24 Şubat 2024 Cumartesi

KAAN (DOSYA) - 24 ŞUBAT 2024 - soL

 Kaan’ın uçuşu mu yoksa Kotil’in şovu mu?(OKAN ATAER - soL/ÖZEL)

Milli Muharip Uçak veya yeni adıyla Kaan dün ilk uçuşunu gerçekleştirdi. Ancak daha önce de belirttiğimiz gibi bu proje hem daha emekleme safhasında hem de hâlâ çözülememiş köklü sorunlara sahip.

Kaan adı verilen "Turkish Fighter X" Milli Muharip Uçak prototipi dün Ankara Mürted Hava Meydanı'ndan kalkış yaparak ilk uçuşunu gerçekleştirdi. 

Test pilotu Barbaros Demirtaş tarafından yapılan uçuşun ardından TUSAŞ (Türk Uzay Sanayi A.Ş.) Genel Müdürü Temel Kotil uçağın 13 dakika havada kalarak 8 bin feet yükseklikte 230 knot (425 km/saat) hıza ulaştığını açıkladı. 

Uçuş sonrasında devlet erkanınca yayımlanan tebrik mesajlarından en dikkat çekeni Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı'nın sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşım oldu: 

Hal böyle olunca sapla samanı ayırmak, gerçekle hayal olanı ayırt etmek ihtiyacı yine kendisini dayatıyor. 

Kaan’ın uçmuş olması tüm çalışmaların sona erdiği ve artık muharip yepyeni bir savaş uçağına sahip olduğumuz anlamına mı geliyor?

Başarılı bir ilk uçuş son derece kapsamlı ve uzun vadeli bir projenin kaydedilmesi gereken bir noktası ancak sonu değil. Bugün hâlâ sorunları ortaya çıkan, ABD başta olmak üzere çeşitli hava kuvvetlerinde kullanılan 5. Nesil F-35 savaş uçağının sık sık kaza kırıma uğradığı sır değil. Bu projenin genel tasarımının 1997 yılında başladığı ve ilk gelişkin prototipin 2006 yılında uçtuğu ve sonrasında uzun testlerde, konfigürasyon güncellemelerinden geçip ancak 2018 yılında ordu envanterine girdiği hatırlanırsa projenin hangi aşamasında olduğumuz herhalde anlaşılır.

Kaan söylendiği gibi yerli ve milli mi?

Kaan, kamuya açık kaynaklardan da görüleceği gibi 2 adet General Electric F110-GE-129 turbofan motoruna sahip. Bu motorlar F-16 savaş uçaklarında kullanılan motorların aynısı. Genel tasarımı ise Lockheed Martin F-22 savaş uçağının benzeri. Bu açıdan bakıldığında tasarım ve üretim sürecinde İngiliz emperyalizminin önemli kurumları olan BAE Systems, Rolls Royce, Amerikan emperyalizminin simge isimlerinden General Electric gibi şirketleriyle ortak geliştirilen bir proje.

Özallı yıllarda temeli atılan montaj sanayisiyle havacılık sektörüne giriş yapan TAİ tarafından F-16 üretimiyle biriktirilen deneyim ve becerinin yine güncel emperyalist desteklerle F-16 benzeri bir yarı-özgün tasarımla üretilmesinden bahsediyoruz. Ancak elbette bu durum silah sanayi aktörlerinin alanlarında kazandığı deneyimleri ve sektörlerinde önemli oyuncular haline geldiklerini göz ardı ettiğimiz anlamına gelmemeli. Aselsan’ın radar, avyonik ve elektronik sistemler, Aspilsan’ın avyonik güç kaynakları, Roketsan ve Sarsılmaz’ın roket ve füze sistemleri, TEI’nin motor alanında yakaladığı gelişim hatrı sayılır seviyede. Buna rağmen örneğin motor, fırlatma koltuğu, pilot başlıkları gibi bileşenlerin ötesinde, hammadde, donanım, yazılım ve tezgâh alanlarında dışa bağımlılık bariz seviyede.

5. Nesil ne demek, Kaan gerçekten bu kapsamda mı?

Bu özellikler genel olarak stealth (radarda az görülme) özelliği, LIPR radar özelliği (pasif radarlar tarafından algılanmayı azaltan tipte radar), çok yüksek hızlara uygun gövde yapısı, ileri teknoloji avyonik sistemleri, üst düzey komuta kontrol, iletişim-muhabere ve diğer silahlarla beraber çalışabilecek network özelliği ve silah sistemlerinin gövde içinde olması olarak tanımlanıyor.

Milli muharip uçak TAI bünyesinde geliştirilen kompozit tasarım, Aselsan ürünü radarlar ve avyonik ile silah sistemlerinin gövde içinde olması gibi özellikleri sağlıyor. Ancak insansız hava araçları ve diğer benzeri silahlarla eş güdümlü ve koordine çalışan bir platform olup olmadığını henüz bilemiyoruz.

Eğer proje bu aşamada ise bu kadar gürültü patırtı niye?

Projenin halihazırdaki hali iki motorlu bir F-16 benzeri uçağın boş şekilde görece düşük hızda uçması anlamına geliyor. Bu açıdan bakıldığında projenin önünde daha uzun yıllar, sayısız testler, sonsuz güncellemeler var. Elbette bir prototipin ilk sınanması önemlidir ancak ülkemizde bu türlü şovların genellikle iç siyasete malzeme niteliği akıldan çıkarılmamalı herhalde. Bu anlamda Türkiye sermayesinin dış pazarlara açılma hamleleri için koçbaşı haline gelen THY’deki görevinin ardından TAİ’nin başına getirilen Temel Kotil’in bir yerlere mesaj vermeye çalıştığını söylemek zorlama olmayacaktır. 

Türkiye F-35 programından çıkarıldı, sonra yeni F-16 satışına onay verildi. Böyle bir resimde Kaan nereye oturuyor?

Türkiye burjuvazisi AKP rejimi döneminde yakın çevresindeki coğrafyada hem sermaye ihracına başladı hem de Suriye-Libya gibi iç savaşlara müdahil olarak çeşitli aktörler eliyle pazar kapma payına dair hamlelerde bulundu. Bu süreçte Rusya’dan S-400 savunma sistemlerinin alınması NATO ile ilişkilerde gerilime neden olmuş, Türkiye F-35 projesinden çıkarılmıştı. Takip eden süreçte emperyalizme verilen teminatlar ve güvencelerin ardından biat ederek emperyalist merkezlerden F-16 satın alım anlaşmaları yapıldı. Böyle bir resim içinde F-16 savaş uçağının belirli bir oranda geliştirilmiş versiyonu olarak ortaya çıkan Kaan, tam da bu açmazın ürünü olarak görülüyor.

Teknolojik ürünleri belirli oranda güncel olarak üretebilen bir silah sanayisine sahip olan Türkiye burjuvazisi kritik alanlarda hâlâ istediği aşamada olamadığı için bu alanda emperyalist şirketlerle işbirliği yapıyor. Resmî olarak F-35 projesinden çıkarılsalar da projedeki şirketlerle işbirliği sürüyor ve Türk şirketler emperyalist merkezler için kendilerine teknolojik olarak bağlı üretim tesisleri olarak görülüyor. En güncel teknolojik ürün, yazılım, donanım ve üretim araçlarını kendi tekelinde tutan emperyalistler, Türk silah şirketlerinin kendi çapında “inovasyon” yapmasına da ses etmiyor. 

                                                                /././

Yerli savaş uçağı açıklamaları ne anlama geliyor? (OKAN ATAER-SOL/Görüş)-11/11/2021

TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ Genel Müdürü Temel Kotil'in yerli savaş uçağı üretimi konusundaki açıklamaları tartışma yarattı. Peki bu açıklamalar gerçekçi mi?

TUSAŞ Türk Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ Genel Müdürü Temel Kotil canlı yayına katıldığı bir televizyon kanalındaki açıklamalarıyla yeniden gündeme girmiş oldu. Son dönemde atmış olduğu tweet Ahmet Hakan tarafından bile pek anlaşılamadığından olsa gerek bu kez canlı yayında meramını anlatmaya çalıştı. Ancak iç siyasetin toz duman olduğu, ekonomik krizin dip noktasının hala gözükmediği bir yıkım içindeki ülkemizde savunma sanayiinin konuşulması/konuşturulmak istenmesinin çok manidar olduğu dikkatli okurun gözünden kaçmayacaktır. Bu bilgi notunu da ekleyerek Kotil’in açıklamalarına ve bunların bizde çağrıştırdıklarına geçelim…

Bir isimlendirme denemesi

Önce herhalde firmanın adıyla başlamak lazım. Bir ara TAİ (TUSAŞ Aerospace Industries kısaltması) denen kuruma neden artık bu isimle hitap edilmiyor? Kuruluşunun ardından şahlanma dönemini Özallı yıllarda yaşayan kurumun bu dönemde doğrudan Amerikan sermayesiyle tanıştığı biliniyor. Şirketin azımsanmayacak büyüklükteki bir ortağı olan kurum adıyla sanıyla Lockheed Martin. Bugün dünyadaki en kârlı silah şirketlerinden birisi olan Lockheed Martin’in hisseleri 2005 yılında tamamen satın alındı ve şirket günümüzdeki mali yapısına kavuştu. Herhalde bugün kamuoyuna tam anlamıyla yerli ve milli hissettirecek bir isimlendirme tercih ediliyor.

Ahmet Hakan’dan “yapıcı” eleştiriler

Temel Kotil tarafından geçtiğimiz günlerde atılan tweet anlaşılamadı demiştik. Düzen yanlısı kalemlerden Ahmet Hakan da konuya “yapıcı” bir şekilde yaklaşmış ve 5 Kasım 2021 tarihli yazısında Cumhurbaşkanı Erdoğan’I övdükten sonra Kotil’I eleştirmişti:

Bu açıdan bakıldığında Temel Kotil’in yaptığı tam bir iletişim faciası.

*

Paylaştığı fotoğraftaki parça, milli muharip uçak iddiasıyla pek bağdaşmıyor gibi. Fotoğrafı paylaşılan teknik aksam, konuya vâkıf olmayanlara hiçbir şey anlatmıyor. Dahası “Biz yapamayız” anlayışına saplanıp kalmış olanlara, “Muharip uçakla bunun ne alakası var?” diyerek dudak bükecekleri bir malzeme verilmiş oluyor.

*

Doğru iletişim şu olmalıydı: O aksam, ne anlama geliyor? Önemi nerededir? Üretilmesi çok mu zor? Muharip uçağın hangi aksamıdır bu? Neden heyecanla paylaşılıyor?

Bütün bunların cevabı verilmeliydi.

Herhalde Kotil de Hakan’ın haklı eleştirisini okumuş ve gereğini yerine getirme ihtiyacı hissetmiş…

Kotil ne dedi?

Kotil’in söylediklerine biraz daha yakından bakalım:

"F-35'in 60 milyar dolar olduğunu söylüyorlar, böyle bir proje 10 milyar dolara çıkar."

Projenin bütçesi 2014 yılında 160 milyar dolar seviyesindeydi ve proje devam ettiği için bu rakamın üzerine çıkıldığı çok açıktır. F-35 savaş uçağı Lockheed Martin tarafından yapılıyor. Sanırız Kotil’in buradaki proje yöneticilerine aktarmak istediği bazı tecrübeler var, bilemiyoruz.

"Alt tarafında bomba kapağının olduğu yerdeki parçamız. Çok hassa milimetrik, mikron altı çalışmış bir parça."

Kotil, ilk paylaştığı tweet üzerine yapıyor açıklamayı. Talaşlı imalat hakkında güncel bilgisi olan herkes artık en temel imalatın bile milimetrenin altında mikron seviyesinde hassasiyetle yapıldığını bilir. Bunu söylemenin bir önemi yok. Marifet yurtdışında üretilmiş yazılımlarla tasarım yapıp, hammaddeyi yurtdışından alıp, bunu da son teknoloji 7 eksen Japon CNC tezgâhlarında üretmekte olmasa gerek.

"Bu uçak 2023 18 Mart'ta motorunu çalıştıracak. Bu uçak 2022'de bitecek demektir."

Daha önce TF-X (Turkish Fighter Experimental) projesi olarak adlandırılan projeye dair yorumlar bu siteden yayınlanmıştı. O yazıda savaş uçağı projelerinin genellikle uzun vadeli ve kullanıcı ülkenin özel ihtiyaçları gözönüne alınarak tasarlandığı, prototip sürelerinin uzun döneme yayılan silahlar olduğu belirtilmişti. Ayrıca savaş uçağını oluşturan bileşenlerin geliştirilmesi ve koordineli şekilde çalışmasının sağlanmasının üst düzey bir teknoloji ve bilgi birikimi gerektirdiği vurgulanmıştı. Astronomik rakamlara mal olan bu devasa silahların tasarımında oluşabilecek hata bile olmayan verimsizlikler veya en iyi olmayan uygulamalar ileride tüm projeyi etkileyebilecek maliyetler çıkartabileceği belirtilmiş ve ABD’deki benzer projenin 1997 yılında başladığı ve halen devam etmekte olduğu hatırlatılmıştı. Dolayısıyla bu tarihlerin tamamı anlamsız ve geçersizdir.

"F-16 tek motorlu, bu çift motorludur. Bombalar içinde saklı. Bu görünmez uçak. 1980 teknolojisi F-16. Bu 2020 teknoloji. F-35 tek motorlu. Bu ondan 1.5 kat daha güçlü motor gücü olarak. Bu F-22 ile F-35 arasında."

Yeni tasarlanan savaş uçakları doğası gereği kısa vadeli değil uzun vadeli projelerdir. Dolayısıyla ürünlerde son teknoloji kullanılması yetmez, gelecekte uçağın kullanım dışı kalmasını engelleyecek şekilde yeni teknolojilere uyumlu tasarlanması gereklidir. General Dynamics F-16 Fighting Falcon savaş uçağının tasarım anlamında başarısı burada saklıdır. İlk başarılı uçuşunu 1974 yılında tamamlayan uçak bugün halen üretilmekte ve gelişen teknoloji uyarınca geliştirilebilmektedir. F-35 projesi ise ABD Silahlı Kuvvetlerinin farklı taleplerini orta ve uzun vadede gerçekleştirebilecek yeni bir savaş uçağı projesidir. Lockheed Martin F-22 Raptor projesi ise 2012 yılında yüksek giderler ve operasyonel başarısızlıklardan dolayı rafa kaldırılmış olan bir projedir. İhraç edilmeksizin sadece ABD Silahlı Kuvvetleri için tasarlanan projenin yerine F-35 projesine ağırlık verilmesi kararı alınmıştır. TUSAŞ tarafından orta ve uzun vadede geliştirilebilecek olan uçağın en önemli bileşenlerinden birisi motorudur. TEİ tesislerinde motor üretimlerinin devam ettiği bilinmektedir. Ancak tam anlamıyla güvenilir bir motor ailesini üretebilmek sanıldığından çok zaman alan, çok karmaşık bir süreçtir. Motorun ötesinde savaş uçağının üstün teknoloji gerektiren avyonik sistemlerinin, silah sistemlerinin tasarlanması bugünden yarına tamamlanabilecek süreçler değildir.

"Önce düşük oranda başlanır. yılda 5-6 tane yapılır. Seri üretime 2028'de başlanır. 2030'da da yılda 24 tane yaparız."

Kotil, burada söylediğimize gelmiş durumda. F-35 gibi kapsamlı bir projenin son dönemlerinde bile düşen uçaklar olduğu için proje bir çok kez askıya alınmış ve inişli çıkışlı bir seyir izlemiştir.

"4 binin üzerinden mühendisimiz var. Bin tanesi çalışıyor şu anda. Sıkışırsak hepsini çalıştırırız."

Temel Kotil 1959 Rize Araklı doğumlu. 1983 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi Uçak Mühendisliğinden mezun olmuş. O zorlu dönemlerde nasıl olmuş bilinmez eğitimine ABD’de Michigan’da devam etmiş. Ann Harbour’daki kampüsteki faaliyetlerini 19 Ocak 1990 tarihli üniversite gazetesinden öğreniyoruz. Gazetedeki haber Kotil’in bilimsel faaliyetleri veya geliştirdiği yeni bir yaklaşım hakkında değil. Başkanı olduğu “Müslüman Öğrenciler Birliği” faaliyetleri kapsamında Filistinli öğrenciler için bir barınak tamiratına ait. 

                                                       /././

Yerli hayalet uçak: Efsane mi gerçek mi? (OGÜN ERATALAY-soL)- 14/08/2021

Gelecek hafta başlayacak olan savunma sanayii fuarında gündemi kaplayacak gibi görülüyor. TF-X projesini hafife almak da dışa bağımlılık faktörünü görmezden gelmek de yanlış.

IDEF Türkiye’de gerçekleştirilen uluslararası bir savunma sanayii fuarı. Yıllardır düzenlenen bu fuarda özellikle Türkiye’deki savunma sanayi firmaları vitrine çıkıyor ve hem Türk Silahlı Kuvvetlerine hem de yabancı ülke ordularına ürün satma yarışına giriyor. 

Son dönemde Türkiye burjuvazisinin geçirdiği dönüşüm ve değişimle beraber gelişme kaydeden bu alan oldukça kârlı hale geldiği için daha büyük projelere soyunmak için türlü hamleler yapılıyor. 

17-20 Ağustos 2021 tarihleri arasında yapılacak olan fuarda bilen bilmeyen bilimum kalem erbabı tarafından ısıtılacağı anlaşılan bir konu konu TAI tarafından yürütülen TF-X (Turkish Fighter Experimental) projesi.

TAI TF-X projesi

TAI TF-X, hakkında kamuoyuyla paylaşılan bilgilere göre 5. nesil çift motorlu savaş uçağı olacak. Farklı görevler için tasarlanabilecek yapıda çok amaçlı süpersonik bir platform. Savunma Sanayi İcra Komitesi eliyle TAI tarafından yürütülen proje Türk Hava Kuvvetlerinin (THK) önümüzdeki dönem uzun vadedeki savaş uçağı ihtiyacını karşılamayı hedefliyor. Bilindiği gibi hava kuvvetleri bünyesinde F-4 ve F-16 savaş uçakları modernize edilmelerine rağmen artık yavaş yavaş görev sürelerinin sonuna yaklaşmakta olan silahlar. Türkiye’nin ABD liderliğindeki F-35 programından çıkmasıyla beraber gündeme yeniden gelen TF-X projesinin önümüzdeki dönemde hızlanması bekleniyor.

Savaş uçağı projeleri genellikle uzun vadeli ve kullanıcı ülkenin özel ihtiyaçları gözönüne alınarak tasarlanan, prototip süreleri uzun bir döneme yayılan silahlar. Savaş uçağını oluşturan bileşenlerin geliştirilmesi ve koordineli şekilde çalışmasının sağlanması üst düzey bir teknoloji ve bilgi birikimi gerektiriyor. Astronomik rakamlara mal olan bu devasa silahların tasarımında oluşabilecek hata bile olmayan verimsizlikler veya en iyi olmayan uygulamalar ileride tüm projeyi etkileyebilecek maliyetler çıkartabiliyor.

F-35 ve 5. Nesil Savaş uçakları

Bugün yavaş yavaş ABD ve bazı müttefik ülkelerin kullanmaya başladığı F-35 savaş uçağı da böylesi bir ihtiyaçtan dolayı ortaya çıkmıştı. Gelişkin hava savunma sistemlerine karşı olabildiğince düşük radar izi özelliğine sahip tasarım, uçak pisti olmayan çıkartma gemilerinden dikey kalkış ve inişi sağlayabilecek özel tasarım gibi ayrıntılar yeni nesil savaş uçaklarıyla beraber gündeme gelmişti. Son dönemde F-35 ile benzer özelliklerde tasarlanan ve üretilme aşamasına yaklaşan belli başlı projeler arasında şunlar yer alıyor:

  • Suhoi Su-57 (2020 yılında Rus Hava ve Uzay Kuvvetleri envanterine girdi)
  • Chengdu J-20 (2017 yılında Çin Hava kuvvetleri envanterine girdi)
  • Hindistan AMCA (Tasarım aşamasında)
  • Güney Kore KAI KF-21 Boramae (Tasarım aşamasında ancak 5. Nesil değil)
  • Türkiye TAI TF-X (Tasarım aşamasında)

Modern savaş uçaklarında olması istenen ve 5. Nesil özellikleri olarak adlandırılan özellikler ise şöyle sıralanabilir:

  • Stealth (radarda az görülme) özelliği
  • LIPR radar özelliği (pasif radarlar tarafından algılanmayı azaltan tipte radar)
  • Çok yüksek hızlara uygun gövde yapısı
  • İleri teknoloji avyonik sistemleri
  • Üst düzey komuta kontrol, iletişim-muhabere ve diğer siilahlarla beraber çalışabilecek network özelliği 
  • Silah sistemlerinin gövde içinde olması

Yukarıda sıralanan özelliklerin 5. Nesil özellikleri olduğu konusunda bir konsensus bulunmasa da yaygın görüş bu özelliklerin tamamının bulunduğu bir platformun bu şekilde adlandırılabileceği yönündedir. 

Klasik bir zaman çizelgesi

Bu derece kapsamlı ve uzun vadeli bir projede takvim büyük değişiklikler gösterse de genel anlamıyla izleyeceği aşamalar ve bu aşamaların yaklaşık alacağı süreler aşağıdaki şekilde özetlenebilir. Buradaki proje adımlarının her birisinin dış etkenlerin etkisine açık olduğu ve  süreci darbağaza sokabileceği de hatırdan çıkartılmamalıdır. Büyük ölçüde tamamlanmış güncel bir program olduğu için F-35 projesinin yaklaşık süreci esas alınmıştır:

  • Genel Tasarım Aşaması (Concept Demonstration Phase), 1997. Bu aşamada Boeing ve Lockheed Martin seçilmiştir.
  • X-35A prototipi tasarlanmış ve 2000 yılında uçuş gerçekleştirilmiştir.
  • 1 yıl süren 28 farklı test uçuşunun ardından sistem geliştirme aşamasına geçilmiştir.
  • Sistem Geliştirme ve Sunum (System Development and Demonstration SDD) aşamasında tüm savaş uçağı sistemi tasarlanır ve üretilir.
    • İtiş sistemleri- Uçuş sistemleri-Gövde entegrasyonu tamamlanır
    • Son montaj ve Kontroller (Final Assemby and Checkout, FACO)
    • Prototipin hangardan çıkması (2006)
  • Prototipin ilk test uçuşu (2006)
  • Yazılım güncellemeleri ve 17 bin saat uçuşun ardından SDD aşaması tamamlanır (2018)
  • Silahlı Kuvvetler bünyesinde 2011 yılından sonra çok çeşitli konfigürasyonlarda denenmiştir. Bu denemeler sırasında çok sayıda arıza, verimsizlik ve hatalı tasarım ortaya çıkmış ve çözümlenmiştir
  • Seri üretim 
  • İlgili ülke hava kuvvetleri envanterine giriş (2018)
  • Yeni görev ve uygulamalar için modifikasyon (Sürmekte)

TF-X projesinin kritik noktaları

Daha önceki benzer projelere bakarak TF-X projesinin darboğazları aşağıdaki gibi sıralanabilir:

  • Avyonik uçuş sistemleri
  • İtiş sistemleri
  • Silah sistemleri
  • Stealth özellikleri
  • Kaska entegre kontrol sistemleri
  • Fırlatma koltuğu tasarım ve üretimi
  • Genel olarak projenin ve proje verilerinin siber saldırılara karşı korunması
  • Bakım, lojistik ve tedarik zinciri konuları

Öne çıkan teknolojik üretimlerin ötesinde projenin uzun süre devam edeceği düşünüldüğünde bu türlü karmaşık imalat için üst düzey karmaşık bir tedarikçi sistemi kurulması elzemdir. Türkiye’deki ilgili teknolojik gelişme hatırı sayılır bir seviyede olmasına rağmen örneğin itiş sistemlerinin geliştirilmesi gibi konularda yabancı şirketlerle işbirliği kaçınılmaz gözükmektedir. Bu örnekten devam edersek İngiliz Rolls Royce uçak motorlarının üreticisi olan BAE Systems’in adı projeyle beraber telaffuz edilmekle  beraber kamuoyuna açıklanan resmî bir bilgi bulunmamaktadır.

Sonuç çok değişmiyor: Bağımlılık ve tutarsızlık

Son dönemlerde Türkiye savunma sanayii ileri hamleler yapıyor olsa da genel anlamda Türkiye sanayiinin gelişmişlik seviyesine bağlı konumdadır. Bu anlamda emperyalist merkezlere hammadde ve son teknoloji üretim araçları anlamında bağlılık dikkat çekicidir. TF-X projesinin nasıl ilerleyeceği bilinmemekle birlikte teknoloji transferine bağımlı bir ülke konumunda olan Türkiye’deki üretim araçları geliştirecek teknolojik atılım eksikliği burada belirleyici olacaktır. Havacılık sanayiiden bir örnekle ne demek istediğimizi anlatmaya çalışalım: Dünyada öne çıkan bir helikopter üreticisi, ara mamullerinin üretilmesi için ülkemizdeki kalburüstü bir firmayla ortaklık yapabilmekte ancak bu işbirliğinin ön şartı olarak belirli teknolojiye sahip ve aynı emperyalist merkezlerde en son teknolojiyle üretilmiş tezgâhların kullanılmasını şart koşabilmektedir. Bu anlamda teknolojik bir arka planı süreçle beraber örülmeyen bir proje topal kalmaya mahkumdur. 

Projenin bir de teknik olmasının ötesinde siyasi bir yanı vardır. Türkiye’nin askerî anlamda attığı stratejik adımlar takip edildiğinde S-400 savunma sistemlerinin Rusya Federasyonundan alındığı sıralarda yapılan değerlendirmelerin de güncellenmesi gerekecektir. 

Görece sınırlı bir harekât bölgesine sahip SİHA’lar ve savunma amaçlı S-400 füze sistemlerinin işaret ettiği bir doğrultu var.

Bu doğrultuyla tüm savaş uçağı filosunu çok yakın bir dönemde olmasa da yaklaşık 20 yıllık bir süreçte büyük ölçüde kendi kabiliyetleriyle üreteceği uçaklarla yenilemeye girişmek arasında bir açı olduğu açıktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder