Çöpler Altın Madeni’nde kayan ve 9 işçiyi yutan toprağın, kayması olası “yığın liçinin” sadece onda biri olduğu iddia ediliyor. Mühendisler büyük bir kütlenin maden tesislerinin olduğu bölgenin üstüne kaymasından endişeli. Maden yerleşiminin üzerindeki yığın için kayma endişesi dillendiriliyor.
İsmi “Ankara Notları” olan köşe, zaman zaman Ankara’nın coğrafi sınırlarının dışında yaşananları da konu ediniyor. Ankara’da kotarılan yanlış siyasetin ülkede her geçen gün yenilerinin yaşandığı yıkımlara neden olması bunu zorunlu kılıyor. Son örnek Erzincan’ın İliç İlçesindeki Çöpler Altın Madeni’nde yaşananlar… Başta dönemin Bakanı Murat Kurum olmak üzere, hükümet kaynaklarından yapılan ve bilinçli bir tercih olduğu tartışmasız “heyelan ve doğal afet” nitelemelerine karşın, yaşananların tasarlanarak, planlanarak işlendiği ortada bir cinayet olduğu görülüyor. Uluslararası sermaye ile yerli işbirlikçilerinin elele vererek tasarladığı, planladığı hem insan yaşamına hem de doğaya kasteden bir cinayet…
Lidya Madencilik ve Çalık Holding ile ABD merkezli SSR Mining Company tarafından işletilen altın madeni, büyük bir facianın adresi oldu. Bölgede milyonlarca ton toprağın kaydığı günden bu yana ortaya dökülen deliller, bunun doğal etkenlerle ortaya çıkan bir heyelan, bir doğal afet olmadığını da gözler önüne serdi.
Bölgenin yönünün Fırat’a doğru olması tehlikeyi daha da büyütüyor.DAHA BÜYÜK BİR ALAN
Kaybolan işçilere ulaşılması, siyanürlü toprağın Fırat Nehri’nin kolu olan Karasu’ya ve yeraltı sularına ulaşmasının engellenip engellenmediğinde odaklanan gelişmeler arasında konunun uzmanı mühendislerden daha ürkütücü uyarılar geldi: “Kayan toprak, kayması olası bölgenin sadece onda biri. Kayan bölgenin arkasındaki dere yatağında toplanacak yağmur sularının etkisiyle daha büyük bir bölgede kayma yaşanabilir.”
Bu görüşlerini kanıtlayan matematiksel hesaplar yapan mühendisler, kayan bölgede 70 metre yüksekliğinde, yatay eğimi sekiz, düşey eğimi beş derece olan bir tepe oluşturulduğunu söylüyor. Yaşanan ilk kayma ile bölgedeki toprağın daha da gevşediğini, arkadaki dere yatağında da yağmur sularının biriktiğine dikkati çekerek çok daha büyük bir kütlenin maden tesislerinin olduğu bölgenin üstüne kaymasından endişe ediliyor.
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya da dün sabah yaptığı açıklamada, kayma riski olduğunu açıkladı. Bakan Yerlikaya, kayan toprağın üç bölgeye ayrıldığını belirterek, “Sabırlı Deresi’nin olduğu yerde 5 milyon metreküp, maden ocağının olduğu yere 1,2 milyon metreküp ve yukarıda asılı kalan ama yerinden oynamış 3,5 milyon metreküplük bir toprak kütlesi var" dedi. Ancak kaymanın sadece bu 3.5 milyon metreküplük yığın için değil maden yerleşiminin tam üzerindeki dev yığın için de söz konusu olabileceği endişesi dillendiriliyor.
Görüntülerde işaretlenen ve kayabileceği ifade edilen bölgenin yönünün Fırat’a doğru olması tehlikeyi daha da büyütüyor. Hükümetten gelen tüm açıklamalara karşın uzmanlar, mevcut kayma sonucu yeraltı suları ve hava yoluyla zehirli maddelerin yayılımının engellenemeyeceğini ifade ediyor. Gevşediği, arkasına biriken yağmur suları ile daha da gevşeyecek bölgede kaymanın yaşanması durumunda toprağın Karasu’ya oradan da Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenemeyeceğine de dikkat çekiliyor.
∗∗∗
MADEN KANUNU PUSUDA
Bu arada, AKP milletvekillerinin imzalarıyla Meclis’e sunulduktan sonra tartışma konusu olan Maden Yasası’nda değişiklik yapılan teklif facia sonrası geçici olarak askıya alındı. Kaymanın yaşandığı gün TBMM Genel Kurulu’na gelmesi beklenen teklif, oluşacak tepkilerden korkularak gündemden çıkartıldı. İktidarın “günün ve piyasanın şartlarına göre yapılması gereken değişiklikler” gerekçesiyle Meclis’e sunduğu, maden arama ruhsatı almayı kolaylaştıran, izinler için öngörülen bekleme sürelerini kısaltan teklifin “şimdilik” rafta olduğunu vurgulayalım. Ancak muhalefet, maden patronlarının acele ettiği bu düzenlemenin her an gündeme alınabileceğini ifade ediyor. İktidarın İliç’in gündemden düşmesini beklemeye bile tahammülü olmadığı, kamuoyu ilgisi zayıflar zayıflamaz teklifin görüşülmesine başlanacağı beklentisi yüksek…
Nurcan Gökdemir / Birgün
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder