Akşener, bir konuşmasında geçmişteki siyasi cinayetlerin “mertçe” olduğunu söyledi. Türkiye’de yaşanan siyasi cinayetleri iki katliam ve bir isim üzerinden inceledik.
Meral Akşener, Türkiye’de aktif siyaset yapan en karanlık isimlerden biri. Türkiye’nin en kanlı günlerinde içişleri bakanlığı yapan Akşener’in “karanlık yanı” bununla sınırlı kalmıyor; Akşener, milliyetçi hareketin her dönem bilinen yüzleri arasında yer alıyor.
Genel başkanlığını yaptığı İYİP, MHP’den koparak kurulduğu 2017 yılında CHP tarafından siyasetin merkezi konumuna getirilmiş ve Meral Akşener birdenbire “merkez sağ” siyasetin “sevilen” yüzlerinden olmuştu. Ancak Akşener, bu popülerliğine karşın ülkücü hareket ile olan ilişkisini hiç gizlememiş aksine sık sık bununla çeşitli şekillerde övünmüştü.
Akşener’in hem kendisinin hem Türk sağının kanlı günleriyle övündüğü son örnek Sivas’ta yaşandı. Yerel seçim çalışmaları kapsamında Sivas’ta partililerle bir araya gelen Akşener, Sinan Ateş cinayetine değindi.
Akşener, cinayetle ilgili şunları söyledi: “Geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi. Onun için hiçbirimiz korkmadık ama o çocuğun babasını katledenler torbacı.”
Meral Akşener’in bu sözleri üzerine, ülkücü hareketin faili olduğu kimi siyasi cinayetlere, belli başlı üç örnek üzerinden bakmakta ve bunların ne kadar “mertçe” olduğunu tartışmakta yarar var.
Bahçelievler Katliamı: 7 silahsız TİP’li öğrenci, ülkücüler tarafından öldürüldü
8 Ekim’i 9 Ekim’e bağlayan 1978 gecesi, Ankara’nın Bahçelievler ilçesinde yaşayan yedi TİP’li öğrenci; Latif Can, Efraim Ezgin, Hürcan Gürses, Osman Nuri Uzunlar, Serdar Alten, Faruk Ersan ve Salih Gevence doğrudan MHP Genel Başkanı Alparslan Türkeş’ten emir alan ülkücüler tarafından katledildi.
Üzerlerinde silah bulunmayan öğrencileri öldürenlerin lideri, Türk sağının popüler isimleri arasında bulunan Abdullah Çatlı’ydı. Ayrıca devrimci öğrenciler öldürülmeye gidilirken kullanılan araç Çatlı’nın yanı sıra Muhsin Yazıcıoğlu’nun da üzerine zimmetliydi.
Cinayetin ardından olaya karışan ülkücü sanıklardan bazıları ölüm cezasına çarptırıldı ancak hiçbiri bu cezayı almadı. Faillerden Haluk Kırcı birkaç kez hapisten kaçtı. Firari olduğu dönemde yaptığı nikahın şahidi, o dönem Erzurum Valisi olan Mehmet Ağar oldu. Kırcı, 2014 yılında tamamen serbest bırakıldı.
Meral Akşener’e gelince… Akşener’in, cinayetin sorumlularından Abdullah Çatlı’yla aynı masada yemek yiyecek kadar samimi olduğu biliniyor.
Haluk Kırcı ise MHP içindeki “muhaliflerin” açıkça ortaya çıktığı dönemde tavrını Akşener’in de temsil ettiği “muhalefetten” yana koymuştu. 2016’da Erzurum’a giden Akşener’i karşılayanlar arasında Haluk Kırcı da yer almıştı.
Ayrıca Akşener, Mehmet Ağar’la, bürokrat olduğu yıllarda çalışma arkadaşı oldu.
Öte yandan Muhsin Yazıcıoğlu’nun Türk sağı açısından kutsallığını anlatmaya gerek yok. Akşener, en son, “Geçmişte siyasi cinayetlere şahit olduk ama mertçeydi” dediği Sivas konuşmasında Yazıcıoğlu’nun öldüğü helikopter kazasını hatırlatarak “Hem Muhsin başkanın hem Sinan Ateş’in katillerini yakalayıp hukuka teslim edip gereğinin yapılmasını sağlamak bizim için bir namus sözüdür. Onun için inşallah bunları başaracağız” sözlerini kaydetti.
16 Mart Katliamı: Çatlı, 7 öğrencinin ölümü 41’inin yaralanmasından da sorumlu
16 Mart 1978 günü İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi önünde 7 öğrenci, ülkücüler tarafından yapılan bombalı ve silahlı saldırı sonucunda hayatını kaybetti, 41 öğrenci yaralandı.
İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi birinci sınıf öğrencisi olan ve sağcı öğrencilerin içinde gizlice faaliyet yürüten MİT mensubu bir istihbaratçı, İstanbul Emniyeti’ne geçtiği bilgi notunda “ülkücülerin 8-10 gün içinde İstanbul Üniversitesi çıkışında solcu öğrencilerin üzerine dinamit atıp, silahlı tarama yapacakları”nı bildirmişti. Ancak emniyet olaya karşı herhangi bir önlem almadı.
Olayın faillerinden Zülküf İsot, itirafçı olacağını söylemesinin ardından başka bir ülkücü olan Latif Aktı tarafından öldürüldü. Aktı, 8 yıl hapis cezası aldı.
Ülkücü itirafçılardan Ali Yurtaslan ise öğrencilerin üstüne atılan bombayı Ülkü Ocakları İkinci Başkanı Abdullah Çatlı’nın temin ettiğini itiraf etti.
Meral Akşener’in aynı sofrayı paylaştığı, pek çok siyasi cinayetin faili Abdullah Çatlı, bu katliamın da altından çıktı.
Bir işkencecinin cenazesindeki çelenkte dikkat çeken isim: Meral Akşener
MİT’çi Mehmet Eymür, 13 Ocak'ta öldü. İşkenceci olduğunu geçmişte itiraf eden Eymür, Türkiye soluna ve Kürt halkına kelimenin tam anlamıyla “kırım” yapıldığı dönemde yani 1990’larda MİT’in Özel İstihbarat Dairesi’nin ve Terörle Mücadele Dairesi’nin başındaydı.
1965 yılında MİT’e giren Eymür’ün ilk görevi, takip memurluğu oldu. O yıllar, MİT’in bütün imkanlarını komünistlerin, aydınların izlenmesine ayırdığı bir dönemdi. Eymür, o yıllarda, MİT’in sosyalist harekete karşı daha etkili önlemler almasını savunmaktadır. “Etkili önlem” denilen şey, CIA’in Latin Amerika ülkelerinde yaptığıdır; ilerici, devrimci, sosyalist her hareketin kanla bastırılmasıdır.
Mehmet Eymür’ün başında olduğu dairenin çeteleştiği, dönemin bürokratları tarafından sıkça dile getirildi. Bu çeteleşme kendisine “MİT raporlarında” da yer buldu. Ayrıca Eymür, Abdullah Çatlı’yla olan ilişkisini de itiraf etti.
Mehmet Eymür, Mahir Çayan ve dokuz sosyalistin öldürüldüğü Kızıldere Katliamı’na ve Ulaş Bardakçı’nın öldürüldüğü operasyona katılan isimler arasında.
Hayatını kısaca Türkiye’deki emek hareketine maaşlı ve kadrolu şekilde düşmanlık ederek geçirmiş birisi Mehmet Eymür. Geçen günlerde öldüğünde, cenaze töreninde birkaç çelenk vardı. Birinin üstünde Meral Akşener yazıyordu.
İşte Akşener’in “mertçe” dediği cinayetlerden ikisi ve Mehmet Eymür ismindeki bir işkenceciyle olan ilişkisi. Türk sağının en “mert” olduğu anlar, yukarıda örneği verilenlerden fazlası değil.
YEKTA ARMANC HATİPOĞLU / soL-Özel
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder