5 Nisan 2024 Cuma

soL GÜNDEM - 5 NİSAN 2024 -

Üsküdar'da devir teslim telaşı: 5 günde 171 ruhsat dağıtıldı, müdürler kayıp (Emre Alım)

Seçimden önce peynir ekmek gibi dağıtılan ruhsatlar, kendini odasına kilitleyen müdürler, kuyrukta bekleyen müteahhitler... Üsküdar Belediyesi'nde devir teslim öncesi yaşananlar şüphe çekiyor.

Pazar günü gerçekleşen seçimlerin ardından, adayların göreve başlamak için beklediği mazbatalara ilişkin süreç devam ediyor. İstanbul'da 39 ilçenin 26'sında sandıktan birinci çıkan CHP'nin, AKP'den devralacağı birçok ilçede sürecin hâlâ tamamlanmaması tepki çekti.

Bu ilçelerden biri de Üsküdar. 30 yıldır AKP ve öncüllerinin (Fazilet ve Refah Partileri) yönettiği ilçede, mazbata töreni bugün 16.30'da gerçekleşti, başkanlık resmen CHP'li Sinem Dedetaş'ın oldu.

Ancak mazbata ve seçim sürecinde belediye koridorlarında yaşananlar dikkat çekiyor.

soL'un ulaştığı kaynaklar, başta İmar ve Şehircilik olmak üzere belediyenin birçok müdürlüğünde neredeyse kimsenin bulunmadığını aktardı.

Buna göre, birimlerin müdürleri son olarak seçim gecesi görüldü. Bazı isimler kendini odasına kilitledi, bir süre sonra da belediyeden ayrıldı. Aradan geçen 4 günde belediye binasına uğramayan müdürler böylece herhangi bir belgeye imza atmamış oldu.

Poşet poşet evrak çıkarıldı

Ertesi sabah belediyeye gidenlerse, poşetlere doldurulmuş evrakları binadan çıkarılırken gördüklerini söylüyor.

Belediyede İmar ve Şehircilik Müdürlüğü önünde uzayan kuyruğun görüntülerini BirGün paylaşmıştı. Bu kuyruğun hikayesiyse seçimden öncesine uzanıyor.

'5 günde 171 yapının kontrolleri tamamlanamaz'

soL'un edindiği bilgilere göre, seçimden önceki hafta, 5 iş gününde toplam 171 yapıya ruhsat verildi. Bu ruhsatların onay tarihleri de daha erken tarihlerle değiştirildi.

Bir ruhsatın verilebilmesi için elektrik projesinden, zemin etüdü raporuna dek birçok parametrenin incelenmesi ve onaylanması gerekiyor. Kısa sürede 171 yapıya ruhsat verilmesinin bu nedenle mümkün olamayacağını vurgulayan kaynaklar, kontrolleri tamamlanmayan binalara ruhsat verildiğini söylüyor.

Yapılara verilen ruhsatlara ilişkin resmi işlemlerin tamamlanmasıysa zaman alabiliyor. Müteahhitlerin seçimin hemen ardından bürokratik işlemleri tamamlamak için kuyruğa girdiği anlaşılıyor.

CHP'li yeni yönetimin verilen bu ruhsatları iptal etme hakkı bulunuyor. Sinem Dedetaş'ın bu hakkını ne yönde ve ne zaman kullanacağıysa merak konusu.

Muhammed Orhan'a tutuklama kararı: 'Delil yok, göz ile takip diye bir gerekçe uyduruldu'

Tutuklanmasına karar verilen Muhammed Orhan'ın avukatı soL'a konuştu. Avukat, "Müvekkilim protestonun içerisinde değildi, kolluk kuvvetleri tarafından hiçbir soru sorulmadan gözaltına alındı" dedi.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinde oyların yüzde 55'ini alarak Van Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanan DEM Parti adayı Abdullah Zeydan’ın, seçme ve seçilme hakkının elinden alınması kentte protestolara neden oldu.

Van İl Seçim Kurulu'nun mazbatayı AKP'nin adayı Abdulahat Arvas'a verme kararının ardından gerçekleşen protestolarda çok sayıda kişi gözaltına alındı.

İki polis tarafından gözaltına alındığı sırada fotoğraflanan ve gülümsemesi nedeniyle sosyal medyada çokça paylaşılan 18 yaşındaki Muhammed Orhan hakkında tutuklama kararı verildi.

Muhammed Orhan'ın avukatı Diyar Keserci, tutuklama kararının ardından soL'a konuştu.

Orhan'ın gözaltına alındığı sırada protesto içerisinde yer almadığını ve protestolara katıldığını gösteren herhangi bir kamera kaydı bulunmadığını belirten Keserci, "Kolluk görevlisinin göz ile takibi' diye bir gerekçe uyduruldu ve bugün tutuklaması yapılan herkes için bu gerekçe gösterildi" dedi.

'Büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız'

Keserci, protestolar kapsamında yüzlerce kişinin gözaltına alındığını ve gözaltına alınanların bir kısmının ise savcılık tarafından tutuklanma talebiyle Sulh Ceza Hakimliği'ne sevk edildiğini aktardı. Tutuklama talebiyle sevk edilen kişiler arasında müvekkili Orhan'ın da bulunduğunu belirten Keserci, hakimliğe sevk edilen herkesin tutuklanmasına karar verildiğini ifade etti.

Müvekkili Orhan'ın Cumhuriyet Caddesi'nde gözaltına alındığını aktaran Keserci, "Müvekkilim aslında herhangi bir protestonun içerisinde de değildi, işine gitmeye çalışırken kolluk kuvvetleri tarafından hiçbir soru sorulmadan doğrudan gözaltına alındı" dedi.

Orhan'ın protestolara katıldığını gösteren herhangi bir kamera kaydı bulunmadığının altını çizen Keserci, "Bugün tutuklaması yapılan herkes için 'kolluk görevlisinin göz ile takibi' diye bir gerekçe uyduruldu ve bugün tutuklaması yapılan herkes için bu gerekçe gösterildi. Tutuklananların sayısı 10'dan fazla" diye konuştu.

Keserci, karara itiraz edeceklerini belirtti ve "Ancak büyük bir hukuksuzlukla karşı karşıyayız. Gerekçesiz bir şekilde, kuvvetli suç şüphesi de  herhangi bir tutuklama nedeni de yokken doğrudan müvekkilimin tutuklanmasına karar verilmiştir" ifadeleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Aşiretler ve taşıma seçmenler Kürt illerinde ne kadar etkili oldu?(Özkan Öztaş)

Seçimlerde gündeme gelen taşıma seçmen vakaları ve aşiretlerin blok oyları Kürt illerinde birçok noktada seçim sonuçlarının belirleyeni oldu: İşte il il örnekler.

soL'un seçimden aylar önce "Muhalefet şimdiden kaybediyor: İşte il il taşıma seçmen hilesi" başlığıyla gündeme taşıdığı seyyar seçmen gündemi, seçim günü kendini yeniden hatırlatmıştı. Birçok örnekte kafileler halinde sandığa giden asker ve polisler seçmen olmadıkları yerlerde seçmenlerin tepkilerine neden olmuş ve bazı örneklerde protesto ve eylemler yaşanmıştı.

31 Mart 2024 yerel seçimlerinin gerçekleştiği gün seçmenlerin ve siyasi partilerin tepkisine neden olan taşıma seçmenler, özellikle AKP-MHP ittifakının az bir farkla kazandığı Kürt illerinde devreye sokuldu. Güvenlik gerekçesiyle seçim bölgelerine transfer edilen binlerce güvenlik görevlisi ile sandıklarda seçmenlerin iradesine müdahale edilmeye çalışılmıştı.

Bu "operasyonların" yapıldığı yerleri inceledik ve aşiretlerin blok oylarıyla sonuçların belirlendiği Şırnak Güçlükonak ilçesine yakından baktık. 

Seçim günü tespit edilebilen taşıma seçmen operasyonu

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan, taşımalı seçmen konusuna dair seçim günü bir açıklamada bulunmuştu. Doğan, seçim günü 31 merkezde 46 bin 901 taşımalı seçmenin oy kullandığını belirtmiş ve muhalefete de ses çıkarmadığı gerekçesiyle tepki göstermişti. "Buna karşı mücadelede ortaklaşmayacaksak ne zaman ortaklaşacağız? Buna karşı neden yalnızca DEM Parti’nin sesi çıkıyor?" diyen Ayşegül Doğan, seçim günü 31 merkezde yaklaşık 47 bin seçmenin taşıma seçmen operasyonuyla farklı şehirlere getirilerek oy kullandırıldığını söylemişti. 

DEM Parti Sözcüsü Ayşegül Doğan'ın kamuoyuyla paylaştığı 31 Mart gününe ait veriler şu şekildeydi: 

Ağrı Merkez: 4168 -Taşlıçay: 204 -Batman Hasankeyf: 280 -Gercüş: 274 -Adaklı: 99 -Bitlis Merkez: 51 -Bitlis Tatvan: 726 -Dersim Mazgirt Akpazar: 127 -Diyarbakır Eğil: 1129 -Diyarbakır Hazro: 797 -Diyarbakır Merkez: 1929 -Elazığ Karakoçan: 519 -Erzurum Karaçoban: 312- Çukurca: 3235 -Derecik: 1979 -Hakkari Yüksekova Esendere: 953 -Şemdinli: 1886 -Iğdır: 4382 -Kars merkez: 3842 -Mardin Dargeçit: 570 -Savur: 978 -Mersin Akdeniz: 460 -Muş Malazgirt: 609 -Siirt Eruh: 1071 -Kurtalan: 688 -Pervari: 33 -Siirt merkez: 6328 -Şırnak Beytüşşebab: 828 -Güçlükonak: 494 -Şırnak merkez: 6541 -Uludere: 1409

Peki taşıma seçmen operasyonu sonuçlara ne kadar yansıdı?

Taşıma seçmen operasyonunun sonuçlara yansımasının tespit edilebilen kısmı sınırlı. Yine de bariz örneklerin yaşandığını söyleyebiliriz. Mezopotamya Ajansı'nın verilerine göre 12 il ve ilçede taşıma seçmen operasyonlarıyla AKP-MHP ittifakı seçimleri kazandı. 

DEM Parti'nin seçim sonuçlarına itiraz edeceği örnekler arasında taşıma seçmenle belediyenin kazanılabileceği küçük ilçeler ya da il merkezlerinde oy farkının az olduğu yerler dikkat çekiyor. 12 il ve ilçelere belde belediyelerini de dahil ettiğimizde sonuçlarda değişikliğe sebep olan taşıma seçmen örneklerinin yaklaşık 30 farklı yerde meydana geldiği ifade ediliyor. 

Bu il ve ilçelerden bazıları şunlar:

Batman'ın Gercüş İlçesi:

AKP: Bin 360
DEM Parti: Bin 306
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 54
Taşınan seçmen: 274

Diyarbakır'ın Eğil İlçesi

AKP: 4 bin 589
DEM Parti: 4 bin 372
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark:  217
Taşınan seçmen: Bin 129

Diyarbakır'ın Hazro İlçesi

AKP: 4 bin 83
DEM Parti:  3 bin 712
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 371 
Taşınan seçmen: 797

Hakkari'nin Çukurca İlçesi

AKP: Bin 506
DEM Parti: Bin 404
MHP: 883
Zafer Partisi: 405
CHP: 379
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 102
Taşınan seçmen: 3 bin 235

Hakkari'nin Esendere Beldesi (Yüksekova'ya bağlı)

AKP: Bin 22
DEM Parti:  531
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 491
Taşınan seçmen: 953

Hakkari'nin Şemdinli İlçesi


AKP: 4 bin 64
DEM Parti:  3 bin 739
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 325 
Taşınan seçmen: Bin 886

Kars

MHP:16 bin 384  
DEM Parti: 13 bin 120
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 3 bin 264  
Taşınan seçmen: 3 bin 842

Mardin'in Savur İlçesi

AKP: 6 bin 15
DEM Parti:  5 bin 248
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 767  
Taşınan seçmen: 978

Siirt'in Eruh İlçesi

AKP: 2 bin 857
DEM Parti: 2 bin 125
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 732  
Taşınan seçmen: 1071

Şırnak'ın Beytüşşebap İlçesi

AKP: 2 bin 169
DEM Parti: Bin 215
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 954  
Taşınan seçmen: 828

Şırnak
 

AKP: 18 bin 33
DEM Parti: 15 bin 553
 
Birinci ve ikinci parti arasındaki fark: 2 bin 480  
Taşınan seçmen: 6 bin 541

Güçlükonak'ta aşiret faktörü: Büyük Birlik Partisi tarihinde ilk kez Şırnak'ta bir belediye aldı

Şırnak'ın Güçlükonak ilçesindeyse seçimleri kazanan parti BBP oldu. Milliyetçi ve Türkçü bir gelenekten gelen partinin Şırnak'ta belediye alması şaşkınlık yaratırken BBP bu sonucu başarı olarak duyurdu.

Konuya dair soL'a konuşan DEM Parti Şırnak Güçlükonak yönetiminden Emin Dayan, sürecin aslında farklı şekilde ilerlediğini belirtiyor. 

Dayan, "Belediyede en çok oyu alan Selahattin Aktuğ, ilçede bilinen ve yerelde sevilen biri olmasının yanı sıra aslında güçlü bir aşiret desteğini de alan kişi. Aslında yine kardeşine karşı yarışmış oldu. AKP'den ikinci olan Bilal Aktuğ da Selahattin Bey'in kardeşidir. Aile içinde çıkan anlaşmazlıklar ve tartışmalardan sonra aday oldu Selahattin Bey, hem anne tarafından hem de baba tarafından aşiretinin oyunu almayı başardığı için Güçlükonak'ta böyle bir sonuç çıktı ortaya. Farklı bir partiden de aday olabilirdi, bağımsız da girebilirdi. Yoksa Güçlükonak'ta BBP'nin siyasal olarak çizgisinde bir taban yok. Hatta kendisine kan bağından dolayı oy vermek zorunda hisseden, yurtsever, Kürt siyasetine yakın kişiler de var. Ama burada feodal devinimi yıkmak kolay olmuyor. Hele ki seçim günlerinde. Buraya bir de asker ve polis oyalarının desteği gelince aşiret gücüyle birlikte Selahattin Aktuğ yarışı kazanmış oldu" diye anlatıyor yaşananları. 

Aşiretlerin blok oyları ve taşıma seçmenlerin sonuca yansıdığı örnekler seçmenler tarafından sıkça eleştiriliyor. Seçim günü birçok yerde taşıma seçmen vakalarına itiraz eden seçmenler yer yer polisle karşı karşıya gelmiş bazı örneklerde gözaltına alınanlar olmuştu. Sorunun muhalefet tarafından yeterince eleştirilmiyor oluşu ise DEM Parti'nin işaret ettiği bir diğer nokta.

NATO'nun kuruluş yıldönümü: Dünya barışına karşı en büyük tehdit(soL-ARŞİV) 

Dünya barışına karşı bir numaralı tehdit unsuru olduğunu sayısız kez ispatlayan, emperyalizmin savaş aracı NATO'nun kuruluşunun bugün 75. yıldönümü.

Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) emperyalizmin savaş aracı olarak, 20. yüzyılın ortalarında Sovyetler Birliği ve sosyalist bloğa karşı kuruldu. NATO'nun kuruluşu ve gelişimi, Avrupa ve dünya genelinde sosyalist hareketlere karşı bir mücadele amacı taşıdı.

Sovyetler Birliği'ne karşı kurulan emperyalizmin savaş aygıtı

NATO, 4 Nisan 1949'da ABD'nin başkenti Washington DC'de imzalanan Kuzey Atlantik Antlaşması ile kuruldu. ABD ve Batı Avrupa ülkeleri arasında ittifak kuran NATO, başlangıçta Sovyetler Birliği ve sosyalist bloğun "askeri tehdidine karşı bir savunma mekanizması" olarak lanse edildi. Bu çerçevede NATO'nun kuruluş amacı, Batı dünyasının askeri gücünü birleştirerek "komünist yayılmacılığı" engellemek ve Batılı kapitalist ülkelerin çıkarlarını korumak olarak sunuldu.

İkinci Dünya Savaşı'nın ardından, Sovyetler Birliği ve komünizmin yükselen prestijine karşı NATO'nun kuruluşu ve varlığının sebebi sosyalist hareketleri baskılamak ve sosyal adaleti savunan ülkelerin bağımsızlık taleplerini engellemek idi. NATO'nun kuruluşu ve genişlemesi sırasında, örgütün sosyalist ülkelere yönelik askeri operasyonlara, devrimci hareketleri bastırmak için gerçekleştirilen darbelere destek verdiği görülüyordu.

NATO iki yüzlüdür: Demokrasi derse anti-demokrasi, özgürlük derse sömürü anlayın

NATO'nun nükleer silahlar konusundaki politikaları da iki yüzlü bir nitelik taşıyordu. NATO, nükleer silahların yayılmasını önleme amacıyla kurulan anlaşmalara taraf olmasına rağmen, örgüt bünyesindeki ülkelerde nükleer silahlar bulundurarak ve güç dengesini koruma bahanesiyle bu silahları kullanma hakkını saklı tuttuğunu ilan ederek, dünya barışına yönelik en büyük tehdit unsuru haline geldi.

NATO dünya barışına karşı bir numaralı tehdit unsuru olduğunu, sayısız kez ispatladı. NATO'nun genişlemesi ve askeri müdahaleleri, dünya genelinde ekonomik ve politik dengeleri değiştirdi, işçi hakları mücadelelerini zayıflattı.

İnsan haklarına karşı fiili tehdit

NATO'nun, Sovyetler Birliği'nin çözülüşünden sonra da varlığını sürdürmesi ve küresel güç politikaları izlemesi, emperyalizmin savaş ve saldırı aracı olduğunu bir kez daha ortaya koydu. "Komünizm tehdidinin" ortadan kalkmasına rağmen, NATO, Afganistan, Libya ve Yugoslavya gibi ülkelerde gerçekleştirdiği askeri müdahalelerle, uluslararası politikada aktif bir rol oynamaya devam etti. Bu durum, NATO'nun uluslararası düzende egemen güçlerin çıkarlarını koruma ve yayılmacı politikalarını sürdürme amacı güttüğünü gösteriyor.

NATO'nun varlığı, askeri-endüstriyel kompleksin güçlenmesine ve militarizmin artmasına yol açıyor. NATO üyesi ülkeler, örgütün askeri harcamalarını ve silahlanma yarışını destekliyor, bu durum ise kapitalist sistem içerisinde silah üreticilerinin ve silah sanayinin güç kazanmasına katkıda bulunuyor.

NATO, demokratik değerlerin koruyucusu olduğunu iddia etmesine rağmen, demokrasi ve insan hakları başlığında da kara bir sicile sahip. NATO tarihi boyunca, üye ülkelerde gerçekleştirilen darbeler ve anti-demokratik uygulamaları destekleyerek, demokrasi ve insan haklarına yönelik "gerçek tehdidin" bir fiil kendisi olduğunu da gözler önüne serdi.

NATO'nun sonu gelmeyen açlığı

Sovyetler Birliği ve sosyalist dünyaya karşı bir soğuk savaş aygıtı olarak kurulan NATO, aradan geçen zaman içinde 8 kez genişleyerek üye sayısını 30'a çıkardı. İlk genişleme, sosyalist dünyanın sınırındaki iki ülke olan Türkiye ve Yunanistan'ın 1952'de NATO'ya katılmalarıyla oldu. 1955'te, ABD kontrolündeki Federal Almanya, 1982'de İspanya ittifaka katıldı.

İkinci büyük genişleme dalgası Sovyetler Birliği’nin yıkılmasının ardından geldi. Genişlemenin hedefi NATO’ya karşı kurulan eski Varşova Paktı’nın üyesi olan ülkelerdi. Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, 1996’da bu ülkeleri ve eski Sovyet cumhuriyetlerini NATO'ya davet etti. Bu davetin ardından NATO 1999'da Çekya, Macaristan ve Polonya, 2004'te Bulgaristan, Letonya, Litvanya, Estonya, Romanya, Slovakya ve Slovenya, 2009'da Arnavutluk ve Hırvatistan, 2017'de Karadağ’ı kapsayarak genişledi. 2020'deki genişleme ise Kuzey Makedonya'nın katılımıyla oldu.

Yıldönümünde gelen üyelik

Finlandiya yetkilileri ve NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg 3 Nisan 2023'te yaptıkları açıklamada, Finlandiya bayrağının 4 Nisan 2023'te NATO Genel Merkezi'nde yükseleceğini ve böylece Finlandiya'nın örgütün resmi olarak 31. üyesi olacağını duyurdular.

Soğuk Savaş sırasında görece tarafsız konumda olan Finlandiya, Rusya'nın fiili olarak saldırganlığını gösterdiğini belirterek, NATO üyesi olmaya karar verdi. 

Finlandiya'nın üyeliği ayrıca Rusya'nın Baltık Denizi'nden ve Arktik Denizi'nde yalnızlaşmasına, konumunun zayıflamasına yol açarken, Rusya'nın Finlandiya'nın üyeliğine karşı henüz filli olarak harekete geçememesi de dikkat çekti.

2024'te İsveç'in katılımı

Rusya-Ukrayna savaşının ardından NATO'ya katılma talebinde bulunan İsveç'in, askeri ittifakta yer alabilmesi için gerekli onay Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde verildi. Bir yılı aşan müzakerelerin ardından Meclis'e getirilen protokol, genel kurulda oylamaya sunuldu. AKP, CHP, MHP, DEVA ve Gelecek Partisi "evet" oyu verdi. DEM Parti, İYİP, Saadet Partisi, HÜDA PAR, Yeniden Refah Partisi, DSP, Demokrat Parti ve TİP'ten oylamaya katılan vekiller "hayır" dedi. DEM Parti'nin Genel Kurulda yer alan vekillerinden önemli bir bölümü oylamaya katılmamayı tercih etti. Oylamaya katılan 346 milletvekilinden 287'si kabul, 55'i ret oyu verdi. 4 milletvekili de çekimser kaldı. Böylece İsveç'in NATO üyeliğini onaylayan protokol oy çokluğuyla kabul edildi. 

Türkiye’nin ardından Macaristan da İsveç’in üyeliğine onay verdi.

Kuruluşundan bu yana hiçbir ülkenin ayrılmadığı NATO'ya 7 Mart 2024 tarihinde İsveç'in katılımıyla örgütteki üye devlet sayısı 32'ye çıktı. 18 Mayıs 2022'de NATO'ya üyelik başvurusu yapan İsveç, ABD'nin başkenti Washington'da düzenlenen giriş protokolü kabul töreniyle NATO'nun resmen 32. üyesi oldu. ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ile İsveç Başbakanı Ulf Kirstersson, Washington'da yaptıkları görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi.

İsveç'in katılımıyla NATO'nun artık daha da güçlü olacağını söyleyen Blinken, "Bu İsveç için tarihi bir an, İttifak'ımız için tarihi bir an, NATO müttefiklerimizle transatlantik ilişkilerimiz için de tarihi bir an" şeklinde konuştu. "Rusya’nın öngörülebilir gelecekte Avrupa-Atlantik güvenliği için tehdit olmaya devam edeceğini" söyleyen Kristersson da “Tüm NATO müttefiklerinin yüksek beklentilerini karşılayacağız. Sorumlulukları ve riskleri diğer müttefiklerle paylaşacağız” ifadesini kullandı. Kristersson, "Rusya’nın öngörülebilir gelecekte Avrupa-Atlantik güvenliği için tehdit olmaya devam edeceğini" söyledi.

İttifaka katılan İsveç'in bayrağı, 11 Mart 2024'te gerçekleştirilen törenle birlikte NATO karargahında göndere çekildi.

Türkiye'nin NATO üyeliği

Türkiye NATO'ya üyelik için ilk resmi girişimini 1950 yılında Demokrat Parti ve Adnan Menderes iktidarında yaptı.

Bunun için sırasıyla şu olaylar yaşandı:

  • Kore'de ABD'nin işgal girişimine destek vermek üzere 5 binden fazla asker Adnan Menderes hükümeti tarafından Kore'ye gönderildi.
  • Kore'ye gönderilen Türk askerlerinden 741'i hayatını kaybetti, 2 binden fazla asker yaralandı.
  • Türkiye ABD çıkarları için verdiği bu kayıpların ardından 18 Şubat 1952'de resmen NATO'ya üye oldu.

Erdoğan'ın "demokrasi kahramanlarından" olan Adnan Menderes, askerlerin kanıyla Sovyetler Birliği'ne ve Kore halkına karşı atılan bu adımı şu sözlerle savundu:

"Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti Kore’ye askeri kıta gönderme kararını verdiği zaman başta Birleşik Amerika Devleti olmak üzere diğer bâzı üye devletlerin kuvvetleri Kore’de mütecavizlere karşı fiilen harekâta çoktan başlamış bulunuyorlardı. Görülüyor ki Hükümetimiz, bahis konusu kararını verirken kendisiyle ayni durumda bulunan ve Birleşmiş Milletler Teşekkülüne karşı ayni mükellefiyetlerle bağlı olan diğer üye devletlerin hukuki anlayışlarına ve bu anlayışa dayanan hareket ve tedbirlerine imtisal ve iştirak etmiş ve Devletimizin her devirde farik vasfını teşkil eden ahde sadakat “Ahde sadakat” vasfını bir kerre daha belirtmekten başka birşey yapmış değildir. (Bravo sesleri, alkışlar)"

Menderes, kararın asil bir karar olduğunu, bin defa daha bu konuda toplanılsa yine aynı kararı alacaklarını açıkladı.

Sonuçta Menderes istediğini aldı: 741 asker hayatını kaybetti, 2 binden fazla asker yaralandı, Türkiye'nin birçok noktasına NATO üsleri inşa edildi, NATO desteğiyle ülkede solcu avına çıkıldı, NATO desteğiyle yapılan darbelerde ülkenin solcuları hedef alındı.

Nâzım Hikmet'in dizeleriyle NATO üyeliğine giden yol

Menderes'in askerlerin kanıyla elde ettiği "başarıya" karşı o dönem en yüksek sesle mücadele eden isimlerin başında komünist şair Nâzım Hikmet geliyordu.

Nâzım, Türk askerinin çok ucuza mal olduğunu söyleyen bir Amerikalıya ve destekçilerine şu yanıtı veriyordu:

23 Sentlik Asker

"Mister Dalles,

sizden saklamak olmaz,

hayat pahalı biraz bizim memlekette.

Mesela iki yüz gram et alabilirsiniz, koyun eti,

Ankara'da 23 sente,

yahut iki kilo kuru soğan,

yahut bir kilodan biraz fazla mercimek,

elli santim kefen bezi yahut,

yahut da bir aylığına

yirmi yaşlarında bir tane insan.

erkek,

ağzı burnu, eli ayağı yerinde,

üniforması, otomatiği üzerinde,

yani öldürmeğe, öldürülmeğe hazır,

belki tavşan gibi korkak,

belki toprak gibi akilli

belki gençlik gibi cesur,

belki su gibi kurnaz

(her kaba uymak meselesi) ,

belki ömründe ilk defa denizi görecek,

belki ava meraklı, belki sevdalıdır.

Yahut da aynı hesapla Mister Dalles

(tanesi 23 sentten yani)

satarlar size bu askerlerin otuz beşini birden

İstanbul'da bir tek odanın aylık kirasına,

seksen beş onda altısını yahut

bir çift iskarpin parasına.

Yalnız bir mesele var Mister Dalles,

herhalde bunu sizden gizlediler:

Size tanesini 23 sente sattıkları asker

mevcuttu üniformanızı giymeden önce de,

mevcuttu otomatiksiz filan,

mevcuttu sadece insan olarak

mevcuttu, tuhafınıza gidecek,

mevcuttu hem de çoktan mı çoktan,

daha sizin devletinizin adı bile konmadan.

Mevcuttu, işiyle gücüyle uğraşıyordu,

mesela, Mister Dalles,

yeller eserken yerinde sizin New-York'un,

kurşun kubbeler kurdu o

gök kubbe gibi yüksek,

haşmetli, derin.

Elinde Bursa bahçeleri gibi nakışlandı ipek.

Hali dokur gibi yonttu mermeri,

ve nehirlerin bir kıyısından öbür kıyısına

ebemkuşağı gibi attı kırk gözlü köprüleri.

Dahası var Mister Dalles,

sizin dilde anlamı pek de belli değilken henüz,

zulüm gibi,

hürriyet gibi,

kardeşlik gibi sözlerin,

dövüştü zulme karşı o,

ve istiklal ve hürriyet uğruna

ve milletleri kardeş sofrasına davet ederek,

ve yarin yanağından gayri her yerde,

her şeyde,

hep beraber,

diyebilmek için,

yürüdü peşince Bedreddin'in

O, tornacı Hasan, köylü Mehmet, öğretmen Ali'dir.

Kaya gibi yumruğunun son ustalığı:

922 yılı 9 eylülüdür.

Dedim ya Mister Dalles,

Herhalde bütün bunları sizden gizlediler,

ucuzdur vardır illeti.

Hani şaşmayın,

yarin çok pahalıya mal olursa size,

bu 23 sentlik asker,

yani benim fakir, cesur, çalışkan, milletim,

her millet gibi büyük Türk milleti."

'NATO insanlığı 75 yıldır tehdit ediyor'

Örgütün 75. yıldönümü nedeniyle Türkiye Komünist Partisi (TKP) de bugün bir açıklama yayınladı. "NATO insanlığı 75 yıldır tehdit ediyor" başlıklı açıklamada, "NATO bir koruyucu şemsiye değil, başta ülkemiz Türkiye olmak üzere, tüm dünya için bir numaralı güvenlik tehdididir" denildi.

Açıklamada NATO'nun insanlığın başına gelen en kötü şeylerden biri olduğu vurgulanırken, tarihi boyunca yalnız “düşman” bellediği halklara değil, bünyesine kattığı her ülkeye de sayısız zarar veren, insanları katleden, şehirleri yerle bir eden örgütün bugün de insanlığın başına yeni katliamlar açacak planlarını sürdürdüğüne işaret edildi.

Türkiye’nin iplerini ABD ve NATO’ya teslim etme çabasıyla Vaşington ve Brüksel arasında mekik dokuduğu, AKP hükümetinin her geçen gün daha da NATO’cu bir pozisyona yerleştiği, Meclis “muhalefetinin” ise NATO’nun genişleme girişimlerine noterlik yaparak NATO Parlamenterler Asamblesi ile NATO’nun kanlı planlarına figüran olduğu ifade edilen açıklamanın bir bölümü şöyle:

"Sermaye sınıfının kâr hırsıyla her yöne yayılmaya çalıştığı ve emperyalistler arası rekabetin şiddetlendiği günümüzde, NATO sürmekte olan savaşlara yeni ve daha büyüklerini eklemenin planlarını yapıyor.

Ülkemizi kanlı terör örgütü NATO’ya üye yapabilmek için askerlerini Kore’ye ölüme gönderen Menderes geleneğinin günümüzdeki temsilcileri, yani iktidarıyla muhalefetiyle düzen partileri ve patron sınıfı, bugün de NATO’yu Türkiye’nin güvenliği için koruyucu bir şemsiye olarak sunmaya çalışıyor."

Emperyalizmin terör örgütü: NATO

soL TV, 2022 yılında emperyalizmin saldırı ve terör aracı NATO'nun kanlı tarihini hazırladığı dosyayla aktarmıştı. soL okuyucularına bu dosyayı hatırlatma amacıyla paylaşıyoruz:(https://youtu.be/z8kqKI5Stj8)

Memur Gıda işçileri direndi, haklarını aldı: 'Zafer direnen emekçi kadınların oldu'(YEKTA ARMANC HATİPOĞLU)

Memur Gıda işçileri bir ay önce habersiz şekilde işten çıkarılmıştı. Direnen işçilerin mücadelesi sonuç verdi. Emekçiler kıdem tazminatı ve yıllık izin haklarını aldı.

Bilecik’te bulunan, dondurulmuş veya kurutulmuş meyve ve sebze üretimi Memur Gıda'da işçiler, 1 Mart’ta fabrikaya alınmadıklarını söyleyerek kıdem tazminatı ve yıllık izinleri için haklarını aramaya başlamıştı. İşçiler, patronunu kendilerine “Şimdi gidin, çağırdığımızda gelin” dediğini aktarmıştı.

Neden işten çıkarıldıklarını dahi bilmeyen işçilerin mücadelesi sonuç verdi. İşçiler direnişten bir ay sonra kıdem tazminatı ve yıllık izin haklarını kazandı.

DİSK'e bağlı Gıda-İş sendikasının Bilecik İl Temsilcisi Dilek Yüksel, ilk günden beri işçilerin yer alan isimlerden biri. Patronların ucuz emek gücü nedeniyle tercih ettiği Bilecik’i, Memur Gıda’yı, işçilerinin direniş ve zaferini Dilek Yüksel'le konuştuk.

Yüksel, Bilecik’in coğrafi konumu ve ucuz emek gücü sebebiyle patronlar tarafından tercih edildiğini söylüyor. Bölgede fabrika kurulabilecek havzaların çokluğuna işaret eden Yüksel şunları kaydetti:

“Bilecik ucuz emek gücü sebebiyle; İstanbul, Ankara, Eskişehir ve Bursa kentlerinin tam olarak kesişim kümesi olması sebebiyle İstanbul ve diğer metropol diyebileceğimiz kent menşeili patronlar tarafından son on yılda oldukça talep gören bir konumda yer alıyor. İşçi maliyetinin düşük olmasının yanı sıra, fabrika kurulabilecek havzaların çokluğu ve o havzaların tesis kurabilmek için patron sınıfına göre oldukça ucuz olduğu aşikâr.”

Ne ekmek ne güvenlik

İşletmenin daha önce sigortasız ve çocuk işçi çalıştırdığını söyleyen Dilek Yüksel, çalışma koşullarını şöyle anlatıyor:

“Memur Gıda Daha önceki adıyla Mapeks Gıda sigortasız işçi çalıştırma, çocuk işçi çalıştırma gibi konularda Bilecik’te oldukça nam salmış bir işletme. İçerideki durum insan onuruna yakışmayacak derecede aşağılayıcı. İşçilerin iş sağlığı ve güvenliği kurallarına uymasını sağlamak bir yana dursun, çalışırken üstüne giyilmesi için iş kıyafeti bile verilmiyor. İşçiler kendi evlerinden kıyafet getiriyor, bazen fabrikada mesaiye kaldıkları zaman yemek yok gibi bahanelerle karşı karşıya kaldıkları için çantalarında kendi ekmeklerini kendileri getiriyor.”

Fabrikada yoğun olarak kadın emekçilerin çalıştığını kaydeden Yüksel, işçilerin baskıya hatta şiddete maruz kaldığını söylüyor.

"Fabrikada çalışanların çoğu kadın emekçiler içeride baskı, şiddet, insan onurunu kıracak her türlü mobbing ve baskı ile baş başa senelerce mücadele etmiş. Memur Gıda bu kadar hukuksuzluğun yani sıra banka tarafından yatırılan promosyona da ‘Biz yanlışlıkla fazla yatırdık o paraları çekip elden bana getirin, getirmeyen olursa maaşından keseriz’ diyerek işçilerin promosyonuna mafyavari bir tavırla çekmekten imtina ediyor. Barış Pehlivan ve Barış Terkoğlu’nun kaleme aldığı Metastaz kitabında Memur Gıda’nın sahibi Memur ailesini çok güzel anlatılmış, Memur Gıda'nın sahiplerini tanımak istiyorsanız tavsiyemdir.”

'Zafer direnen emekçi kadınların oldu'

Dilek Yüksel'in aktardığına göre işletme, bugün patronların üst perdeden talep ettikleri "esnek çalışma" modelini uyguluyor. Yani işçiler depoda ürün olduğu zaman işe çağrılıyor, olmadığındaysa ücretsiz izne çıkarılıyor. Son izinde işçilere 1 Mart'ta işe dönecekleri söylenmiş ancak fabrikaya gelen işçiler kapıdan içeri girememiş.

“Memur Gıda donmuş gıda işi yaptığı için emekçileri ürün olmadığı sürece ‘Elimde mal yok, yeni ürün gelinceye kadar gidin’ diyor. Eksik çalışmanın süregeldiği bir fabrika düzeni var. Emekçilerin sigorta primleri ve maaşları bu sebeple hep eksik yatıyor. ‘Bıktım ben artık eksik çalışmaktan tazminatımı verin, ben gidip başka işe gireceğim’ diyen emekçiye ise istifanı yaz git diyerek tazminat almasına engel olmak istiyorlar. Son çıkardıkları süresiz ücretsiz izinde ‘1 Mart 2024’te tekrar işe gelin’ diyorlar ama işçiler özel halk otobüsüne binip gittikleri fabrikanın kapısını kapalı halde buluyorlar.”

Yaklaşık bir aydır direnen işçiler seslerini duyurdu, taleplerini kabul ettirdi. Bunu bir "zafer" olarak adlandıran Dilek Yüksel, "Arabuluculuk sürecinde yaratılan kamuoyu baskısının da etkisiyle Memur Gıda emekçisi kıdem tazminatları ve yıllık izinlerini aldı. Zafer, direnen emekçi kadınların oldu” diyor.

11 'topal ördek': CHP ve İYİP'in kazandığı belediyelerde meclis çoğunluğu Cumhur'da (Emre Alım)

CHP ve İYİP'in kazandığı 11 ilin meclislerinde çoğunluk hâlâ Cumhur İttifakı'nda.

CHP'nin on yıllar sonra sonra birinci parti olduğu yerel seçimlerde harita renklenmiş, kırmızı çoğunluğu elde etmişti.

Sürpriz çıkışıyla çok sayıda belediye başkanlığını AKP'nin elinden alan CHP, aynı performansı İl Genel Meclisi seçimlerinde gösteremedi.

CHP ve İYİP'in kazandığı 11 ilin meclislerinde çoğunluk hâlâ Cumhur İttifakı'nda.

soL, bu 11 ildeki başkanlık ve meclis seçimleri sonuçlarını kıyasladı.

CHP'yi birinciliğe taşıyan oyların kaynağı hakkında fikir veren sonuçlar, 11 belediyenin AKP'li Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın benzetmesiyle ''topal ördek'' olarak kaldığını gösteriyor.

CHP'nin kazandığı 2019 yerel seçimlerinde İBB Meclisinde çoğunluğun AKP'de kalmasını "topal ördek" benzetmesiyle açıklayan Erdoğan, "yetki bizde" mesajı vermiş, meclisi yalnızca kendi istekleri doğrultusunda kullanacaklarının sinyalini vermişti. Nitekim borçlanma ve zam başta olmak üzere İBB yönetiminin birçok talebi AKP ve MHP oylarıyla reddedilmişti.

                                     Belediye başkanlığı sonuçları. Kaynak: AA

                                            İl Genel Meclisi sonuçları. Kaynak: AA

Kütahya

CHP'nin yıllar sonra birinci parti olduğu Kütahya'da, belediye başkanlığı seçimlerindeki tablo İl Genel Meclisi seçimlerinden bir hayli farklı.

Başkanlık seçimlerini yüzde 29'luk oy oranıyla kazanan CHP, meclis seçimlerinde 11 puan kaybederek üçüncü oldu.

Başkanlık seçimlerinde oyların yüzde 27'sini alarak üçüncü olan AKP, meclis seçimlerinde yüzde 33 ile birinci oldu.

MHP'nin de oyların yüzde 25'ini aldığı meclis seçimlerinin sonucunda CHP grubu İl Genel Meclisi'nde ''azınlık''ta kaldı.

Afyonkarahisar

''Seçilirsem belediyeye DEM Partilileri sokmam'' çıkışıyla tepki çeken CHP'li Burcu Köksal, Afyon'da oyların yüzde 50'sini alarak belediye başkanlığını kazandı. Ama partisi İl Genel Meclisi seçiminde bu oyların sadece yarısını alabildi.

Bu yüzde 25'lik kaybın önemli bir bölümünün MHP ve İYİP'e gittiği anlaşılıyor. Başkanlık seçimlerinde yüzde 10'da kalan MHP, meclis seçimlerinde yüzde 22'yi gördü. Benzer şekilde başkanlık seçimlerinde oyların yüzde 1,56'sını alan İYİP, meclis seçimlerinde yüzde 6,71'e yükseldi.

Burdur

AKP ve CHP'nin öne çıktığı Burdur'da oyların yüzde 46'sını alan CHP birinci, yüzde 42'sini alan AKP ikinci oldu. 

İki partinin de oyları İl Genel Meclisi seçimlerinde eridi. CHP yüzde 34, AKP yüzde 35'i aşamadı. İttifak gereği başkanlık seçimlerinde aday göstermeyen MHP'yse meclis seçimlerinden yüzde 18 ile çıktı.

Kastamonu

Kastamonu'da yüzde 49 oranıyla belediye başkanlığını kazanan CHP, İl Genel Meclisi seçimlerinde oyların yüzde 24'ünü alabildi. Başkanlık seçimlerinde yüzde 36 oranına ulaşan AKP, meclis seçimlerinde bu oranı bir puan artırarak birinci parti oldu. MHP'yse turuncu pusulada oylarını yüzde 6,9'dan yüzde 24'e çıkardı.

Sinop

Cumhur İttifakı adına AKP'nin yarıştığı Sinop'ta belediye başkanlığını oyların yüzde 49'unu alan CHP kazandı. AKP yüzde 39'la ikinci oldu.

MHP'nin de dahil olduğu İl Genel Meclisi seçimlerinde AKP yüzde 35'le birinci, 21 puan kaybeden CHP yüzde 28'le ikinci, MHP'yse yüzde 18'le üçüncü oldu.

Yozgat

Yeniden Refah Partisi'nin dengeleri bozduğu Yozgat'ta İl Genel Meclisi'ndeki tablo değişmedi.

Oyların yüzde 36'sını alarak belediye başkanlığını kazanan YRP, meclis seçimlerinde yüzde 11'de kaldı. İl Genel Meclisi seçimlerindeki fiili yüzde 10 barajı hesaba katıldığında YRP'nin mecliste söz sahibi olmasının zor olduğu anlaşılıyor.

Hem AKP hem MHP'nin aday gösterdiği Yozgat'ta iki parti 2019'daki yerel seçimlerde meclis oylarının toplamda yüzde 73'ünü almıştı. Bu oran 31 Mart'ta yüzde 66 oldu.

Şanlıurfa

AKP ile ittifak görüşmelerinde "talepleri" karşılanmayan Yeniden Refah Partisi, Merkez Karar Yönetim Kurulu üyesiyken AKP’den istifa eden eski Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Kasım Gülpınar’ı Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanlığı’na aday göstermişti.

Gülpınar, yüzde 38'lik oy oranıyla seçimleri kazandı. Ancak İl Genel Meclisi'nde YRP'nin oyu yüzde 29'a geriledi. AKP, iki pusulada da oyların yüzde 33'ünü aldı.

Adıyaman

CHP'nin açık ara kazandığı Adıyaman'da sonuçlar şaşkınlıkla karşılanmıştı. Başkanlık seçimlerinde yüzde 49 oy oranına ulaşan CHP'nin, İl Genel Meclisi'nde yüzde 26'da kaldığı görünüyor.

Başkanlık seçimlerini yüzde 27'lik oy oranıyla kaybeden AKP'yse meclis seçimlerinde yüzde 35'le birinci oldu.

Giresun

''AKP'nin kalesi'' olarak adlandırılan Doğu Karadeniz'de, bu seçim tek kırmızı il Giresun oldu. Yüzde 54 ile ipi göğüsleyen CHP'nin İl Genel Meclisi'ndeki oy oranı yüzde 29 oldu.

AKP meclis seçimlerinde oyunu 1 puan artırarak yüzde 36'yla birinci oldu. Başkanlık seçimlerine yarışmayan MHP'yse yüzde 16'yla üçüncü oldu.

Ardahan

Ardahan'da oyların yüzde 45'ini alan CHP, iki puan farkla belediye başkanlığını AKP'den aldı.

Ancak bu tablo MHP ve DEM Parti'nin de yarıştığı İl Genel Meclisi'nde değişti. AKP ve CHP yüzde 28'er oy aldı. MHP yüzde 12, DEM Parti yüzde 11 oranını yakaladı.

Nevşehir

İYİP'in kazandığı tek il belediyesi olan Nevşehir'de meclis seçimlerinde sıralama tümden değişti.

Oy oranı yüzde 52'den yüzde 15'e çakılan İYİP, dördüncü parti oldu. Her iki pusulada da yüzde 33 oy alan AKP, meclis seçimlerinde ikinci oldu. Onu yüzde 23 ile MHP, yüzde 16 ile CHP izledi. 

Taksimetreler yüzsüzlüğe kuruluyor: İBB teklifini 15 kez reddeden oda başkanı çark etti

İstanbul'da taksi sayısının artırılmasını 15 defa reddeden oda başkanı, İBB Meclisinden CHP'nin çoğunluğa geçmesinin ardından ''Biz hiçbir zaman taksi sayısının artışına karşı çıkmadık'' dedi.

İstanbul'un kronikleşen taksi sorununun çözümü için 2020 yılından bu yana kentteki taksi sayısının artırılması teklif ediliyor.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) yönetimini teklifi, yapısı sonradan değiştirilerek bakanlık memurlarının çoğunluğa geçirildiği Ulaşım Koordinasyon Merkezi (UKOME) toplantısında reddediliyordu.

Ekrem İmamoğlu'nun yeniden kazandığı yerel seçimlerde İBB Meclisinin kompozisyonu da değişti, çoğunluk CHP'ye geçti.

Meclisin yetkilerini kullanarak taksi sayısını artıracağı öngörülürken, sorunun çözümünde İBB yönetimine itirazlarıyla öne çıkan İstanbul Taksiciler Odası Başkanı Eyüp Aksu'nun tavrı merak konusu oldu.

Seçim sürecinde “Taksimetreleri kurun, geliyor Murat Kurum” diyerek AKP'ye desteğini açıktan sunan Aksu, "siyasete girmediklerini, yönlendirme yapmadıklarını'' savundu.

Aksu, daha önce 15 kez reddettiği taksi artışı teklifleriyle ilgili olarak da, “Biz hiçbir zaman taksi sayısının artışına karşı çıkmadık. Taksi artışı kanuna hukuka uygun teklif gelirse karşı çıkmayacağız” dedi.

'Değişiklik bizi etkilemez'

T24'e konuşan Aksu, taksi sorunu konusunda kararların UKOME yetkisinde olduğuna, İBB Meclisi’ndeki CHP çoğunluğunun bu durumu etkilemeyeceğine vurgu yaptı:

“İBB Meclisi, hangi siyasi partide olursa olsun, taksi sayısının artışı vb. gibi konular belediye meclisinin konusu değil, UKOME’nin konusu... Belediye meclisleri buna karar veremez. UKOME’nin siyasi partisi olmaz. UKOME, TBMM’nin kanunlarıyla, Cumhurbaşkanımız tarafından atanan bir teknik heyetten, bakanlık temsilcilerinden oluşuyor. UKOME’nin siyasetle, partiyle hiçbir bağı alakası yok.”  

'Biz hiçbir zaman taksi sayısının artışına karşı çıkmadık'

Aksu, daha önce İBB yönetimiyle taksi sayısının artışı konusunda yaşadığı anlaşmazlıkların tekrarlanması ihtimaline yönelik soru hakkında da, “Biz hiçbir zaman taksi sayısının artışına karşı çıkmadık. Bize gelen teklif; kanuna, hukuka aykırı diye karşı çıktık. Kanuna uygun teklif gelirse biz buna karşı çıkmıyoruz, çıkmadık, çıkmayacağız. Kanun, idari taksilerin bireysel kişilere ihale edilerek satış yapılabileceğini söylüyor, belediye işletip çalıştıramaz” dedi.

'Sözlerim cımbızlandı, gazeteciler art niyetli'

Aksu, daha önce taksi sayısının yeterli olduğuna yönelik açıklaması olduğunun hatırlatılması üzerine, “Basın yayın kuruluşları cımbızla çekti. Gazetecilere anlatıyorum, art niyetle farklı yayın yapıyorlar. Oda başkanı olduğumdan beri benzer ifadeler kullanıyorum. Ücret tarifesi artmalı, teknolojiye geçmeliyiz, trafik sorunu çözmeli, sayı yasalara uygun şekilde artmalı. Hep aynı konulardan bahsediyoruz” açıklamasını yaptı.

Aksu, yeni dönemde İBB’nin taksi sorunu konusundaki yaklaşımına yönelik yorumu için de “Şu anda hiçbir öngörüm yok. Bakacağız, göreceğiz” dedi. 

Yenilen AKP seçime doymadı: İşte seçimlerin yenileneceği yerler 

Başvurulan birçok usulsüzlüğe rağmen 31 Mart'ta yapılan seçimlerde büyük bir darbe alan AKP, çözümü seçimlerin yenilenmesinde buldu. Son olarak Ardahan'da da seçimlerin tekrarlanmasına karar verildi.

2019 yılında gerçekleştirilen yerel seçimlerde Türkiye genelinde oyların yüzde 44,33’ünü alan AKP'nin, 31 Mart yerel seçimlerinde toplam oy oranı 35,48’e düştü. Söz konusu oran AKP'nin 2002 yılında girdiği ilk seçimden bu yana aldığı en düşük oy oranı oldu.

Böylelikle AKP'nin yönettiği 15 büyükşehir belediyesi 12'ye, 24 il belediyesi 12'ye, 535 ilçe belediyesi 359'a ve 202 belde belediyesi ise 124'e düştü.

Birçok usulsüzlüğe rağmen oy oranında büyük bir düşüş yaşayan AKP, son koz olarak seçim tekrarını devreye soktu. AKP kaybettiği çeşitli belediyelerin bazılarında Yüksek Seçim Kurulu'na (YSK) itirazlarda bulundu ve seçimlerin tekrarlanmasını talep etti.

AKP'nin yaptığı itirazlar sonucu 1'i il, 3'ü ilçe ve 1'i de belde olmak üzere toplam 5 belediyede seçimlerin tekrarlanmasına karar verildi. Karar verilen yerlerde, 2 Haziran'da yeniden seçim yapılacak.

AKP'nin itirazda bulunduğu ve YSK'nin seçimlerin tekrarlanmasına karar verdiği yerler şöyle:

AKP adayı 1 oyla kaybetmişti

AKP, "kısıtlı seçmenlerin" oy kullandığı gerekçesiyle Aksaray'ın Güzelyurt ilçesindeki seçim sonuçlarına itiraz etti. İncelemenin ardından itirazı kabul eden İlçe Seçim Kurulu, seçimin yenilenmesine karar verdi.

Güzelyurt'ta belediye başkanlığını kesin olmayan sonuçlara göre, 549 oy alan İYİP adayı Hazim Turan kazanmıştı. AKP'nin adayı Ünal Demircioğlu ise İYİP'li rakibinin 1 oy gerisinde kalarak 548 oy almıştı.

Hem itiraz ettiler, hem küfür ettiler

Kayseri’nin Pınarbaşı Belediyesi’ni oyların yüzde 33,30'unu alan CHP’nin adayı Deniz Yağan kazanmıştı. Yağan 5 bin 82 oy alırken, Cumhur İttifakı'nın MHP'li adayı ve mevcut belediye başkanı Menduh Uzunluoğlu ise 4 bin 758 oyda kalmıştı.

AKP ve MHP, mühürsüz oy torbaları kullanıldığı iddiasıyla seçimin iptal edilmesi için Pınarbaşı İlçe Seçim Kurulu’na başvurdu. Yapılan başvuruyu değerlendiren ilçe seçim kurulu, altı “evet”, bir “ret” oyuyla seçimlerin yenilenmesine karar verdi.

Öte yandan MHP Kayseri Milletvekili Baki Ersoy’un seçimde usulsüzlük olduğu iddiasıyla Pınarbaşı Adliyesi’ne gittiği ve adliyede ilçe seçim kurulu hakimine küfür ettiği görüntüler kamuoyuna yansımıştı.

Hilvan'da da 'tekrar' kararı

Şanlıurfa'nın Hilvan ilçesinde DEM Parti 6 bin 960 oy ile yüzde 33,2'ye ulaşırken, AKP ise 6 bin 439 oyla yüzde 30,72'de kalmıştı.

AKP Hilvan'da da sandık sonuç tutanaklarında şaibe olduğu gerekçesiyle seçim sonuçlarına itiraz etti. İncelemenin ardından itirazı kabul eden İlçe Seçim Kurulu, seçimin yenilenmesine karar verdi.

İlçe Seçim Kurulu'nun aldığı kararla, ilçe belediye başkanlığı ve belediye meclis üyeliği seçimlerinin 2 Haziran’da yenilenmesine karar verildi.

Oy farkı 4'tü

Dersim'in Mazgirt ilçesine bağlı Akpazar beldesinde 4 oy farkla CHP adayının kazandığı seçimin, AKP'nin bazı seçmenlere belediye başkanlığı pusulası verilmediği gerekçesiyle yaptığı itiraz üzerine yenilenmesine karar verildi.

Akpazar beldesinde CHP’nin adayı Zeynel Yıldırım 471, AKP'nin adayı Ali Aydın 467 oy almıştı. 

CHP ve DEM itiraz etmiş, AKP ve İYİP kabul etmiş

Seçimlerin tekrarlanması kararı son olarak Ardahan'dan geldi.

Ardahan'da CHP'nin adayı Faruk Demir 5 bin 49 oy, AKP adayı Yunus Baydar ise 4 bin 875 oy aldı.

Resmi olmayan sonuçlara göre Demir'in 174 oy farkla belediye başkanı seçilmesinin ardından AKP, seçim sonuçlarına itiraz etti. Yüksek Seçim Kurulu tarafından değerlendirilen itiraz sonucunda, seçimin 2 Haziran'da tekrarlanmasına karar verildi. 

Söz konusu kararı Sözcü TV'ye değerlendiren CHP adayı mevcut Belediye Başkanı Faruk Demir, İlçe Seçim Kurulu'nda CHP ve DEM Parti'li üyelerin itirazına rağmen AKP, İYİP ve 2 kamu personelinin seçimin iptalini istediğini belirtti. Demir, "İlçe Seçim Kurulu'nda 4'te 3 olarak bu kararı verilmiş. Biz yarın hazırlıklarımız yapıp İl Seçim Kurulu'na itirazda bulunacağız" dedi.

MHP'nin YSK'ye yaptığı itiraz reddedildi: AKP ve MHP'liler arasında silahlı kavga çıktı

AKP'li aday, MHP'li adayı 13 oy farkla geçerek Uğurludağ Belediye Başkanı oldu. MHP'nin yaptığı itirazın reddedilmesinin ardından AKP ve MHP'liler arasında kavga çıktı. Kavgada silah sesleri duyuldu.

31 Mart'ta gerçekleştirilen yerel seçimlerde AKP yaklaşık yüzde 10 oranında oy kaybı yaşarken, MHP'nin oylarında ise yüzde 4 oranında azalma görüldü.

Seçim hezimeti yaşayan Cumhur İttifakı'nın ortakları, seçimi kaybettikleri belediyelerin birçoğunda sonuçlara itiraz etti ve Yüksek Seçim Kurulu'na başvuruda bulundu. İki ittifak partisi birçok noktada ortak aday gösterirken, seçime kendi adaylarıyla girdikleri yerlerde de sonuçlara itiraz etmeyi tercih etti.

İttifak ortağı partilerinin birbirleri aleyhine itirazda bulundukları noktalardan biri de Çorum'un Uğurludağ ilçesi oldu.

Arbede yaşandı, silah sesleri duyuldu, soruşturma başlatıldı

Çorum'un Uğurludağ ilçesinde yapılan seçimlerin resmi olmayan sonuçlarına göre AKP adayı Remzi Torun 1546, MHP'nin adayı Zeki İpek ise 1533 oy aldı. Seçimi 13 oy farkla AKP'li Torun kazanırken, ilçede 92 oy ise geçersiz sayıldı.

DHA'nın aktardığı bilgilere göre; seçim sonuçlarının ardından MHP Uğurludağ İlçe Teşkilatı, Uğurludağ İlçe Seçim Kurulu, Çorum İl Seçim Kurulu ve Yüksek Seçim Kurulu'na sonuçlar hakkında üç ayrı itirazda bulundu. Ancak MHP'nin yaptığı üç itiraz da reddedildi.

Ret cevaplarının ardından bugün MHP ve AKP'liler arasında arbede yaşandı. Belediye binası önünde meydana gelen kavga sırasında silah sesleri de duyudu. Polisin müdahele ettiği kavga,  İl Emniyet Müdürünün devreye girmesiyle sonlandırıldı.

Bölgede çalışma yapan olay yeri inceleme ekiplerinini, boş mermi kovanlarını topladığı öğrenildi. Öte yandan Cumhuriyet Savcılığının da çıkan kavgaya ilişkin soruşturma başlattığı aktarıldı.

Basit tedbirler bile 29 işçinin ölümünü önleyebilirdi (BURCU GÜNÜŞEN)

Beşiktaş’taki gece kulübü, yangının büyümesi için neredeyse tüm koşulları barındırıyordu ancak Kaboğlu’na göre tadilat sırasında alınacak basit tedbirler bile bu felaketi önleyebilirdi.

İstanbul Gayrettepe’deki Masquerade adlı gece kulübü tadilattayken çıkan yangında 29 işçi yaşamını yitirdi.

Mekanın itfaiyeden yangın raporunu en son 2006 yılında aldığı, Beşiktaş Belediyesi'nin mekana verdiği son işletme ruhsatlarında itfaiye raporunun olmadığı, 1500 kişi kapasiteli kulüpte en az 4 çıkış kapısı olması gerekirken yalnızca 2 çıkış olduğu, bunlardan birinin de mal giriş-çıkışı için kullanıldığını ortaya çıktı.

Ortaya çıkan son bilgiler işçilerin içeride nasıl sıkıştıklarını ve kaçacak yer bulamadıklarını ortaya koyuyor.

Buna göre yangın mal girişinin yapıldığı kapıya yakın bir yerde kaynak yapılırken başladı. İşçiler tek kaçış noktası olan bu kapıya duvarlardaki çok yanıcı olan ses yalıtım malzemelerinin de tutuşmasıyla oluşan alev koridoru yüzünden yönelemedi. Üstelik bu kapının önünde de o sırada bir araç mal indirmek için park etmişti ve patlama sonucu burası bir enkaza dönmüştü.

Mekanın ana giriş kapısınınsa tadilat sırasında kilitli olduğu ortaya çıktı. Yani işçiler elektriklerin de kesilmesinin ardından mekanı saran dumanın içinde bu kapıya yönelip dar merdivenlerden çıkarak ulaşabilseler bile dışarı çıkamayacaklardı.

Mekanın yangın söndürme sisteminin tadilat sırasında su tesisatına bağlı olmadığı için çalışmaz durumda olduğu da ortaya çıkan bilgiler arasında.

Bu bilgiler mekanın çalışır vaziyetteyken dahi yangınla ilgili tedbirler açısından gerekli şartları taşımadığını yansıtıyor. Öte yandan mekandaki tadilat sırasında hiçbir iş güvenliği önleminin de alınmadığı olayın bir başka boyutu.

Yangının başladığı anlara ilişkin görüntülerde bir işçinin bir kovayla müdahaleye çalıştığı görüntüler güvenlik kamerasına yansımıştı. Görüntülerde işçilerin üzerlerinde hiçbir koruyucu malzeme olmadan çalıştırıldıkları da görülüyor.

TÜYAK Başkan Vekili: Basit önlemler alınsaydı bu yangını duymazdık bile

Türkiye Yangından Korunma ve Eğitim Vakfı (TÜYAK) Başkan Vekili Taner Kaboğlu’na göre tadilat işlemleri sırasında alınması gereken basit önlemler alınsaydı bile bu yangın bir felakete dönüşmeden anında müdahaleyle söndürülebilirdi.

Türkiye’de yangın yönetmeliğinde binaların tadilat, yenileme, revizyon gibi işleri yapılırken alınacak önlemler konusunda bir eksiklik olduğunu belirten Kaboğlu şunları söyledi:

“Normalde burada bu tadilat işi başlarken ‘yangın çıksa ne olmalı’, ‘sıcak işlem yapılırken yanımızda tüp bulundurmalıyız’, ‘yangın battaniyesi bulundurmalıyız’, ‘yangına kim müdahale edecek, kim kaçacak’, bunların hepsinin ortaya konması ve ona göre işlemin başlaması lazım. Ama bizim yönetmeliğimizde bu konular açıkça yazılmadığı için ne yazık ki kişilerin inisiyatifine kalıyor bu. Çok büyük zafiyetlerle karşılaşıyoruz ve belirli aralıklarla bu tür felaketleri de duyabiliyoruz.”

Yönetmeliğe göre bin kişinin üzerinde insanın bulunduğu yerde en az 4 çıkışın olması gerektiğinin altını çizen Kaboğlu “Bu da yetmiyor mesafe sınırları da var. Belli bir mesafeyi aşamamanız gerekiyor o çıkışa ulaşmak için” dedi.

'Ses izolasyon malzemelerinin hepsi aşırı yanıcı, zehirli gaz çıkarıyor'

Son dönemde müşteri profili değişen mekanda nargile için yanıcı malzemelerin ve yüksek alkollü içkilerin gerekli önlemler alınmadan stoklanması, sahnede sis efekti benzeri şov amaçlı kullanım için yanıcı madde içeren tüpler de yangının büyümesine davetiye çıkarmıştı.

Kaboğlu ayrıca ses yalıtım malzemelerinin aşırı yanıcı olduğuna dikkat çekerek şunları söyledi:

“Ses izolasyonu çok ciddi sorun. Özellikle bu yaştaki bir tesiste, eskiden yapılmış ses izolasyon malzemelerinin hepsi aşırı yanıcı. Yangın konusunda daha dirençli ses yalıtım malzemeleri son yıllarda Türkiye’de kullanılmaya başlandı. Bunlar değiştirilmiş mi bilmiyoruz. Yanıcı olmanın yanında onlar zehirli gaz da çıkarıyor. Orada hayatını kaybedenler zehirlenerek de ölmüş olabilirler. Bu sonuçlar kaçınılmaz.”

TÜYAK Başkan Vekili Kaboğlu “Sonuç olarak tadilat sırasında basit tedbirler alınsaydı hiçbirimizin haberi olmazdı böyle bir yangın olduğundan. Anında müdahale edilip söndürülürdü. Zaten böyle çok yangın da çıkıyor, hiçbirimizin haberi olmuyor, gerekli tedbiri aldığınız zaman çünkü çok çabuk bir şekilde söndürebiliyorsunuz” diyor.

Yangına karşı denetimlerin ancak bu tür felaketler gerçekleştikten sonra yapıldığına dikkat çeken Kaboğlu, “Biliyorsunuz Adana Aladağ'da bir yurt yangını yaşandı, 11 evladımız hayatını kaybetti. Ondan sonra Türkiye çapında bütün yurtlar dolaşıldı. MEB bu konuda bir yeni yönerge yayınladı. Felaketler olduktan sonra biraz biz bu işlere önem verebiliyoruz. İnşallah ders alır, gerekli mevzuatı, denetleme meselesini çıkartırız” diye ekliyor.

Beşiktaş Belediyesi bu ruhsatları nasıl verdi?

Öte yandan gazeteci Cengiz Erdinç sosyal medyadan yaptığı paylaşımda Beşiktaş Belediyesi'nin bu mekana farklı tarihlerde farklı vasıf ve metrekarelerde ruhsat verdiğini, verilen ruhsatlarda güncel itfaiye raporu olmadığının belgelerini paylaştı.

Buna göre mekana 1989-2020 yılları arasında 6 ayrı ruhsat düzenlendiği, verilen ruhsatlarda metrekarelerin birbiriyle uyuşmadığı öğrenildi. 

Yangın bakımından inceleme raporununsa sadece 2006 yılında 750 metrekareye göre verildiği görülüyor. 

Beşiktaş Belediyesi’nin mekana son olarak 2018 yılında verdiği 1525 metrekare ruhsat ve 2020 yılında verdiği 500 metrekare ek ruhsat için ise herhangi bir yangın raporu alınmadığı ortaya çıktı. 

2007 yılından sonra yapılan mevzuat değişiklikleriyle işyeri ruhsatlarında kritik öneme sahip olan itfaiye raporunun Masquerade adlı mekan için gözardı edildiği görülüyor. Mekana ait tek yangın raporunun ise 2007 yılındaki mevzuat değişikliğinden önce 2006 yılında 750 metrekareye göre verildiği ortaya çıktı.

Beşiktaş Belediyesi’nin söz konusu mekana, 2007 yılından itibaren verdiği 5 ayrı ruhsatın hiçbirinde güncel itfaiye raporu olmadığı öğrenildi.

Erdinç'in X hesabından yaptığı paylaşıma göre Masquerade'nin sahibi 2018'de kurulan Three Brothers Turizm Organizasyon şirketi. Mevcut ortakları Bahadır Tansuk ve Fatma Dörtgül. Bahadır Tansuk 2022 yılında yapılan Sarallar operasyonunda gözaltına alınıp serbest kalan isimlerden. Daha önce de Savio Turizm şirketinin sahibi olduğu gece kulübü en son 2006 yılında İBB İtfaiye Destek Hizmetleri Müdürü Şükrü Öztürk'ün imzasını taşıyan yangın raporuna sahip. 2018 yılında Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Yasemin Saral'ın imzasını taşıyan çalışma ruhsatı alan diskotek, son olarak yine 2020 yılında Beşiktaş Belediye Başkan Yardımcısı Ali Rıza Yılmaz imzasını taşıyan ruhsata sahip. Ancak bu son iki ruhsatta da olması gereken "İtfaiye Raporu" yok. Ali Rıza Yılmaz'ın halen Beşiktaş Belediyesi'nin başkan yardımcısı olduğuna dikkat çeken Erdinç "soruşturmanın tarafsızca yürütülmesi için açığa alınması gerekir" diyor.

(soL)

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder