29 Şubat 2024 Perşembe

KISA GÜNDEM BAŞLIKLARI - 29 ŞUBAT 2024 -

 ÇEDES artık laik cumhuriyete karşı bir kalkışma! (soL)

ÇEDES bahanesiyle Menemen'de öğrenciler Kubilay'ı öldüren gericinin mezarına götürüldü. Isparta'da ise öğrencilerin eline bıçak verildi, "kurban kesmek" öğretildi.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın Diyanet İşleri Başkanlığı işbirliği ile okullara imam sokma, çocukları camiye götürme bahanesi olan “Çevreme Duyarlıyım ve Değerlerime Sahip Çıkıyorum” (ÇEDES) projesi skandallarına her gün yenisi ekleniyor.

ÇEDES kapsamında Kars’ta mezar başında yapılan ağıt tepki çekerken benzer uygulamaların başka illerde de yaşandığı ortaya çıktı. Bir okulda "kurban kesme"nin öğretilmesi bahanesiyle çocukların ellerine bıçak verildi. Başka bir okulda çocuklarla Filistin’e destek gerekçesiyle elleri kelepçeliymiş gibi etkinlikler yapıldı. Bir diğer okulda ise çocuklar camiye götürüldü ve sosyal medyada boş sınıf paylaşıldı ve “Soran olursa camideyiz. Hemen geleceğiz” yazıldı. Menemen'de öğrenciler Kubilay'ı öldüren gericinin mezarına götürüldü.

Maketten yapılan küçükbaş hayvanlar kesildi

Isparta’da bulunan Yaka Şehit Mustafa Baş Ortaokulu’nda yaşanan skandal bir uygulamayı BirGün haberleştirdi. Çocuklara hayvan sevgisinin öğretilmesi gereken yaşta "kurban ibadeti" anlatıldı. Öğrencilere ilk olarak kurban pazarlığı yaptırıldı. Bunun ardından ise maketten yapılan küçükbaş hayvanların kesilmesi gösterildi. Bu sırada eline gerçek bıçak verilen bir öğrenci hayvanı kesiyormuş gibi yaptı. Diğer öğrenciler ise bu sırada dua okudu.

                                                Yaka Şehit Mustafa Baş Ortaokulu

Öğrenciler camiye götürüldü

Yine Isparta’da bulunan Nazmiye Demirel Ortaokulu’nda ise öğrenciler geçen ay Regaib Kandili’nde camiye götürüldü. Birçok ildi ve okulda uygulanan bu durum sosyal medyada da paylaşıldı. Boş sınıfın paylaşıldığı videoda “Soran olursa camideyiz. Hemen geleceğiz” yazıldı.

Elleri kelepçelendi

Bir başka skandal olay ise Yozgat’taki Atatürk İmam Hatip Ortaokulu’nda gerçekleştirildi. "Etkinlikte" bir Filistinli gencin elleri kelepçeli şekilde öldürülürken gülümsemesi ve bu olayın sosyal medyada “Onurlu duruş” olarak paylaşılmasından esinlenildi. Boyunlarına Filistin ve Türk bayraklı atkılar takan öğrenciler elleri kelepçeli gibi yaparak kameraya bakıp olayı canlandırdı. Bu yaşananlar “Kızlarımızın onurlu duruş eylemi” ifadeleriyle sosyal medyada paylaşıldı. Okulda yaşananlar bununla da kalmadı. Bir başka Filistin konulu etkinlikte kafasına takke taktırılan çocuklara marş ve şiirler okutuldu.

                                     Yozgat’ta öğrencilerin elleri kelepçeli gibi yaptırılarak videoya alındı.

Askıda ekmek uygulaması

Mersin’deki bir okulda daha önce ‘Askıda simit’ uygulaması yapılmış ve uygulamaya eğitim sendikaları tepki göstermişti. Benzer bir uygulamanın Isparta Eğirdir’de bulunan Mehmet Akif Ersoy İlkokulu’nda yaşandığı ortaya çıktı. ÇEDES kapsamında kurulan Değerler Kulübü öğrencileri aralık ayında “Askıda Ekmek” uygulaması başlattı. Ülkedeki yoksulluğun bir itirafı olan bu uygulamada biriken paraları öğrenciler mahallenin fırınına teslim ettiler.

Öğrenciler Kubilay'ı öldüren gericinin mezarına götürüldü

Sözcü'nün haberine göre, Teğmen Kubilay’ın gerici ayaklanmada katledildiği İzmir Menemen’de çocuklar, Nakşibendi tarikatı şeyhi Esad Erbili’nin türbesine götürüldü. Şeyh Erbili, Menemen olayına karışmış, idam ile yargılanmış ve yaşı nedeniyle müebbet hapse mahkûm edilmişti.

İzmir İl Müftü Yardımcısı Oğuzhan Kadıoğlu, çocukları Şeyh Erbili’nin türbesine Menemen Müftüsü Mehmet Seven ile birlikte götürdü. Kadıoğlu, ziyarete ilişkin “Menemen ilçemizde çocuk cemaatimizle buluştuk. Cami çocukla dolu olunca onların seviyesine çıkmamız zor oldu, ama hafta sonunda güzel bir program oldu. Programın Safa Cami ve haziresinde bulunan Nakşibendi şeyhlerinden Esad Erbili (1847-1931) hazretlerinin manevi huzurlarında gerçekleşmesi ayrıca güzeldi. Mekanı cennet olsun” dedi.

Türbe ziyaretleri

Çorum’daysa Mecitözü Müftülüğü, öğrencilerle Elvan Çelebi türbesini ziyaret etti. Adana Yüreğir Gençlik Merkezi, Yüreğir İmam Hatip Ortaokulu öğrencilerini Çobandede türbesine götürdü. Bursa Gürsu Gençlik Merkezi de öğrencilerle Hz. Üftade türbesine gitti.

ÇEDES’le türbe ziyaretleri (Tarık Işık-Sözcü)
Okullardaki ÇEDES uygulaması ilkokul öğrencilerini ‘cemaat’ yaptı. Müftülük, çocukları gerici Menemen ayaklanmasından yargılanıp ceza alan Esad Erbili’nin mezarına götürdü.(https://www.sozcu.com.tr/cedes-le-turbe-ziyaretleri-p26077)

Kız çocuğu tecavüze uğradı, gebe kaldı, kürtaj istedi, mahkeme izin vermedi, AYM 'Al 75 bin lira' dedi (İrem Yıldırım-soL/Özel)

28 Şubat tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan hak ihlali kararı, istismara maruz kalan ve kürtaj olabilmek için yargıçlarla mücadele veren 16 yaşındaki bir çocuğun hikayesi.

16 yaşında bir kız çocuğu istismara uğradı, gebe kaldı. 10 haftalık gebeyken kürtaja başvurdu. Başvuru süreci, mahkemelerin tutumuyla uzadıkça uzadı. Türkiye'de yasalar, kadın cinsel istismar sonucu gebe kaldıysa 20 haftaya kadar kürtaj hakkı tanıyor. Ancak mahkemeler bu süreyi de geçirdi. Böylece mağdurun kürtaj hakkı elinden alındı.

16 yaşındayken istismara uğrayan, okumak isteyen, özel hayatına yapılan bu müdahalelerin hesabını soran bir çocuk hakkında yıllar sonra AYM hak ihlali kararı verdi. Anayasa Mahkemesi (AYM), maddi bir zarar olmadığını öne sürerek sadece manevi tazminata uygun gördü.

İstismar edilip hamile bırakılan ve yargının “alamadığı” karar yüzünden de doğum yapan 16 yaşındaki çocuğa uygun görülen tazminatsa 75 bin lira oldu.

Defalarca yapılan başvuru, süreci uzatan yargı kararları

Mağdur kız çocuğu, sürecin başında, olay henüz savcılıkta yani soruşturma aşamasındayken Konya Cumhuriyet Başsavcılığı'na bağlı Aile İçi ve Kadına Yönelik Şiddet Bürosu'na kürtaj hakkının kullanması için başvuru yapılıyor. 

Savcılık, Konya 4. Sulh Ceza Hakimliği'nden kürtajın kanunlara uygun olup olmadığının tespit edilmesini ve de kanunlara uygunsa yasanın uygulanması için talepte bulunuyor. Fakat hakimlik talebi “ilgili kanunlarda hamileliğin sonlandırılmasına ilişkin bir düzenleme olmadığı” ve “ceninin yaşam hakkının annenin psikolojisinden üstün olduğu” gerekçesiyle reddediyor.

Hakimliğin ret talebine istismara uğrayan çocuk ve ailesi itiraz ediyor. Bu sefer itirazı Konya 5. Sulh Ceza Hakimliği inceliyor. 5. Sulh Ceza da “ilgili kanun maddesinde sulh ceza hakimliğinin bu konuyu değerlendirme ve gebeliği sonlandırma kararı verme yetkisi bulunmadığı” gerekçesiyle reddediyor. Aynı zamanda da istismara uğrayan çocuğun kürtaja izin verdiğine ilişkin bir belgenin olmadığını söylüyor. Çocuk ve babası bir kez daha başsavcılığa kürtaj için başvuruda bulunuyor. Dilekçeye cevap dahi verilmiyor. 

Son dilekçeye cevap bile yok!

Cinsel istismara uğrayan, kürtaj yapılmasına mahkemelerce "izin" verilmeyen çocuğun 14 Ocak 2020’de yani gebelik henüz kürtaj için yasal sınırdayken başlattığı süreç 10 Şubat 2020’de teslim ettiği ve cevap verilmeyen dilekçeyle son buluyor.

AYM’ye yapılan hak ihlali başvurusunda gebeliği sonlandıracak kararın bir türlü alınamaması sebebiyle çocuğun istismar sonucu meydana gelen gebeliğe katlanmak zorunda bırakıldığı, psikolojisinin bozulduğu, intihar etmeyi düşündüğü ifadeleri yer alıyor. Eğitim ve öğretim hayatına devam edemediği, özel hayata saygı, şeref ve itibar hakkının ihlal edildiği iddiasında bulunuyor başvurucu taraf. Sonuç olarak AYM, maddi ve manevi varlığın korunması hakkının ihlaline ve 75 bin liralık manevi tazminat ödenmesine oybirliğiyle karar vermiş oldu.

'Bu ülkede kürtaj yasal, ama fiilen yasak'

Süreci soL'a değerlendiren Kadın Dayanışma Komiteleri (KDK) Sözcüsü ve avukat Serap Emir, "Bu ülkede kürtaj yasal, ama fiilen yasak, yapılmıyor" diyerek başladı sözlerine. Şöyle devam etti:

"Hangi yılın istatistiklerine bakarsanız bakın, bir yıl içinde kürtaj yapan devlet hastanelerinin sayısı 10’u bulmaz. Yani parası olan, özele gidebilen ancak bu haktan yararlanıyor. Parası olmayanlara ise merdiven altı kliniklerde yaşamını riske atmak veya çocuğu doğurmak kalıyor. Nihayetinde, verilen hukuki mücadeleye rağmen, ne yazık ki yargıçların dediği oluyor, itirazlar gitti geldi derken genç kadın bebeği doğurmak zorunda kalıyor. AYM de yargı mercileri kadının hakkına erişimini engelledikleri ve maddi manevi bütünlüğünü ihlal ettikleri için ihlal kararı veriyor."

'Kanun hükmü genç kadının yanında olsa da yaratılan siyasi atmosfer yargıçların yanında'

Olayı "16 yaşında istismara uğrayan ve gebe kalan bir çocukla 'ceninin yaşam hakkı'nı üstün tutarak buna izin vermeyen yargı makamlarının arasında geçen bir kavga" diye özetleyen Emir, "Ancak bu kavganın tarafları eşit değil. Kanun hükmü genç kadının yanında olsa da yaratılan siyasi atmosfer yargıçların yanında" dedi.

TCK'nin “çocuk düşürtme” başlıklı 99/6. maddesini hatırlatan KDK Sözcüsü, yaptığı hukuki değerlendirmede hakimlerin kendini karar mercii olarak görmesini ve takdir yetkisi kullanarak ret kararı vermelerini eleştirdi:

"Hakimin veya savcının uygun bulup bulmaması gibi bir koşul söz konusu değil, kanun böyle bir gereklilik öngörmüyor. Ama uygulamada ne oluyor, kanunlarda yazmayan kurallar devreye giriyor. Ve hakim, kadının talebi doğrultusunda kürtaj için hastaneye sevk etmek yerine, kendini bir karar mercii gibi görerek takdir yetkisini kullanıyor, değerlendirme yapıyor, genelde de reddediyor. Bu karara konu olan ne yazık ki münferit bir örnek değil. Her gün binlerce kadının hayatının bir cehenneme dönüp dönmeyeceği, bir hakimin veya savcının iki dudağından çıkacak söze bağlı, üstelik bu konuda böyle bir yetkileri olmadığı halde…"

'Burada hukukun çözemeyeceği çok derin bir sorun var'

Kadın cinayetleri, kadına şiddet, çalışma koşullarının eşitsizliği gibi pek çok soruna dikkat çeken Emir "hukukun çözemeyeceği sorun" olarak nitelediği durumu şöyle anlattı:

"Bu ülkede yaşam biz kadınlar için çok uzun zamandır yok hükmünde. Burada hukukun çözemeyeceği çok derin bir sorun var. Bu sorun ancak içinde yaşadığımız toplumsal sistemin, paranın ve dinci gericiliğin egemenliğinden kurtarılıp yeniden hem yasalar önünde hem toplumsal yaşamda eşitlikçi bir biçimde yeniden kurulmasıyla aşılır. Bizim bu düzende bir çıkışımız gerçekten yok. Kurtulmamız lazım, hem de bir an önce."

AYM'nin eski kararını hatırlattı: Çocuk yaşta evliliklerin önünü açmışlardı

AYM'nin son günlerde kararlarıyla sık sık gündeme geldiğini belirten Emir eski kararları hatırlattı:

"AKP’nin karşısında bir güç odağı olarak konumlandırılan, kimi çevrelerce muhalif bir karakter atfedilen, hukukun üstünlüğünün timsali… Ama aynı AYM 2015 yılında verdiği bir kararla, tam da bu olayda gündeme gelen Türk Ceza Kanunu’nun çocukların cinsel istismarı suçunu düzenleyen 103/2 hükmünü iptal etti.

"Şu gerekçeyle: '[16 yıl hapis cezası]…fiili birlikteliğin resmi evliliğe dönüşmesi gibi her bir somut olayın özellikleri dikkate alınarak ceza tayin edilmesi veya onarıcı adalet kurumunun uygulanması imkânını ortadan kaldırmakta…'

"Bu açıkça çocuğun cinsel istismarı suçuna evlilikle bir cezasızlık nedeni uydurmak ve çocuk yaşta evliliklerin önünü açmak demekti ve çok tepki gördü. Aynı gün bir hükmü daha iptal etti AYM; o da resmi nikah olmaksızın dini nikah kıyanlara ceza verilmesini öngören maddeydi. AYM’nin bu kararlarını arkasına alan AKP ise bir yıl sonra 17 Kasım 2016’da cinsel istismar faillerinin mağdurlarla evlendiklerinde cezadan muaf olmalarına ilişkin beklenen öneriyi yaptı ve halkın TBMM önünde eylemler yapması sonucu önerisini geri çekmek zorunda kaldı. Bir yıl sonra da müftülere nikah kıyma yetkisi tanıyan düzenleme Meclis'ten geçti."

Emir, "Bu ülkenin kanunlarında yazan cümlelerin biz kadınların hayatında karşılığı yok uzun bir süredir. Bu çok ağır bir şey, bilmiyorum bu ağırlığın farkında mıyız…" tespitinde bulundu.

Depremzedelere dağıtılması gereken ilaçlar üzerinden vurgun yapmışlar (Sözcü)

Hatay merkezli 9 ilde eş zamanlı düzenlenen "Kafes-50" operasyonlarında, organize suç örgütü üyesi 37 şüphelinin yakalandığını bildirdi. Hatay'daki şüphelilerin, depremzedelere dağıtılması gereken ilaçları dağıtmadıkları halde sahte evrak ve faturalar ile dağıtılmış gösterip ödeme aldıklarının tespit edildi.(https://www.sozcu.com.tr/depremzedelere-dagitilmasi-gereken-ilaclar-uzerinden-vurgun-yapmislar-p26096)

80 milyon kişinin bilgilerini 1 liraya satmışlar... Çetenin günlük geliri dudak uçuklattı (Sözcü)
İstanbul’da sahte cinsel içerikli ilaçlar üzerinden yüzlerce kişiyi dolandıran 82 kişilik şebeke hakkında yürütülen soruşturma tamamlanarak, iddianame düzenlendi. 3 yılda örgütün 3 bin kişiyi dolandırdığı, örgüt lideri Çelebioğlu’nun 80 milyon kişinin bilgilerini 1 liradan başka dolandırıcılara sattığı tespit edildi.(https://www.sozcu.com.tr/80-milyon-kisinin-bilgilerini-1-liraya-satmislar-cetenin-gunluk-geliri-dudak-ucuklatti-p26147)

Filistin destekçisi sanatçıların Almanya boykotu büyüyor: Berlin Film Festivali krizle bitti (Can Kuyumcuoğlu-soL/Özel)

Almanya'da Berlin Film Festivali'ne Filistin halkını destekleyen üç yapımcının boykotu damga vurdu. Sanatçıların İsrail'i destekleyen Alman kültür kurumlarına yönelik boykotu büyüyor.

ABD'li film yapımcısı Suneil Sanzgiri'nin, Almanya'nın Gazze'deki savaşın başından bu yana İsrail'e desteği nedeniyle Berlin Film Festivali'ni (Berlinale) boykot etmesinin yankıları sürüyor.

Sanzgiri, geçtiğimiz hafta Instagram hesabından yaptığı açıklamada, Almanya hükümetini Filistinlilere dönük katliama karşı sessiz kalmakla suçlayarak, "Suç ortağı olmayacağım. Hepimizin elinde kan var" demişti.

Sanzgiri, bu açıklamasının ardından, Portekiz sömürgeciliğine karşı direnişi işleyen filminin gösterimini geri çekmişti.

                                                                Suneil Sanzgiri

Sanzgiri, Berlinale'yi boykotunun ilanı sırasında, Ocak ayında film yapımcıları, müzisyenler, yazarlar ve sanatçılar tarafından başlatılan ve Almanya'daki kültür etkinliklerinden çekilmeyi içeren "Almanya'yı Boykot Et" girişimine desteğini ilan etmişti.

Sanzgiri'yle birlikte, iki film yapımcısı daha aynı kampanya kapsamında Berlinale'ye dahil olmayacağını açıkladı. Kanadalı film yönetmenleri John Greyson ve  Ayo Tsalithaba da, Berlinale'den çekilen diğer isimler oldu. Festival kapsamındaki diğer etkinliklerde de sanatçılar geri çekilme kararı aldı.

Sanatçıların 'Almanya'yı Boykot Et' girişimi büyüyor

"Almanya'yı Boykot Et" girişiminin kurucuları, "Bu, Alman kültür kurumlarının, Filistin'le dayanışma ifadeleri başta olmak üzere, ifade özgürlüğünü baskılayan McCarthy'ci politikalarını reddetme çağrısıdır" açıklamasında bulunmuştu.

Girişimin internet sitesinde yer alan listeye göre, şu ana kadar aralarında Fransız Nobel Ödülü sahibi Annie Ernaux'nun da bulunduğu 1600 sanatçı çağrıya imza attı.

Hillary Clinton da protestolardan nasibini aldı

Berlin'de 19 Şubat'ta Barış için Sinema tarafından düzenlenen Dünya Forumu'na katılan Eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton da, "Almanya'yı Boykot Et" girişimi kapsamında yapılan protestolardan nasibini aldı.

Clinton, etkinlikte konuşmak için sahneye çıktığı sırada ABD'nin İsrail'e olan desteği nedeniyle katılımcılar tarafından yuhalandı.

Eski ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton, Berlin'de düzenlenen Dünya Forumu'nda yuhalandı

Dünya Forumu'nda bir gün önce de Berlinale bünyesinde düzenlenen Avrupa Müzik Piyasası (EFM) etkinliğinde bir grup eylemci, üzerinde kanı simgeleyen kırmızı örtülerle yere yatarak, "Kırmızı Halıya Hoş Geldiniz" yazılı bir pankart sergiledi. Etkinlik binasının içerisinde de üst katlara Filistin bayrakları asıldığı görüldü.

                                                   Berlin'deki EFM etkinliğinde düzenlenen Filistin yanlısı protesto

Bundan bir hafta sonra da başka bir Alman Filmleri galasında Filistin yanlısı pankartlar asıldı.

ABD'nin New York kentinde de aynı ay içerisinde Goethe Enstitüsü'ndeki Alman Film Ofisi'nin film yapımcısı Skip Norman'ın çalışmaları için düzenlediği sempozyum da "Almanya'yı Boykot Et" protestosu nedeniyle iptal edildi.

Geçtiğimiz ay, Berlin'de düzenlenen CTM müzik festivali organizatörleri de, "Almanya'yı Boykot Et" kapsamında bazı sanatçıların festivalden çekildiğini duyurmuştu. 

Avrupa genelinde benzer protestolar düzenlendi

Avrupa kıtasında benzer boykot çağrıları diğer ülkelerde de görüldü. Avrupa Yayın Birliği, İsrail'in Eurovision Şarkı Yarışması'ndan men edilmesine yönelik çağrıları reddetmişti.

Yine bu ay, İtalyan devlet televizyonu RAI'nin, rap şarkıcısı Ghali'nin Sanremo Müzik Festivali'nin son gününde Gazze için "soykırımı durdurun" çağrısı yaparken yayını kesmesi ülke genelinde tepkiyle karşılanmış, olayın ardından Napoli kentinde gösteriler düzenlenmişti.

İngiltere'de de bir sanatçılar ağı, Filistin yanlısı sanatçılara getirilen sansürleri toparlayan bir belge yayınlamıştı. Bristol kentindeki Arnolfini sanat galerisinde de, Filistin yapımı iki filmin iptal edilmesinden sonra protestolar yapılmıştı.

Fransa'da da bir grup sanatçı, Filistin destekçiliğine yönelik sansüre karşı Kasım ayında "sessiz yürüyüş" düzenlemişti.

Almanya'da Ekim ayında düzenlenen Frankfurt Kitap Fuarı'nda bir Filistinli yazarın ödülünün ertelenmesi de yüzlerce uluslararası yazar tarafından kınanmıştı.

Berlinale'nin sosyal medya hesabı hacklendi

Diğer yandan, kimliği henüz belirlenmeyen bir hacker grubu, üç gün önce Berlinale'nin Instagram hesabını ele geçirerek Gazze'de ateşkes çağrısı içeren görseller paylaştı.

Organizatörlerin ağzından söylenmiş gibi hazırlanan paylaşımda, "Sessizliğimizin bizi İsrail'in Gazze'de sürdürdüğü soykırımın ve Filistin'deki etnik temizliğinin suç ortağı yaptığını kabul ediyoruz" denilerek acil ve kalıcı ateşkes çağrısı yapıldı.

Berlinale yetkilileri hesaba tekrar girebildikten sonra söz konusu paylaşımları silse de, bu paylaşımlar sosyal medyada viral oldu.

Kapanış seremonisinde Filistin yanlısı mesajlar: Alman yönetimi panik oldu

Berlinale'nin 24 Şubat tarihindeki kapanış seremonisine de ABD'li film yapımcıları Eliza Hittman ve Ben Russell'ın yanı sıra Fransız film yapımcısı Guillaume Cailleau'nun kürsüdeki Filistin yanlısı mesajları damga vurdu.

"Başka Ülke Yok" adlı eseriyle bu yılın Berlinale Belgesel Ödülü'nü kazanan İsrailli belgesel yapımcısı Yuval Abraham ve Filistinli gazeteci Basel Adra da, ödül konuşmalarında Gazze'de ateşkes çağrısı yaparak "Aramızdaki apartheid durumu, eşitsizlik sona ermeli" mesajı verdi.

Berlinale Belgesel Ödülü'nü kazanan İsrailli belgesel yapımcısı Yuval Abraham ve Filistinli gazeteci Basel Adra, kapanış seremonisinde Filistin halkına destek mesajı paylaştı.

Abraham, sonrasında X hesabından yaptığı paylaşımda "antisemitist" açıklamalar yaptığı gerekçesiyle ölüm tehditleri aldığını söyledi.

Berlin Belediye Başkanı Kai Wegner, kapanış seremonisindeki konuşmaların ardından X hesabından yaptığı paylaşımda, "başkentte antisemitizmin yeri olmadığını ve Berlinale'de yaşananların hoş görülemez" olduğunu öne sürdü. Wegner, festivalin organizatörlerine "bir daha böyle bir şeyin yaşanmaması" için çağrı yaptı.

Berlin'in Kültür Senatörü Joe Chialo da, yaptığı paylaşımda, seremoninin "Berlin sahnelerine ait olmayan bir İsrail karşıtı propaganda" içerdiğini iddia etti.

Almanya Kültür Bakanı Claudia Roth da, film yapımcılarının Hamas'ın 7 Ekim'deki saldırılarından bahsetmediğini savunarak, Wegner'le birlikte Berlinale'de yaşananları ele alacaklarını ifade etti.

Çorlu Tren Katliamı davası yine ertelendi (Oğulcan AYDIN-Birgün)
Tekirdağ Çorlu'da 25 kişinin yaşamını yitirdiği Çorlu Tren Katliamı'na ilişkin davada bugün karar çıkması beklenirken 'mahkeme heyetinden bir üye hakimin izin aldığı' gerekçesiyle dava bir kez daha ertelendi.(https://www.birgun.net/haber/corlu-tren-katliami-davasi-yine-ertelendi-510319)

Vakıflar kira artışını böyle savundu: Yüzde 900 zam kamu yararı için (Mustafa Bildircin-Birgün)
VGM, taşınmaz kiralarına yaptığı %900’lük artışı “deprem” ile savundu. VGM, itiraz eden kiracısına “İşlemde kamu yararı bulunmaktadır. Tahsil edilen meblağ, yıkılan kültür varlıklarının ihyası için kullanılacak.” yanıtını verdi

  Doğalgazın hayali denizde boğuldu!(Havva Gümüşkaya-Birgün)

Ayda 300 milyon metreküp üretim yapılacağı söylenen Zonguldak gaz sahasından 2023’ün tamamında 337 milyon metreküp üretim yapıldı. Seçim vaadi olarak bedava verilen 25 metreküp gaz, ithal edilerek karşılandı.

Konutların 35 yıllık doğalgaz ihtiyacını tek başına karşılayabilecek kapasiteye sahip olduğu iddia edilen Karadeniz doğalgazı hedefin çok uzağında kaldı. EPDK’nin raporları Karadeniz’de üretilen gaz miktarına ilişkin gerçek rakamlarını ortaya koydu. Zonguldak’ta bir yılda üretilen gaz, yalnızca vaat edilen aylık üretim kadar oldu.

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, 20 Nisan 2023’te sosyal medyadan Karadeniz doğalgazının devreye alındığını duyurdu. Erdoğan, 2022'de Karadeniz’de gaz bulunduğu ‘müjdesini’ verirken “2023'ün birinci çeyreğinde ilk fazda üretilecek günlük 10 milyon metreküp doğalgazı milli iletim sistemimize aktarmış olacağız” dedi.

YILLIK ÜRETİM 337 MİLYONDA KALDI

Günlük 10 milyon metreküp olarak açıklanan üretim hedefi gerçek rakamlara yaklaşamadı. EPDK verilerine göre Aralık 2023’te Türkiye’de üretilen toplam doğalgazın miktarı 113,8 milyon metreküp oldu. Bu gazın 68,5 milyon metreküpü Zonguldak sahasında üretildi. Bu hesaba göre üretim günde 2,3 milyon metreküpte kaldı.

2023 yılının tamamında ise toplamda 807,3 milyon metreküp doğalgaz üretimi yapıldı. Erdoğan’ın aylık 300 milyon metreküp üretim yapılacağını açıkladığı Zonguldak sahasından bir yılda toplamda 337 milyon metreküp doğalgaz üretilebildi.

Hava sıcaklıklarının mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle doğalgaz tüketimde gerileme olmasına rağmen tüketilen doğalgazın tamamına yakını ithalatla karşılandı. 2023’ün tamamında 50,5 milyar metreküp doğalgaz ithal edildi. Tüketilen doğalgazın miktarı da 50 milyar metreküp oldu. Seçimden sonra sona erecek aylık 25 metreküp bedava doğalgaz uygulamasını sürdürmek için de gaz ithal edildi.

          Doğalgaz üretiminde bir yıllık değişim.

SEÇİM ENDEKSLİ GAZ POLİTİKASI

“Siyasal iktidarın Karadeniz'deki doğalgaz konusunda yapmış olduğu iddialı açıklamaların gerçekleşmediğini hep birlikte gördük” diyen MMO Enerji Çalışma Grubu Başkanı Oğuz Türkyılmaz, “Karadeniz'de doğalgaz bulunmasından elbette memnun oluruz. Bu ülke yılda 50 milyar metreküp gaz tüketiyorsa ve bunun tamamına yakınını ithal ediyorsa ve her yıl bu ithalat için 25 milyar dolar para ödüyor ise Karadeniz'de bulunacak her gaz bizim için önemlidir. Ama siyasal iktidar bu konuda doğru bir politika izlemedi. 2023’te seçimler olacağı için seçime endeksli olarak çalışmalar yapıldı. Biz o zaman da gaz bulunduğunda söylemiştik. Bu tür çalışmalar uzun yıllar alır. Aceleye gelmez. Sahadaki rezervin yapılacak çok detaylı jeolojik çalışmalarla değerlendirilmesi gerekir ve bu uzun zaman alır. Bu işler aceleye gelmez” diye konuştu. Türkyılmaz, amacın seçime endeksli bir doğalgaz hikâyesi yaratmak olduğunu belirterek “Bu başarı hikâyesi için de bir sürü kaynak harcandı. Şeffaflığı tartışma konusu oldu. Yani açılan ihaleler kapalı kapılar ardında oldu bir anlamda. Harcanan paranın 9,5 milyar dolara kadar ulaştığına dair kamuoyuna yansıyan iddialar var. Üretilen miktar ise hedeflere yaklaşamadı bile. Rakamlar, siyasal iktidarın Karadeniz'deki gaz macerasında başarılı olmadığını ortaya koymuştur” ifadelerini kullandı.

Hidiv Kasrı, İBB’de kaldı(Evrensel)

İstinaf Mahkemesi, İBB'nin Hidiv Kasrı ile ilgili başvurusunu haklı buldu. Kararla birlikte Hidiv Kasrı İBB mülkiyetinde kalmış oldu.(https://www.evrensel.net/haber/511919/hidiv-kasri-ibbde-kaldi)

Ek zam isteyen işçiye indirimli oto yıkama(Hilal Tok-Evrensel)

Kamu işçilerinin ek zam talebini bastırmaya çalışan sendika bürokratları promosyonculuğa başladı. Harb-İş göz hastanelerinde, Demiryol-İş oto yıkamacıda işçilere indirim yapılacağını duyurdu.(https://www.evrensel.net/haber/511870/ek-zam-isteyen-isciye-indirimli-oto-yikama)


(derleyen: mstfkrc)

                        




Hiç yorum yok:

Yorum Gönder