"Kabaca bir hesaplamayla termik santral ihtiyacı için Akbelen Ormanı'ndan kesildiği ileri sürülen 65 bin ağaç, 7 milyon 800 bin kilogram oksijen üretimi gerçekleştirmekteydi. Bu da 130 bin kişinin oksijen ihtiyacının karşılanması anlamına gelmektedir"Türkiye'de, iktidarın gücünü arkasına alan şirketlerin yol açtığı, vatandaşın hayatını alt üst eden o kadar çok sorun var ki; birinden ötekine geçtikçe, ilk ilgilendiğimiz arkalarda kalıyor. Bu somut durum nedeniyle geride kalan sorunu unutuyor, hatta bazen bittiğini zannedebiliyoruz. Oysa güncelken herkesin dikkatini verip sonra koşulların ağırlığından olsa gerek unuttuğu sorunların çoğu, öylece duruyor. Daha doğrusu durmak bir yana ağırlaşarak, vatandaşın yaşamını karartmaya devam ediyor.
İktidar şirket birlikteliğinin katlettiği Akbelen sorununda olduğu gibi...
Limak ile İçtaş şirketlerinin ortak kurduğu YK Enerji'nin Akbelen ormanlarında, açık kömür madeni için yaptığı zeytinlikleri yok etme ve ağaç kesiminin ardından son birkaç haftadır köylülerin evinin yakınlarında dinamitler patlatılıyor. İkizköylüler yaşam alanlarını savunmayı sürdürüyor ama yalnızlar.
İkizköylü bir kadın yurttaş Cumhuriyet TV'de yayınlanan kayıtta "Ekmeğin, suyun üzerine enerji üretilmez'' diyor. Çoraklaşmış gri bir alana dönüşmüş yeri eliyle göstererek şöyle diyor:
"Şuradaki helikopter pisti gibi olan yerde zeytinlikler vardı. Üzerine molozlar dökülmüş. Derenin yönü değişti, kanyonun ağzını tıkamışlar, zeytinin üzerine moloz dökmüşler, köylünün üzerine dinamit patlatıyorlar."
Yine aynı köyden bir başka yurttaş "Dere yatağını değiştirmişler, ağır metalli pis suyu dereye verdiler. Devlet Su İşleri ne yapıyor bu ülkede?" diye soruyor.
Başka birçok altyapı projesini üstlenmiş ve Hazine garantili bu projelerden ödeme alan iki büyük şirket, çalıştıkları tanıtım ve medya şirketler aracılığıyla ne kadar haklı olduklarını anlatan açıklamalar gönderip durdular medyaya. Şirket yöneticilerinin kendi yaşam alanlarında yaşama ihtimalleri bulunmayan ve kendilerinin yol açtığı bu sorunları ihtiyaç ve zorunluluk ile açıkladılar. Oradan çıkarılacak kömürle çalışan santralların ürettiği elektriği, bu elektriğin payını, o kömür çıkmazsa elektriksiz kalınacağını anlattılar.
Oysa bazen gerçeğin bir değil birden fazla yüzü ve boyutu olduğunu biliyoruz.
TÜRMOB tarafından hazırlanıp yeni yayımlanan "Akbelen Gerçeği - Başka Bir Enerji Mümkün mü?" raporu bu aşamada önem kazandı. Rapor, konuyu enine boyuna inceleyip verilerle analiz eden kapsamlı bir perspektif sunuyor. TÜRMOB raporunun amacı, girişte şu ifadelerle anlatılmış:
Sıfır karbon hedefiyle çelişiyor
"Bu çalışmaya konu olan 68 kömür santralinden ikisi olan Yeniköy ve Kemerköy Santrallerinin ihtiyacı olan kömürün temini için Muğla bölgesinin oksijenini ve suyunu sağlayan, 200'den fazla bitki, 100'den fazla kuş türü ve 10'dan fazla memeli hayvanın yaşadığı Akbelen Ormanı ve çevre köylülerin mücadelesidir.
Dünyanın temiz enerjiye yöneldiği, Türkiye'nin en büyük ihracat pazarı Avrupa Birliği'nin Yeşil Mutabakat kapsamında temiz enerji ve üretime yöneldiği ve ticari alışveriş ilişkisi içinde olanları da buna mecbur bıraktığı süreçte Akbelen Ormanı'nın tahrip edilerek fosil yakıt teminine ilişkin çalışması, Türkiye'nin 2053 yılı için belirlediği sıfır karbon emisyonu hedefiyle çelişmektedir."
Raporda Akbelen ormanının doğal koridor oluşu, biyolojik çeşitliliği, Türkiye'nin habita kalitesini arttırdığı anlatılıyor.
Kömür madeni kararından sonra İkizköy'ün kamulaştırılarak boşaltıldığı, köylülerin Karadam köyüne gitmek zorunda kaldığı, maden ruhsat sahasının çok geniş bir alanı kapsaması nedeniyle köylülerin yeni ikametgâhı Karadam'a da ihbarname gittiği anlatılan TÜRMOB raporundan çok çarpıcı bir hesabı aktarıyorum:
Kesilen ağaçlarla 130 bin kişilik oksijen gitti
"Kabaca bir hesaplamayla termik santral ihtiyacı için Akbelen Ormanı'ndan kesildiği ileri sürülen 65 bin ağaç, 7 milyon 800 bin kilogram oksijen üretimi gerçekleştirmekteydi. Bu da 130 bin kişinin oksijen ihtiyacının karşılanması anlamına gelmektedir."
Akbelen Ormanı'nın ortadan kalkmasının, orman altından süzülerek gelen ve Çamköy yeraltı kuyularında biriken su varlığının ortadan kalkması anlamına geldiği vurgulanan raporda, "Bu da Bodrum'un içme suyunun 1/3'ünün ortadan kalması demektir. Arıca ağaçlarla birlikte önemli miktarda karbon yutak alanı kaybedilmiş durumdadır." deniliyor.
Santral kaynaklı sağlık maliyeti
Raporda çalışma yapılan bir diğer başlık, termik santralların sağlık maliyetine etkisi.
Türkiye'nin enerji açığını havayı, suyu, doğayı kirleten kaynaklardan karşıladığı sürece sağlık harcamalarımının da artacağı vurgulanıyor.
Sağlık sorunları ve erken ölümlerin kaynağına göre tatmin edici bir istatistiki bilgiye erişmek pek mümkün olmasa da, termik santrallerin yoğun olarak yer aldığı Ege ve Marmara Bölgelerinde, hastalık nedenleri arasında santral faaliyetlerinin yer aldığı hususu, bazı kurum ve kuruluşlar ile bağımsız kurumların raporlarında görüldüğünün altı çiziliyor.
22 milyar TL sağlık maliyeti
TÜİK Sağlık Harcamaları İstatistiklerine göre 2021'de toplam sağlık harcamalarının 353 milyar TL'yi aştığı hatırlatılıyor.
2022 yılında ise bütçe açığı 139 milyar TL olurken, SGK'nın yaptığı sağlık harcamaları 283 milyar TL'yi aştığı vurgulanan raporda, Avrupa Sağlık ve Çevre Birliği'nin çalışmasına göre Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin tüm bölgeyi hasta etmesi nedeniyle yıllık sağlık maliyetinin 22 milyar TL olarak hesaplandığı bilgisine yer verildi.
"İşletmeci para kazanacak diye..."
Türkiye'nin artan enerji kullanımı ve enerji ihtiyacı için fosil yakıtlarda ısrar etmek yerine, temiz enerji kaynaklarına yönelmesi öneriliyor TÜRMOB raporunda. Şu değerlendirmeye yer veriliyor:
"Ancak sırf temiz enerji olacak diye şirketlerin büyük hacimli güneş enerjisi yatırımlarını verimli tarım arazileri üzerinde önlenmelidir. Yine acil olarak Türkiye'nin kömüre dayalı elektrik enerjisi üretimini kademeli olarak azaltma planını ortaya koyarak radikal bir şekilde bunu hayata geçirmesi gerekmektedir. Tartışmalara konu olan Yatağan ve Kemerköy Termik Santrallerinin bulunduğu bölgede, doğa ve insan tahribatı geri dönülemez bir noktaya gelmeden sağduyulu şekilde bir eylem planı ortaya konmalıdır. Yani burada işletmeci şirketin kazanacağı para için ülkemizin cennet köşelerinden birisinin geleceği feda edilmemelidir."
Türkiye'de insanların şirketler marifetiyle yerinden yurdundan edilmesi, toprağının suyunun kirletilmesi mevcut sistem içinde kanıksanmış görünüyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek kısa bir süre önce AB'nin yakında uygulamaya koyacağı karbon vergilerine karşı Türkiye'de de yeşil dönüşüme öncelik vereceklerini açıklamıştı. Son zamanlarda daha sık duymaya başladığımız yeşil dönüşüm planında doğayı, ağaçları, temiz havayı geri dönülmez biçimde bozan, insan sağlığını olumsuz etkilediği kanıtlanmış olan termik santralların yerinin ne olacağı da daha somut biçimde açıklanmak zorunda.
Çiğdem Toker / T24
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder