Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri, Sinematek’in Türkiye’deki etkisinin ve gelişiminin izini sürerken Onat Kutlar’ın yaşam öyküsünü de beyazperdeye taşıyor.
Sanat filmi deniyordu, bugünlerde "arthouse sinema" olarak tarif ediyoruz. Ana akım olmayan, “bağımsız”, bugün adını dahi tam olarak koyamadığımız, sanat sinemasına ulaşımda pek sorun yaşamıyoruz. Ancak bir zamanlar Türkiye’de durum öyle değildi. Avrupa’ya gitmemiş birinin sanat sinemasını görme fırsatı olmuyordu. Ta ki, 1965’te Türk Sinematek Derneği kurulana kadar.
Sanat sinemasını ülkemize getiren, çeşitli ülke sinemalarından, çok sayıda yönetmenden filmler gösteren Sinematek Derneği, yürütücüleri hatta seyircileri için “kültür emperyalizminin ajanları” bile dendi. Oysa bu filmleri göstererek Türk sinemasına kafa tutmayı, onu aşağılamayı değil; yeni bir sinemanın, devrimci sinemanın, Türkiye’de de mümkün olduğunu anlatmaya çalışıyorlardı. Yeni Sinema Dergisi'ni bu sebeple çıkarmaya başladılar, Sinematek’i bu sebeple kurdular. 12 Eylül Darbesi’nden sonra kapatılana kadar da "sanat sinemasının tanıklığı ve kültürel değişimin mekanı olmayı sürdürdü".
Türk Sinematek Derneği’nin kurucusu senarist, yazar, “sinemacı” Onat Kutlar, aramızdan ayrılalı 29 yıl oldu. 30 Aralık 1994’te The Marmara Otelinin kafesine bırakılan bombanın patlamasıyla ağır yaralanarak 11 Ocak 1995’te hayatını kaybetti. "Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri: Türk Sinemateki ve Onat Kutlar" belgeseli de 29 yıl sonra aynı gün 11 Ocak 2024’te MUBİ Türkiye’de yayına girdi. Yönetmen Önder Esmer’in ilk uzun metrajı olan belgesel film, İstanbul ve Ankara Film Festivallerinden sonra ilk kez yaygın olarak gösterime girmiş oldu. Belgeselin yönetmeni Önder Esmer ile konuştuk.
Filmi 11 Ocak’ta MUBİ’de gösterime girmesiyle izleme fırsatı buldum. Eline sağlık diyerek başlayayım. Okuduğum kadarıyla senin yüksek lisans konun da Türk Sinematek Derneği ve Onat Kutlar üzerine. Yüksek lisans teziyle yetinmeyip bunu bir de belgesel olarak sunma isteğini merak ediyorum. Neden bunu tercih ettin, başından itibaren plan bu muydu?
Öncelikle beğeninize ve ilginize çok teşekkür ederim. Aslında paralel yürütülen bir çabaydı, tezi daha erken teslim etme durumu söz konusu olduğundan daha hızlı bitirmek gerekti. Burada hem hikâye tarafını konuşmacılar üzerinden aktarmak hem de teori tarafını metin olarak işleme gayreti diyebilirim. İlerleyen zamanların planı da, Türk Sinematek Derneği’nden geriye kalan açık oturum bantlarını deşifre ederek bir kitap haline getirebilmek. Hazırladığım tezi de konuşmacılardan edindiğim bilgilerle yeniden düzenleyip bir önsöz/giriş formunda sunabilmek. Bu sayede ikinci adımı da tamamlayıp konu hakkında yeni bir kaynak oluşturmayı hedefliyorum.
Sinematek Derneği'nde düzenlenen bir açık oturumBelgeselde, Sinematek Derneği’nin ilk üyelerinden, derneğin işlerini yürüten kişilere veya yalnızca izleyici olarak “film gösterileri”ne gelen kişilere kadar çok fazla isim görüyoruz. Bu insanları bir araya getirmek zor oldu mu, belgesel projesini duyduklarında ilk tepkileri ne oldu?
İlk dönemlerde hazırlık aşamasının etraflıca okumalarını tamamlayıp sonrasında kolektif imkânı yaratıp başlayabileceğimiz güveni nihayet kendimizde görebildik. Tabii burada yeterli olup-olmadığınızın bir sorgusunu da bilmek istersiniz. Cevat Çapan ile yaptığımız ön görüşme sonrası epey cesaretlendik diyebilirim. Bu konuda çalışması bulunan Hakkı Başgüney’in de yönlendirmeleri çok fayda sağlamıştır. Nihayetinde Filiz Kutlar ve Seza Kutlar Aksoy’un gönül izinlerini de kazanmak bizim için kıymetliydi. Bunları aktarıyorum çünkü kişilere ulaşabilmek gibi bir sorunumuz olduğunu hatırlamıyorum. Her konuşmacımız ayrı bir özenle destekleyici ve yönlendirici olmuştur. Bu sebepten o heyecanı da bölüştük diyebilirim.
'Onat Kutlar aydın kimliğiyle hayatın her alanında buzkıran işlevi gördü'
Filmin ismi Aşk, Ateş ve Anarşi Günleri. Kabaca 50'lerin sonu, 80'lerin başı gibi bir aralıktan söz edebiliriz. Bu aralık, Türkiye siyasi tarihinin en hareketli dönemi. Film de adını bu sebeple alıyor sanırım. Sinematek Derneği’nin Türkiye’nin politik atmosferine, o atmosferin de Sinematek’e etkisini nasıl görüyorsun?
Filmin ismi, Onat Kutlar’ın, “Sinema Bir Şenliktir” kitabında geçen: "Bu yüzden bu kitap, her şey değildir. O ‘aşk, ateş ve anarşi günleri’nden benimle birlikte altın çıkaranlara bir küçük merhabadır. O kadar.” sözünden bir alıntılamadır. Çağın betimini aktaran bu sözün anlamlı bir yeri olacağını düşünerek tercih ettik.
Yeni Sinema 1966 - 1970 yılları arasında Türk Sinematek Derneği'nin yayın organı olarak yayımlandı. 1980 yılında iki sayı daha basılan dergi, 12 Eylül darbesinin ardından bir daha çıkmamak üzere kapandı.Dönemin devrim inancı yükselirken, diğer kültür kurumları gibi, elbette ki önemli bir yeri tarifler. Sinemaya dair devrimci söylemin çıkış aldığı “kurtarılmış mekândır” nihayetinde Sinematek. Kendilerini tıpkı 1917 Sovyet Devrimi öncesinde konumlanan rönesans sanatçıları olarak atıflamaları boşuna değildir. Bir devrim olacak ve bizler bu devrimin kurucu sanatçıları olacağız inancı. Kendilerinden sonra gelecek kuşağın devrimci sinema çizgisini aralayan söylem, teoride bir geleneği de başlatacaktır.
“Boyun eğmemiz gerek dedikleri bugünün ekonomik düzeni gerçekte değişmesini istediğimiz düzendir. Ve özellikle sanatçı karşı koymak, düzenin isteklerine direnmekle yükümlüdür.” Onat Kutlar, Yeni Sinema Dergisi (17), 1968
Onat Kutlar’ın edebiyatta, sinemada ve aydın kimliğiyle hayatın her alanında buzkıran işlevi gördüğünü, yeniye ve aykırı görülene öncülük ettiğini belgeselde de görüyoruz. Bugüne geldiğimizde ondan “geriye kalan” nedir? “Onat Kutlar’ın mirası” ne ifade ediyor senin için?
Düşünceleriyle erdemli bir yol/yön arayışıma belirleyici bir etkisi olmuş kültür insanıdır. Onat Kutlar, çağının sorgusuna “üçüncü bir dilin” ağırlığı ile meydan okuyan öncü bir duruşu simgeler bana göre. Yaşamının değişen iklimi boyunca disiplinlerarası bir sanat anlayışını sürdüren, edebiyat ve sinema alanlarında önemli eserler bırakmanın yanında politik fikirlerince Marksizmi savunan bir aydındır.
Tarafımca, bu çok yönlü bakışın mirasında, sinemaya dair çizgisini özetlemek istersem:
Onat Kutlar’ın ve Türk Sinemateki tarafının çağına dair yüklendikleri sorumluluk bilinci, gelecek kuşağın yol izahına da belirleyici bir tarif bırakır. Türkiye’de sinemanın yerli karakteristiğinde yatan “ruh ve espriyi” kavrayan ve evrensel değerde yakalanan “teknik ve deneysel” kazanımla inşa edilecek “iyi sinema” düşüncesidir. Ve sadece eserin teoride metinlerini salık vermeden sanatçı bireyin erdemli duruşuna da bir değer atfeder. Bu seçim: “Çarkın dişlilerinden biri olmayı” kabul eden yahut “onu yaratan toplumsal birikimi” sürdürecek olanın seçimidir. O vakit sinema sanatında adımlanacak kişiselliği de geçerli görür.
Önder Esmer'Bunu sürdürmek de, yozlaştırmak da bizim elimizde'
Türk Sinematek Derneği 1965’te kuruluyor ve 80 darbesiyle kapatılıyor. Uzunca bir aradan sonra Sinematek / Sinema Evi olarak Kadıköy Belediyesi bünyesinde yeniden faaliyete geçti. Sinematek Derneği ve Sinema Evi’ni nasıl ilişkilendiriyorsun, belgesel sürecinde katkısı oldu mu yeni Sinema Evi’nin?
Türk Sinematek Derneği’nin geçmişte faaliyette bulunduğu politik atmosfer ve özerk yapısı ile Sinematek/Sinema Evi’nin günümüzde süregelen baskı rejimi altında ve belediye bağında aynı çıkarımların doğmasını beklemek söz konusu olamaz tabii. Ama tarihsel mirası devralmada kuruluşa giden yolu inşa eden ve Türk Sinematek Derneği’nde yetişen Jak Şalom’un öncülüğünde hayata geçirilmiş olmasını elbette ki anlamlı bulurum. “Bunu sürdürmek de, yozlaştırmak da bizim elimizde.”
Zannediyorum belgesel sürecinin başlangıcı ile Sinematek/Sinema Evi’nin kuruluş aşamaları aynı zamanlara denk gelir. Haliyle o zamandan bu yana ilişkilerimiz hep iyi olmuştur ve çokça katkılarını görmüşüzdür.
Son olarak şu anda neler yaptığını sorayım. Üzerinde çalıştığın fikirler, projeler var mı? Önümüzdeki süreçte senden neler izleyeceğiz?
Henüz kararında bir çabaya başladığım söylenemez. Planlarımı uzun vadeli düşünürüm. Henüz erken.
Sevgi Saklamaz / soL-Söyleşi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder