9 Kasım 2023 Perşembe

YARGITAY (Dosya) II- TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği karar

Adalet Bakanı Tunç: Sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye yararı yok (soL)

CHP Genel Başkanı Özel'in açıklamalarına yanıt veren Adalet Bakanı Tunç "Mahkeme kararlarını bahane ederek sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye bir yararı yoktur" dedi.

Yargıtay'ın, Gezi davası tutuklusu ve TİP milletvekili Can Atalay hakkında hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmasının ardından dün akşam CHP grubu Meclis'te olağanüstü toplandı.

Toplantı sonrası kürsüden açıklama yapan CHP Genel Başkanı Özgür Özel "Bu bir darbe girişimidir" dedi ve "Halkı bu kalkışmayı bastırmaya davet ediyoruz" çağrısında bulundu.

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç konuya ilişkin sosyal medya hesabından yaptığı açıklamada "Mahkeme kararlarını bahane ederek sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye bir yararı yoktur. Hukuk devletinde sorunlar sokakta değil, yine hukuk içinde öngörülen mekanizmalarla çözülür" ifadelerini kullandı.

Tunç, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda şunları kaydetti:

"Gezi kalkışması sebebiyle Türk Ceza Kanunu'nun 312. maddesi uyarınca, 'cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçundan verilen kesinleşmiş mahkumiyet hükmü sonrasında, bu hükümle ilgili olarak verilen Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay kararları üzerinden yapılan değerlendirmelerde 'Meclis'e yönelik darbe yapıldığı' şeklinde açıklamalarda bulunmak son derece yanlış ve sorumsuzca bir harekettir.

Türkiye Cumhuriyeti bir hukuk devletidir. Mahkeme kararlarını bahane ederek sokak hareketleri çağrısında bulunmanın kimseye bir yararı yoktur. Hukuk devletinde sorunlar sokakta değil, yine hukuk içinde öngörülen mekanizmalarla çözülür."

                                                                 /././

AYM üyelerine suç duyurusunda bulunan Yargıtay, FETÖ'den ihraç edilen savcıya atıf yapmış (Birgün)

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Can Atalay hakkında 'hak ihlali' veren AYM üyeleri hakkında yaptığı suç duyurusunda FETÖ'den ihraç edilen savcı Özcan Özbey'in 2013 yılında kaleme aldığı "Türk Anayasa Hukukunda Bireysel Başvuru" kitabına atıf yaptığı ortaya çıktı.

Can Atalay hakkında AYM kararına uymayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin suç duyurusunda atıf yaptığı savcı hakkında dikkat çeken bir detay ortaya çıktı.

Gazete Duvar'dan Can Bursalı'nın haberine göre, Yargıtay 3. Ceza Dairesi, tutuklu Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay'ın başvurusu üzerine hak ihlali kararı veren Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) kararına uymadı. Daire, kararı veren AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu.

Verilen kararda çok sayıda yüksek lisans ve doktora tezi ile akademik yayınlara atıf yapıldı. Atıf yapılan kitaplardan biri de 15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminden sonra eski adıyla Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) ihraç ettiği savcı Özcan Özbey'e ait.

2013'TE KALEME ALINAN KİTABA ATIF 

Aynı zamanda doktor unvanı da olan ihraç savcı Özcan Özbey'in 2013 yılında kaleme aldığı "Türk Anayasa Hukukunda Bireysel Başvuru" kitabında yer alan şu ifadeler, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin kararında dayanak olarak kullandı:

"Bireysel başvuru yolunda bir temel hak ve özgürlüğün ihlal edilip edilmediği araştırılmakta olup, bireysel başvurunun önceki yargılamanın devamı niteliğinde olduğundan söz edilemez. Bu nedenle bireysel başvuruyu "olağanüstü kanun yolu" olarak nitelendirmek mümkün değildir. Bireysel başvuru sui generis bir hukuki yoldur. Bu kapsamda Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru, temel hak ve özgürlükleri kamu gücünün işlem, eylem ya da ihmali nedeniyle ihlal edilen bireylerin, diğer başvuru yollarını tükettikten sonra başvurdukları istisnai ve kendine özgü, ikincil nitelikte, anayasal bir hak arama yolu şeklinde tanımlanabilir."

AYM RAPORTÖRÜ OLARAK GÖREV YAPMIŞTI

15 Temmuz 2016'daki darbe girişiminin ardından 24 Ağustos 2016'daki HSYK'nin ihraç ettiği 2 bin 847 hakim ve savcı arasında yer alan Özcan Özbey'in, AYM ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne yapılan başvuruların yanı sıra insan hakları hukuku konusunda toplam 5 kitabı bulunuyor.

Özcan Özbey, bir dönem AYM'de raportör olarak da görev yapmıştı.

                                                                  /././

MHP, Yargıtay'a sahip çıktı: AYM yargısal aktivizm yapamaz(Birgün)
MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı kontrol mekanizmasının bulunmaması önemli bir eksikliktir. Hukuk normu koymanın, muhakeme meselesi değildir. Anayasa Mahkemesi yargısal aktivizm de bulunamaz. Yasama organın yerine geçerek norm da ihdas edemez, mevcut olan normu da görmezden gelemez, anayasayı yeniden yorumlayamaz. Suç ve ceza politikasını belirlemek, Anayasa Mahkemesi kararlarında sıkça ifade edildiği gibi kanun koyucunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirindedir” açıklamasını yaptı.

MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, “Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı kontrol mekanizmasının bulunmaması önemli bir eksikliktir. Hukuk normu koymanın, muhakeme meselesi değildir. Anayasa Mahkemesi yargısal aktivizm de bulunamaz. Yasama organın yerine geçerek norm da ihdas edemez, mevcut olan normu da görmezden gelemez, anayasayı yeniden yorumlayamaz. Suç ve ceza politikasını belirlemek, Anayasa Mahkemesi kararlarında sıkça ifade edildiği gibi kanun koyucunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirindedir” açıklamasını yaptı.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, bugün akşam Anayasa Mahkemesi'nin TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında verdiği “seçilme hakkı” ve “kişi hürriyeti ve güvenliği” haklarının ihlal edildiği yönündeki kararına uyulmamasına hükmetti. Daire, “yargısal aktivizm” yapmakla suçladığı ihlal kararı yönünde oy kullanan AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulundu. Daire aynı zamanda Atalay'ın milletvekilliğinin de düşürülmesi işlemlerine başlanması için kararı TBMM Başkanlığı'na gönderdi.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi söz konusu kararı bugün verdi. Karar, akşam saatlerinde kamuoyu ile paylaşıldı.

MHP Hukuk ve Seçim İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabından şu açıklamayı yaptı:

“Ceza kanunlarının yorum tekeli ceza hakimlerine bırakılmıştır. Hakim yargı faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçasıdır. Hakim, soruna ölçülü duygusallıktan uzak ve soğukkanlı yaklaşarak gerek metne bağlı dar yorumla, gerekse kanun koyucunun iradesini ortaya koyan amaca yönelik yorumla, meseleyi çözmeye ve doğru sonuca ulaşmaya çalışır.

AYM kararları gücünü, bir başka hukuki merciin denetiminden geçmeyecek olmasından, herkesi bağlayıcı olmasından değil, yetkin ve tutarlı hukuki gerekçelerden almalıdır. Hukuk kuralı uygulayıcının elinde değişmemelidir. Hakimler ne diyorlarsa anayasa odur denebilir mi?

Kuvvetler ayrılığı ilkesi çeşitli şekillerde zedelenebilir. Bunlardan biri de yargısal aktivizmdir. Yargısal aktivizm, bazen yasama organının etkisizleşmesine, bazen yasama kararlarının iptaline, bazen yargının yasama organının yerine geçmesi olarak karşımıza çıkar.

Anayasa Mahkemesi kararlarına karşı kontrol mekanizmasının bulunmaması önemli bir eksikliktir. Hukuk normu koymanın, muhakeme meselesi değildir. Anayasa Mahkemesi yargısal aktivizm de bulunamaz. Yasama organın yerine geçerek norm da ihdas edemez, mevcut olan normu da görmezden gelemez, anayasayı yeniden yorumlayamaz. Suç ve ceza politikasını belirlemek, Anayasa Mahkemesi kararlarında sıkça ifade edildiği gibi kanun koyucunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinin takdirindedir.”                                
                                                                      /././

İstanbul Barosu'ndan Can Atalay yorumu: Karara uyulmaması bireylerin konusu olmaktan çıkmıştır (Birgün)

Yargıtay'ın, tutuklu TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkındaki AYM kararını tanımaması hakkında konuşan İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, "Yargıtay’ın AYM kararına uymaması bireylerin konusu olmaktan çıkmıştır" dedi. İstanbul Barosu tarafından yapılan açıklamada ise Yargıtay’ın AYM kararını “yargı darbesi” olarak nitelendirildi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulacağı kaydedildi.

İstanbul Barosu Başkanı Filiz Saraç, Anayasa Mahkemesi (AYM) tarafından alınan Can Atalay kararına Yargıtay'ın uymamasına tepki gösterdi.

Türkiye İşçi Partisi (TİP) Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında AYM'nin verdiği karara ilişkin açıklama yapan Saraç, Yargıtay'ın AYM kararına uymamasına ilişkin "Bireylerin konusu olmaktan çıktı" yorumunda bulundu. 

Sosyal medya platformu X üzerinden açıklama yapan Saraç şu ifadeleri kullandı:

"Yargıtay’ın AYM kararına uymaması bireylerin konusu olmaktan çıkmıştır. Hukuk devletini ve tüm bireylerin hukuk güvenliğini ilgilendiren, sözün bittiği yerdir. Avukatlar hukuk devletinin yok edilmesine izin vermeyecektir."

İSTANBUL BAROSU SUÇ DUYURUSUNDA BULUNACAK

İstanbul Barosu tarafından yapılan açıklamada ise Yargıtay’ın AYM kararını “yargı darbesi” olarak nitelendirildi.

Baro, Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunulacağını açıkladı.

Açıklamada, 14 Kasım Salı günü Çağlayan’da bulunan İstanbul Adliyesi’nde yapılacak basın açıklaması için çağrı yapıldı.

İstanbul Barosu’nun “Yargı Darbesine İzin Vermeyeceğiz” başlıklı açıklamasının tamamı şu şekilde:

“Yargıtay 3. Ceza Dairesinin aldığı karar, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzelkişileri bağlayacağını hiçbir tartışmaya mahal vermeyecek açıklıkta düzenleyen (m.153/6) hükümlerine aykırı olup, yargı darbesi niteliğindedir.

Mevcut hukuk sistemini yargı darbesiyle değiştirme çabası niteliğinde olan ve Anayasa mahkemesi kararını yok sayan bu karar, Anayasa hükümlerinin, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk kuralları olduğunu hüküm altına alan 11. Maddesine de aykırıdır.

İstanbul Barosu olarak, açık bir şekilde suç işleyen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakkında daha önce HSK’ ya suç duyurusunda bulunduğumuz gibi Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyeleri hakkında da gerekli ceza soruşturmasının başlatılması için Yargıtay Başkanlar Kuruluna suç duyurusunda bulunulacaktır.

14 KASIM'DA BASIN AÇIKLAMASI YAPILACAK

Yargının bizzat kendisinin Anayasanın emredici kurallarını tanımadığı, yok saydığı bir ortamda hukuk devletinden söz edilemeyeceği gibi hiç bir vatandaşımızın da kendisini güven içinde hissetmeyeceği şüphesizdir.

İstanbul Barosu başta yargı makamları olmak üzere hukuk devletinin gereklerine uygun davranılması konusunda her türlü girişimde bulunacaktır.

Bu kapsamda İstanbul Barosu olarak meslektaşlarımızı Yargıtay 3. Ceza Dairesi Üyeleri hakkında suç duyurusuna katılmak için 14 Kasım Salı saat 11.00’e kadar Baronet üzerinden imza vermeye hukuka saygı ve yapılacak suç duyurusunun basın açıklaması için 14 Kasım Salı günü saat 12.00’de Çağlayan Adliyesi’ne davet ediyoruz.”

NE OLMUŞTU?

Can Atalay, Gezi Parkı davasında 18 yıl hapse mahkum edildikten sonra 14 Mayıs'ta yapılan 28. Dönem Milletvekili Genel Seçiminde TİP'ten milletvekili seçilmişti. Atalay'ın, "milletvekili seçilmesi nedeniyle hakkındaki yargılamanın durması ve tahliye edilmesi" talebiyle yaptığı başvuru, Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nce reddedilmişti. Yargılamaya devam edilmesi nedeniyle "seçilme ve siyasi faaliyette bulunma" hakkının, tahliye talebinin reddedilmesi nedeniyle de "kişi hürriyeti ve güvenliği" hakkının ihlal edildiği ileri sürülerek Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yapılmıştı.

Gezi davasından mahkum olduktan sonra milletvekili seçilen ve Anayasa Mahkemesi'nin hakkında ihlal kararı verdiği Avukat Can Atalay'ın dosyası Anayasa Mahkemesi tarafından yerel mahkeme olan İstanbul 13. Ceza Mahkemesi'ne gönderilmişti. Mahkeme, dosyada karar verme yetkisinin Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nde olduğunu belirterek dosyayı geçtiğimiz günlerde bu daireye göndermişti.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise kararı tanımamış, Anayasa Mahkemesi’nin Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını öne sürerek Atalay hakkında ihlal kararı veren Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunmuştu.

                                                        /././

Yargıda millileştirme (Gözde Bedeloğlu-Birgün)

Avrupa Birliği Komisyonu’nun dün yayınladığı ve Türkiye’nin demokratik kurumlarının işleyişinde ciddi sorunlar olduğunu belirttiği şaşırtıcı olmayan raporun dumanı tüterken, aynı gün Türkiye’de bu geri gidişe dair el yükselten bir olay yaşandı. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, TİP Milletvekili Can Atalay’ın hak ihlali gerekçesiyle tahliyesine hükmeden Anayasa Mahkemesi üyeleri hakkında yetki sınırlarını aştıklarını iddia ederek suç duyurusunda bulundu. Türkiye’de yasama, yürütme ve yargı arasında etkili bir kuvvetler ayrılığı bulunmadığına dikkat çeken AB raporunun yayınlandığı gün gündemi sallayan Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin Anayasa Mahkemesi’nin kararını tanımamakla beraber, Atalay hakkında hak ihlali kararı veren üyelerine yönelttiği suçlamalar, hukuk devleti adına durumun vahametini apaçık ortaya serdi.

***

Gezi Parkı davası iktidar için öyle ikonik bir dava ki, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan Osman Kavala hakkında “derhal serbest bırakılmalıdır” diyen Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin verdiği kararı uygulamayarak Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nde oy hakkını kaybetmeye varan yaptırımların önünü açmaktan çekinilmiyor. Can Atalay, hukuki bir engel olmadığı için milletvekili adayı olabildi, seçime girdi ve Hatay halkı tarafından kendilerini temsilen meclise gönderildi. Yargıtay 3. Ceza Dairesi Atalay’ın cezasını milletvekili seçildikten sonra yani siyasi dokunulmazlığını aldıktan sonra onadı. Anayasa Mahkemesi’nin ihlal kararı buna işaret ediyor. Bu durumda Atalay’ın yargılanmasına vekilliği süresince ara verilmesi gerekiyor. Özetle mahkeme ne Atalay’ın suçlu olup olduğuyla ilgileniyor ne de davayı ortadan kaldırıyor.

***

Gezi eylemleriyle ilgili açılan ilk dava 2015 yılında beraatla sonuçlanmıştı. 2019’da ‘FETÖ soruşturmaları’ sebebiyle görevden alınan ve kaçak durumunda olan savcı Muammer Akkaş tarafından hazırlanan ikinci iddianame ile yeni bir yargı süreci başladı. 2020 yılında gelen beraat kararı 2021 yılında yeniden bozuldu. Son olarak bu yılın eylül ayında Yargıtay 3. Ceza Dairesi Osman Kavala, Can Atalay, Çiğdem Mater, Tayfun Kahraman ve Mine Özerden’in “hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış hapis cezalarını onadı. Bir beraat bir tutuklama, bir beraat bir tutuklama şeklinde süren davaya ilişkin Bahçeli, “yargıya saygı duyulmalıdır” demişti. Erdoğan’ın yorumu ise memnuniyetini gösteriyordu: “Yargımız kararını verdi. Kusura bakmasınlar bu ülkede hukuk var.”

***

AİHM kararlarının göz ardı edilme gerekçesinin ardında, AKP-MHP iktidarının Gezi eylemlerini dış güç destekli bir kalkışma olarak tarif etmesinin de bir kolaylığı var. Ülkenin idaresini hedef aldığı söylenen dış güçlerin yargı kararları neden düşmanlaştırılmasın ki? Erdoğan, her ne kadar birkaç kez kendi de başvurmuş olsa da “bizim mahkeme kararlarımızı tanımayanı biz de tanımayız” diyerek Kavala kararıyla ilgili AİHM’i eleştirmişti. Devlet Bahçeli de Demirtaş ile ilgili kararından sonra AİHM için, “tanımıyoruz, takmıyoruz” demişti. Dedikleri gibi oldu. AİHM kararları uygulanmadı. Bu, uluslararası mahkemeyi takmama ve tanımama tavrı ulusal mahkemeleri suçlama ve hatta kurumsal varlığını tartışmaya açmakla paralel ilerledi. Ne de olsa bonkörce ve rahatlıkla dile getirilen ‘milli ve yerli olan-olmayan’ tarifesi her zaman kullanıma açık.

***

Seçim öncesi, HDP’nin hazine yardımının bloke edilmesi kararını kaldıran Anayasa Mahkemesi için Bahçeli “AYM, Türk milletinin mahkemesi değildir. Teröristlere hazine yardımını açan melanet olarak algılıyoruz” diyerek hem ülkenin en yüksek yargı kurumunu hem de seçime girme hakkı olan ve milyonlarca yurttaşın oy verdiği bir siyasi partiyi hedef almıştı. Öncesi de vardı. Yargıtay’a HDP’yi kapatma çağrısı yapan Bahçeli AYM’nin kapatmaya dair iddianameyi iade etmesi üzerine yüksek mahkemenin de HDP ile birlikte kapatılması gerektiğini söylemişti.

***

Bahçeli’nin “adı yüksek aidiyeti ve ahlakı düşük” sözleriyle ağır şekilde eleştirdiği AYM’ye yönelik zincirleme tepkileri seçimden sonra da sürdü. AYM’nin, Yargıtay’ın HDP’nin hazine yardımının bloke edilmesi talebini “yasada Yargıtay’a bu konuda yetki veren düzenleme yok” diyerek reddetmesi üzerine Bahçeli AYM başkan ve üyelerinin söylediklerini kale almamasından yakınarak AYM’ye yeni bir şekil verilmesi gerektiğini söyledi. Bu şeklin tarifi, milli düşünceye sahip, vatanını seven bir anlayışla faaliyet yürütecek bir mahkemeydi. İki yıl önce MHP tarafından açıklanan “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun 100. yıldönümünde yeni anayasa” önerisinde AYM, yüksek mahkeme statüsünden çıkarılıp özel bir statüde düzenleniyor ve “Yüce Divan” adıyla yeni bir yapı oluşturulması fikri yer alıyordu.

***

Üzerinden bir ay bile geçmedi, Bahçeli, HDP’nin kapatılmasıyla ilgili iddianameyi bekleterek Yeşil Sol Parti adıyla seçimlere girebilmesinin ve yoluna HEDEP olarak devam etmesinin sorumlusu olarak gördüğü AYM’ye dava açacaklarını söylemişti. Dün Türkiye yargı tarihinde bir ilk yaşandı. Yargıtay, Can Atalay’ın tahliye edilmesi gerektiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi’nin kararını kabul etmedi ve hak ihlali yönünde oy kullanan üyeleri hakkında suç duyurunda bulundu. AYM’nin yapısının değiştirilmesi üzerine düşünceler, beğenilmeyen kararlarının ağır dille eleştirilmesi, kapatılması gerekliliği yönünde beyanlarda bulunmak, Yargıtay ve AYM birbirlerinin rakibiymiş gibi estirilen hava ve geldiğimiz noktada Yargıtay’ın milli, Anayasa Mahkemesi’nin gayri milli olduğuna dair imalar eşliğinde başlatılan tartışma. Bir süredir yuvarlanarak üzerimize gelen çığa bakıyorduk hepimiz. Gürültüyle yaklaşan şey sürpriz sayılmaz.

                                                                       /././

AYM kapatılmıştır!(Kayhan Ayhan-Birgün)
Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM’nin Can Atalay hakkındaki kararını tanımadı. İhlal kararı alan AYM üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulunuldu. Hukukçular, "Anayasa Mahkemesi bir anlamda kapatılmıştır" dedi.

Yargıtay Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) 14 Mayıs genel seçimlerinde Türkiye İşçi Partisi’nden (TİP) Hatay Milletvekili seçilen Can Atalay’ın tahliye edilmesi yönünde verdiği kararı tanımadı. AYM’nin Anayasa’yı ihlal ettiğini ve yetkisini aştığını belirten Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Atalay hakkında ihlal kararı veren Yüksek Mahkeme üyeleri hakkında da suç duyurusunda bulundu. Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesine karar verildi.

Dosya hakkındaki talepleri değerlendiren Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Can Atalay hakkında verilen ihlal kararında AYM’nin, Daire’nin infazı kabil ve kesinleşmiş kararını dikkate almaksızın inceleme yaptığını savundu.

“AYM BİZİ TEHDİT ETTİ”

AYM’nin, ihlal kararında, yasal bir dayanağı olmamasına ve doktrinde bile tartışmalı bir konu olmasına rağmen, ‘Anayasa Mahkemesi kararlarının objektif işlevinden’ bahsederek, kararı veren Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerini ‘ihmal suçunu işlemişlerdir’ şeklinde tehdit etme boyutuna kadar işi vardırdığı öne sürüldü.   

‘‘YARGISAL AKTİVİZM”

Yargıdan beklenenin, kanunlara, Anayasa’ya ve en önemlisi hukuka uygun kararlar alabilmesi olduğuna vurgu yapılarak, "Anayasa Mahkemesi, bu şekilde yargısal aktivizim yaparak, ‘şeklen denetleyemediği Anayasa hükmünü uygulanamaz hale getirme, kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bireysel başvuruları kabul etme, soruşturmalara müdahil olma, kovuşturmaları yapılamaz hale getirme’ şeklinde Anayasa’ya aykırı olarak verdiği kararları ile görev ve yetkilerini, Anayasa ve kanunlardan üstün görmek suretiyle bir nevi Anayasa’yı uygulanamaz hale getirerek, kendisinin sorgulanmasına ve meşruiyetinin tartışılmasına yol açmıştır" denildi.

HUKUKEN YOK HÜKMÜNDE

                                                     Prof.Dr.Adem Sözüer

Prof. Dr. Adem Sözüer, Yargıtay kararını BirGün'e değerlendirdi. Sözüer, Anayasa'ya göre Anayasa Mahkemesi'nin kararlarının mahkemeler dâhil olmak üzere herkesi bağlayıcı nitelikte olduğunu vurgulayarak, "Fakat Can Atalay kararındaki durum bir kararın uygulanmamasından çok daha öte bir şey. Yani sanki karar mahkemeye gelmiş ve mahkeme 'bunu uygulamıyorum' diye bir karar vermiş. Şimdi hiç olmamış bir şey oluyor. Mahkeme toplanıp bu konuda bir karar vermiyor. Sanki Anayasa Mahkemesi mahkemenin başkanına bir mektup yazıyor. Mahkeme başkanı da alıyor bu mektubu ‘efendim bu mektuptaki durumda benim yapacağım bir şey yok. Bu mektubu ben Yargıtay'a yolluyorum’ diyor. Başkanın yaptığı işlem hakikaten hukuken yok hükmünde. Yani öyle bir yetkisi yok ki başkanın. Yargıtay'ın da burada yapması gereken şey ‘Başkan olarak bize böyle bir yazı gönderme yetkiniz yok’ demesi lazım. Ama Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı da oturuyor bir manifesto yazıyor. Anayasa Mahkemesi'nin ne kadar yanlış karar verdiği, yetkisini aştığı gibi bir takım iddialar ortaya atıyor” diye konuştu.

HUKUK İNTİHARI

Bu kararla birlikte mahkemelerin kararları uygulamak için bir keyfiyet takınanacağının altını da çizen Sözüer, “Bu ne demektir? Aslında Anayasa Mahkemesi bir anlamda kapatılmıştır. Fonksiyonları felç edilmiştir. Türkiye'de acaba hukuku temelinden sarsacak daha büyük ne olabilir? AİHM kararlarının gereklerine uyulmuyordu hukuk inkâr ediliyordu diyorduk. Şimdi hukukun inkârından hukukun intihar ettirilmesine doğru gidiyoruz. Ama hukuk devreden çıkarılsa bile, hukuk ölmez. Hukuk varlığını devam ettirir. Hukuk bir gün geri döner” diye konuştu.

“Hiçbir toplum hiçbir hukuk devleti, hiçbir ciddi devlet bir mahkemesine bu şekilde bir anlamda aşağılayıcı bir tutum takınamaz” diyen Sözüer sözlerini şöyle noktaladı:

"Bu artık Can Atalay meselesi değildir. Anayasa Mahkemesi'nin varlığı meselesini konuşuyoruz. Bugün siz Anayasa Mahkemesi'ni böyle devre dışına bırakırsanız yarın Yargıtay'ı devre dışı bırakırsınız. Cumhuriyet tarihinde ve hukuk tarihimizde hiçbir şekilde izahı olmayan büyük bir hukuk dışına çıkış vardır bu uygulamayla. Anayasamızı bu şekilde bir anlamda devreden çıkarma, mahkemeleri küçük düşürme, saygınlıklarını yok etmeyi niye yapıyoruz? Ondan sonra toplumda kim hangi hukuka saygı duyacak? Devlete hukuk devletine nasıl güven duyacak? Bir devlet niye bu kadar küçültülür?"

                                                                         /././

Yargıda Can Atalay krizi: Anayasal düzene meydana okuma (Sefa Uyar-Cumhuriyet)

Yargıtay 3. Ceza Dairesi, Anayasa Mahkemesi’nin (AYM) tutuklu TİP milletvekili Can Atalay hakkındaki ihlal kararına direndi. Yargıtay, AYM’nin yetkisini aştığını öne sürüp üyeler hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi. Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesi işlemlerinin başlatılması için karar TBMM’ye gönderildi. Hukukçular ve siyasiler, Yargıtay’a sert tepki gösterdi.

AYM, cezaevinde olan TİP Hatay Milletvekili Can Atalay hakkında yapısal inceleme yaparak, hak ihlali kararı verdi, kararın derhal uygulanması için kararı yerel mahkamaya gönderdi. Yerel mahkeme ise karar vermeyerek, dosyayı Yargıtay’a iletti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, geçtiğimiz günlerde Atalay’ın dosyası hakkında hazırlanan mütalaada, Atalay’ın yasama dokunulmazlığından yararlanamayacağını iddia etti.

Yargıtay 3. Ceza Dairesi ise kararını dün verdi ve ihlal kararına direndi; AYM kararının hukuki değer ve geçerliliğinin olmadığını savundu. Atalay’ın, hakkındaki kararın onanmasıyla hükümlü sıfatını kazandığı, milletvekilliğinin düşmesi gerektiği belirtilerek, milletvekilliğin düşürülmesine yönelik işlemlere başlanması için kararın bir örneğinin TBMM Başkanlığı’na gönderilmesi kararlaştırıldı. AYM’nin bu konuda inceleme yetkisinin bulunmadığı, kesinleşmiş kararı dikkate almaksızın inceleme yaptığı iddia edilen kararda, AYM’nin ihlal kararında türban konusundaki karara atıf yapılmasına değinilerek, “Tarafımızdan dikkat çekici bulunmuş ve bir ironi olarak değerlendirilmiştir” denildi. 

‘GÜLEN DE MECLİS’E GİREBİLİR’

Yapısal denetim kapsamında anayasanın 14. maddesi konusunda anayasal ya da yasal düzenleme yapılması çağrısı yapan AYM’nin, “kararlarında anayasal veya yasal bir yetkisi olmamasına karşın hiçbir organ tarafından denetlenmemenin vermiş olduğu rahatlıkla, içtihat yoluyla anayasal yetkisini sürekli artırdığı ve bunu kötüye kullandığı” savunuldu. Bazı TCK maddelerini anayasanın 14. maddesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kaydedilen kararda, “Aksi halde Türkiye Cumhuriyeti’nin devleti ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne kasteden, pek çok kanlı terör eylemi ile irtibatlandırılan ve haklarında yukarıda sayılan mutlak terör suçlarından soruşturma veya kovuşturma bulunup, henüz yakalanamayan ve kırmızı bültenle aranan Fethullah Gülen, Şerif Ali Tekalan, Recep Uzunallı, Adil Öksüz, Ekrem Dumanlı, Cemil Bayık, Murat Karayılan, Duran Kalkan, Sabri Ok ve Ali Ekber Doğan ve bunlar gibi şüpheli ya da sanıkların, milletvekili seçilmelerinin, yemin ederek göreve başlamalarının ve TBMM’ye girmelerinin önü açılır ki bu durumun hukuken isabetli olduğunu savunmanın izahı kabil olduğunu söylemek mümkün değil” denildi.

‘VESAYET MAKAMI GİBİ’

Atalay kararında “Yargıtay 3. Ceza Dairesi üyelerinin tehdit edildiği” öne sürülen kararda, bu durumun “esef verici ve manidar bulunduğu” belirtildi. AYM’nin, “Meclis’in alanına da müdahale ettiği, aralarında astlık üstlük ilişkisi bulunmayan yüksek mahkemeler üzerinde de süper temyiz mahkemesi olarak vesayet makamı gibi davrandığı” iddia edilen kararda, “AYM, bu şekilde yargısal aktivizm yaparak, ‘şeklen denetleyemediği anayasa hükmünü uygulanamaz hale getirme, kanunda öngörülmüş idari ve yargısal başvuru yollarının tamamı tüketilmeden bireysel başvuruları kabul etme, soruşturmalara müdahil olma, kovuşturmaları yapılamaz hale getirme’ şeklinde anayasaya aykırı olarak verdiği kararları ile görev ve yetkilerini, anayasa ve kanunlardan üstün görmek suretiyle bir nevi anayasayı uygulanamaz hale getirerek, kendisinin sorgulanmasına ve meşruiyetinin tartışılmasına yol açmıştır” denildi. 

Atalay hakkında hak ihlali yönünde oy kullanan üyeler hakkında ise anayasa hükümlerini ihlal ettikleri, yetki sınırlarını aştıkları için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunulmasına hükmedildi.

‘ANAYASAL DÜZEN ASKIYA ALINDI’

Cumhuriyet’e konuşan Atalay’ın avukatı Deniz Özen, şunları söyledi: “Çok uzun bir hukuki değerlendirme yapacak durum yok. Artık burada hukuki bir tartışma zemini yok. Hukuki bir yorum yapacak durum kalmadı. Meselenin hukukla bağı tamamen koptu. Bu karar Türkiye’de anayasal düzenin askıya alındığını gösteriyor. Başka hiçbir açıklaması yok. Hiçbir yurttaşın anayasal güvencesinin kalmadığını gösteriyor. Bunun ötesinde söyleyebileceğim bir şey yok, keşke olsa.”

‘BASKIYI DİKKATE ALMAZ’

Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan ise AYM kararlarının uyulması gereken kararlar olduğunu vurgulayarak, “Yargıtay’ın suç duyurusunda bulunması bugüne kadar görülmüş değil” dedi. AYM’nin, kendisine çizilen yasal sınırlar içinde karar verdiğini vurgulayan Aktan, “AYM’nin zaman zaman yetkisini aştığı ileri sürülmüş ve öteden beri tartışmalar yapılmışsa da bunun doğruluğu ve yanlışlığı tartışılmaktadır. Ancak AYM bir karar verdikten sonra bağlayıcılığı tartışmasızdır ve mutlak suretle uyulması gerekiyor. Mahkeme kararlarına uyulmamasının yaptırımı da TCK’ye göre ‘görevi kötüye kullanma’ suçudur. Bu baskıyı AYM’nin dikkate alacağını düşünmüyorum. Anayasayı yorumlamada bütün mahkemelerin yetkisi var ama nihai yetki AYM’nin. AYM’nin bir kararından dolayı suç duyurusu yapılması da yine AYM kendi kendisini soruşturacak anlamına gelir. AYM’de yargılanması gerekir. AYM’nin tümü kendi kendini mi soruşturacak? İşin içinden çıkılamaz bir durum. Bu suç duyurusunun pratik bir yararı olacağını düşünmüyorum” ifadelerini kullandı.

‘DARBE GİRİŞİMİ’

CHP Ankara Milletvekili Murat Emir ise, şunları kaydetti:

“Son derece tehlikeli bir sürece girdik çünkü Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararını tanımamak, uymamakla birlikte aynı zamanda suç duyurusunda bulunabilecek kadar da hukuki tartışmayı bir başka zemine taşıma ihtiyacı hissetmiş. Bu anayasal düzene bir meydan okumadır. Yargıtay’ın ilgili dairesinin yapması gereken anayasa gereği, AYM kararına uyup Can Atalay’ın tahliyesini sağlamaktır. Bunu bir hukukçu olarak bugüne dek aklıma dahi getiremezdim. Bunun hukuki bir tartışma zemininden, siyasi bir tartışma zeminine çekildiğini anlıyoruz. AYM’nin, birkaç özgürlükçü, evrensel hukuk ilkelerine uygun kararı dışında AKP iktidarını üzecek herhangi bir karar vermediğini zaten biliyoruz. Ama buna rağmen ‘AYM’yi kaldıralım’ çabaları olduğunu biliyoruz. Bu suç duyurusunun bir siyasi tartışma başlatıp belki AYM’nin kapatılmasına kadar varabilecek bir süreci ateşleme çabasından kaynaklandığını görüyorum. Burada akıl dışılık ve bir darbe girişimi var.”

‘SİYASİ BASKI’

CHP Ankara Milletvekili Umut Akdoğan ise “AYM, bütün organların denetimini yapan en üst mahkemedir. AYM’nin yargılamasının çerçevesini anayasa belirler, AYM yargılamasında sınır anayasaya uygunluktur. Yargıtay, her ne kadar hukuk ve ceza yargılamasında en üst mahkeme olsa da AYM’nin altında olan bir yargı organıdır. En üst mahkemeye karşı siyasi saiklerle Yargıtay’ı kullanmak anayasaya aykırıdır. Bu hiçbir hukuk devletinde yaşanabilecek bir şey değil. Yargıtay, bu kararıyla siyasi olarak kafa tutmaktadır. AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmak, Yargıtay üzerinden AYM’yi siyasi baskı altına almak demektir. Bu da anayasada güvence altına alınan hakim teminatını da yok saymaktır. İktidar yargı eliyle adaleti katletmektedir” değerlendirmesinde bulundu.

‘SUÇ İŞLEDİLER’

İYİ Parti Hukuk ve Adalet Politikaları Başkanı Ahmet Zeki Üçok da karara “Can Atalay düşmanlığı, hukuk tanımazlık bitmiyor. Yargıtay 3. Ceza Dairesi, AYM kararına uymayarak anayasanın 153. maddesini ihlal ederek suç işlemiştir. AYM başkan ve üyelerin görevlerinden doğan veya görevleri sırasında işledikleri iddia edilen suçları, kişisel suçları ve disiplin eylemleri için soruşturma açılması AYM Genel Kurulu kararına bağlıdır. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı’nın hiç bir yetkisi yoktur. TBMM, AYM’nin ihlal kararına rağmen Can Atalay’ın milletvekilliğinin düşürülmesine karar verirse anayasanın 153. maddesini ihlal etmiş olur. Yarın cumhurbaşkanı, AYM’nin iptal ettiği bir kanunu ben uygulayacağım derse kim karşı çıkacak? Hukuk bir gün size de lazım olacak” dedi.

‘SİYASET MÜDAHALE ETMELİ’

Avukat Başar Yaltı ise “Sözün bittiği yer denir, hukukun bittiği yer burası. Atalay konusunda AYM kararı konusunda muhatabın TBMM Başkanı olduğunu düşünüyorum. Hukuk kararını vermiştir, uygulamasını talep etmek Meclis'e, temsilcisi olan başkana aittir. Son karardan sonra hukuken yapılacak bir şey kalmadı. Yargıtay'ın verdiği karar anayasayı ihlaldir. Yavuz hırsız, ev sahibi bastırır denir ya, bu durumdayız. Türkiye'de hukuku çürüttüler. Siyasetin, bu olaya müdahale ederek, bir an önce asgari ölçüde de olsa kurallara uymayı sağlaması gerekiyor. Bu anarşik ortam hiç ummadığımız yerlere gider. Yargıtay 3. Ceza Dairesi suç işlemiştir. AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunması tanımlanamaz bir durum” dedi.

‘BAKACAĞIZ’

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin, karardan kısa bir süre ilk değerlendirmeyi Cumhuriyet'e yaptı. AYM üyeleri hakkında suç duyurusunun ilk olduğu belirtilerek, sürecin nasıl işleyeceği sorulan Şahin, Evrak yeni geldi. Bakacağız. Şimdiden net bir şey söyleyemeyiz yanıtını verdi.

                                                          /././

Hukukçu Kamil Tekin Sürek: Yargıtay bu cesareti Erdoğan ve Bahçeli'den alıyor

Yargıtay'ın AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmakla aynı zamanda TBMM'yi de azarlama cüreti gösterdiğini belirten Av. Kamil Tekin Sürek: "Yargıtay bu cesareti Erdoğan ve Bahçeli'den alıyor."

Yargıtay 3. Ceza Dairesi'nin Anayasayı tanımama ve AYM üyeleri hakkında suç duyurusunda bulunmakla aynı zamanda TBMM'yi de azarlama cüreti gösterdiğini belirten Avukat Kamil Tekin Sürek, bu cesaretin Erdoğan ve Bahçeli'den alındığını söyledi.

Gazetemizin Yazarı Avukat Kamil Tekin Sürek, Anayasa Mahkemesi'nin (AYM) görevleri ve yetki alanının Anayasada çok açık yazdığını kaydetti. AYM'nin kararlarına beğense de beğenmese de ağır ceza mahkemeleri, yargıtay daireleri ve bütün mahkemelerin uymak zorunda olduğun belirten Sürek, "Ben Anayasa Mahkemesi kararını tanımıyorum, uymuyorum desem fazla bir değeri olmaz, uygulamam gerekiyorsa zorla devlet uygulatır. Ancak mahkeme uymuyorum deyince durum vahimdir. AYM üyeleri değil bu durumda, Yargıtay 3. Dairesi üyeleri yargılanır.

YARGITAY TBMM'YE DE GÖREV TEVDİ EDİYOR

Yargıtay 3. Dairesinin AYM kararını tanımayarak Anayasayı ihlal ettiği gibi kararda TBMM'yi de "Can Atalay'ın milletvekilliğini niye düşünmüyorsunuz" diye azarlama ve görev tevdi etme cüreti gösterdiğine dikkat çeken Sürek, "TBMM, Yargıtay 3. Dairesi'nin kararını istediği kadar bekletir. Dönem sonuna jandarma da bekletebilir. Zaten bugüne kadar bekleterek Anayasa ve AYM kararı doğrultusunda tutum aldığını göstermiştir. Yargıtay 3. Ceza Dairesi Anayasayı ve AYM kararını tanımama cesaretini Erdoğan ve Bahçeli'den almaktadır. Bahçeli zaten AYM'nin kapatılması gerektiğini söylemiştir. Erdoğan da Anayasa değişikliği hazırlıkları ile AYM'nin yetkilerini kuşa çevirme hazırlığı yapmaktadır" diye konuştu.

                                                            /././

HEDEP MYK toplandı: Yargıtay'ı darbe teşebbüsüne cesaretlendiren AKP MHP iktidarının kendisi (Evrensel)

HEDEP MYK'si sırasında açıklama yapan HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan "Meclis’i ve Meclis Başkanlığını bu darbe teşebbüsüne karşı tutum almaya çağırıyoruz" dedi.

Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi (HEDEP) Merkez Yürütme Kurulu (MYK), Yargıtay 3. Ceza Dairesi’nin, Anayasa Mahkemesi‘nin (MYK) tutuklu milletvekili Can Atalay’a dair verdiği ihlal kararına tanımaması nedeniyle Eş Genel Başkan Tuncer Bakırhan başkanlığında HDP Genel Merkezi’nde toplandı. 

Toplantıya, partinin grup başkanvekilleri, parti sözcüsü ve hukuk komisyonu eşsözcülerinin yanı sıra çok sayıda MYK üyesi de katıldı.

"YARGI ELİYLE SİYASİ DARBE YAPMA AMACI"

HEDEP Eş Genel Başkanı Tuncer Bakırhan, MYK toplantısı sırasında açıklama yaptı. Bakırhan'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

"Anayasa'nın AKP, MHP eliyle askıya alındığı bir dönemde tarihte görülmediği kadar yargıda kadrolaşmanın kuvvetler birliğinin esas alındığı gerçeği ile maalesef karşı karşıyayız. 2015 yılından sonra adım adım bir Anayasasızlaştırma süreci yaşıyor Türkiye. Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 153. maddesinin açık hükümlerine rağmen Yargıtay 3. Ceza Dairesinin kendisini Anayasa Mahkemesinin TBMM'nin ve Türkiye halklarının üzerinde görmesi yargı eliyle siyasi darbe yapma amacının açık göstergesidir." 

"YARGITAY'I CESARETLENDİREN AKP VE MHP"

"HDP'nin kapatılma davasında hukuk dışına çıkan AİHM'nin emsal kararlarını tanımayan ve kapatma davasını siyasi bir şova dönüştüren Yargıtay'ın siyasi iktidar ve ortağı tarafından cesaretlendirilmesi dünkü hukuk faciasının ön habercisiydi. Binlerce siyasetçi arkadaşımıza verilen adaletsiz ve hukuksuz cezaları onayan, bu cezaları onadıkça siyasi iktidar tarafından sırtı sıvazlanan Yargıtay, 7 yıllık tutukluluk süresini dolduran siyasetçi arkadaşlarımız Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Leyla Güven şahsında onlarca arkadaşımızı ısrarla rehin tutmaktadır. Yargıtay'ı darbe teşebbüsüne iten ve cesaretlendiren AKP MHP iktidarının kendisidir."

"İktidarın küçük ortağı yemiyor içmiyor 'Anayasa Mahkemesi kapatılmalıdır' diyor. Maalesef kimse de ona senin bu yaptığın 'Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs'tür demiyor. Biz buradan bunu diyoruz. Bu ifadeler faşist popülist bir rejim test edeceğiz demenin aslında bir itirafıydı."

"Ülke hukukunun en üst kurumuna bu kadar rahat tehdit varsa kimse güvende değil. Kimsenin sessiz kalma hakkı yoktur! Ülkenin geleceği söz konusudur. Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya dönük bu kadar açık ve rahat ifadelerde bulunmak aslında topluma savaş açmaktır, toplumu kökten yok saymaktır. Bu darbeci dile ve zihniyete, bu darbeci şovenizme dur denilmelidir. Bu iktidar dokunduğu her şeyi çürüten, yozlaştıran bir konumdadır. Durumun bu hale gelmesine iktidarın pratikleri katkı sunmuştur."

"ASIL SUÇLU SİZSİNİZ"

Erdoğan "Anayasa Mahkemesi kararlarını tanımıyorum" demedi mi? Bahçeli "Anayasa Mahkemesi derhal kapatılmalıdır" demedi mi? Yerel mahkemeler defalarca "Anayasa Mahkemesini tanımıyoruz" demediler mi? Yargıtay "Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamıyorum" demedi mi? İşte anayasal düzeni değiştiren sizsiniz. Sizler binlerce siyasi tutsağı uyduruk delillerle anayasal düzeni değiştirmekle suçladınız, oysa asıl suçlu sizsiniz siz!

"Bu başkaldırı ve darbe teşebbüsüne karşı AİHM ve AYM kararlarının bir an önce uygulanması gerekiyor. Bu durumun gelişmediği her an ülkedeki istikrarsızlık ve kurumsal çürüme derinleşecektir."

"Darbenin panzehiri daha fazla demokrasi, daha fazla adalet ve özgürlüktür. Anayasa Mahkemesinin Can Atalay kararı derhal uygulanmalıdır. Hapishanelerdeki tüm siyasi tutsak yoldaşlarımız derhal serbest bırakılmalıdır."

"MECLİS'İ BU DARBE TEŞEBBÜSÜNE KARŞI TUTUM ALMAYA ÇAĞIRIYORUZ"

"Gelin hep birlikte yargının bu siyasi darbelerine, hukuksuzluklara ve kurumsal çürümeye son verelim. Gelin hep birlikte hukuk sistemini, Anayasayı ve yasaları yeniden ele alıp bu ülkede adalet, demokrasi ve barışı tesis edelim. Cumhuriyeti demokratikleştirip darbeci anlayışlardan sonsuza dek kurtaralım çağrımızı yineliyoruz. Meclis’i ve Meclis Başkanlığını bu darbe teşebbüsüne karşı tutum almaya çağırıyoruz."

"(CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in direnme çağrısı) Bu mevcut anlayışı halklarla birlikte, emekçilerle birlikte durdurabiliriz. Türkiye toplumunun karşı karşıya kaldığı bu tehdit ve tehlike sokakta mücadele etmekle değişebilir. CHP’nin çağrısını duyduk. Demokrasi için, barış için, bu haksız hukuksuz anlayışla mücadele etmek için, sokakta ve her yerde bu anlayışa karşı çıkan toplumsal kesimler ve siyasi partilerle dayanışma ve direniş içerisinde olacağımızı belirtmek istiyorum." (https://youtu.be/NeholliG3vM)

(derleyen: mstfkrc)

 



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder