12 Kasım 2023 Pazar

Sevgi Cemşit’ti, Cemşit Ahmet Mekin’di, Ahmet Mekin perdede devleşen bir aktördü(I+II+III+IV)-Mesut Kara/Evrensel

 


(I) 

Sinemamızın beyazperdede ve seyircinin gönlünde devleşen, “baba” aktörleri vardır; unutulmaz Oyuncu Ahmet Mekin de onlardan biridir. Tüm engellemelere, yok sayma, yok etme çabalarına karşın dimdik ayakta durarak, kendini geliştirip, yenileyip dönüştürerek bir anlamda kendi kendini yaratan sevilen, başarılı bir aktör olmayı başararak bu günlere gelir Ahmet Mekin.

En çok “Selvi boylum al yazmalım filminin Cemşit’i olarak anımsansa da varlığıyla, sıcak oyunculuğuyla yer aldığı 170 civarında sinema filminde, televizyon dizilerinde canlandırdığı farklı karakterlerle de hep anımsanan, iz bırakmış, unutulmayacak bir aktör olarak büyük kentten, İstanbul’dan uzakta Erdek’in Ocaklar köyünde sürdürüyor yaşamını.

Güzel bir çocukluk yaşadığını söyleyen fakat ilk gençliğinde ilgi duyduğu, başarılı olduğu spor yaşamını yaşadığı talihsizlikler nedeniyle sürdüremeyen Ahmet Mekin’in yaşam öyküsü 6 Ağustos 1932’de Ahmet Kurtdereli olarak İstanbul Bakırköy’de başlar. Babası çok kitap okuyan, çocuklarına da okuma alışkanlığı kazandıran “sol tandanslı”, sosyalist bir devlet memurudur.

Ahmet Mekin de çocuk yaşlarda kitap okumaya başlayarak, Rus edebiyatının bütün klasiklerini okur. Babasının önerisi ve yönlendirmesiyle klasik felsefeyi, dönemin filozoflarını da okur.

Arkadaşlarının uzun boyundan dolayı “Filiz Ahmet” dediği Ahmet Mekin güreş sporu yaparken tam usta olduğu sırada kaburga kemiklerini kırıp, bırakmak zorunda kalır. Sonra kayakla ilgilenir, belini incitince, onu da bırakır. Bakırköyspor’da oynarken büyük bir futbol takımına transfer olacaktır fakat deneneceği gün ayağından sakatlanır ve böylece spor yaşantısı biter. Bir süre Bakırköy Halkevinde amatör tiyatro oyunculuğu yapar, “İttihat ve Terakki” oyununda oynar.

Ahmet Mekin’in de doğup büyüdüğü Bakırköy tiyatro, sinema, müzik alanında Adana gibi “sanatçı yetiştirme” merkezlerinden biridir. Sanat alanında çok sayıda Adanalı ve Bakırköylü sanatçı vardır. Tiyatro, sinema ve müzik alanında da Bakırköy’de yetişmiş alanlarına damga vurmuş unutulmaz sanatçılar tanıdık. Ahmet Mekin de bunlardan biridir. Sinemaya Bülent Oran’ı, Göksel Arsoy’u ve daha birçok oyuncuyu kazandıran Oyuncu-Yönetmen Sırrı Gültekin de Oyuncu Kenan Pars da Bakırköylüdür.

İş hayatına manifaturacılıkla başlayan Ahmet Mekin zaman zaman Kenan Pars’ın yanına uğruyor, arkadaşlık yapıyordur. Kenan Pars’ın sinemacı arkadaşları da gelip gidiyordur oraya. ’50’lerin başında iflas ettiği günlerde gittiği Kenan Pars’ın yanında otururken biri Kenan Pars’a bir mektup getirir. Mektup daha önce kendisini orada gören sinemacı biri yönetmen, diğeri kameraman olan Enver ve Selahattin Burçkin kardeşlerden geliyordur. Mektupta Kenan Bey’e yazılmış Ahmet Mekin’den söz edilerek “Gördüğümüz o arkadaşının çok iyi bir fiziği var, onu filmde oynamaya razı et” notunun yanında bir de beş yüz lira para vardır avans olarak.

“Bir defalık kabul ederim, sonra devam etmem nasılsa” diye düşünerek parayı da alır, kabul eder filmde oynamayı. O güne dek sinema oyunculuğu aklının ucundan geçmemiş, yerli filmleri beğenmiyor, izlemiyor olsa da Kenan Pars’ı kıramayıp “bir defalık” diye teklifi kabul etmesi 1957’de başlayıp günümüze dek süren 66 yıllık sinema yolculuğunun ilk adımı olur.

Böylece 1957 yılında Selahattin Burçkin’in yönettiği, görüntü yönetmenliğini Enver Burçkin’in yaptığı başrollerinde Belgin Doruk ve Yılmaz Duru’nun oynadığı ilk filmi olan “Mahşere Kadar”la kamera karşısına geçer Ahmet Mekin. Kenan Pars’ın da yer aldığı filmin oyuncu kadrosunda Atıf Avcı, Vedat Karaokçu, Kadir Savun, Leman Akçatepe, Sıtkı Akçatepe, Muammer Gözalan da vardır.

Aynı yıl bir sabah annesi iki kişinin onu sorduğunu ve dışarıda beklediğini söyler. Gelenler “Biz Halk Film’den geliyoruz sizi Fuat (Rutkay) Bey’le görüştürmek istiyoruz” derler. Ahmet Mekin kararlı bir biçimde “Ben sinema yapmayacağım, bir kere yaptım, bir daha yapmayacağım” der. Adamlar gider fakat kısa bir süre sonra Yönetmen Sırrı Gültekin gelir. Amacı Ahmet Mekin’i senaryosunu yazdığı, Halk Film adına yöneteceği “Kara Günlerim / Yaşayan Ölüler” filminde oynaması ve Fuat Bey’le görüşmesi için ikna etmektir; ikna da eder. Fuat Bey’le görüşmeye giderler. Ahmet Mekin o günü şöyle anlatır: “Velhasıl Fuat Bey’le görüşmeye gittik, çok da güzel karşıladı. Sonra beni arabayla Yakacık’a kaçırdılar. Baya kaçırdılar yani, ben gelmem dedim ama nafile. Gittik, orada ikinci filmi çektik. Ordan da 1000 lira aldım. O film biter bitmez bir film daha çektik, ondan da 1000 lira aldım.”

İkinci film Sırrı Gültekin’in yazıp yönettiği ve Ahmet Mekin’in başrol oynadığı 1957 yapımı “Kara Günlerim / Yaşayan Ölüler” olur böylece.

Ahmet Mekin’in filmdeki rol arkadaşları Göksel Arsoy, Gönül Bayhan, Atıf Kaptan, Birsen Kaplangı, Kadir Savun ve Gül Gülgün’dür. Aynı yıl Nişan Hançer’in yönettiği “Yosmanın Kızı”nda da oynayan Ahmet Mekin 1958 yılında 7 filmde oynar; “Bir Yudum Su”, “Bu Vatan Bizimdir”, “Karanlık Günler”, “Kır Çiçeği” “Zeynep, Ana Hasreti / Dertli Ana”, “Dikenli Yol” ve “Sevmek Günah mı”

Her filmde rolleri biraz daha büyüyerek ikinci adamlıktan başrole, jönlüğe doğru yol alır Ahmet Mekin. Kemal Film’le üç yıllık sözleşme yapar ve bir filmlerinde oynar fakat bu sözleşme uzun süre sinema yolculuğunun olumlu yönde gelişmesine engel olur. Çektikleri bir filmde yapımcı Kemal Film’le anlaşmazlığa düşer ve 1961 yılına kadar filmlerde oynatmazlar Ahmet Mekin’i.

(II)  

Yazıya geçen hafta kaldığımız yerden devam etmeden önce kısa bir not düşmek isterim: 1999 yılında Parantez Yayınları’ndan çıkan ikinci kitabım “Yeşilçam’da Unutulmayan Yüzler”de bire bir, yüz yüze görüşüp söyleşiler yaptığım yaşam öykülerini, sinema serüvenlerini kendi anlatımlarıyla aktardığım ’50’li, ’60’lı yılların yıldızlarından, başrol oyuncularından ulaşabildiklerime yer vermiştim.

O günlerde ulaşmak, görüşmek, söyleşi yapıp yazmak istediğim isimlerin başında Ahmet Mekin de vardı. Fakat hayranlık derecesinde sevdiğim, benim gözümde gönlümde efsaneleşmiş bir yeri olan, sinemamızın önemli aktörlerinden Ahmet Mekin’e ulaşamamıştım. Bir süredir “Yeşilçam’ın Yakamozları” adıyla hazırlamaya çalıştığım yeni kitap dosyamda Ahmet Mekin mutlaka olmalı düşüncesiyle geçen hafta okumakta olduğunuz bu yazıya başladım ve yayımlanan ilk bölümden haberdar etmek, yazıya ulaşabilmesini sağlamak için de kendisiyle görüştüm. İlk kez yaşıyor olmasam da bir efsaneyle konuşmak heyecan vericiydi. Ahmet Mekin’se son derece mütevazı, etkileyici ses tonuyla çok sıcak ve kibardı. Sağlığının iyi olduğunu kendinden duymak da mutluluk vericiydi. Bu notu düştükten sonra yazımızı kaldığımız yerden sürdürelim…

Mendil ıslattıran ağlak melodramların temellerinin atıldığı ön-Yeşilçam döneminin evrilmeye Yeşilçam sürecinin başladığı ’50’li yıllarda 1956 yılında çekilen “Mahşere Kadar” filmiyle başlar sinema oyunculuğuna Ahmet Mekin.

1957 yılında tanıştığı kendisi gibi oyuncu olan Şükran Sabuncu’yla evlenen Ahmet Mekin’in, Zeynep ve Kezban adında iki kızı vardır.

İkinci filminde rolü büyümüş ve aldığı para iki katına çıkmıştır fakat Kemal filmle imzaladığı üç yıllık sözleşme sinema yolculuğunun kesintiye uğramasına neden olur. Anlaşmazlığa düşmeleri ve yaşadıkları tartışma nedeniyle Kemal Film 1961 yılına kadar filmlerinde oynatmaz Ahmet Mekin’i. Boykot öncesi Kemal film adına iki filmde oynamıştır; bu filmler O. Nuri Ergün’ün yönettiği “İzmir Ateşler İçinde” (1959) ve Osman F. Seden’in yönettiği “Aşktan da Üstün”dür. (1960)

Sabırlıdır Ahmet Mekin, umudunu da yitirmez. 1962 yılında yeni başlıyormuşçasına büyük bir azimle işine sarılır ve arka arkaya filmlerde oynamaya başlar yeniden. 1961 yılında 5, ’62’de 3, 1964 yılında 12 filmde oynar.

Belleğimizde, kalbimizde ayrı bir yeri olan Ahmet Mekin “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmine gelen süreçte önemli filmlerde, önemli rollerde yer alır. Bu filmlerden bazıları:

Atıf Yılmaz’ın “Beş Kardeştiler” (1962), Tarık Dursun K.’nin, “Kelebekler Çift Uçar” (1964), Orhan Aksoy’un “Vurun Kahpeye” (1964), Halit Refiğ’in “Gurbet Kuşları” (1964) ve “Bir Türk’e Gönül Verdim” (1969), Zafer Davutoğlu’nun “Bataklı Damın Kızı Aysel” (1969), Lütfi Ö. Akad’ın “Yaralı Kurt” (1972) ve “Düğün” (1973), Melih Gülgen’in “Cemil” (1975) ve “Cemil Dönüyor” (1977) …

SELVİ BOYLUM AL YAZMALIM İLE EFSANELEŞİR

Ahmet Mekin başrollerini Türkan Şoray ve Kadir İnanır’la paylaştığı, Atıf Yılmaz’ın unutulmaz filmi “Selvi Boylum Al Yazmalım”da (1977) can verdiği Cemşit rolüyle film ve rol arkadaşlarıyla sinemamızın efsaneleri arasında yerini alır ve unutulmazlardan biri olur.

“Beni sinemaya adeta zorla soktular, işsizlik beni Türkiye’nin en önemli jönlerinden biri yaptı, hayatımı sinemayla kazandım” diyen, 1957’den günümüze dek 180 civarında sinema filminde 20 televizyon dizisinde oynayan Ahmet Mekin, son yıllarda önemli televizyon dizilerinde etkileyici güçlü oyunculuğuyla fark yaratarak sürdürüyor oyunculuğunu.

1975 yılına kadar “jön” oynayıp sonrasında kendi isteği ve tercihiyle, karakter oyunculuğuna, yan rol oyunculuğuna geçen Ahmet Mekin başarılı güçlü oyunculuğunun karşılığını seyircinin beğeni ve sevgisiyle, kazandığı ödüllerle alır. 1961’de İzmir Fuar Festivali’nde “En Başarılı Erkek Oyuncu” Ödülü’nü alan Ahmet Mekin, 2011 yılında “Görünmeyen” adlı filmdeki oyunculuğuyla da 30. İstanbul Film Festivalinde “En İyi Erkek Oyuncu” Ödülü’nü kazanır. 

TİYATRO SAHNESİNDE

Film setleri dışında sahne deneyimi de olan Ahmet Mekin 1969’da Güngör Dilmen’in yazdığı “İttihat ve Terakki” oyununda oynar. Engin Cezzar’ın sahneye koyduğu, Engin Cezzar ve Dormen Tiyatrosu sanatçılarının ortaklaşa hazırladıkları oyunun 1969’un 29 Mart’ında Dünya Sinemasında gösterilmeye başlanacağının duyurulduğu haberlerde “Gazetelerde oyuncu listeleri paylaşılıyor, Abdülhamit’i Ege Ernat, Sultan Reşat’ı Turgut Boralı, Talat Paşa’yı Erol Keskin, Enver Paşa’yı Engin Cezzar, Cemal Paşa’yı Ahmet Mekin, Alman Sefiri Wangenheim’ı Cahit Irgat, Lawrence’ı Zafer Önen, Derviş Vahdeti’yi Mehmet Akan, Yakup Cemil’i Metin Serezli ve Mustafa Necip’i Arif Erkin canlandıracağı duyuruluyordu.” (28.01.2017 Serdar Korucu/ CNN Türk)

1972 yılında Dostlar Tiyatrosunda “Abdülcanbaz”da Turhan Selçuk’un ünlü çizgi roman kahramanını canlandırır Ahmet Mekin.

Genco Erkal’ın sahneye koydu “Abdülcanbaz” Genco Erkal, Mehmet Akan, Macit Koper ve Engin Ardıç tarafından sahneye uyarlanır. Sahne tasarımı Turhan Selçuk, koreografi Mehmet Akan, müzikler Arif Erkin’e aittir. Abdülcanbaz rolünde Ahmet Mekin’i, Gözlüklü Sami’ rolünde de Genco Erkal’ı izler seyirci. Oyunun kadrosunda Zihni Küçümen, Ulvi Alacakaptan, Cevza Şipal, Sedef Bediz, Yavuzer Çetinkaya, Macit Koper, Gökhan Mete, Deniz Çakır, Süleyman Tınaz ve Erdoğan Tuncel de vardır.

(III) 

Sinemada da tiyatroda da rolünde takılıp kalmak dölünden çıkamamak gibi yaşamına da yansıyan durumlar olabiliyor. Yaşamında da sahne ya da perdede de hep aynı/benzer karakter olarak var oluyor sonrasında; örneği çok. Bu konuda Ahmet Mekin şunları söyler: “Tesiri devam eden roller olmadı. Rolün tesirinde kalırsan olmaz, o zaman Kadirizm gibi bir şey çıkar ortaya her yerde kabadayı olursun ya da aptalı oynuyorsan aptal olursun.

Yeşilçam döneminde de sonrasında da televizyon dizilerinde de tarzı olmayan rolleri istemez, kabul etmez, oynamaz Ahmet Mekin; kimin yaptığı, nasıl yaptığı da önemlidir. Bu nedenle “Kurtlar Vadisi Vatan” için gelen yaşlı dede rolünü kabul etmez. Her şey para, şöhret, çok izlenme değildir onun için.

Toplumsal muhalefetin yükseldiği ’70’li yıllarda halk hareketleri, devrimcilerin mücadelesi de çoğalmıştır. O günlerde gelir “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminde efsane Cemşit rolü. Ertesi gün sette Atıf Yılmaz senaryoyu okuyup okumadığını sorar, okumamıştır. Bir söyleşisinde nedenini şöyle açıklar Ahmet Mekin; “Aklım İstanbul’daki devrimci gençlerdeydi.”

Çok eski yıllarda Ses dergisinin eski sayılarını karıştırırken “Ahmet Mekin Atatürk’ü oynamak istiyor” haberine rastlamıştım fakat bu hayalini gerçekleştiremez. O yıllarında gerçekten de Atatürk’ün bir dönemine, orta yaş yıllarındaki haline çok benziyordur. Sonraki yıllarda gelen Atatürk’ü oynaması tekliflerini de kendi kabul etmez, nedeni de senaryoları kötü bulmasıdır.

İstemeden girdiği sinemayı, Yeşilçam’ı sonradan çok sever Ahmet Mekin, önemser, verilen emeğe, setlerdeki dayanışmaya, özverili çalışmaya saygı duyar. “Biz yarı amatör, yarı profesyoneldik, amatör ruhla çalışıyor yaptığımız işe karşılık profesyonel olarak para kazanıyorduk, çoğu işi kendimiz yapar, kostümlerimize kadar birçok şeyi kendimiz getirirdik” dediği Yeşilçam’ı çok sevmiştir.

Atıf Yılmaz’ın yönettiği, 1962 yapımı, senaryosunu Sadık Şendil, Kemal Tahir ve İlhan Engin’in yazdığı “Beş Kardeştiler” filminde birlikte çalıştıkları, iyi dost oldukları Ruhi Su’dan söz ederken duygusallaşır, öfkelenir. Filmin müziklerini Yalçın Tura ve Ruhi Su yapmıştır. “Ruhi Bey gibi bir adamı yurt dışına göndermediler. Göndermeyen insanlarda nasıl bir akıl nasıl bir vicdan var. Aklım duruyor. Bir insanın sağlığıyla ilgiliyse ona her şey yapılmalı. Adam Türkiye’yi dünyaya tanıtmış bir adam, benim için büyük adam, büyük müzikçi. Bu adamı yurt dışına göndermiyorsunuz. Niye göndermiyorsunuz, tedavi olacak, komünist propagandası mı yapacak orada yatakta, konuşamayan adam. Bu kadar akıl dışı, saçma, vicdansızca bir şey bu. Çıldırıyorum böyle şeyler oldukça.”*

Toplumsal sorunlara duyarlı, politik bir duruşu olan, sinema dahil meselelere politik bakan Ahmet Mekin, ülkenin gidişatından, durumdan rahatsız ve huzursuzdur. Artık gazete okumadığını, haber izlemediğini, sadece kitap okuduğunu söyler.

Bir söyleşisinde “Biz sanatçı değiliz, biz oyuncu takımıyız. Sanat içerisinde bölümlerden biriyiz. Yani ben sanatçı değilim, oyuncuyum. Kameraman, ışıkçı… Yönetmen biraz daha sanata, sanatçıya yakındır eğer hikayeyi de kendi yazıyorsa. Bizler başkalarının fikrinden çıkan senaryoda onlar ne yazdıysa onu söyleyen oyuncuyuz. Bunu iyi yapmak ya da yapamamak. İyi yaparsan yeteneklisin, iyi oyuncu oluyorsun, yapamazsan olmuyorsun.”**

1968 yılında İngiltere’den bir film yapım şirketinden iyi bir teklif alır Ahmet Mekin fakat hem istenen şartları yerine getiremeyeceğini düşündüğünden hem de evli olduğu için ailesinden ayrılıp sonu belirsiz bir maceraya girmek istemediğinden kabul etmez.

CEMŞİT OLABİLMEK

Jön olarak başladığı sinemada iz bırakan rollerde, filmlerde oynamak için kendi isteğiyle karakter oyunculuğuna geçen Ahmet Mekin için emek çok önemli ve değerlidir. Bu geçişin ilk filmlerinden biri de “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmidir. Yücel Çakmaklı’nın Necip Fazıl Kısakürek’in eserinden uyarladığı 1977 yapımı “Bir Adam Yaratmak” filminde başrol oynadıktan sonra aynı yıl Türkan Şoray ve Kadir İnanır’la başrolleri “ikinci adam” /karakter oyuncusu Cemşit olarak paylaşır.

Ahmet Mekin emeği yücelten, sevgi mesajları veren bu efsane filmin bir başka önemli özelliğinin de güçlü kadın imajının mesajını veriyor olduğunu söyler. Filmde Asya’nın bir yaşındaki bebeğini alıp büyük bir aşk yaşadığı adamdan ayrılıp kendi hayatına gitmesi güçlü kadın imajı veriyordur. Çekimleri yaklaşık iki ay süren, Adana, Osmaniye’de çekilen “Selvi Boylum Al Yazmalım” için Ahmet Mekin şunları söyler: “Güzel bir film, iyi bir ekip, çok iyi bir hikaye, ayrıca çok iyi senaryolaştırıldı Ali Özgentürk tarafından, iyi bir yönetmen çekti, iyi bir kamera ekibi, çok iyi bir müzik var Cahit Berkay’ın, müthiş, akılda kalan bir müzik, bütün insanların ortak çalıştıkları bir iş; onların emeğinin sonunda güzel bir iş çıktı ve 45 senedir de oynuyor.” (Görkemli Hatıralar)

* Katıldığı Görkemli Hatıralar programında söylediklerinden.

** Yeşilçam efsanesi: Ahmet Mekin ile samimi bir sohbet, (Cihat’ın Seyir Defteri, Haziran 2022)

Yararlandığım kaynaklar:

-Film ve Dahası

-“3 İnsan 3 Öykü” Belgeseli, Belgeselci (Cengiz Özkarabekir)

(IV)

                                        Selvi Boylum Al Yazmalım filminin final sahnesi

Öncesinde de sevilen, önemli bir hayran kitlesi olan unutulmaz Aktör Ahmet Mekin, uluslararası alanda da tanınmasını sağlayan, ödül aldıran 1977 yapımı “Selvi Boylum Al Yazmalım” filminde canlandırdığı Cemşit rolüyle efsaneleşir, çok sevilir.

Filmi izleyen birçok insan Asya büyük aşkı İlyas’ı değil de Cemşit’i seçtiğinde Asya’ya, Cemşit’e kızmış, İlyas’a yaşatılana içerlemişti. Oysa İlyas Asya’yı bırakıp gittiğinde yanında, zor anlarında Cemşit vardı; Asya’ya yoldaşlık, küçük Samet’e babalık yapmış, sevgisini vermişti.

Asya Cemşit ve Samet’le seçtiği yeni hayatına yürüyüp giderken arkalarından gözyaşları içinde bakan İlyas’la Asya’ya, Cemşit’e kızanların, içerleyenlerin de gözleri dolmuş, ağlamaklı olmuşlardı. Oysa bazen aşk da yetmez birliktelikler için. Bir başka unutulmaz, başyapıt film olan “Vesikalı Yarim”in Sabiha’sı, sevdalısı Halil’e “Sevmek de yetmiyormuş. Çok eskiden rastlaşacaktık” dememiş miydi?

SEVGİ NEYDİ?

Sevgi emek isteri, gerçek sevgiyi, sevdiği üzülmesin diye sessiz kalışları, sevdiğinin çocuğunu kendi çocuğu gibi bağrına basmayı filmde Cemşit göstermişti bizlere. İlyas Asya’yı aldatmıştır. Asya oğlu Samet’le kimsesiz ve çaresiz kaldığında yanında hep Cemşit’i bulur. Cemşit çaresiz kadın ve oğluna evinin kapılarını açmış, kendi ailesiymiş gibi yakın davranmıştır. Bir gün ansızın İlyas çıkageldiğinde al yazmalısı Asya’nın kendisine dönmesi için çocukları Samet’i alıkoymak ister. Fakat Samet babalığa Cemşit’i seçer. Aşık olduğu adamla kendisine, oğluna emek veren ve sevgisini kendilerine karşılıksız veren Cemşit arasında kalan, Asya da İlyas’ı arkasında bırakıp Cemşit’e gider. Üstelik Samet de ona baba demiştir.

Cemşit rolündeki başarısıyla Sovyetler Birliği’nden ödül verilir Ahmet Mekin’e fakat bir filmin çekimlerinde olduğu için ödülü almaya gidemez. Bir süre sonra bir Sovyet konsolosu ziyaretine gelir. Hem aldığı ödül için kutlamak istediğini, hem de Sovyetler birliğinde Cemşit rolünü oynayan oyuncudan bir mektup getirdiğini söyler. Mektupta, “Bu rolü sinema, tiyatro ve televizyonda oynadım ancak sizin kadar başarılı yorumlayamadım, sizi canı gönülden kutluyorum” yazıyordur. Sinema yaşamımda yaşadığı en özel andır, anıdır bu Ahmet Mekin için.

Filmin çekim sürecinde Cemşit karakterini yorumlama konusunda Yönetmen Atıf Yılmaz’la anlaşmazlığa düşer, çekimlerde tartışmalar, kırgınlıklar yaşarlar. O günleri şöyle anlatır Ahmet Mekin: “Selvi Boylum Al Yazmalım’ı çekerken Atıf’la birbirimizi girdik. 3 ay konuşmadık. Orada da olay şu. Ben onlardan bir hafta sonra gittim Osmaniye’ye, çekimlere. Politikayla çok yakından ilgiliydim o dönem. Gider gitmez de Atıf ‘Hikayeyi okudun mu?’ diye sordu. ‘Okumadım’ dedim ben de. Okumamıştım da gerçekten. ‘Hikayeyi oku’ dedi. ‘Tamam’ dedim. Gece yine geldi ama ben daha çalışmamıştım. Kafam sürekli İstanbul’daki devrimci gençlerde. Atıf da sürekli geliyor ‘Okudun mu?’ diye soruyor. Sonunda hikayenin bir kısasını buldum okudum. Adamın tipi kafama oturdu. Ertesi gün çekime gittik. İlk plan Türkan’la. Şimdi Türkan’la Kadir bir hava tutturmuşlar, bayağı coşkulu. Ben de Türkan’a ayak uydurdum, onun heyecanıyla oynamaya başladım. Sonra Türkan, ‘Harika Atıf Bey, Ahmet Bey havaya girdi.’ deyince orada zank diye beynime vurdu. Bu adam o adam değildi çünkü. Bu adamın iki çocuğu çığ altında kalmış, karısı ölmüş, son derece suskun ve durgun bir adam. Hiç heyecanlı bir yanı olmayan biri yani. İlk provadan sonra dümdüz oynamaya başladım, çok sakin bir şekilde. Plan bitti. Atıf geldi, ‘Ne yaptın ya az önce yaptığın şeyi yapmadın’ dedi. Baskılı bir şekilde, ‘Siz karışmayın ben böyle oynayacağım’ dedim. Aramız da gitgide açılmaya başladı. Çok samimi arkadaşım bir de. Ama tip şimdi o. Düşünsenize bir adam iki çocuğunu ve karısını çığ altında kaybetse nasıl olur? Son derece durgun bir adam olur.”

“Aramızda bir kırgınlık olsa da sonra beni anladı” diye anlatır Ahmet Mekin bu çatışmayı. Hatta çok sonra İstanbul’da bir karşılaşmalarında boynuna sarılıp “Sen haklıymışsın bu adamın böyle olması gerekiyormuş” dediğini de aktarır Ahmet Mekin.

Sinema seyircisinin kalbinde, belleğinde silinmez bir iz bırakan, Cemşit rolüyle de efsaneleşen Ahmet Mekin Yeşilçam’da da efendiliğiyle, kültürüyle, ağabey ve baba tavırlarıyla, duruşuyla çok sevilir; saygı duyulan, sözü dinlenen bir aktör olur.

1596’dan günümüze dek oynadığı onlarca filmde başarılı oyunculuğuyla adını sinema tarihine yazdırıp unutulmaz oyunculardan biri olurken, tiyatro sahnelerinde de varlığını, oyunculuğunu gösterir.

Son yıllarda televizyon dizilerinde seyircisiyle buluşan Ahmet Mekin’in televizyon filmi ve dizi oyunculuğu çok eski yıllara, siyah-beyaz TRT’nin ilk yıllarına uzanır. 1970’lerde başlayan sonrasında artarak süren televizyon filmlerinde, dizilerinde izlediğimiz Ahmet Mekin, fark yaratan güçlü oyunculuğuyla televizyon izleyicisi kuşakların da beğenisini kazanır.

TELEVİZYONDA SÜREN YOLCULUK

1973 yılında Metin Erksan’ın TRT için çektiği televizyon filmi “Geçmiş Zaman Elbiseleri”nde ilk kez televizyon için kamera karşısına geçen Ahmet Mekin sonrasında “Bir Yürek Satıldı”, “Bağrıyanık Ömer ile Güzel Zeynep”, “Denizin Kanı”, “Küçük Ağa”, “Aliş ile Zeynep”, “Bugünün Saraylısı”, “Kavanozdaki Adam, “Kuruluş / Osmancık” gibi televizyon filmi ve dizilerde yer alır.

1993 yılında oynadığı “Oğlum ve Ben”, 1994 yapımı “Sahte Cennet” ve 1997 yapımı “Mektup” filminden sonra oyunculuğa ara veren Ahmet Mekin Yönetmen Ünal Küpeli’nin ısrarı üzerine 2004 yılında yeniden kamera karşısına geçerek “Aşk Mahkumu” adlı TRT yapımı dizide oynar ve sonrası yeni dizilerle, sinema filmleriyle sürer.

“İstanbul gitti, başka bir şehir geldi” diyen Ahmet Mekin, İstanbul’dan ayrılıp yaşamını orada sakin ve mütevazı bir biçimde sürdürdüğü Erdek’in Ocaklar köyüne yerleşir.

Mesut Kara/Evrensel



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder