bir bakıma.

Ancak İzmir Tekel Fabrikası eğer Cumhuriyet’i nasıl mahvettikleri ile ilgili anıları canlandırmıyorsa yazıklar olsun.

Bu yazıda Cumhuriyet’in kuruluşunda ve yok edilişinde Tekel fabrikalarının oynadığı role kısaca değineceğiz.

Emperyalizm bir ülkeye her zaman askeriyle girmez, çoğu kez iktisadi mekanizmalarla ele geçirir. İlk kez 1856’da Kırım Savaşı esnasında dış borç alan Osmanlı Devleti borç bağımlısı hale gelmiş ve ödenemeyen borçlar ağır bir bağımlılık ilişkisi yaratmıştı.

1880’lerin başında Osmanlı borçlarının tahsili için kurulan Düyun-u Umumiye doğrudan ülkeyi sömürebileceği müdahalelere başlamıştı. İzmir Alsancak Fabrikası da Tütün Rejisine bağlı olarak 1880’lerin ikinci yarısında kuruldu. İngiliz ve Fransız sermayesi başta olmak üzere sermaye sınıfı hem köylüyü, hem tütün işçisini, hem de borç faizleri üzerinden bütün Osmanlı halkını sömürüyordu.

1923 Devrimi Cumhuriyeti kurarken Tütün Rejisini 1925’de devletleştirdi. Emperyalizme bağlı olarak Cumhuriyet kurulamazdı çünkü.

Devrim feodal Osmanlı hanedanına karşı burjuvazinin öncülüğünde Anayasa önünde eşit yurttaşlığı bayrağına yazıyordu. Böylece ülkeyi hanedan değil, eşit yurttaşların siyasi iradesi yönetecekti. Bunun ilk koşulu siyasi bağımsızlık, yani tarımın, sanayinin ve dış ticaretin bu ülkeden yönetilebilmesiydi.

Her ne kadar yerli burjuvazinin tasarrufunda da olsa devlete ait iktisadi işletmelere burada çalışan işçi kitlelerinin siyasi müdahalesine izin veriyordu. Ayrıca farklı siyasi programlar arasında emekçi sınıflar bütün ideolojik yanılsamalara karşı seçim yapabiliyordu. Kendilerine ait bir ülke hissi Cumhuriyet’in temeliydi.

1930’lu yıllarda Cumhuriyet planlı devletçi ekonomide eşsiz bir atılım yaptı, bu esnada eski fabrikalar modernleştirildi, ülke sathına mümkün olduğu kadar eşit dağıldı, devlet tütün ve alkolde tekel haline geldi.

Yaşı yetenler sigara içsin içmesin TEKEL’in ürettiği sigara markalarını çok iyi hatırlıyorlar. Yetmeyenler için Müzede verilen ve üretilen sigaraları bir arada gösteren reyondan çektiğim fotoğrafa aşağıda bakabilirler.

Fotoğraf 1: Alsancak Kültür Sanat Fabrikası’nda sergilenen Alsancak Tekel Fabrikasında üretilen yerli sigaralar görülüyor.

Ancak 1980’lere geldiğimizde Türkiye sermaye sınıfı emperyalizmin güdümünde sermaye birikim modelini değiştirdi. Genel plan Dünya Bankası’nın yönlendiriciliğinde 24 Ocak 1980’de belirlendi. Emekçi halkın örgütlü direnciyle karşılanan bu program 2001’de Kemal Derviş’in 15 Günde 15 Yasası ile somut bir plana kavuştu ve planı uygulamak yani topluma ait her şeyin sermayeye devredilerek yağmalanması için AKP yönetime geldi.

15 Yasa’dan biri Tekel Yasasıdır ve Türkiye’yi tamamen yabancı tütün tekellerine açmayı hedefler. İzmir Alsancak Fabrikası 2004’de kapatılır, 2008’de TEKEL işçilerinin bütün direnişine rağmen özelleştirilir. 

Şu anda Türkiye’de tek bir yerli sigara fabrikası bulunmuyor. Aşağıdaki grafik dünyada 10. büyüklükteki Türkiye sigara pazarının yabancı tekeller tarafından nasıl işgal edildiğini gösteriyor. 

Şekil 1: 2020 başlarında yabancı ülkelere ait tütün tekellerinin Türkiye pazarından aldığı payı gösteriyor. Phillip Moris %44 ile ilk sıradayken onu British American Tobacco %33 ile izliyor.

Türkiye’de tütün piyasasının yabancı tekeller tarafından ele geçirilmesinin dramatik etkileri oldu. Öncelikle Türkiye kendi ürettiği tütünün nasıl kullanılacağı konusunda karar yetkisini kaybetti. Bu arada “Oryantal Tütün” diye anılan Türkiye tütününün dünyaca çok değerli olduğunu hatırlatalım.

Şirketler ürettikleri sigaraya istedikleri oranda ithal tütün koymaya başladılar. Türkiye’nin önemli gelir kaynaklarından olan Tütün ihracatına dayalı gelir azalmaya başladı. Aşağıdaki grafik Türkiye kapitalizminin başlıca yapısal krizi olan cari açığa tütün ihracatı ve ithalatı dengesinin olumsuz katkısını gösteriyor.

Şekil 2: Yabancı tekellerin elinde kalan Türkiye tütün piyasasında yerli tütünün ihracatı azalırken yabancı tütünün ithalatının nasıl yıllar içinde arttığı görülüyor.2008’deki TEKEL özelleştirmesinden sonra denge tersine dönüyor ve makas açılıyor.

Türkiye’nin cari açığının analizi ancak yıllar içinde birikmiş emperyalizmin etkisine ve Türkiye sermayesinin işbirlikçiliğine dayanarak yapılabilir. Tütün politikaları bunlardan biri.

Tütün yetiştiren köylünün yüzdesinin azalması ve yoksullaşmasını buna eklemeliyiz. Sanayinin bir alanı yabancı tekeller tarafından ele geçirilmişse mutlaka bunun tarıma yansıması olur. Tıpkı şeker piyasasında olduğu gibi.

Yabancı şirketlerin egemenliği Türkiye’de hala çok yaygın olan ve büyük bir sağlık sorunu yaratan tütün bağımlılığı ile mücadeleyi de zorlaştırmaktadır.

Bu koşullarda Cumhuriyet kalabilir mi?

Emekçi halkın siyasi olarak müdahale edebileceği hiçbir üretim aracı bulunmuyor artık. Emekçi halka düşen sadece sermaye tarafından sömürülmek ve emperyalizmin etkisi altında genel olarak yoksullaşmak.

Anayasa önünde eşit yurttaşlık nerede kaldı?

Özelleştirme ve sermayenin mutlak egemenliği sendika bırakmadı. Bütün düzen partilerinin programları eşitlendi.

Yolu, suyu, fabrikası, madeni, limanı sermaye sınıfına ait bir ülkede kâğıt üzerinde bile olsa Cumhuriyet’in temeli olan bir toplumsal eşitlik fikri yer edinebilir mi? 

Sermaye yerlisi ile yabancısı ile artık bir saltanat kurmuş bulunuyor Türkiye’de ve emekçi halk sermayenin reayasına dönmüş durumda. 

Saray’ı yıkacağız diyenlere gülüyoruz, çünkü Saray tekelci sermayenin bir kulübesi, Sarayın içindekiler memuru durumundalar. 

Sosyalist Cumhuriyet bu sınıfın emekçiler tarafından iktidardan indirilmesi, emperyalizmden kurtulunması ve mülkiyette eşitliğin sağlanması ile kurulacak.

Erhan Nalçacı / soL 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder