7 Aralık 2023 Perşembe

Tahmin edilebilir bir Celal Şengör portresi: Tamek Celal Jeolog Celal’e karşı + Celal Şengör doktora tezini Osmanlı hanedanına ithaf etmiş+‘İstanbul’da şöyle yakışıklı bir deprem olsun her tarafı yıksın geçirsin, temizlensin ya' demiş... (soL)

Tahmin edilebilir bir Celal Şengör portresi: Tamek Celal Jeolog Celal’e karşı (Orhan Gökdemir)
O şımarık veletlikte aklını özgürleştiren bir bilim insanı değil, hep besili bir patron çocuğu olmanın iticiliği var. Jeolog çocuğu bastırıyor, altından bir canavar olan “Tamek Celal" çıkıyor.

Pepsi'nin Türkiye İmparatoru Melih Sipahioğlu aile içinde yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle şirketini 100 milyon dolara sattı. Sipahioğlu 1955’te Fruko şirketini kurarak, Pepsi üretim ve dağıtım işini 40 yıl boyunca sürdüren Tamek Holding'in büyük hissedarıydı. Kıbrıs'ta kurulu Universal Bank'ın da yüzde 50 hissesine sahipti. Şirketlerinin yarım milyar dolara yakın cirosu vardı. Sipahioğlu’nun büyük ortağı deprem uzmanı jeolog Celal Şengör'ün babası Asım Şengör’dü. 

Gazeteciler bu ani satışın sebebini araştırdı. Şirketin dört varisinden hiçbiri aile işiyle doğrudan ilgilenmemişti. Çocukların en parlak olanı diye bakılan Celal tamamen başka bir yola sapmış, “iş adamı” olmak yerine, gidip deprem uzmanı olmuştu. Sipahioğlu yeğenine bu kararı nedeniyle kızgındı. O da hayırsız çıkmıştı.

Kamuoyu herkesin tanıdığı papyonlu Profesör Celal Şengör'ün, zengin ailenin iş hayatı ile ilgilenmeyen şımarık çocuğu olduğunu bu satış haberleri vesilesiyle duymuştu. 

2015’te Tamek’te bir 'huzur hakkı' kavgası patlak verdi. Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu listesinde yar alan Tamek Gıda’da ortaklar arasında anlaşmazlık yaşanıyordu. Celal Şengör’ün de ortağı olduğu şirkette yönetim kurulu başkanı Melih Sipahioğlu ve yardımcısı Güngör Sipahioğlu’na aylık ödenen 15 bin liralık huzur hakkı “fahiş” bulunarak dava açıldı. Davayı açan isim ise Şengör’ün kardeşi İ. Meral Taşlıklıoğlu ve eşiydi. Dava konusu edilen ve iptali istenen karar Celâl Şengör’ün oğlu H. C. Asım Şengör’ün de aralarında olduğu diğer yönetim kurulu üyelerine aylık 2 bin 500 TL huzur hakkı ödenmesini öngörüyordu.

Bu kavganın patlak verdiği tarihte İSO 500 listesine 332 milyon TL cirosuyla 307. sıradan giren Tamek Gıda’nın birbiriyle yakın akraba 10 hissedarı bulunuyordu; M. Melih-Güngör Sipahioğlu, çiftin kızları Sema Kızıl, Selda Sipahioğlu ile Yılız Budin, Prof. Dr. Celal Şengör, Şengör’ün oğlu Asım Şengör ile Şengör’ün kardeşi İkbal Meral Taşlıklıoğlu ve Haluk Taşlıklıoğlu. 

Jules Verne'i de yanlış anladı

Hararetli bir eğitim hayatı olmuştu. Eğitimine Şişli Terakki Lisesi'nin ilkokulunda başlamış, 5. sınıfta öğretmeniyle tartışınca okuldan atılmıştı. İlkokuldan mezun olduktan sonra kimi özel okulların sınavlarına girse de hiçbirini kazanamadı. Kendi iddiasına göre torpille Işık Lisesi Ortaokulu'na girdi. 1969'da Robert Lisesi'nin sınavlarını kazandı. Robert Koleji bitirdikten sonra öğrenimine devam etmek üzere ABD'ye gitti. Nasıl olsa para ganiydi.

Tam adıyla Ali Mehmet Celal Şengör bir Tamek varisi olarak daldı bilim dünyasına. Yapısal yer bilimi ve tektonik dallarındaki çalışmaları ile tanındı. Pek çok ödül aldı. 1992'de İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Genel Jeoloji Ana Bilim dalında profesörlüğe yükseldi. 2022’de İstanbul Teknik Üniversitesi'nden emekliye ayrıldı.

Jeolojiye olan merakının nasıl başladığını şöyle anlattı: “Ben jeolojiyi küçük yaşta Jules Verne’in Arzın Merkezine Seyahat kitabını okuduğum günden itibaren sevmeye başladım. Kendi kendime, ‘Adam olmak demek, Jules Verne’in tarif ettiği gibi olmak demektir’ diye düşündüm. Bana jeolojiyi Jules Verne sevdirdi...” Jules Verne’i okumuş onu da yarım anlamıştı. Çünkü Verne bir sosyalistti. O ise her türlü eşitlik fikrinden nefret ediyordu.

Hafif otistik, aşırı narsistik

Tuhaf davranışlarının ve şımarıklığının zenginliğinin yanında fiziksel bir nedeni de var kendi iddiasına göre. Şöyle anlatıyor bu engelini; “Hafif Aschberger ile teşhis edilmiş bir insanım. Ve bu özelliğime şükran borçluyum. Otistik olmasaydım bilimde elde ettiğim başarıları elde edemezdim.” İsmini Hans Asperger'den alan otizm spektrum bozukluğunun bir çeşidi olan asperger sendromu, sosyalleşebilme ve etkili iletişim kurabilme yeteneklerini sınırlayan gelişimsel bir bozukluk. Dar ilgi alanları, katı rutinler ve sıklıkla tekrarlayan davranışlar yan etkilerinden. Celal Şengör biyografisine giriş niyetine okuyabilirsiniz bunları. 

Bir söyleşinde Kemalist olduğunu belirtti; “Benim siyasi görüşüm tamamen Kemalizm'dir. Hem de en koyu haliyle! Çünkü Kemalizm eşittir; akılizm demektir.” Tabii akıl her zaman var ama her zaman akılcı bir biçimde değil. İrrasyonalizm de akıldan besleniyor sonuçta. Aklı doğruda tutacak bir yöntem gerek herkese. O da Celal Şengör’de yok. Nitekim o bir Kemalist olmasına karşın aynı zamanda bir monarşist. 1982’de yazdığı tezini Osmanlı Hanedanı mensuplarına atfedecek kadar saplantılı bir tercih bu. Ona göre monarşi yargı bağımsızlığını tamamıyla sağlaması nedeniyle ideal yönetim biçimi. Cumhuriyetsiz bir Kemalist o. 

Laik değil ama ateist

Laik de değil ama sıkı bir ateist. Hafif Asperger sendromu gibi hafif bir Türkçülüğü de var. “Bugün ben kendimi Türk milliyetçisi olarak tanımlarım ama benim damarlarımda bir damla Türk kanı yok” diye gerekçelendiriyor bu hafif Türkçülüğünü. 

Birbiriyle alakasız olaylar arasında alakasız bağlar kurmayı seviyor. O bağlardan çıkardığı saçma sonuçlar da malum. “Kenan Evren’in yaptığı her şeyi istisnasız onaylıyorum, insanlara dışkı yedirmek işkence değil” demişti bir keresinde. Yetinmemiş Kenan Evren’in cenazesine çelenk göndermişti. Böyle hararetli bok yedirme savunusu yapınca “kendi dışkınızı yediniz mi?” diye sordular. “Yedim. Özellikle insan dışkısı acıydı” dedi.

Tipik bir antikomünist aynı zamanda. “Bu memlekette, Deniz Gezmiş gibi bir eşkıyaya kahraman denildiğini gördüm” diyerek dışavurmuştu bu düşmanlığını.

Bir söyleşisinde işkence-severliğini şöyle açıklıyordu; “Bak kardeşim! İhtilal ne demektir biliyor musun sen? Devrim ne demektir? Darbe? Zorla bir işi yapmak demektir! Kusura bakmasın kimse. Her yapılan haktır kardeşim.” O bir mutlak seçkin. Haliyle “cahillerin demokrasisine”, “oklokrasiye” karşı. Peki nasıl yönetilelim? Oligarşi ile. Şaka yaptığımız sanılmasın, bunları söylüyor açıkça.

Yoksuldan nefret ediyor

Mutlak bir seçkin olduğu için her türlü aşırılığı yapma hakkı görüyor kendinde. Bir öğrencisi için, “O kadar kızdırdı ki, Saniye'nin eteğini kaldırdım, kıçına bir tokat attım” dedi örneğin. Hakkında taciz soruşturması açtılar, delil bulamayıp kapattılar. Kendi sözü delil sayılmamıştı, çünkü sözünün bir ağırlığı yok. Cahilden, yoksuldan, açtan açıktan nefret ediyor. Saklamıyor da bu nefretini. “Organ bağışı yapar mısınız” diye sordular bir defasında. “Elin dangalağına verip onu yaşatmanın anlamı yok” diye cevapladı soruyu.

Peki cahil sözüyle kastettiği kim? Okuma yazması olmamak anlamında kullanmıyor bunu. Örneğin ona göre maden açılmasın diyenler de zır cahil. Madenciler doğayı tahrip etmiyormuş, doğanın yüzünü değiştiriyormuş. “Yan taraftaki köy manzarasını kaybediyormuş, bana ne” diye gerekçelendiriyor bu sivri akıllarını.

12 Eylül darbesini savunuyor ama Fransız Devrimine şaşı bakıyor. Fransız İhtilali insanlık için bir felaket ona göre. Ayak takımının yönetimi için yolu açmış ve dünyayı bugünkü haline getirmiş. Bilgisi doğru değil ama nefretinin sebeplerinden biri Fransız Devrimi’nin monarşiyi devirmesi.

Onun hanedan ve monarşi savunuculuğu da gelgitli. Bir keresinde de Kanuni Sultan Süleyman'a hakaretler savurmuş, Osmanlı ve Selçuklu'da bilim ve eğitim adına hiçbir şeyin olmadığını ileri sürmüş, Yıldırım Bayezid için de “kahraman falan değildir, enayidir” demişti. 

Bu öyle bir özgüven patlaması ki, hakkında hiçbir şey bilmediği Marx hakkında bile atıp tutabiliyor. Bunun görünür tek nedeni ilgi çekmeye çalışan bir ergen olması. Bir söyleşinde “Bu yaşta şımarık bir velet gibi görünmeyi nasıl başarıyorsunuz?” diye sordular. “Bu başarının sırrı benim çocuk olarak kalmayı başarmış olmamdır. Eğer çocuk olarak kalamasaydım zaten bilim yapamazdım. Bilim orijinal düşünmeyi gerektiren bir şey. Orijinal düşünmek için kafanın serbest olması lazım. İnsan büyüdükçe kafası kalıplaşıyor. Ben o kalıba bir türlü giremediğim için çocuk kaldım. Bundan da çok memnunum ama” diye yanıtladı soruyu.

Tabii çocukluk ile çocuksuluk arasında dağlar kadar fark var. O şımarık veletlikte aklını özgürleştiren bir bilim insanı değil, hep besili bir patron çocuğu olmanın iticiliği var. O besili çocuk jeolog çocuğu bastırıyor çoğunlukla, altından bir canavar olan “Tamek Celal” çıkıyor.

Gericilik döneminin tipik bir cahil özgüven karakteri o. Bütün karanlık yanlarını aydınlık sanıyor. Bazılarını inandırıyor da üstelik. Onda iki kişilik birbiriyle savaşıyor: Tamek Celal Jeolog Celal’e karşı…

 Celal Şengör doktora tezini Osmanlı hanedanına ithaf etmiş(soL)

Fransız Devrimi hakkındaki sözleriyle yeniden gündeme gelen Celal Şengör'ün 1982 yılındaki doktora tezini Osmanlı hanedanına ithaf ettiği ortaya çıktı.

"Fransız İhtilali aklı öldürmüştür" sözleriyle tepkilere yol açan yerbilimci Prof. Dr. Celal Şengör'ün monarşi yanlılığını 1982 yılındaki doktora tezini Osmanlı hanedan mensuplarına ithaf ederek de ortaya koyduğu ortaya çıktı.

Üç gün önce YouTube'da yayınlanan Fatih Altaylı'nın Aydınlanma konulu Teke Tek Bilim programına konuk olan Celal Şengör "Fransız ihtilali insanlık için bir felaket olmuştur" demişti.

Daha önce de Fransız Devrimi'ni hedef alan sözleriyle bilinen Şengör bu programda da "Fransız ihtilali aklı öldürmüştür. Ayak takımına iktidarı verirsen işte bugünkü dünya olur" ifadelerini kullanmıştı.

Şengör'e sosyal medyadan çok sayıda tepki gelirken, soL yazarı, akademisyen Fatih Yaşlı, Şengör'ün doktora tezini Osmanlı hanedan mensuplarına ithaf ettiğini hatırlattı.

Yaşlı X sosyal medya hesabından "^Atatürkçü' Celal Şengör doktora tezini Osmanlı hanedan mensuplarına ithaf etmiş" paylaşımını yaptı. Yaşlı "'Olamaz öyle bir şey' diyecekler için link de şurada" diyerek Şengör'ün ABD'de "State University of New York University At Albany"ye sunduğu doktora tezinin bağlantısını paylaştı.

Şengör'ün doktora tezini anne ve babası ile Osmanlı İmparatorluk Ailesi'ne ithaf ettiği görülüyor.

                                          Şengör'ün doktora tezinden ithaf bölümü...

Daha önce dışkı yedirmenin işkence olmadığını, en ideal yönetimin monarşi olduğunu savunan Şengör, devrimciler Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan'a "eşkıya" diyerek dil uzatmıştı.

15 Temmuz'daki darbe girişiminden sonra Tayyip Erdoğan'ı da hayatı pahasına koruyacağını söyleyen Şengör, Kenan Evren'in cenazesine gönderdiği çelenge "Sana müteşekkiriz. Nur içinde yat komutanım" diye yazmıştı.

Şengör katıldığı bir yayında da bir kadın öğrencisini nasıl taciz ettiğini "O kadar kızdırdı ki Saniye'nin eteğini kaldırdım, kıçına bir tokat attım" sözleriyle itiraf etmiş, daha sonra bunu taciz olarak algılamadığını söylemişti.

‘İstanbul’da şöyle yakışıklı bir deprem olsun her tarafı yıksın geçirsin, temizlensin ya' demiş...(soL)

Ahmet Ercan, Celal Şengör'ün deprem üzerine yaptığı değerlendirmelere tepki gösterdi, geçmişte aralarında geçen bir diyaloğu aktardı.

Radyo Sputnik’te Enver Aysever'in programına katılan Prof. Dr. Ahmet Ercan, Celal Şengör’ün deprem sonrası yaptığı açıklamalara tepki gösterdi.

Celal Şengör’ün uzmanlığı dışında konuştuğunu söyleyen Ercan, “Celal 1999 depreminden sonra 3 gün içinde İstanbul’da büyük bir deprem olacak, büyüklüğü 9,5 olabilir diyen kişidir. Daha sonra 3 gün içinde olmadı, 3 hafta içinde olacak dedi o da olmadı, 3 ay içinde dedi o da olmadı. Sonra da ilk 10 yılda dedi o da olmadı. Şimdi de 2030 yıllarında olur bu deprem diyor” diye konuştu.

Odatv'nin aktardığı habere göre, Ercan, sözlerine şöyle devam etti:

“Celal genellikle büyük deprem taraftarıdır. Hatta bir gün karşılaştık. ‘İstanbul’da şöyle yakışıklı bir deprem olsun her tarafı yıksın geçirsin bu şehri yeniden kuralım’ dedi bana. Böyle şey olur mu bütün insanlar ölecek dedim. ‘Temizlensin ya’ dedi. Sonuçta Celal böyle halüsinasyonlar görür deprem üzerine.”

(soL)


                                                       




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder